Makyaj ne zaman, kaç yılında bulundu? Makyajı kim buldu? Makyaj kaç yılında icat edildi?
Makyaj, kadınlar artık neredeyse günlük hayatın vazgeçilmezi... Kozmetiğin ilerlemesiyle farklı teknikler, türler, renkler ve envai çeşit makyaj malzemesiyle bu fırsat kadınlara sunuluyor. Peki, makyajın tarihçesini biliyor muyuz? İşte Makyaj ne zaman, kaç yılında bulundu? Makyajı kim oldu? Makyaj kaç yılında icat edildi? sorularının cevapları!
Günümüzde kadınlar, kendilerini daha güzel ve farklı hissetmek için, farklı makyajlar yapıyorlar. Günlük hayatın bir parçası olan ve kusurları örtmek için de kullanılan makyaj, yüze renk katmak, canlılık vermek, dikkat çekmek gibi birçok amaçla yapılabiliyor. Şimdilerde hem teknik hem model hem de renk olarak yüzlerce makyaj tekniği olsa da, aslında makyaj çok eski zamanlardan günümüze geliyor. Makyajın tarihini anlattığımız yazımızda Makyaj ne zaman, kaç yılında bulundu? Makyajı kim oldu? Makyaj kaç yılında icat edildi? sorularının cevaplarını bulabilirsiniz!
MAKYAJIN TARİHÇESİ
Kozmetiğin bir alt alanı olan makyaj; ruj, allık, maskara, kapatıcı ve fondöten gibi yüz ve çevresini güzelleştirmek veya farklı bir görünüm kazandırmak için uygulanan kozmetik ürünleri, teknikleri ve işlemlerini kapsar.
Arkeolojik bulgular, tarih öncesi insanların, pigmentleri nasıl hazırlayacaklarını ve bunları yağlı maddelerle karıştırarak mağara duvarlarını boyamak ve vücudu süslemek için kullanılabilen kimyasal karışımları üretmeyi bildiklerini göstermektedir. O dönemde vücudu boyama hem bir çeşit süslenme hem de sihirlerden korunma şekliydi. Tarih öncesi pigmentlerin analizi 17 farklı rengin kullanılmış olduğunu göstermektedir. En çok kullanılanlar beyaz kurşun, tebeşir veya jips denen bir maddeden elde edilen beyaz; taş kömürü veya mangandan elde edilen siyah, kırmızı, turuncu ve yeşil olmuştur.
Makyajın, Asya'da başladığı kuvvetli bir ihtimaldir. Vücuda gösterilen büyük özene alışık ve görevleri kocalarına cezbedici görünmek olan Hindu kadınlar için kozmetik ürünleri ve parfümler gereklilik arz etmiştir. Meşhur Hindu makalelerinde, kadınlara dövme ve dişleri, giysileri, saçı, tırnakları ve vücudu renklendirme sanatını öğrenmeleri tavsiye edilir. Günümüzde birçok Hindu kadını kozmetikleri hâlâ eski yolla kullanır; göz kapakları bazlı bir boya ile boyanır; yüz ve kolları safran tozu ile sarartılır ve ayak tabanları da kına ile kızıllaştırılır.
Yunanlar zamanında Hipokrates ve arkadaşları dermatoloji üzerinde çalışarak perhizin, jimnastiğin, güneşin, banyoların ve masajın sağlığa ve güzelliğe olan faydalarını belirterek Kozmetoloji'nin gelişmesinde etkili olmuşlardır.
Galenus'un M.S. 130 - 200 yıllarında Local Remedies isimli kitabı, ilk kozmetik kitabı olarak kabul edilmektedir.
Eski Romalılar, kozmetikleri küçük görürlerdi ve çok az ilgi gösterirlerdi. Kozmetikler Yahudi ve Müslüman dünyasında kutsal kitaplarda açıkça ve ayrıntılı bir şekilde belirtildiği gibi bolca kullanılmıştır. Kur'an'da sürmenin kullanılması bir sürede tavsiye edilmiştir. Fatih'in saray doktoru olan Abdekar, Güzelliği Koruma Sanatı isimli, o devrin hijyen ve kozmetik pratiğini belirten bir kitap yazmıştır.
Büyük Britanya'nın ilk sakinlerinin ham kozmetikleri kullanmaktan çok zevk aldığı sanılmaktadır. Yeni ve daha etkili kozmetik ürünlerine duyulan istek geliştikçe, kullanılan tehlikeli ya da öldürücü malzemelerin sayısında bir artma olmuştur. Fucus kırmızısı, dudak boyası olarak kullanılmış olup, gerçekte kırmızı cıva sülfürü idi; vitriol yağı (sülfürik asit) saçları ağartmak için kullanılmıştır.
Kozmetik kullanımındaki artma, 18. yüzyıl Avrupa'sında özellikle de her iki cinsin tamamen yapay bir görünüme ulaşmaya çalıştıkları İngiltere ve Fransa'da meydana gelmiştir. 1880'lere doğru teknolojideki ve bilhassa yayıncılıktaki gelişmeler ve reklamın keşfi ile kozmetik tarihinde yeni bir devir açılmıştır.