Taha suresi meali, Taha suresi fazileti, Taha suresi okunuşu ve Taha suresi tefsiri! Taha suresi dinle
Taha suresini öğrenmek isteyenler Taha suresi meali, Taha suresi fazileti, Taha suresi okunuşu ve Taha suresi tefsirive Taha suresi Türkçe okunuşu gibi konularda araştırma yapıyor. Mekke döneminde inmiştir. 135 âyettir. Sûre, adını birinci âyette yer alan harflerden almıştır. İşte Taha suresi meali, Taha suresi fazileti, Taha suresi oku, dinle!
Taha Allah'ın peygamberler aracılığıyla insanlara gösterdiği doğru yolun temel gerçeklerine işaret edilmekte, Hz.Peygamber teselli edilerek peygamberlik görevini mutlaka en güzel şekilde başaracağı müjdelenip kendisine karşı çıkanların uğrayacağı sonuçlar izah edilmektedir. suresi meali, suresi fazileti, Taha suresi okunuşu ve Taha suresi tefsiri ile Taha suresini idrak edebilirsiniz.
TAHA SURESİ NAZULÜ NASIL OLDU?
Mushaftaki sıralamada yirminci, iniş sırasına göre kırk beşinci sûredir. Meryem sûresinden sonra, Vâkıa sûresinden önce inmiştir. 130 ve 131. âyetlerin Medine'de nâzil olduğuna dair bir rivayet de vardır.
Hz. İslâmiyet'i kabul edişiyle ilgili meşhur rivayette , kız kardeşi ve eniştesinin evine baskın yaptığında işittiği ve çok etkilendiği âyetlerin Tâhâ sûresinin âyetleri olduğu ve bu olayın peygamberliğin beşinci yılında cereyan ettiği dikkate alınarak, genellikle döneminin ortalarına doğru indiği kabul edilir.
Kaynaklarda nüzûlü için belirli bir sebepten söz edilmez. Geldiği dönemin şartları ve sûrenin içeriği, Hz. Peygamber'e ve müminlere teselli verip onların moralini yükseltmeyi amaçladığını göstermektedir.
TAHA SURESİ FAZİLETİ
Hz. Peygamber'den rivayet edilen bir hadiste anlatıldığına göre, Tâhâ ve Yâsîn sûrelerini işiten melekler şöyle demişlerdir: Bunların kendilerine gönderileceği ümmete ne mutlu, bunları taşıyan gönüllere ne mutlu, bunları okuyan dillere ne mutlu!" (Dârimî, "Fezâilü'l-Kur'ân", 20).
Birçok sûrede olduğu gibi âyetlerinin kısa ve sonlarının secili olması sûrenin okunuşuna apayrı bir mûsiki katmaktadır.
TAHA SURESİ KONUSU
Hz. mâneviyatını yükselten ve Allah'ın kudretine dikkat çeken ifadelerle başlanmış, ardından Hz. Mûsâ'nın Firavun'la mücadelesine, Cenâb-ı Hakk'ın İsrâiloğulları'na lutfettiği nimetlere ve onların hatalı tutumlarına geniş bir biçimde yer verilmiştir. Daha sonra Hz. Âdem'in yaratılışına ve şeytanın onları kandırıp cennetten çıkmalarına sebep oluşuna değinilmiş, inkârcıların karşılaşacakları âkıbet hatırlatılmış ve ebedî mutluluğun Allah'a saygıda kusur etmekten sakınanların olacağı belirtilmiştir.
TAHA SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
1. Taha
2. Ma enzelna aleykel kur'ane li teşka
3. İlla tezkiratel limey yahşa
4. Tenziylem mimmen halekal erda ves semavatil ula
5. Errahmanü alel arşisteva
6. Lehu ma fis semavati ve ma fil erdı ve ma beynehüma ve ma tahtes sera
7. Ve in techer bil kavli fe innehu ya'lemüs sirra ve ahfa
8. la ilahe illa huve lehül esmaül husna
9. Ve hel etake hadiysü musa
10. İz raa naran fe kale li ehlihimküsu innı anestü naral leallı atıküm minha bi kabesin ev ecidü alen nari hüda
11. Felemma etaha nudiye ya musa
12. İnnı ene rabbüke fahla' na'leyk inneke bil vadil mukaddesi tuva
13. Ve enahtertüke festemı' lima yuha
14. İnnenı enallahü la ilahe illa ene fa'büdnı ve ekımıs salate li zikrı
15. İnnes saate atiyetün ekadü uhfıha li tücza küllü nefsim bi ma tes'a
16. Fe la yesuddenneke anha mel la yü'minü biha vettebea hevahü fe terda
17. Ve ma tilke bi yemınike ya musa
18. Kale hiye asay etevekkeü aleyha ve ehüşşü biha ala ğanemı ve liye fıha mearibü uhra
19. Kale elkıha ya musa
20. Fe elkaha fe iza hiye hayyetün tes'a
21. Kale huzha ve la tehaf se nüıydüha sıratehel ula
22. Vadmün yedeke ila cenahıke tahrüc beydae min ğayri suin ayeten uhra
23. Li nüriyeke min ayatinel kübra
24. İzheb ila fir'avne innehu tağa
25. Kale rabbişrah lı sadrı
26. Ve yessir lı emrı
27. Vahlül ukdetem mil lisanı
28. Yefkahu kavlı
29. Vec'al li vezıram min ehlı
30. Harune ehıy
31. Üşdüd bihı ezrı
32. Ve eşrikhü fı emrı
33. Key nüsebbihake kesıra
34. Ve nezkürake kesıra
35. İnneke künte bina besıyra
36. Kale kad ütiyte sü'leke ya musa
37. Ve lekad menenna aleyke merraten uhra
38. İz evhayna ila ümmike ma yuha
39. Enıkzi fıhi fit tabuti fakzi fıhi fil yemmi fel yülkıhil yemnü bis sahıli ye'huzhü adüvvül lı ve adüvvül leh ve elkaytü aleyke mehabbetem minnı ve li tusnea ala aynı
40. İz temşı uhtüke fe raca'nake ila ümmike key tekarra aynüha ve la tahzen ve katelte nefsen fe necceynake minel ğammi ve fetennake fütunen fe lebiste sinıne fı ehli medyene sümme ci'te ala kaderiy ya musa
41. Vastana'tüke li nefsı
42. İzheb ente ve ehuke bi ayatı ve la teniya fı zikrı
43. İzheba ila fir'avne innehu tağa
44. Fe kula lehu kevlel leyyinel leallehu yetezekkeru ev yahşa
45. Kala rabbena innena nehafü ey yefruta aleyna ev ey yatğa
46. Kale la tehafa innenı meaküma esmeu ve era
47. Fe'tiyahü fe kula inna rasula rabbike fe ersel meana benı israıle ve la tüazzibhüm kad ci'nake bi ayetim mir rabbik vesselamü ala menittebeal hüda
48. İnna kad uhıye ileyna ennel azabe ala men kezzebe ve tevella
49. Kale fe mer rabbüküma ya musa
50. Kale rabbünellezı a'ta külle şey'in halkahu sümme heda
51. Kale fema balül kurunil ula
52. Kale ılmüha ınde rabbı fı kitab la yedıllü rabbı ve la yensa
53. Ellezı ceale lekümül erda mehdev ve selek leküm fıha sübülev ve enzele mines semai maa fe ahracna bihı ezvacem min nebatin şetta
54. Külu ver'av en'ameküm inne fı zalike le ayatil li ülin nüha
55. Minha halaknaküm ve fıha nüıydüküm ve minha nuhricüküm taraten uhra
56. Ve lekad eraynahü ayatina külleha fe kezzebe ve eba
57. Kale ec'tena li tuhricena min erdına bi sıhrike ya musa
58. Fe le ne'tiyenneke bi sıhrim mislihı fec'al beynena ve belneke mev'ıdel la nuhlifühu nahnü ve la ente mekanen süva
59. Kale mev'ıdüküm yevmüz zınet ve ey yuhşeran nasü duha
60. Fe tevella fir'avnü fe cemea keydehu sümme eta
61. Kale lehüm musa veyleküm la tefteru alellahi keziben fe yüshıteküm bi azab ve kad habe meniftera
62. Fe tenazeu emrahüm beynehüm ve eserrun necva
63. Kalu in hazani le sahırani yürıdani ey yuhricaküm min erdıküm bi sıhrihima ve yezheba bi tarıkatikümül müsla
64. Fe ecmiu keydeküm sümme'tu saffa ve kad eflehal yevme menista'la
65. Kalu ya musa imma en tülkıye ve imma en nekune evvele men elka
66. Kale bel elku fe iza hıbalühüm ve ısıyyühüm yühayyehü ileyhi min sıhrihim enneha tes'a
67. Fe evcese fı nefsihı hıyfetem musa
68. Kulna la tehaf inneke entel a'la
69. Ve elkı ma fı yemınike telkaf ma saneu innema saneu keydü sahır ve la yüflihus sahırü haysü eta
70. Fe ülkıyes seharatü sücceden kalu amenna bi rabbi harune ve musa
71. Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebırukümüllezı allemekümüs sıhr fe le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve le üsallibenneküm fı cüzuın nahli ve le ta'lemünne eyyüna eşeddü azabev ve ebka
72. Kalu len nü'sirake ala ma caena minel beyyinati vellazı fetarana fakdı ma ente kad innema takdıy hazihil hayated dünya
73. İnna amenna bi rabbina li yağfira lena hatayana ve ma ekrahtena aleyhi mines sıhr vallahü hayruv ve ebka
74. İnnehu mey ye'ti rabbehu mürimen fe inne lehu cehennem la yemutü fıha ve la yahya
75. Ve mey ye'tihı mü'minen kad amiles salihati fe ülaike lehümüd deracatül ula
76. Cennatü adnin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve zalyike cezaü men tezekka
77. Ve lekad evhayna ila musa en esri bi ıbadı fadrib lehüm tarıkan fil bahri yebesa la tehafü derakev ve la tahşa
78. Fe etbeahüm fir'avnü bi cünudihı fe ğaşiyehüm minel yemmi ma ğaşiyehüm
79. Ve edalle fir'avnü kavmehu ve ma heda
80. Ya benı israıle kad enceynaküm min adüvviküm ve vaadnaküm canibet turil eymene ve nezzelna aleykümül menne ves selva
81. Külu min tayyibati ma razaknnaküm ve la tatğav fıhi fe yehılle aleyküm ğadabı ve mey yahlil aleyhi ğadabı fe kad heva
82. Ve innı le ğaffarul limen tabe ve amene ve amile salihan sümmehteda
83. Ve am a'celek an kavmike ya musa
84. Kale hüm ülai ala eserı ve aciltü ileyke rabbi li terda
85. Kale fe inna kad fetenna kavmeke mim ba'dike ve edallehümüs samiriyy
86. Fe racea musa ila kavmihı ğadbane esifa kale ya kavmi elem yeıdküm rabbüküm va'den hasena e fe tale aleykümül ahdü em eradtüm ey yehılle aleyküm ğadabüm mir rabbiküm fe ahleftüm mev'ıdı
87. Kalu ma ahlefna mev'ıdeke bi melkina velakinna hummilna evzaram min zınetil kavmi fe kazefnaha fe kezalike elkas samiriyy
88. Fe ahrace lehüm ıclen cesedel lehu huvarun fe kalu haza ilahüküm ve ilahü musa fe nesiy
89. E fe la yeravne ella yarciu ileyhim kavlev ve la yemlikü lehüm darrav ve la nef'a
90. Ve le kad kale lehüm harunü min kablü ya kavmi innema fütintüm bih ve inne rabbekümür rahmanü fettebiuni ve etıy'u emrı
91. Kalu len nebreha aleyhi akifıne hatta yarcia ileyna musa
92. Kale ya harunü ma meneake iz raeytehüm dallu
93. Ella tettebian e fe esayte emri
94. Kale yebneümme la te'huz bi lıhyetı ve la bi ra'si innı haşıtü en tekule ferrakte beyne benı israıle ve lem terkub kavlı
95. Kale fe ma hatbüke ya samiriyy
96. Kale besurtü bi ma lem yebsuru bihı fe kabadtü kabdatem min eserir rasuli fe nebeztüha ve kezalike sevvelet lı nefsı
97. Kale fezheb fe inne leke fil hayati en tekule la misase ve inne leke mev'ıdel len tuhlefeh venzur ila ilahikellezı zalte aleyhi akifale nüharrıkannehu sümme le nensifennehu fil yemmi nesfa
98. İnnema ilahükümüllahüllezı la ilahe illa hu vesia külle şey'in ılma
99. Kezalike nekussu aleyke min embai ma kad sebak ve kad ateynake mil ledünna zikra
100. Men a'rada anhü fe innehu yahmilü yevmel kıyameti vizra
101. Halidıne fıh ve sae lehüm yevmel kıyameti hımla
102. Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin zürka
103. Yetehafetune beynehüm il lebistüm illa aşra
104. Nahnü a'lemü bima yekulune iz yekulü emselühüm tarıkaten il lebistüm illa yevma
105. Ve yes'eluneke anil cibali fe kul yensifüha rabbı nesfa
106. Fe yezeruha kaan safsafa
107. La tera fıha ıvecev ve la emta
108. Yevmeiziy yettebiuned daıye la ıvece leh ve haşeatil asvatü lir rahmani fe la tesmeu illa hemsa
109. Yevmeizil la tenfeuş şefaatü illa men ezine lehür rahmanü ve radıye lehu kavla
110. Ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bihı ılma
111. Ve anetil vücuhü lil hayyil kayyum ve kad habe men hamele zulma
112. Ve mey ya'mel mines salihüti ve hüve mü'minün fe la yehafü zulmev ve la hadma
113. Ve kezalike enzelnahü kur'anen arabiyyev ve sarrafna fıhi minel veıydi leallehüm yettekune ev yuhdisü lehüm zikra
114. Fe teallellahül melikül hakk ve la ta'cel bil kur'ani min kabli ey yukda ileyke vahyühu ve kur rabbi zidnı ılma
115. Ve lekad ahıdna ila ademe min kablü fe nesiye ve lem necid lehu azma
116. Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs eba
117. Fe kulna ya ademü inne haza adüvvül leke ve li zevcike fe la yuhricenneküma minel cenneti fe teşka
118. İnne leke ella tecua fıha ve la ta'ra
119. Ve enneke la tazmeü fıha ve la tadha
120. Fe vesvese ileyhiş şeytanü kale ya ademü hel edüllüke ala şeceratil huldi ve mülkil la yebla
121. Fe ekela minha fe bedet lehüma sev'atühüma ve tafika yahsıfani aleyhima miv verakıl cenneti ve asa ademü rabbehu fe ğava
122. Sümmectebahü rabbühu fe tabe aleyhi ve heda
123. Kelehbita minha cemıam ba'duküm li ba'dın adüvv fe imma ye'tiyenneküm minnı hüden fe menittebea hüdaye fe la yedıllü ve la yeşka
124. Ve men a'rada an zikrı fe innel lehu meıyşeten dankev ve nahşüruhu yevmel kıyameti a'ma
125. Kale rabbi lime haşertenı a'ma ve kad küntü besıyra
126. Kale kezalike etetke ayatüna fe nesıteha ve kezalikel yevme tünsa
127. Ve kezalike neczı men esrafe ve lem yü'mim bi ayati rabbih ve le azabül ahırati eşeddü ve ebka
128. E fe lem yehdi lehüm kem ehleknü kablehüm minel kuruni yemşune fı mesakinihim inne fı zalike le ayatil li ülin nüha
129. Velev la kelimetün sebekat mir rabbike le kane lizamev ve ecelüm müsemma
130. Fasbir ala ma yekulune ve sebbıh bi hamdi rabbike kable tuluış şemsi ve kable ğurubiha ve min anail leyli fe sebbıh ve atrafen nehari lealleke terda
131. Ve la temüddenne aynelke ila ma metta'na bihı ezvacem minhüm zehratel hayatid dünya li neftinehüm fıh ve rizku rabbike hayrun ve beka
132. Ve'mur ehleke bis salati vastabir aleyha la nes'elüke rizka nahnü nerzükuk vel akıbetü lit takva
133. Ve kalu lev la ye'tiyna bi ayetim mir rabbih e ve lem te'tihim beyyinetü ma fis suhufil ula
134. Ve lev enna ehleknahüm bi azabim min kablihı le kalu rabbena lev la erselte ileyna rasulen fe nettebia ayatike min kabli en nezille ve nahza
135. Kul küllüm müterabbisun fe terabbesu fe se ta'lemune men ashabüs sıratıs seviyyi ve menihteda
TAHA SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU
TAHA SURESİ MEALİ, TAHA SURESİ ANLAMI
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Tâ Hâ. (1) (Ey Muhammed!) Biz Kur'an'ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah'ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik. (2-3) (O) yüksek gökleri yaratanın katından peyderpey indirilmiştir. (4) Rahmân, Arş'a kurulmuştur. (5) Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O'nundur. (6) Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allah için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da. (7) Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. En güzel isimler O'nundur. (8) Mûsâ'nın haberi sana ulaştı mı? (9) Hani bir ateş görmüştü de ailesine, "Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm (oraya gidiyorum). Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum" demişti. (10) Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: "Ey Mûsâ!" (11) "Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ'dasın." (12) "Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle." (13) "Şüphe yok ki ben Allah'ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. O halde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl." (14) "Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim." (15) "Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helak olursun!" (16) "Şu sağ elindeki nedir ey Mûsâ?" (17) Mûsâ dedi ki: "O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm." (18) Allah, "Onu yere at ey Mûsâ!" dedi. (19) Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş! (20) Allah şöyle dedi: "Tut onu. Korkma! Biz onu yine eski durumuna döndüreceğiz." (21) "Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir halde çıksın." (22-23) "Firavun'a git, çünkü o azmıştır." (24) Mûsâ dedi ki: "Rabbim! Gönlüme ferahlık ver." (25) "İşimi bana kolaylaştır." (26) "Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar." (27-28) "Bana ailemden birini yardımcı yap," (29) "Kardeşim Hârûn'u." (30) "Onunla gücümü artır." (31) "Onu işime ortak et." (32) "Seni çok tespih edelim diye", (33) "Seni çok zikredelim diye." (34) "Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin." (35) Allah şöyle dedi: "İstediğin sana verildi ey Mûsâ!" (36) "Andolsun, biz sana bir kere daha iyilikte bulunmuştuk." (37) "Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik:" (38) "Onu (bebek Mûsâ'yı) sandığın içine koy ve denize (Nil'e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi (Firavun) alsın. Sana da, ey Mûsâ, sevilesin ve gözetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım." (39) "Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve "size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?" diyordu. Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni annene döndürdük. (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen'e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr'a) geldin ey Mûsâ!" (40) "Ben seni kendim için seçtim." (41) "Sen ve kardeşin mucizelerim ile (desteklenmiş olarak) gidin ve beni anmakta gevşeklik göstermeyin." (42) "Firavun'a gidin. Çünkü o azmıştır." (43) "Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar." (44) ve Hârûn şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz." (45) Allah şöyle dedi: "Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm." (46) "Ona gidin ve şöyle deyin: 'Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını (serbest bırak ve) bizimle gönder. Onlara işkence etme. Sana Rabbinin katından bir mucize getirdik. Selam, doğru yola uyanlara olsun.' " (47) "Şüphesiz bize, azabın yalanlayan ve yüz çevirenlere olacağı vahyolundu." (48) Firavun, "Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsâ?" dedi. (49) Mûsâ, "Rabbimiz her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir" dedi. (50) Firavun, "Ya geçmiş nesillerin hali ne olacak?" dedi. (51) Mûsâ şöyle dedi: "Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta (levh-i mahfuzda yazılı)dır. Rabbim yanılmaz ve unutmaz." (52) "Rabbim, yeryüzünü size beşik yapan, orada size yollar açan ve size gökten yağmur indirendir." Böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık. (53) Yiyin, hayvanlarınızı yayın. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah'ın varlığını ve birliğini gösteren) deliller vardır. (54) (Ey insanlar!) Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız. (55) Andolsun, biz ona (Firavun'a) bütün mucizelerimizi gösterdik de o bunları yalanladı ve reddetti. (56) Şöyle dedi: "Ey Mûsâ! Sihrin ile bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?" (57) "Biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; uygun bir yerde, senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle." (58) Mûsâ, "Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir" dedi. (59) Bunun üzerine Firavun ayrılıp, hilesini kuracak sihirbazlarını topladı, sonra geldi. (60) Mûsâ onlara şöyle dedi: "Yazıklar olsun size! Allaha karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azap ile yok eder. Allah'a karşı yalan uyduran mutlaka hüsrana uğramıştır." (61) Sihirbazlar, işlerini kendi aralarında tartıştılar ve gizli gizli konuştular. (62) Şöyle dediler: "Şüphesiz bu ikisi, sihirleri ile sizi yurdunuzdan çıkarmak ve en üstün olan dininizi ortadan kaldırmak isteyen birer sihirbazdırlar." (63) "Öyleyse, hilelerinizi toplayın (birbirinize destek olun) sonra sıra halinde gelin. Bu gün üstün gelen muhakkak başarıya ulaşmıştır." (64) Sihirbazlar: "Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz" dediler. (65) Mûsâ: "Yok, (önce) siz atın" dedi. Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor. (66) Bunun üzerine Mûsâ içinde bir korku hissetti. (67) Şöyle dedik: "Korkma (ey Mûsâ!). Çünkü, sensin en üstün olan." (68) "Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez." (69) (Mûsâ'nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve, "Hârûn ve Mûsâ'nın Rabbine inandık" dediler. (70) Firavun, "Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ'ya) inandınız ha! Şüphe yok, o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi andolsun sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz." (71) Sihirbazlar şöyle dediler: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih etmeyeceğiz. Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin." (72) "Şüphesiz ki biz; günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri affetmesi için, Rabbimize inandık. Allah'ın vereceği mükafat daha hayırlı ve daha kalıcıdır." (73) Şüphesiz, kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, kesinlikle ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de (güzel bir hayat) yaşar. (74) Her kim de O'na salih ameller işlemiş bir mü'min olarak varırsa, işte onlar için en yüksek dereceler, içinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte bu günahlardan temizlenenlerin mükafatıdır. (75-76) (Firavun'un imana yanaşmaması üzerine) Mûsâ'ya, "Kullarımı (İsrailoğullarını) geceleyin (Mısır'dan) yürütüp çıkar. Yakalanmaktan korkmaksızın, endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç" diye vahyettik. (77) Bunun üzerine Firavun askerleriyle birlikte onların peşine düştü de, deniz onları görülmedik bir şekilde kuşatıp yuttu. (78) Firavun halkını saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi. (79) (Allah şöyle dedi:) "Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık, size Tûr'un sağ yanını vadettik ve size kudret helvası ile bıldırcın indirdik." (80) "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz ve helal olanlarından yiyin. Bu konuda aşırı da gitmeyin, yoksa üzerinize gazabım iner. Gazabım da kimin üzerine inerse o muhakkak helak olmuş demektir." (81) "Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim." (82) (Mûsâ Tûr'a varınca): "Seni, acele ile kavminden uzaklaştıran nedir, ey Mûsâ?" (dedik.) (83) Mûsâ şöyle dedi: "Onlar, işte onlar hemen arkamdalar. Rabbim! Sen hoşnut olasın diye, acele ederek sana geldim." (84) Allah, "Şüphesiz, biz senden sonra halkını sınadık; Sâmirî onları saptırdı" dedi. (85) Bunun üzerine Mûsâ öfke dolu ve üzgün bir halde halkına döndü. "Ey kavmim! Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? (Ayrılışımdan sonra) çok zaman mı geçti, yoksa üzerinize Rabbinizden bir gazap inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze uymadınız (ve buzağıya taptınız)?" dedi. (86) Şöyle dediler: "Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz. Fakat biz Mısır halkının mücevheratından yüklü miktarlarda takınmıştık. İşte onları ateşe attık. Samirî de aynı şekilde attı." (87) Böylece (Samirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Samirî ve adamları) "Bu sizin de ilahınızdır, Mûsâ'nın da ilahıdır. Öyle iken Mûsâ, (İlahını burada) unuttu (da onu Tûr'da aramaya gitti)" dediler. (88) Onlar bu heykelin, sözlerine karşılık vermediğini, kendilerinden hiçbir zararı uzaklaştıramayacağını ve onlara hiçbir fayda sağlayamayacağını görmezler mi? (89) Andolsun, Hârûn onlara daha önce şöyle demişti: "Ey kavmim! Siz bununla yalnızca imtihan edildiniz. Doğrusu sizin Rabbiniz ancak Rahmân'dır. Öyleyse bana uyun ve emrime itaat edin." (90) Onlar da, "Mûsâ bize dönünceye kadar buzağıya ibadet etmeye devam edeceğiz" dediler. (91) Mûsâ: (Tûr'dan dönünce) şöyle dedi: "Ey Hârûn! Saptıklarını gördüğün zaman bana uymana ne engel oldu? Yoksa emrime karşı mı geldin?" (92-93) Hârûn: "Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme. Şüphesiz ben, İsrailoğullarının arasını açtın, sözüme uymadın demenden korktum" dedi. (94) Mûsâ, "Ya senin derdin neydi ey Samirî?" dedi. (95) Samirî şöyle dedi: "Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Böyle yapmayı bana nefsim güzel gösterdi." (96) Mûsâ, "Çekil git! Artık sen hayatın boyunca (hastalanıp) "Bana dokunmak yok!" diyeceksin. Senin için, asla kaçamayacağın bir ceza daha var. Hele şu ibadet edip durduğun ilahına bak! Biz onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız. (97) Sizin ilahınız ancak kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah'tır. O ilmiyle her şeyi kuşatmıştır (98) (Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir zikir (Kur'an) verdik. (99) Kim ondan yüz çevirirse şüphesiz ki o, kıyamet gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir. (100) Onlar o günahın cezası içinde ebediyen kalacaklardır. Sûra üfürüleceği gün bu ağır yük onlar için ne kötü bir yüktür! (101) O gün günahkârları, (gözleri korkudan donup) gömgök kesilmiş olarak haşredeceğiz. (102) Aralarında birbirlerine "(Dünya'da) sadece on (gün) kaldınız" diye gizli gizli konuşacaklar. –Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, "Siz sadece bir gün kaldınız" diyecektir. (103-104) (Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) halini soruyorlar. De ki: "Rabbim onları toz edip savuracak." (105) "Onların yerlerini dümdüz, boş bir alan halinde bırakacaktır." (106) "Orada hiçbir çukur, hiçbir tümsek göremeyeceksin." (107) O gün kendisinden yan çizmek mümkün olmayan davetçiye (İsrâfil'e) uyarlar. Sesler, Rahmân'ın azametinden dolayı kısılmıştır. Artık sadece fısıltı işitebilirsin. (108) O gün, Rahmân'ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez. (109) O, önlerindekini ve arkalarındakini (dünyadaki ve ahiretteki durumlarını) bilir. Onların bilgisi ise Rahmân'ı kuşatamaz. (110) Bütün yüzler; diri, yaratıklarına hakim ve onları koruyup gözeten Allah'a boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen mutlaka hüsrana uğramıştır. (111) Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse o, ne zulme uğramaktan korkar, ne yoksun bırakılmaktan. (112) İşte böylece biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık. (113) Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur'an'ı okumakta acele etme. "Rabbim! İlmimi arttır" de. (114) Andolsun, bundan önce biz Adem'e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık. (115) Hani meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" demiştik de, İblis'ten başka melekler hemen saygı ile eğilmişler; İblis bundan kaçınmıştı. (116) Biz de şöyle dedik: "Ey Adem! Şüphesiz bu (İblis) sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun." (117) "Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur." (118) "Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altında kalırsın." (119) Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: "Ey Adem! Sana ebedilik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" (120) Bunun üzerine onlar (Adem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Adem Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı. (121) Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi. (122) Allah şöyle dedi: "Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker." (123) "Her kim de benim zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz." (124) O da şöyle der: "Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum halde, niçin beni kör olarak haşrettin?" (125) Allah "Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun" der. (126) Haddi aşan ve Rabbi'nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır. (127) Yurtlarında dolaşıp durdukları, kendilerinden önceki nice nesilleri helak etmiş olmamız, onları doğru yola iletmedi mi? Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır. (128) Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı onlar da hemen cezalandırılırlardı. (129) O halde, onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın (130) Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır. (131) Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır. (132) İnanmayanlar, "Doğru söylediğine dair bize Rabbinden açık bir delil (bir mucize) getirse ya!" dediler. Önceki kitaplarda olanların apaçık delili (olan Kur'an) onlara gelmedi mi? (133) Eğer biz onları o Kur'an'dan önce bir azap ile helâk etseydik mutlaka, "Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık" derlerdi. (134) Ey Muhammed, de ki: "Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Yakında kimin düz yolun sahipleri olduğunu, kimin doğru yolu bulduğunu bileceksiniz!" (135)