Haberler
Netanyahu'dan orduya Orta Doğu'yu cehenneme çevirecek talimat: Yoğun savaşa hazırlanın

Netanyahu'dan orduya Orta Doğu'yu cehenneme çevirecek talimat

Türkiye sınırında kritik gelişme: Muhalifler, ikinci büyük kenti ele geçirmek üzere

Türkiye sınırında kritik gelişme! Muhaliflerin ikinci büyük kenti geçirmesi an meselesi

İslam Memiş uyardı: Sadece dolar değil sahte euro da var

Kritik uyarı: Sadece dolar değil sahte euro da var

Fuhuşa zorlanan 17 yaşındaki kızın anlattıkları kan dondurdu: Günde 180 kişi ile birlikte oluyordum

Günde 180 kişiyle birlikte olmaya zorlamışlar

Arena'yı Gördüm, Teşekkürü Borç Bildim

Arena'yı Gördüm, Teşekkürü Borç Bildim
Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Ali Sami Yen Spor Kompleksi’nin açılışındaki nahoş hadiseden sonra komplekssiz kişiler için yazılmış bir yazıdır bu!

Ali Sami Yen Spor Kompleksi’nin açılışındaki nahoş hadiseden sonra komplekssiz kişiler için yazılmış bir yazıdır bu!

Rudyard Kipling’in ‘Eğer’ diye başlayan meşhur adam olma öğretisini hatırladım dün gece…

ve satır satır yazmaya karar verdim.,.

İngiliz şair, roman ve hikaye yazarı Joseph Rudyard Kipling 30 Kasım 1865’te Hindistan’ın Bombay kentinde doğdu.

Altı yaşında, anne-babası onu İngiltere’de yaşayan bir ailenin yanına gönderdi.

Küçük Kipling bu ailenin yanında altı yıl kaldı ve ezildi. Örselenen kimliğinden kurtulması için anne ve babası onu bu kez Devon'daki bir yatılı okula yazdırdı.

Öğrenimini İngiltere'de bitirdikten sonra Hindistan'a döndü. Gazeteciliğe başladı. 1889'da İngiltere'ye dönüp Londra'ya yerleşti. Yazılarında romantizmle realizmi birleştirmeyi başarması ona 1907 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandırdı.

İki kez şövalyelik ödülüne layık görüldü ama kabul etmedi.

Tüm yazılarında hayata ve insanlara duyduğu bağlılığını ve hayranlığını sergiledi.

Hayvan tiplemeleriyle insanların taşıdığı bir çok özelliğe vurgulamalar yaptı.

Ana fikri şuydu;

Orman büyük, yavru küçüktür.

İşte Kipling’in oğluna yazdığı ‘Eğer’ şiiri ve eklemelerim

Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü ve bunun sebebini senden bildikleri zaman sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;

a) Başkan

b) Galatasaraylılar

c) Başbakan

d) Seyirci

e) TOKİ Başkanı

Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;

a) Galatasaray

b) Başbakan

c) Başkan

Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen, ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan, bütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen;

a) Galatasaray camiası

b) Başbakan

Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,

a) TOKİ Başkanı

b) Seyirci

Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen,

a) Galatasaray taraftarı

b) Sporsever

c) Bütün kulüpler

d) Başbakan

Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;

a) Başkan

b) Muhalefet

c) Başbakan

d) Bürokratlar

Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen, ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür

ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;

a) Başbakan

b) Başkan

c) Galatasaray camiası

Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;

ve kaybedip yeniden başlayabilir ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen;

a) Taraftar

b) Muhalefet

c) İktidar

Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile işine yaramaya zorlayabilirsen ve kendinde 'dayan' diyen bir iradeden başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;

a) Başkan

b) Başbakan

c) Seyirci

Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen, ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;

a) TOKİ Başkanı

b) Başkan

c) Herkes

Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse;

a) Başbakan

Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;

a) Taraftar

b) Seyirci

c) Başbakan

Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı, altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;

a) Herkes

b) Başkan

c) Başbakan

d) Genel Müdür

Yeryüzü ve üstündekiler senindir ve dahası sen iyi bir insan olursun oğlum...

Rudyard Kipling

Duydun mu Türkiyem…

Teşekkürler Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan…

Teşekkürler TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar…

Teşekkürler bu stat için emeği geçmiş bütün Galatasaraylılar. Sadece Galatasaraylılar için tek tek isim vermeyeceğim. Çünkü çok kişinin emeği var bu oluşumda. Birini öbüründen ayıramam…

Başkan Adnan Polat da birbirinden değerli diğer Galatasaray başkanları gibi bir başkan… Çok şanslı, çünkü tarihin, eline makas verip kurdele kestirdiği takdiren geçici görevde bir başkan … Ona da içine düştüğü bu zor durum için sabırlar diliyorum…

İsimleri geçen geçmeyen herkese, hepsine teşekkürler…

Ama en büyük şükran borcumuz Galatasaray’ı yaratan Ali Sami Yen’edir.

Her şeyin başı o...

Ali Sami Yen olmasaydı…

Avrupa Fatihi Galatasaray da olmazdı,

Türk Telekom Arena da…

Anlamadığım şeyler de var

Metroyla gittim stada…

Taraftarla beraber o mutluluğu yaşayıp görmek için…

Bir sel aktı Taksim’den itibaren Seyrantepe’ye…

Güle oynaya,

Fıkır fıkır…

Zahmetsiz ve de neşeyle…

Gidişte saat 14.00’ten itibaren zaman içinde aktı taraftar Türk Telekom Arena’ya…

İzdiham yoktu!

Tabii olmaz. Tam beş saatte gidildi oraya.

Ne zaman ki maç bitti 40.000 kişi birden dağıldı sokağa…

Yine de güle oynaya…

Beni yolda çevirenler de oldu;

Yaz bunları Tanburacı bu ne karmaşa böyle diye…

El insaf!

İlla bir şeyler bulmak istiyorsanız kulp takacak.

Otursaydınız o vakit evlerinizde, dedim bana sitem edenlere…

Başarılı bir gece yaşadık Seyrantepe’de.

Gönüllerimiz hasretmiş böylesine, ama ne gezer.

Görmek istemeyen gözler hala şikayette…

Nankörlüğün de böylesini görmedim!

Muhteşem bir stat, gurur verici. Eşi menendi yok bunun

Ne zaman ki Metro’dan indim karşımda devasa bir stat gördüm. Göğsüm kabardı.

İçeri girdik…

Her taraf pırıl pırıl…

Eksikler yok mu?

Var tabii. Her başlangıçta olduğu gibi…

Aşıksanız güzele, görmezsiniz güzeli bozan sivilceleri…

Konfor, konfor, konfor…

Açık büfe Osmanlı Sarayı’nın lezzetini bırakıyor damaklarda

Velakin serde Osmanlılık da var…

Kardeşi bile kıskanan!...

Ben takdir hisleriyle baktım dört bir yanıma…

Şükrettim yaşadıklarıma.

Hiçbir aksaklığı görmek istemeden.

Çünkü güzellikler o kadar çoktu ki…

Futbola siyaset karışıyor diye ayağa kalkmadık mı hep…

Peki o zaman…

Şikayetimiz neydi hep?

Futbola siyaset karışıyor…

Peki neden teşekkür borçlu olduğunuz bir başbakana futbolu siyasete alet edip protesto vızıldadınız!

Yeri miydi orası siyasi tepki koymanın.

Başınız göğe mi erdi?

Leke sürdünüz canım geceye…

Lanet olsun!

Başkan Adnan Polat’ın konuşması sevgiyle kucakladı herkesi.

Bu gurur abidesini bizlere kazandıranlara tekrar tekrar teşekkür etti Başkan Polat.

Arkasından TOKİ Başkanı konuştu.

Biraz amacını aşan bir konuşma!

Sanırsınız seçim mitingi var. Otobüs üstünde yapılan propaganda gibi…

Ortalık gerildi…

Bir de gaflet vardı satır aralarında;

Taraftarı kışkırtan;

Acz içindeki Galatasaray, gibi…

Bu toplumun hassas dengeleri vardır.

Üst kademe yöneticileri bunları bilmiyorlar mı?

Ne gerek vardı bunlara.

Tepki bunlara kondu.

Sayın Başbakan alındı.

Oysa demokratik toplumlarda alkışı duymak kadar tepkiyi göğüslemek de var.

Herkesi memnun edemezsin ki.

Senden olan da var olmayan da…

Seven de sevmeyen de…

Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki;

Sayın Başbakan’a sevgi, tepkiden daha çoktu.

Belki de bir provokasyon!

Ayrıca şahsına yapılan bir şey de yoktu Başbakan’ın.

Reaksiyon konuşanaydı!...

Ben Başbakan’ın yerinde olsam kılımı kıpırdatmaz, Galatasaraylılara severek, gönülden sunduğum -futboldan gelme bir başbakan olarak- bu muhteşem stadın keyfini çıkartırdım koltuğuma gömülerekten...

Hatta bir adım daha da ileri gider Adnan Polat’ta;

Bu seyirciye, bu camiaya yakışır bir takım yarat, derdim.

Stat benden, başarı sizden olsun!

Bu takımı beğenmedim!

Takımı ben de beğenmedim

Galatasaray, şöleni golsüz bitirdi. Ajax gol yemedi.

Ayhan boş kaleye atamadı.

Anıl ayağına doladı.

Ufuk iki gol çıkararak yenilgiyi önledi.

Hagi neden Pino’yu oynatmadı?

Arda neden hala topu ayağından zamanında çıkartmayı öğrenemedi…

Nerede Baroş? Yoksa o da mı hataydı acaba?

Bunları düşüne düşüne evin yolunu tuttum.

Umarım hatalar düzeltilir.

Bu stada yakışacak bir takım kurulur ve tez elden iki forvet bir de kaleci alınır!

Son söz

Türk Telekom Arena’yı gördükten sonra şunları yana yakıla söyleyebilirim;

Nur içinde yat Ali Sami Yen

Tuttuğunuz altın olsun bütün emeği geçenler…

Affedersiniz Sayın Başbakan.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şunu da bilmesini isterim;

Galatasaray camiasında -Allah muhtaç etmesin ama- ihtiyaç olursa bir gün Recep Tayyip Erdoğan’a kanımı verebilirim diyenler de var.

Lütfen Sayın Başbakanım; siz de, yakışıksız bir şekilde oyumu vermem diyenleri affediniz!

Kaynak: Haberler.Com / Spor
title