Mezhep nedir, ne demek? Mezhepler kaça ayrılır? Mezheplerin özellikleri nelerdir? Fıkhi, İtikadi, Hanefi, Şafi mezhebi
Mezhepler ile ilgili pek çok karmaşık soru vardır. Mezhepler nasıl ortaya çıktı, mezhep nedir, İslam'daki mezhepler nelerdir? Mezheplerin özellikleri nelerdir? Fıkhi, İtikadi, Hanefi, Şafi mezhebi nedir? Müslümanlar hangi mezhebe aittir? İslamiyet'te kaç mezhep var? Aklınıza takılan bu sorulara cevabı burada bulabileceksiniz. İşte ayrıntılar...
Din de gerçekleşen çeşitli görüş ayrılıklarına mezhep denmektedir. Bu görüş ayrılıkları beraberinde pek çok soruyu da meydana getirmektedir. İşte ayrıntılı bir şekilde derlediğimiz mezhepler hakkında bilgiler. Peki, Mezhep nedir? Mezhepler kaça ayrılır? Mezheplerin özellikleri nelerdir? Fıkhi, İtikadi, Hanefi, Şafi mezhebi nedir? İşte detaylar...
MEZHEP NEDİR?
Mezhebin kelime manası, izlemek, gidilen yol, benimsenen görüş demektir. Dini anlamda ise müctehid bir İslam aliminin kapalı ve kesin olmayan ayet ve hadisleri, İslam'a ters olmayacak şekilde yorumlaması ve bu konuda çözüm getirmesi demektir. Başka bir tanıma göre ise mezhep, herhangi bir dinin çeşitli görüş ayrılıklarından dolayı ortaya çıkan kollarından her birine verilen isimdir. Mezhepler aynı zamanda dini kişilik ve toplumların dine bakış açısıdır. Algılayan kişinin kendisine bağlı bazı sebeplerden dolayı farklı şekillerde düşünmesine yol açılır. Mehzebi kısacası ayrım, farklılık, kıvrım olarak tanımlayabiliriz.
İSLAMDA MEZHEPLER KAÇA AYRILIR?
Birçok dinde olduğu gibi İslam'da mezhepler farklılık gösterir. İslam'da mezhepler Fıkhi Mezhepler ve İtikadi Mezhepler olmak üzere iki ana gruba ayrılır. İçeriğimizin bu bölümünde hem Fıkhi mezhepleri hem de İtikadi mezhepleri derinlemesine inceleyeceğiz. İşte, İslam'da yer alan Hak Mezhepler ve bu mezhepler hakkında bilgiler...
1. Fıkhi Mezhepler
İslam dininde ibadet, evlilik, boşanma, ticaret, miras ve amel gibi konular doğrultusunda ortaya çıkan mezheplerdir. Bu mezhepleri kısaca şu şekilde sıralayabiliriz;
A) Hanefi Mezhebi
İslam dininin sünni fıkıh mezheplerindedir. Kurucusu İmam- Azam diye adlandırılan Ebu Hanefi'dir. Hanefi mezhebi ilk olarak Irak topraklarından doğmuş, ortadan batıya doğru yayılmıştır. Abbasiler döneminde başlıca fıkıh mezhepleri içinde yer almıştır. Abbasiler'in yıkılmasıyla Hanefi mezhebinde bir gerilemeye gidilmiş ancak Osmanlı Devleti'nin kurulmasıyla birlikte yeniden canlanmaya başlamıştır. Türkiye nüfusunun çoğu Hanefi mezhebine mensuptur. Günümüzde, Türkiye, Afganistan, Pakistan, Mısır, Suriye, Ürdün, Hindistan, Bulgaristan, Yunanistan, Bosna Hersek ve Romanya topraklarında yaşayan Müslümanların çoğu Hanefilik mezhebindedir. Hanefilik mezhebine göre bir konunun çözümü ile ilgili olarak ilk olarak Kuran ayetlerine bakılır. Ayetlerde konu ile ilgili bir çözüm yolu yok ise bu kez de sünnete başvurulur, peygamber efendimizin yaşayışını, davranışlarını esas alırlar.
B) Maliki Mezhebi
İmam Maliki bin Enes tarafından kurulmuştur. İhtiyacı olunan ilmin Medine'de olduğuna inanan İmam Maliki, yaşamı boyunca kutsal olan bu peygamber şehrinden ayrılmamıştır. Bu mezhep ilk olarak Hicaz halkı tarafından benimsenmiş, daha sonrasında hac görevini yapmak için gelenler tarafından hızlı bir şekilde yayılmaya başlamıştır. Tamamen Hz. Muhammed (S.A.V)'in doğrultusunda ilerleyen ve bu yolda fetva veren İmam Malik, Maliki mezhebinin oluşmasını sağladı.
C) Şafii Mezhebi
Kurucusu İmam-ı Şafi hazretleridir. Şafii mezhebi ilk olarak Mısır'da doğmuş sonrasında Irak, Yemen, Suriye ve Horosan'a yayılmıştır. Günümüzde Mısır, Suriye ve Irak'taki Müslümanların çoğu Şafii mezhebine mensuptur. Türkiye topraklarında ise Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu'daki insanların çoğu Şafiilik mezhebindedir.
D) Hanbeli Mezhebi
Kurucusu Ahmet bin Hanbel'dir. Kuran ve hadislerin önde geldiği fıkhi mezhepler içerisinde yerini almıştır. Eğer bir konu hakkında Kuran ve sünnette kesin bilgilere varılmıyorsa, buna en yakın yola başvurulur. Günümüzde Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan 'da bu mezhebe mensup Müslümanlar çoğunluktadır.
2. İtikadi Mezhepler
İtikad kelime manası olarak aksine ihtimal vermeyecek bir şekilde bir şeyi kabullenmek, gönülden bağlanmak demektir. İtikadi mezhepler ise iman ve inançla ilgili konular üzerine yoğunlaşmış mezheplerdir. Bu mezhepleri şu şekilde sınıflandırabiliriz;
A) Ehl-i Sünnet Mezhebi
Hz. Muhammed (S.A. V) 'in yolundan giden ve bu yoldan hiç sapmayan mezheptir. Bu mezhebin kaynağı Kuran- ı Kerim ve sünnetlerdir. Ehl-i sünnet mezhebi Kuran-ı Kerim'de ya da sünnette ne buyrulmuşsa ona inanır ve onu uygularlar. Ehl-i sünnet mezhebi kendi içerisinde iki kola ayrılır.
B) Mâtüriddiyye Mezhebi
Kurucusu Semerkand köylerinde Matürid'de doğmuş olan Ebu Mansur Muhammed'dir. Genellikle Hanefiler Mâtüridi mezhebindedirler.
C) Eş'ariyye Mezhebi
Kurucusu Ebu'l Hasan Eş'ari hazretleridir. Maliki ve Şafiler genellikle eş'ariyye mezhebine mensupturlar. İki mezhep de peygamber efendimizin sünnetine uygundur.
D) Ehl-i Bid'a Mezhebi
Hz. Muhammed (S.A.V)'in sünettlerini ve Kuran-ı Kerim'in hükümlerini kendilerine göre yorumlayıp uygulayan kimselerdir. Yani bu şu demek oluyor, sünnet yolundan sapan, bid'ata giren kişilerdir. Bid'at kelime anlamı olarak dinin esaslarına ters düşen her türlü davranış, söz ve düşünce manasına gelmektedir. Peygamber efendimiz bir hadisinde şu şekilde söylemiştir;
" Sözlerin en hayırlısı Allah'ın Kitabi, yolların en hayırlısı Muhammed'in yoludur" İşlerin en kötüsü ise sonradan çıkarılanlardır. Sonradan çıkartılan, uydurulan şeylere bidi'at yani sapkınlık denilmektedir.
Ehl-i bid'a mezhebinin birçok kolu bulunmaktadır.
D.1) Cebriye:
?İnsanda cuzi irade olmadığı için seçme şansının verilmediğini savunur.
D.2) Mu'tezile
Aklın vahiden daha üstün olduğunu gören mezheptir.
D.3) Mürcie
İstedikleri kadar günah işleselerde "La ilahe İllallah Muhammeden Resulullah" dediklerian cennete gireceklerine inan mezheptir.
D.4) Haricilik
?Yalnız ve mutlak suretle Kuran-ı Kerim'de hüküm çıkartmakta, Peygamber sünnetlerini yok saymaktadır.
D.5) Şia
?Kuran-ı Kerim'in bazı ayetlerinin eksik olduğunu iddia edenler ve dört büyük halifeden Hz. Ali'nin dışındakileri sevmeyenlerdir.
D.6) Vehhabilik
?İngilizler'in ümmeti bölüp, dağıtmak için ortaya çıkarttıkları bir mezheptir.
E) Ehli Delalet Mezhebi
Allah'a, peygambere ve ahrete iman konusunda sapkınlığa düşen kişilerin mezhebidir. Delalet, doğru yoldan sapkınlık manasına gelir. Ehl-i Delalet ise Allah'a, peygambere ve ahrete iman konusunda sapkınlığa düşmüş kimselerin mezhebidir. Durzilik ve Bahailik bunlara örnektir. Bahailer kurucularını ilah olarak sayarlar, namazlarını o kişinin öldüğü evin yönüne doğru kılarlar.
Haricîlik
Hz. Ali ve Muaviye arasında sürdürülen savaşlar ve mücadelelerde Hâricîler üçüncü grup olarak ortaya çıkmışlardır. Siyasi, itikadi veya tarihi bazı ihtilaflar nedeniyle Hâricîler kendi içlerinde de çeşitli gruplara ayrılmışlardır. Bu grupların bazıları İslam dininin temel akide kaidelerini takip ederken, bazıları İslam dininin itikadi prensiplerinden ayrılarak İslam dairesi dışı ilan edilmiş ve İslam dinin dışında incelenmiştir. Fakat bu grupların da temelleri Haricilere ve İslam dinine dayanır.
Haricî Grupların Başlıcaları
-Ezarika
-Sufr'îyye
-Necedat
-Acaride
-İbadiyye
İslâmda aşırı kabul edilenler
-Meymûn'îyye
-Yezîd'îyye
-Selefiye
MEZHEPLER NASIL ORTAYA ÇIKMIŞITIR?
Hz. Muhammed (S.A.V) hayattayken sahabeler etrafında toplanır, merak ettiklerini, akıllarına takılan her soruyu sorarlardı. Peygamber efendimiz de Kuran-ı Kerim'in nasıl yorumlanacağını ve ayetlerin iniş sebeplerini tek tek bildiğinden ötürü en doğru şekilde yorumluyordu. Peygamber efendimizin ölümüyle birlikte sahabeler Mekke ve Medine topraklarının dışına çıkmışlardır. Gittikleri yerlerde halk dini konularda bu kişilere sorular soruyor, onlar da bu soruları cevaplandırıyordu fakat her yerin kendine özgü gelenekleri ve görenekleriyle bazı meseleler bunlara uygun çözülüyordu. Farklı yerlere dağılan bu sahabelerin yayılması ve uygulamalarıyla zamanla farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
İslam mezhepleri, Hz. Ali ile Muaviye arasındaki savaş ve İslam toplumundaki bölünme Sünnilik, Şiilik ve Haricilik şeklinde olarak ilk mezhepsel ayrışmayı beraberinde getirmiştir. Erken dönemlerde değişik İslam şehirlerinde, bu şehirlerin adıyla anılan okullar bulunmaktadır. Şam, Kufe, Basra, Medine medreseleri bunlardan sadece birkaçıdır.
Değerlendirme ve tartışmalar
Mezhepler ayet ve hadisleri farklı anlamaktan kaynaklanan ekollerdir ve farklı anlayışların en baştan itibaren İslam toplumunda bulunması doğaldır. Ancak farklı anlayışların kurumsallaşması anlamında Hz. Muhammed'in zamanında mezhep olduğu söylenemez.
Dini meselelerde inananlar Hz Muhammed'e geliyor, soruyordu. Hz. Muhammed hüküm veriyor, muhakeme için gelenlerin davalarını neticeye bağlıyordu. Bazen de soruyu cevaplandırmak için konu hakkında vahiy gelmesini bekliyordu. Eğer ayet açıklamaya muhtaçsa, Muhammed o ayeti izah ediyordu.
Hz Muhammed'in sözleri kesin bağlayıcılığa sahipti, bir meselede ne diyorsa, Sahabiler onu yapıyorlardı. Çünkü bununla ilgili Allah'ın emri vardı: "Hz.Muhammed size ne emretmişse alın, neyi yasaklıyorsa ondan da kaçının…"
Böyle olunca, Hz Muhammed hayatta iken farklı mezheplere ihtiyaç yoktu diye düşünenler olsa da, günümüzde mezheplere gerçekten ihtiyaç var mı, yok mu diye farklı âlimler tarafınca tartışılıyor. Bu görüşün en önemli gerekçelerinden bir tanesi de, mezheplerin varlığının İslam âleminde birlik oluşturulmasında en büyük engellerden biri olarak görülmesidir. Mezhep karşıtı olanlar tarafından Kuran'dan Al-i İmran Suresi 103. ayet gösterilir: "Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin..."
İnananlar açısından mezheplerin bağlayıcı olup olmadığı da tartışıla gelen meselelerdendir. Mezhepler arası çatışmaların siyasi, dini karakterde egemenlik ya da menfaate dayalı çatışmalar olması muhtemeldir.
Mezhebler Arasında Görüş Ayrılıkları Olması Nereden Kaynaklanmaktadır?
Bu ayrılıklar, çeşitli sebeblerden ileri gelir. Kur'an'da hüküm ifade eden ayetleri (ki bunlara, nass denir) anlayış, herkes için başka başka olabilir. Zira nassların, usûl-i fıkıhta beyan edildiği üzere, pek çok kısımları vardır: Hafi, mücmel, sarih, kinaye, mecaz, hakikat, mutlak - mukayyed, has - amm gibi. Bu yüzden müctehidlerin aynı nassı anlayışları farklı farklı olmaktadır.
Ayrıca, hadislerin de nevileri, çeşitleri vardır. Mütevatir, meşhûr, haber-i vahid, mürsel, muttasıl, münkatı' gibi.
Bu hadisleri delil olarak kullanma konusunda da müctehidler ihtilaf etmişlerdir. Bunun neticesinde de farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Mesela Hanefiler hadisler konusunda titiz davranır. Haber-i vahidi (Tek sahabenin rivayet ettiği hadisi) delil olarak kabûl etmezler. Şafiiler ise, haber-i vahidi kabûl eder ve onu Kıyas'a tercih ederler. Hanefiler mürsel hadisi alır, Şafiiler almazlar.
İşte bu gibi delillerdeki ihtilaf ve kabûl edilen delilleri de farklı anlayış, müctehidlerin aynı mes'elede farklı hükümler vermelerine sebeb olmuştur.
Fetva verilen beldenin örf ve adetleri de, müctehidlerin yaptıkları ictihadlara te'sir etmiştir.
Müctehidler Arasında Görüş Ayrılıkları Olmasının Mahzuru Var mıdır?
Hayır, bil'akis bu ihtilaflar, ümmet için rahmet olmuştur.
Herhangi bir mes'ele hususunda bir mezhebde zorlukla karşılaşınca, zaruret halinde, o mes'ele başka bir mezhebin kolaylık ifade eden hükmü ile halledilme yoluna gidilmiştir. Böylece mezheblerin varlığı ümmet için kolaylık ve genişliğe vesile olmuştur.
"ümmetimin ihtilafında rahmet vardır" mealindeki hadis-i şerifin ifade etmek istediği mana da bu olsa gerektir.
Mezheblere Ne Lüzum Var? Herkes Kendisi Kur'an'ı ve Hadisi Okuyup Hüküm çıkaramaz mı?
Müslüman olan her ferdin, dini mes'eleleri ve hükümleri doğrudan doğruya Kur'an ve Sünnetlerden öğrenmesi mümkün değildir. Bunu, ancak müctehidlik payesine erişmiş, salahiyetli İslam alimleri yapabilir. Geriye kalan Müslüman halka, o büyük din alimlerinin izah ve görüşlerini anlamak ve benimsemek, onların yolundan gitmek düşer. İlaçların ham maddesi bitkiler, otlar, madenler vs. olduğu halde, nasıl herkes ondan ilaç yapamıyor, bu iş için ayrıca eczacılık tahsili gerekiyorsa, dini mes'elelerde temel kaynak Kur'an ve Sünnet olduğu halde, ondan hüküm çıkarmak işini de sıradan her Müslüman yapamaz; ancak müctehidlik seviyesine ulaşmış alimler yapabilir. Herkesin dini kaynaklardan hüküm çıkarmağa ilmi, bilgisi, aklı, idrak seviyesi, basiret ve feraseti yetmez.
İtikadi bir mezheb olarak ehl-i bid'a ayrıca kendi arasında birçok kollara ayrılır ki, başlıcaları şunlardır:
1. Cebriye,
2. Mu'tezile,
3. Mürcie,
4. Haricilik,
5. Şia,
6. Vehhabilik.
Ehl-i bid'anın bu temel mezheblerinin her biri de, kendi arasında pek çok fırkalara, gruplara ayrılırlar.