Ali Göreç ile çim kort tenisinin incelikleri üzerine
Çim kort, dört değişik profesyonel tenis turnuva zemininden biri. Bunların içinde toprak kortu biliyoruz, Roland Garros’un oynandığı zemin.
Çim kort, dört değişik profesyonel tenis turnuva zemininden biri. Bunların içinde toprak kortu biliyoruz, Roland Garros’un oynandığı zemin. Ondan sonra Avusturalya Açık ve Amerika Açık’ın üzerinde oynandığı sert kortlar var. Bunlar temel olarak beton, sert zemin üzerine akrilik bazı uygulamalarla elde edilen zeminler. Sert kortlar ikiye ayrılıyor. Bazıları üzerinde topun hızlı zıpladığı bazıları biraz daha yavaşlayarak zıpladığı kortlar. Bu zeminler Amerika Açık ve Avusturalya Açık’ta hız olarak farklılar ama temel olarak aynı tipteler.
Wimbledon’ın üzerinde oynandığı çim kort ise yapısının yüzde onu su olan ve organik bir zemin. Dolayısıyla toprakla, zemin üzerinde seken topun arasında ezilen çim safları var. Bu çimler aşağı yukarı sekiz milimetre yüksekliğinde ve çok düzgün bir şekilde kesilerek üzerinde tenis oynanmaya hazırlanıyor. Bu sekiz mm’lik yapraklar top yere değdiği zaman eziliyorlar. Ardından top, bu ezilen çimlerin üzerinde kayıyor. Yani yerle topun temasında ortaya çıkan sürtünme çok az oluyor. Bu yüzden toplar yerden hem az sekiyorlar hem de çok daha kısa zamanda ikinci kez sekiyorlar. Dolayısıyla çim kortların üzerinde oynanan tenis normalden daha hızlı görünüyor. Bunun sebebi tabii ki topun havada daha hızlı uçması değil. Birinci ve ikinci sekiş arasında zamanın kısa olması ve topun diğer zeminlere göre çok daha az zıplaması, oyunun çim kortta daha hızlı hâle getiriyor.
Çim kortun bu özelliği, oyuncuların oyun stratejileri üzerinde doğal olarak etkili oluyor. Oyuncuların çim kortta en fazla dikkat etmeleri gereken şeylerden biri, top yerden az zıpladığı için, normalde servis bekleyişleri ya da puan içindeki hazır pozisyonlarının diğer kortlardakinden biraz daha aşağıda olması gerekliliği. Tenisçiler, diğer kortlarda belirli bir yükseklikte beklerken, çim kort üzerinde ister istemez ağırlık merkezlerini biraz daha aşağı indirerek bekliyorlar. Bu, oyuncuların çim kortta adapte olmaları gereken en önemli uygulamalardan biri.
Öte yandan, çimin altında kökleri bulunduğu için çim kort diğer zeminlere göre çok daha engebeli. Mikro engebeler var. Dolayısıyla top yere sektikten sonra, on topun yedi ya da sekiz tanesi normal düz bir zeminde sıçrarmış gibi değil, değişik yönlere sıçrayarak oyuncuya geliyor. Bu demek oluyor ki oyuncular, top yere değdiği anda topun reaksiyonuna hazır olmalılar. Temelde söylenen şey şu: Eğer mümkünse topu çim kortta hiç yere değdirmeyin. Tabi return yaparken topu yere değdirmeme diye bir şey söz konusu değil, kurallara aykırı. Fakat normalde servis-vole oynayanlar, return yaptıktan sonra direkt fileye giden oyuncular ve oyun yapıları bu oyuna uygun olanlar çim kortlar avantaja dönüşebiliyor.
Toprak kort spesiyalistleri, çim kortta dezavantajlı olan oyuncular. Toprak kortta top yere değince yavaşlıyor. Raketi büyük açıp, yavaşlamış olan topa büyük hareketlerle vuran oyuncuların, çim kortta çok başarılı olamadıklarını ve oyunlarını çime adapte etmeleri gerektiğini biliyoruz. Onlar bu açış hareketlerini biraz daha kısaltarak yapmak durumunda kalıyorlar. Hızlı sert kort oyununa alışmış oyuncuların vuruşları daha bir kompakt, onlar daha ufak çaplı vuruşlar yapıyorlar. Bu tarz vuruşları çim korta adapte etmek daha kolay oluyor.
Servis ve return çim kortta önemi çok artan iki vuruş. Hızlı servis atan, servis özelliği yüksek olan oyuncuların çim kortta çok büyük avantajı var. Topun çim zemine temas ettikten sonra kayarak hızlanması, servis vuruşuna çok büyük etki yapıyor. Onun içindir ki iyi servis atan oyuncular çoğunlukla çim kortta daha başarılı oluyorlar.
Return konusuna gelecek olursak, return yaparken hard kortta ya da toprak kortta return’ü çok yönlendirmek anlamlı bir stratejiyken çim kortta return’ü önce sahanın ortasına derin bir şekilde vurmak önemli bir özellik. Return’de çok fazla risk almak çim kort için çok uygun bir strateji değil.
Nadal gibi sıradışı oyuncuları bir kenara bırakırsak, çim kortta bir puanda yapılan vuruş sayısı azalıyor. Çünkü topu kontrol etmek diğer kortlara göre çok daha zor. Dolayısıyla oyuncuların oyun stratejilerini daha kısa süren rallilere uygun olarak adapte etmeleri gerekiyor.
Slice ve drop shot vuruşları, diğer zeminlerde çok etkili değilken çim kortta çok etkili oluyorlar.
Slice vuruş dediğimiz, topa aşağıdan yukarı savurarak vurduğumuzda top öne doğru dönerek gidiyor. Bu “top spin” vuruşu, profesyonel turda topu hızlandırmak ve rakibe zorluk çıkarmak için en fazla kullanılan vuruşlardan. Düz vuruşlar, raketin yere paralel veya paralele yakın olarak hareket edip, topu göbekten vurup, düz gitmesini sağlayan vuruşlar. Bunlarda hızı çok fazla oluyor fakat topun kontrolü azalıyor. Slice vuruşlar, top spinin tam aksine, topa aşağıdan yukarı değil de yukarıdan aşağıya doğru vurulduğu -yani topun geriye dönerek gitmesini sağlayan- vuruşlar. Bu vuruşların özelliği, topun her türlü zeminde yere değdikten sonra az zıplaması. Fakat çim kortta demin konuştuğumuz özellik sebebiyle zaten normal vuruşlar da az sıçrıyor, slice vuruşlar neredeyse hiç zıplamıyor. Onun için slice vurulan toplar rakibi çok daha fazla zora sokuyor.
Drop shot vuruşlar, topun az mesafe katettiği ve fileyi geçtikten sonra çok kısa zamanda da ikinci defa yere sektiği vuruşlar. Drop shot da, çim zeminin özellikleri gereği, çim kortta çok etkili oluyor.
Wimbledon’ın özellikle ikinci haftasında, kortun büyük bölümünde çim yok olmuş oluyor ve geri saha, sahanın ortası ve fileye yakın olan kısımlar neredeyse kahverengi görünmeye başlıyor. Artık o andan itibaren çim ve toprak bir hibrit olmaya başlıyor. Dolayısıyla top çimin olmadığı ve toprağın üst yüzeye çıkmış olduğu yerlere değdiğinde toprak korttaymış gibi reaksiyon veriyor. En koyu yeşil olan yerler, yani çimin en fazla bulunduğu yerler, servis karelerinin içinde ve ortadan daha fazla yan çizgilere yakın olan yerler oluyor. Burada çimler, üzerinde az koşulduğu için en uzun ve en canlı şekilde kalıyor. Toplar buraya kısa olarak vurulduğu zaman yere değdikten hemen sonra, tenis tabiriyle, ölüyorlar. Yani hemen ikinci defa sekiyorlar ve rakibin bu topları alması çok daha zor oluyor.