Bambaşka Bir Futbol Dünyası: Küba
Her ne kadar günümüzde bir miktar yumuşama gözlense de pek çok alanda dünyaya kapalı olan Küba futbolunda ufak da olsa bir hareketlenme var.
Her geçen gün artan kazanma arzusuyla futbolu pençeleri arasına alan endüstriyelleşme yavaş yavaş insanları oyunun ruhundan uzaklaştırırken, hala Dünyanın bir ucunda profesyonel ligin olmadığı bir ülke var.
İsmini futbol hariç hayatın her alanında duyabileceğimiz Küba’da yerel lig bu sene 100. yılını kutluyor. Profesyonel ligin bulunmadığı ülkede ise futbolla ilgilenenelerin kafasında son zamanlarda hep aynı soru var:
Doğru yolda mıyız?
Şubat ayında başlayan Küba Ligi’nin (Campeonato Nacional de Futbol de Cuba) 100. yılını doldurduğu şu günlerde ülke tarihi açısından da önemli gelişmeler yaşanıyor. ABD - Küba ilişkilerinin uzun yıllar sonra yumuşamasının ardından Kübalı futbolcular da denizin ötesine geçme hayalleri kurmaya başladı. Küba Genç Milli takımı eski kaptanı ve gazeteci Osmany Torres’e göre; ‘’Ülkede oynanan futbolun kalitesi yüksek değil ve sadece Kübalı oyuncular var. Oyuncuların tekniklerini geliştirmeleri için yurtdışında oynama fırsatı yakamaları şart’’
Amerikan rüyası
Torres ile aynı fikirde olan bazı gençler bir şekilde karşı kıyıya geçerek, şanslarını denemek ve daha yüksek seviyedeki rekabete ortak olmak istiyor. Miami’de Edmonton forması giyen Andy Ramos da bu oyunculardan birisi. 21 yaşında Miami’ye giden genç kaleci, bu tercihinde futbol kariyeri ve ailesine destek olma arzusunun etkili olduğunu söylüyor. Panama’ya karşı ilk ve son kez milli formayı giydikten sonra Miami’deki sözleşmesinden dolayı bu hakkı bir daha yakalayamamaktan fazlasıyla şikayetçi; ‘’Yasalar gereği yurtdışındaki profesyonel liglerde kontratınız varsa, Küba milli takımında oynayamıyorsunuz. Politikaya girmek istemiyorum ama bana göre sporu seven insanlar kariyer tercihleri yüzünden milli takımdan uzaklaştırılmamalı’’ diyor.
Zevk mi, zorunluluk mu?
Futbolun içinde olan genç nüfusun çoğu Osmany ve Andy ile aynı fikri paylaşırken, Küba’nın futbol dünyasındaki nev-i şahsına münhasır konumundan memnun olan insanlar da az değil. Latin Amerika topraklarında yetişen en büyük kalemlerden birisi olan Eduardo Galeano, futbolun zamandaki yolculuğunu ‘’Zevkten zorunluluğa doğru uzanan bir öykü’’ şeklinde tanımlarken, Küba’nın bu öykünün giriş kısmındaki karakterlerden birisi olmasını arzulayanlarda var. Bu düşüncenin destekçilerinden birisi de Aldo Abouaf.
1944 yılında Milano’da doğan Abouaf’ın Türkiye ’yi de içinde bulunduran ilgi çekici bir hayat hikayesi var. Üsküdar’da doğan annesi dolayısıyla Can Bartu ve Şükrü Gülesin gibi lejyonerleri İtalya’daki günlerinde ayrı bir gözle izleyen Abouaf’ın futbolculuk kariyeri amatör seviyede kalmış.
1983 yılında Havana’ya taşındıktan sonra Küba futbolunu yakından takip etme fırsatı bulan Abouaf’a göre;’’Ülke futbolundaki en büyük eksiklik taktik yetersizlik. Futbolcuların atletizm açısından eksiği olmamasına rağmen oyun bilgisi açısından problemleri var. Top ayağındayken gayet hızlı mesafe kateden oyuncular, topsuz oyunda ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bu eksikliğin giderilmesi için isteyen sporcuların yurtdışına gidip bir şeyler öğrendikten sonra buradakilere bunu öğretmesi lazım.
Takım stratejisinden uzak, bireysel beceriye bağlı geleneğin düzelmesi için bu tarz şeylere ihtiyacımız var. Ligin profesyonelleşmesine ise mesafeli bakıyorum. Profesyonellikle beraber gelecek paranın Küba futboluna mutsuzluk getireceği görüşündeyim. Ülkede futbol kültürünün gelişmesi amacıyla profesyonel rekabet için yurtdışına gitmek isteyen oyunculara devlet koyduğu yasalarla engel olmamalı. Zaten son yıllarda artan yabancı liglerin TV yayınlarıyla, genç futbolcu adaylarının yurtdışında oynamaya arzusu her geçen gün artıyor.’’
Küba futbolunun kısa tarihi
Kübalı futbolseverlere ülkenin altın çağını sorduğunuzda, alacağınız cevap aynı olacaktır: 1930’lu yıllarda adadaki en popüler spor futbolken, Orta Amerika’nın da en güçlü ülkesiydiler. 1930 Pan-Amerikan Oyunları’nda alınan zafer, onları Fransa’da düzenlenen 1938 Dünya Kupası’na taşıdı. İlk turda Romanya’yı 3-3’ün rövanşında 2-1 geçerek çeyrek final biletini kaptılar. Antibes’de oynanan çeyrek final karşılaşmasında İsveç’e 8-0 yenilmelerine rağmen ülke tarihinin futboldaki en büyük başarısını elde etmiş oldular.
Küba futbolu 40’lı yıllardan sonra gerilemeye başladı. Özellikle de Fidel Castro ve Che Guevara önderliğindeki devrimden sonra ‘’el futbol’’ hükümet desteğini kaybetti. Dünya üzerindeki birçok insanın tanrısı olan futbola kuşkuyla yaklaşan Küba Devrimi, halkı uyutan bu oyuna mesafeli yaklaştı. Dünya tek kutuplu bir şekle evrilirken, futbol da bundan nasibini alarak endüstriyelleşmenin rüzgarına kapıldı. Artık her golün bir maddi karşılığı varken, taraftarlar da en iyi müşteri olacaktı. Ülke yönetiminin politikaları sayesinde bu rüzgardan kaçıp sakin bir kıyıya demir atan Küba futbolu bugün hala amatör seviyede. Oyuncuların aylık ortalama geliri 20 $ civarındayken, futbol sezonu Ocak’tan Haziran’a kadar sürüyor. Bu sebeple oyuncuların hepsi başka işlere sahip.
Küba’da Bir İtalyan
Şartlar böyle olunca çok az sayıda yabancı oyuncu Küba’da oynamayı tercih ediyor. Yabancı oyuncuların çoğu, tıp eğitimi için adaya gelen Afrikalı öğrenciler. Ancak geçen sezon Küba futbolunda uzun yıllardır görülmeyen bir gelişme oldu. Fiorentina alt yapısında yetişen Pietro Resta, La Habana formasıyla bambaşka bir deneyim yaşadı. Geçirdiği sakatlık sonrası tedavi için Küba’ya gelen İtalyan, adada kalarak futbol oynamayı tercih etti.
Karayiplerin bunaltıcı güneşi altında 1 sezon forma giyen 22 yaşındaki sol bek, 1959 yılından sonra adada oynayan ilk Avrupalı oldu. 1930’lu yıllarda İspanyol kökenli kulüpler sayesinde Avrupalı oyunculara aşina olan lig, Resta sayesinde 55 yıl sonra Avrupalı bir futbolcuyu izleme fırsatı buldu. 1 sezonluk fantastik deneyimini kendisine sorduğumuzda; ‘’Atmosfer eğlenceliydi, oyuncular maça hazırlanırken ve oynarken mutluydular. Küba’da maçlar büyük bir parti, İtalya’daki gibi savaş değil! Arada büyük bir fark var.’’ dedi. Kendisini en çok zorlayan şeyin bunaltıcı sıcaklar ve güneş olduğunu söylerken, ilk 2 haftanın ardından bu duruma alıştığını belirtti. Sezon boyunca alışmadığı tek şey ise kötü zeminlerdi. Resta’ya göre Küba futbolunda finansal ve lojistik destek hiç yok, formalarını bile adadaki İtalyanların desteğiyle yaptırıyorlar. U-20 milli takımının iyi sonuçlar aldığını ve kaliteli oyunculara sahip olduğunu söylerken, mücadeleci liglere gittikleri takdirde Küba futbolunun gelişebileceği düşüncesinde. Resta’nın ilgi uyandıran hikayesi ise maalesef kötü sonla bitti. Sezon sonunda sakatlandıktan sonra kramponlarını asan genç İtalyan artık Floransa’da kendine yeni bir yaşam kurma çabasında.
Küba futbolunun içinde bulunan kişilerin görüşlerini aldıktan sonra, futbol dünyasının ünik eserlerinden birisi olan Küba’nın da sisteme adapte olacağını tahmin etmek zor değil. Futboldaki şiddet ve kazanma hırsından bıktığımız şu günlerde Küba futbolunun hikayesinin Galeano Usta’nın tanımlamasındaki öyküye benzememesi dileğiyle…