Haberler

Mehmet Akif Ersoy şiirleri - Kısa Mehmet Akif Ersoy şiirleri

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

İstiklal marşı yazarı ve Türkiye Cumhuriyetinin ilk millet vekilleri arasında yer alan Mehmet Akif Ersoy Kurtuluş savaşı sonrası TBMM tarafından talep edilen İstiklal marşını Türk Milletine bağışlamıştır. 1921 Yılında kabul edilerek İstiklal Marşı, milli marş olarak yer almıştır. İşte Mehmet Akif Ersoy şiirleri - Kısa Mehmet Akif Ersoy şiirleri

Türk edebiyatına birçok eser bırakan Mehmet Akif Ersoy şiirleri - Kısa Mehmet Akif Ersoy şiirleri hakkında merak edilenler...

MEHMET AKİF ERSOY ŞİİRLERİ

En güzel 15 Mehmet Akif Ersoy şiiri

1. Zulmü Alkışlayamam

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! ...

-Boğamazsın ki!

-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.

Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;

Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!

Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...

İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?

2. Haya Öğren

Beraber ağlamazsın, sonra, kör dersin, sağır dersin.

Bu hissizlikten insanlık hem iğrensin, hem ürpersin!

Ne ibret, yok mu, bir bilsen kızarmak bilmeyen çehren?

Bırak tahsili, evladım, sen ilkin bir haya öğren!

3. Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...

Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.

Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.

İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:

Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'

Davransana... Eller de senin, baş da senindir!

His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?

Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.

Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?

Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?

Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?

Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!

Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan

Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.

Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!

Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!

Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın

Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?

Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.

Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;

Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar

Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez...

En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!

Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile şirkin;

Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin

Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,

Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,

Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;

Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...

Sesler de: 'Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş! '

Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,

Tek kol da yapışsam demiyor bir taraftan!

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;

Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.

Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...

Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.

Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!

Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!

'İş bitti... Sebâtın sonu yoktur! ' deme, yılma.

Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma.

4. Cenk Marşı

ey sürüden arkaya kalmış yiğit

arkadaşın gitti haydi sen de git

bak ne diyor ceddi şehidin işit

haydi git evladım uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek ön safa geçmiş bulun

uğurun açık olsun uğurlar ola.

eşele bir yerleri örten karı

ot değil onlar dedenin saçları

dinle şehit sesleridir rüzgarı

haydi git evladım uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek on safa geçmiş bulun

uğurun açık olsun uğurlar ola

haydi levent asker uğurlar ola

yerleri yırtan sel olup taşmalı

dağ demeyip taş demeyip aşmalı

sende ki coşkunluğa er şaşmalı

kahraman askerim uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek ön safa geçmiş bulun

haydi levent asker uğurlar ola

haydi git evladım uğurlar ola.

5. Hüsran

Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,

İslâmı uyandırmak için haykıracaktım.

Gür hisli, gür imanlı beyinler, coşar ancak,

Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım?

Haykır! Kime, lâkin? Hani sâhipleri yurdun?

Ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım;

Feryâdımı artık boğarak, na'şını, tuttum,

Bin parça edip şi'rime gömdüm de bıraktım.

Seller gibi vâdîyi enînim saracakken,

Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım.

Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz;

İnler "Safahât"ımdaki husran bile sessiz!

6. İtiraf

Safahât'ımda, evet, şi'r arayan hiç bulamaz;

Yalınız, bir yeri hakkında "hazin işte bu!" der.

Küfe? Yok. Kahve? Hayır. Hasta? Değil. Hangisi var ya?

Üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömr-i heder!

7. Canan Yurdu

Eyvâh, ıssız diyâr-ı dilber...

Her hatvesi bir mezâr-ı muğber!

Uçmuş da bakındığım terâne,

Kalmış sessiz bir âşiyâne.

Yer yer medfun durur emeller...

Gûyâ ki kıyâm-ı haşri bekler!

Yâ Rab! Niye böyle bir yığın hâk

Olmuş yatıyor o buk'a-i pâk?

Yâ Rab, ne için o lem'a nâbûd?

Yâ Rab, ne için bu sâye memdûd?

Yâ Rab, ne demek harîm-i cânan

Üstünde bu perde perde hicran?

Lâkin görünen kimin hayâli?

Cânan gibi tıpkı yâl ü bâli...

Gîsû-yi siyâh-ı târumârı,

Altında cebîn-i lem'a-dârı,

Zulmetler içinde subh-i mahmûr;

Yâ gözbebeğinde nazra-i nûr;

Yâ ebr-i bahâr içinde cevvâl

Bâran şeklinde dürr-i seyyâl;

Yâ sînede her zaman coşan yâd,

Yâ kayd-i bedende rûh-i âzâd.

Ey tayf-ı nigeh-firîbi yârın,

Olmaz mı bir ân için karârın?

Heyhât, serâb-ı şavka döndün...

Karşımda parıldamanla söndün!

Kimden sorayım ki nerde dilber?

Makber gibi samt içinde her yer.

Cânan! Cânan! ... dedim, arandım...

«Bir aks-i nidâ» dedikçe, yandım!

Yâ Rab, niye hem sağır, hem ebkem,

Dağlar, dereler, bütün şu âlem?

Ey sevdiğimin sevimli yurdu,

Hâlin bana şimdi pek dokundu!

Aç sîneni; yâd-ı nükhetinden

Bir şemmeye kàilim bugün ben.

Bir vakt o şemîm-i nâz-perver

Tâ subha kadar yanımda bekler,

-Ümmîde verip bekà sabûhu-

Sermest-i safâ ederdi rûhu.

Heyhât o nesîm-i sâf şimdi

Nâzan nâzan semâya gitti.

Ey lâne-i târumâr söyle,

Cânan sana artık inmiyor mu?

Ey mâtem-i pâyidâr söyle,

Sâhandaki nevha dinmiyor mu?

Ey ebr-i semâ-güzîn-i seyyâr,

Yâdında mıdır o nazlı reftâr?

Ey darbe-i bâda karşı, ra'şân,

İnşâd-ı enîn eden nihâlân!

Bir şi'r-i revân olup da cânan,

Geçmez mi bu gölgeden hırâman?

Ey dilber-i mihriban, zuhûr et!

Ömrüm gibi ansızın mürûr et!

Yâ kalb-i fezâya bir hutûr et:

Âfâkımı lem'a lem'a nûr et.

Bin nevha-i cân içimde pür-cûş,

Geldim bu garîb yurda, medhûş.

Feryâdımı yok mu eyleyen gûş?

Yâ Rab, bu nasıl cihân-ı hâmûş:

Bir «yok! » diyecek sadâ da yokmuş!..

8. Ah O Din Nerde

Ah o din nerde, o azmin, o sebatın dini;

O yerin gökten inen dini, hayatın dini?

Bu nasıl dar, ne kadar basmakalıp bir görenek?

Müslümanlık mı dedin? ... Tövbeler olsun, ne demek!

9. Birlik Bağı

Müslümanlık nerde bizden geçmiş insanlık bile

Alem aldatmaksa maksat aldanan yok nafile

Kaç hakiki müslüman gördümse hep makberdedir

Müslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir

Varsa şayet söyleyin bir parçık insafınız

Böyle kansızmıydı haşa kahraman eslafınız

Böyle düşmüşmüydü herkes ayrılık sevdasına

Benzeyip şirasesiz bir mushafın eczasına

Hiç görülmüşmüydü olsun kayd ı vahdet tarumar

Böyle olmuşmuydu millet can evinden rahnedar

Böyle açlıktan bogazlarmıydı kardeş kardeşi

Böyle adetmiydi bi perva yemek insan leşi

Irzımızdır çiğnenen evladımızdır doğranan

Hey sıkılmaz ağlamassan bari gülmekten utan

Kurt uzaklardan bakar dalgın görürmüş merkebi

Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi

Lakin aşk olsunki aldırmazda otllarmış eşşek

Sanki tavşanmış gelen yahud kılıksız köstebek

Kar sayarmış bir tutam fazla olsun yutmayı

Hasmı derken çullanırmış yutmadsan son lokmayı

Bir hakikattır bu bildiğin usluba sok

Halimiz merkeple kurdun aynı asla farkı yok

Burnumuzdan tuttu düşman biz boğaz kaynındayız

Bir bakın halamı hala ihriras ardındayız

Saygısızlık elverir bir parça olsun arlanın

Vakti çoktan geldi hem geçmektedir arlanmanın

Davranın haykırmadan nakus-u izmihlaliniz

Öyle bir buhrana sapmıştırki zira haliniz

Zevke dalmak şöyle dursun vaktiniz yok mateme

Davranın zira gülünç olduk aleme

Bekleşirken gökte yüzbinlerce ervah intikam

Yerde kalmış naşa benzer kavm için durmak haram

Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yokmudur

Yoksa istikbalinizden korkulur pek korkulur

10. Duygusuz Olmak

Duygusuz olmak kadar dünyada lakin derd yok;

Öyle salgınmış ki me'lun: Kurtulan bir ferd yok!

Kendi sağlam... Hissi ölmüş, ruhu ölmüş milletin!

İşte en korkuncu hüsranın, helakin, haybetin!

11. Ressam Haklı

Bir zaman vardı ya tarih-i mukaddes modası...

Yeni yaptırdığı köşkün büyücek bir odası

Mutfakta eski resimler ile hep süslensin

Diye ressam aratır hayli zaman bir zengin.

Biri peyda olarak 'Ben yaparım' der, kolunu

Sıvayıp akşama varmaz, sekiz arşın salonu

Sıvar ama ne sıvar...Sahibi der:

-Usta bu ne?

Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine! ..

-Bu resim, askeri basmakta iken Firavun' un

Kızıl Deniz yarılıp geçmesidir Musa' nın

-Hani Musa, be adam?

-Çıkmış efendim karaya

-Firavun nerde?

-Boğulmuş.

-Ya bu kan rengi boya?

-Kızıl Deniz, a efendim yeşil olmaz ya bu da!

-Çok güzel levha imiş, doğrusu şenlendi oda!..

12. İki Üç Balta Ayıramaz Bizi Mazimizden

İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden.

Ağacın kökü madem ki derindir cidden,

Dalı kopmuş, ne olur? Gövdesi gitmiş, ne zarar?

O, bakarsın, yine üstündeki edvarı yarar,

Yükselir, fışkırıp, afak-ı perişanımıza;

Yine bir vaha serer kavrulan imanımıza.

13. Ağlarım Ağlatamam

Bana sor sevgili kâri', sana ben söyleyeyim,

Ne hüviyyette şu karşında duran eş'ârım:

Bir yığın söz ki, samîmiyyeti ancak hüneri;

Ne tasannu' bilirim, çünkü, ne san'atkârım.

Şi'r için "gözyaşı" derler; onu bilmem, yalnız,

Aczimin giryesidir bence bütün âsârım!

Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;

Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!

Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa;

Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa.

Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,

İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim.

Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:

Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.

14. Gül, Bülbül

Konduğu her gusn-i ter minberidir bülbülün,

Zemzeme addettiğin hutbesi, faslu'l-hitâb.

Reng-i hakîkat nedir, fark eden ebsâr için,

Goncada matvî duran her varak ümmü'l-kitâb.

15. Hayat Arkadaşıma

Seni bir nûra çıkarsam, diye, koştum durdum,

Ey, bütün dalgalı ömrümde, hayat arkadaşım!

Dağ mıdır, karşı gelen, taş mı, hep aştım, lâkin,

Buruşuk alnıma çarpan bu sefer kendi taşım!

Kaynak :

Kaynak: Haberler.com / Gündem
Kayyum kararının ardından harekete geçen CHP, 414 belediye başkanını Ankara'ya çağırdı

Kayyum kararının ardından harekete geçtiler! 414 belediye başkanına çağrı

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi feci şekilde can verdi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi 20. kattan düşerek can verdi

DEM'li eş başkandan Tunceli'de ayaklanma çağrısı: 1938'deki gibi işgal ettiler

DEM'li eş başkandan Tunceli'de ayaklanma çağrısı: 1938'deki gibi işgal ettiler

Görevden uzaklaştırılan başkandan provokatif açıklama

Görevden uzaklaştırılan başkandan provokatif açıklama

title