Şemsi Tebrizi kimdir? Şemsi Tebrizi sözleri nelerdir?
Mevlana Celaleddin Rumi'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan Şems-i Tebrizi, İslam'ın büyük din alimlerinden birisi olan Şemsi Tebrizi hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Şemsi Tebrizi kimdir? Şemsi Tebrizi sözleri nelerdir?
Şems ve Mevlana'nın karşılıklı olarak birbirlerine söyledikleri özlü sözler bizlerde her zaman olsun hayranlık bırakmıştır. Şems Tebrizi'nin birbirinden güzel sözleri insanın içini duygulandırır ve hüzünlendirir. Sözleri okurken hemen geçmeyip en az bir dakika olsa da üzerinde düşününce o zaman sözlerin büyüsünü fark edebileceksiniz. Peki Şemsi Tebrizi'nin sözleri nedir? İşte Şemsi Tebrizi'nin en güzel sözleri haberimizde…
ŞEBSİ TEBRİZİ KİMDİR?
Şemsiz Tebrizi, Tebriz'de 1185 yılında dünyaya gelmiştir.
Asıl ismi Mevlana Muhammed'dir. Melik Dad oğlu Ali adında bir zatın oğludur ve "Şemseddin" yani dinin güneşi lâkabıyla anılmıştır.
Daha küçük yaşlarda manevi ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken Şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında Tebrizli Ebubekir Sellaf'a mürid olmuş, ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. Bu gezginliğinden dolayı kendisine "Şemseddin Perende" uçan Şemsed din denilmiş, ayrıca Tebriz'de tarikat pirleri ve hakikat arifleri ona "Kamil-i Tebrizi" adını vermişlerdir.
Daha sonraları Secaslı Şeyh Rukneddin, Tebrizli Selahaddin Mahmut ile büyük alim ve ünlü mutasavvıf Necmüddin Kübra'nın halifelerinden Centli Baba Kemal'e intisap ederek onlardan feyz almıştır. Hz. Muhammed (S.A.V.)'in ahlâkını örnek alan Şemseddin-i Tebrizi, devamlı bir arayış içerisinde olmuş, manevi bir işaret üzerine de Hz. Mevlana'yı arayıp bulmuştur. Dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen Şems, Mevlana ile üç- üçbuçuk yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onun ilahi aşkın potasında eriterek, kamil bir Hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur.
Şems-i Tebrizi Şam'a döndüğünde, Mevlana Celaleddin için onun yokluğu dayanılmazdır. Şems'in varlığını kabullenememiş kimseler, Mevlana Celaleddin'e ileri geri laflar etmişlerdir. Mevlana'nın bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir:"Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz." der.
Bir süre sonra Şems, Celaleddin'in oğlu Sultan Veled'in çağrısı üzere Konya'ya geri gelir. Celaleddin, bir daha şehirden ayrılmasın diye, onu bir kızla evlenmeye ikna eder; bu kız Celaleddin'in evinde evlâtlık olan Kimya Hatun'dur. Kimya Hatun'a gizliden aşık olan Alaaddin bu durumu hazmedemez ve Şems aleyhtarlarının yanında yer almaya başlar.
Teferruatıyla daha önce anlattığımız şekilde, Mevlana'da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler, onun Mevlana'dan ebediyeyen ayrılmasına sebep oldular. Şems Hicri 645 Miladi 1247 tarihinde şehit mi edildi, yoksa geldiği gibi, kimseye haber vermeden Konya'yı mı terk etti kimse bilmez.
Bu gün Konya'da Şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa Mevlevilerce Mevlana türbesinden önce ziyaret edilen bu mescit-türbe de mevcut sanduka, boş bir sanduka mı, yoksa Mehmet Önder Bey"in bir hatırasında anlatıldığı gibi, Şems gerçekten burada mı medfundur, bu da bilinmez. Bilinen gerçek odur ki, Allah velilerinin kalblerde yaşadığıdır.
Niğde'deki Kesikbaş Türbesi de Şem'e izafe edilir. Bunlardan ayrı olarak tebriz'de Geçil denilen mezarlıkta, Hoy'da, Pakistan'ın Multon şehrinde Şems türbeleri veya makamları vardır. Bunlar çeşitli rivayetlerle süslenmiştir. Pakistan'lıların söylediklerine göre de Şems, Konya'dan bir gece yarısı gizlice ayrılmış, önce Tebriz'e oradan da Hindistan'a gelmiş, meczup ve perişan yıllarca ormanlarda dolaştıktan sonra Multon şehrinde ölmüştür.
ŞEBSİ TEBRİZİ SÖZLERİ
Aşkı kalem yazmaz ki kitaplarda bulasın.
Kapımıza değil; Kalbimize vuran buyursun.
Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca. Dağı bile taşır insan aşık olup, inanınca.
Arza hacet yok, halim sana ayandır. Dile gerek yok, sessizliğim sana beyandır. Söze lüzum yok, susuşum sana kelamdır. Kelama ihtiyaç yok, aşk sana figandır.
Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.
Sevmeye layık olmayana hatırlayarak değerli etme. Dönmek mi istiyor, bir şans daha verme. Unutma sevgi yürekli olana yakışır.
İşin Allah'a kalmışsa, olmuş bil!
Aşk nasip işidir, hesap işi değil. Senin gönlün değişirse, dünya değişir.
Kapımıza değil, kalbimize vuran buyursun! Dağı bile taşır, insan âşık olup inanınca.
İmtihan bu ya. Balığın gönlü, çöle vurulur.
Kadın; bilene "nefes", bilmeyene "nefs"tir. Alimken arif oldun peki aşık olmaya namzet misin?
Dostluk gül olmaktır, yaprağı ile de, dikeni ile de.
İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden. Sen nasıl bir pınarsın Mevlana'm, içtikçe daha çok susadığım.
Biri gelir seni sen eder, biri gelir seni senden eder.
Âlimken arif oldun peki âşık olmaya namzet misin?
Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir.
Her şeyin bir hesabı var üzdüğün kadar üzülürsün.
İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden.
Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil.