İran nerede? İran'ın dili? İran saati? İran'ın başkenti neresidir? İran'ın nüfusu kaçtır? İran'ın şehirleri nerelerdir?
Uyguladığı sert politikaları ve farklı evren görüşü ile tüm dünyadan farklı bir imaj çizen ve sahip olduğu politikadan asla vazgeçmeyen İran İslam Cumhuriyeti tam olarak nerede? İran'ın dili? İran saati? İran başkenti neresidir? İran nüfusu kaçtır? İran şehirleri nerelerdir?
İslam Cumhuriyeti olarak geçen kendi politikaları ve yasaları oldukça ağır olabilen İran İslam Cumhuriyeti tam olarak nerede? İran'ın dili? İran saati? İran başkenti neresidir? İran nüfusu kaçtır? İran şehirleri nerelerdir?
İRAN NEREDE?
İran Güneybatı Asya'da ülke. Güneyde Basra Körfezi ve Umman Körfezi, kuzeyde ise Hazar Denizi ile çevrilidir. Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan ile kara sınırına sahiptir. Başkenti Tahran'dır. Resmî dili Farsçadır. Anayasasının 12. maddesine göre ülkenin resmî dini İslam, resmî mezhebi İsnâaşeriyye Şiiliği'dir.
İran, MÖ 4000'lere dayanan tarihi ve var olan yerleşmeleriyle dünyadaki en eski sürekli uygarlıklardan birine ev sahipliği yapmaktadır.Tarih boyunca İran Avrasya'daki merkezî konumu nedeniyle jeostratejik öneme sahip olmuştur ve bir bölgesel güçtür.
İran BM, Bağlantısızlar Hareketi, İslam İşbirliği Teşkilatı ve OPEC üyesidir. İran siyasal sistemi 1979'da kabul edilen anayasaya göre oluşturulan birkaç karmaşık yönetim yapısına göre işlemektedir. En yüksek devlet makamı şimdiki Ayetullah Ali Hamaney'in üstlendiği İran dinî liderliğidir (Velayet-i Fakih).
İran, uluslararası enerji güvenliği ve dünya ekonomisinde geniş petrol ve doğal gaz kaynakları sonucu önemli bir konuma sahiptir.
İRAN'IN ETİMOLOJİSİ NASILDIR?
İran sözcüğünün kökeni, Sanskritçe Aryan sözcüğünden gelir.İran (?????) sözcüğü modern Farsçaya, Zerdüştlük'ün kutsal kitabı Avesta'da yer alan bir Proto-İrani terim olan Aryanam'dan girmiştir.Ariya- ve Airiia kelimeleri aynı zamanda Ahameniş İmparatorluğu yazıtlarında etnik bir atıf olarak yer almıştır. Orta Farsça'dan gelen Eran terimi, Pehlevî dili'nde 'yr'n, Nakş-ı Rüstem'deki I. Ardeşir'in taç giyme törenini gösteren kabartmanın yanındaki yazıtta bulunmuştur. Bu kabartmaya eşlik eden Partça dilindeki yazıtta İran,aryan olarak ifade edilirken, bu yazıtta, kralın sanı Orta Farsça eran kelimesini (Pehlevî dilinde,'ry'n) içermektedir. I. Ardeşir'in zamanında eran ifadesi devletten çok insanları kastederek bu anlamını korudu.
Bu yazıtta İran halklarına atfen kullanılan eran kelimesine rağmen, eran ifadesinin imparatorluk coğrafyasını ifade etmek için kullanılması Sâsânî Hanedanlığının ilk döneminde de görülmüştür. I.Şapur'un Ardeşir'in oğlu ve halefi- bir yazıtında açıkça Eran bölgelerinin içine İranlıların yerleşmediği Ermenistan ve Kafkasya'yı da dâhil etmiştir.Kartir kitabelerinde yüksek rahip, Aneran'ın egemenliği altındaki bölgeleri gösteren listede aynı bölgeleri saymıştır.[eran ve aryan kelimelerinin ikisi birden, (İranlı) Aryanların ülkesi anlamına gelen Proto-İran dilindeki Aryanam teriminden gelmektedir. Airyanem Vaejah kelimesi ve kavramı aslında İran'ın ülke isminde (Edebi olarak Aryanlar'ın ülkesi anlamında), aynen Aryana kelimesinin modern Farsça karşılığı olan Iran (Eran) gibi korunmuştur.
Ülkenin adı MÖ 6. yüzyıldan 1935'e kadar Pers İmparatorluğu, Acemistan gibi isimlerle bilinirken, o yıl Rıza Şah uluslararası topluluktan "İran" adını kullanmalarını istemiştir. Birkaç yıl sonra bu isim değişikliğinin ülkenin geçmişiyle arasındaki bağı kopardığını iddia eden bilimadamları protesto gösterileri yapmış, 1959'da Muhammed Rıza Pehlevî her iki ifadenin resmî olarak birlikte ve birbirinin yerine kullanılabileceğini açıklamıştır.
1979'daki İran İslâm Devrimi'nden itibaren ülkenin resmî adı "İran İslâm Cumhuriyeti" olmuştur.
İRAN'IN TARİHİ
İran'da ilk Şiî İslâm devleti Şah İsmail tarafından Safevî Hanedanı (1501 ile 1736 arası) yönetiminde kuruldu. İlerleyen zaman içinde büyük bir politik güç haline geldi ve çift taraflı devlet antlaşmaları yapmaya başladı. Safevîlerin en güçlü oldukları zaman I. Abbas'ın hükmettiği dönemdir.[44]Safevî Hanedanı Osmanlı Devleti, Şeybanî Hanlığı ve Portekiz İmparatorluğu ile savaştı. Safevîler başkentlerini Tebriz'den alarak önce Kazvin'e sonra da dönemlerinde sanata verdikleri destek ile İran estetik düzeyi yüksek üretim dönemlerinden birini yaşadığı İsfahan'a taşıdılar. Dönemlerinde ülke yönetiminde merkezileşme arttı; ordunun modernleştirilmesinde ilk adımlar atıldı ve mimaride İsfahânî tarzı gelişti. 1722'de Afgan isyancılar I. Hüseyin'i yendi ve Safevî Hanedanı'na son verdi.
Ancak 1736'da Nadir Şah başarılı bir şekilde Afgan isyancıları İsfahan'dan çıkardı ve Afşar Hanedanı'nı kurdu. 1738'de aralarında Taht-ı Tavus, Işık Dağı elması ve Işık Denizi elmasının da bulunduğu kraliyet hazinelerini güvence altına alacak bir sefer yaptı. Ne var ki hükümdarlığı çok uzun sürmedi, 1747'de bir suikast sonucu öldü. Ölürken yanında bulunan karısı Kenya kökenli El Fatima'ya İran tahtını bıraktı.El Fatima'nın zenci olması nedeniyle İran halkı bu kadın şahı kabul etmedi ve yarı zenci olan Nadir şahın küçük kızı El Hebübe'ye tahtı bırakmak zorunda kaldı. El Hebübe bu sırada 21 yaşlarında güzel bir kızdı Afgan şahı Şeyhsüvari El Hamd'la evliydi dolayısıyla İran tahtı iki Türk kadından sonra Afgan hanedanına geçerek siyasî varlığını sürdürmeye devam etmiştir.
Meşhed kökenli Afşar hanedanlığı, 1750'de başkentini Şiraz'da kuran kürt asıllı Kerim Han Zend tarafından kurulan Zend Hanedanı tarafından takip edildi. Onun yönetimi görece bir barış ve refah sağladı.
İRAN'DA İSLAM DEVRİMİ
İran Devrimi, aynı zamanda İslâm Devrimi olarak da bilinir, Ocak 1978'de Şah karşıtı ilk büyük halk gösterileri ile başladı.Grevler ve gösteriler ülkeyi ve ekonomiyi felç ettikten sonra Şah Şubat 1979'da ülkeden kaçtı ve büyük bir halk kitlesinin karşılamasıyla Ayetullah Humeynî İran'a geri döndü. Pehlevî Hanedanı 11 Şubat'ta İran ordusu, gerillalar ve militanlar sokak savaşlarında Şah'a bağlı silahlı gruplara karşı üstünlük sağlayınca kendini "tarafsız" ilan etmesiyle tamamen çöktü. 1 Nisan 1979'da İran resmen İslâmî Cumhuriyet oldu. Aralık 1979'da ülke teokratik bir anayasayı ve Humeynî'nin ülkenin dinî lideri olmasını onayladı.
Genel af çıkarıldı, belirli bir süre, düzenleme için müzik ve gazete yasağı konuldu. Beni Sadr cumhurbaşkanı oldu.
Devrimin hızı ve gerçekleşmesi Dünya'da birçok kişide şaşkınlık yarattı, çünkü ciddi olarak ne askerî bir karşı koyuş, ne mali bir kriz ne de bir karşı ayaklanma yaşandı. Hem milliyetçi hem de Marksist muhalif gruplar İslâmî gelenekçilerle birlikte Şah'a karşı mücadele etmelerine rağmen onbinlercesi Ayetullah Humeynî yönetiminde İslâm Cumhuriyeti ile sonuçlanan devrim sonrasında İslâmî rejim tarafından idam edildi. ( Bakınız… 1988 İran siyasi suçlu idamları ve Tudeh)
2000 yılında Ayetullah Montazeri, yani Humeynî'nin sağ kolu, yayınladığı Hatıralar adlı kitabında, "1988 yılında 30.000 siyasî tutuklunun Humeynî'nin emriyle idam edildiği"ni yazıyordu.
İRAN - IRAK SAVAŞI
İran'ın A.B.D. ile ilişkileri devrim sırasında hızla kötüleşti. 4 Kasım 1979'da bir grup İranlı öğrenci, A.B.D. büyükelçiliğinin "casus yuvası" olduğunu iddia ederek elçilik personelini rehin aldı.Elçilik personelini 1953'te Muhammed Musaddık'a düzenlenen komplo gibi devrim hükûmetine karşı halkı ayaklandırmaya çalışmakla suçladılar. Öğrenci liderleri Humeynî'den izin almadan elçiliği basmalarına rağmen Humeynî olayın başarıya ulaşması üzerine onları destekledi. İlk birkaç ay içinde kadın ve Afro Amerikalı rehineler salıverilse de, kalan elli iki rehine 444 gün bırakılmadı.
Öğrenciler rehineler karşılığı Şah'ın verilmesini istedi ancak 1980 yazında Şah'ın ölümü üzerine rehinelerin casusluk suçundan yargılanması talebi gündeme geldi. Jimmy Carter yönetimin müzakere çabaları veya Kartal Pençesi Operasyonu kurtarma harekâtı başarıya ulaşamadı. Ancak 19 Ocak 1981 tarihinde Cezayir Bildirisi'ne istinaden rehinler bırakıldı.
Irak lideri Saddam Hüseyin kendisinin İran Devrimi'nin başlangıç aşamasında algıladığı dağınıklıktan ve İran'daki yönetimin Batılı hükumetler nezdinde itibar görmeyişinden üstünlük sağlamaya karar verdi. Devrim sırasında İran'ın güçlü ordusu dağıtılmıştı. Saddam, Şah zamanından beri Irak'ın üzerinde hak iddia ettiği bölgeleri ele geçirerek Irak'ın Basra Körfezine açılımını genişletme arzusu taşıyordu. Irak için en çok önem taşıyan Huzistan yalnızca Arap nüfusu açısından değil zengin petrol yatakları açısından da değerliydi. Aynı zamanda Ebû Musa ve Büyük ve Küçük Tunb adaları da hedef haline gelmişti. Bu düşünceler içinde Hüseyin İran'a ani bir saldırı yapmayı ve başkent Tahran'a üç gün içinde ulaşmayı öngören bir plan yapmıştı. 22 Eylül 1980'de Irak ordusu savaşı başlatacak şekilde Huzistan'a girdi. Saldırı devrimci İran tarafından tamamen şaşkınlıkla karşılandı.
Saddam Hüseyin'in kuvvetleri 1982'ye kadar çeşitli ilerlemelerde bulunsa da İran kuvvetleri Irak kuvvetlerini tekrar Irak'a geri çekilmek zorunda bıraktı. Humeynî Irak'ın batı kısmında çoğunlukta olan Şiî Arapların yer aldığı kesimde İslâmî devrimine taraftar bulmaya çalıştı. Savaş 1982'den sonra altı yıl daha devam etti. Humeynî'nin kendi ifadesi ile "bir tas dolusu zehri" içerek BM'in barış antlaşmasını kabul etmesiyle de savaş sona erdi. On binlerce İranlı sivil ve asker Irak kimyasal silah kullandığı için öldü. Irak'a silah satan ülkeler; Mısır, Basra Körfezi'nin Arap ülkeleri, Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkeleri, (1983'ten itibaren) ABD, Fransa, Birleşik Krallık, Almanya, Brezilya ve (aynı zamanda İran'a silah satan) Çin. İran sekiz yıl içinde kimyasal silahlardan dolayı 100.000'den fazla kurban verdi. İran'ın toplam yaralısının 500.000 ile 1.000.000 arasında olduğu tahmin ediliyor. Tüm uluslararası ajanslar savaş sırasında Saddam'ın İran'ın insan dalgası hücumları karşısında kimyasal silah kullandığını doğrularken İran'ın hiç kimyasal silah kullanmadığını teyit etmişlerdir.
İRAN'IN COĞRAFYASI NASILDIR?
İran, 1.648.195 km2'lik yüzölçümüyle Türkiye'nin komşuları arasında yüzölçümü Türkiye'den büyük olan tek komşu ülke, aynı zamanda yüzölçümü açısından, Libya'dan sonra ve Moğolistan'dan önce gelen Dünya'nın 18. büyük ülkesidir. Ülkenin yüzölçümü kabaca Birleşik Krallık, Fransa, İspanya ve Almanya yüzölçümü toplamlarına eşit ya da Alaska'nın yüzölçümünden çok az küçüktür. Kuzeybatıda Azerbaycan ile (432 km/268 mi) ve Ermenistan ile (35 km/22 mi) uzunluğunda; kuzeyde Hazar Denizi; kuzeydoğuda Türkmenistan ile (992 km/616 mi) uzunluğunda; doğuda Pakistan (909 km/565 mi) ve Afganistan ile (936 km/582 mi) uzunluğunda ve batıda Türkiye ile (499 km/310 mi) uzunluğunda ve Irak ile (1.458 km) uzunluğunda ve son olarak güneyde Basra Körfezi ve Umman Körfezi ile sınırlara sahiptir. İran'ın yüzölçümü 1.648.000 km2'dir. İran'da Hazar Denizi ile Huzistan kıyıları arasında İran platosu bulunmaktadır. Dünya'daki en dağlık ülkelerden biridir, coğrafyası çeşitli havza ve platoları biririnden ayıran halı gibi serilmiş sıradağlar ile biçimlendirilmiştir. Kafkas, Zagros ve Elburz sıradağları ile nüfusun yoğun olarak bulunduğu Batı bölgesi en dağlık kesimdir; en son belirtilen sıradağlar içinde yer alan Demavent Dağı 5.604 m yüksekliğiyle yalnız İran'ın değil Hindukuş Dağlarının batısındaki Avrasya topraklarının en yüksek dağıdır.] Yükseklikleri yer yer 5.000 metreye yaklaşan bu dağ sıraları iç bölgelerde çok sert bir kara ikliminin yaşanmasına neden olur. Hatta bu bölgelerde geniş çöl alanları bulunur.
Ülkenin doğusunun büyük kısmında, kuzey orta bölgesinde ülkenin en büyük çölü olan Kebir Çölü (Deşt-i Kebir) ve güneyinde ise Lut Çölü (Deşt-i Lut) gibi çöl havzaları olmak üzere bazı tuz gölleri bulunmaktadır. Bunun nedeni dağ sıralarının bu bölgelere yağmur bulutlarının ulaşmasını engelleyecek kadar yüksek olmasıdır. Büyük ovalar yalnızca Hazar Denizi kıyısında ve Basra Körfezi'nin kuzey ucunda İran'ın Şatt-ül-Arap (Arvand Rud) nehri deltasındaki sınırları boyunca bulunmaktadır. Küçük, düzensiz ovalar ise Basra Körfezi'nin Hürmüz Boğazı ve Umman Körfezine bakan kıyılarındadır.
İRAN'IN YÖNETİMİ
İslâm Cumhuriyetinin politik sistemi 1979 İran Anayasası'na dayanmaktadır.Sistem girift bir şekilde birbirine bağlı çeşitli yönetim yapılarını kapsamaktadır.
Uluslararası raporlara göre İran'ın insan hakları sicili oldukça zayıftır. İran'ın siyasal rejimi antidemokratiktir. Hükûmete veya Dini lidere yönelik eleştirmenler sıklıkla tutuklanır ve siyasal aktivitenin diğer türlerinde olduğu gibi, adayların seçimlere katılması da ciddi şekilde kısıtlanmaktadır. İran'da kadın hakları ciddi biçimde yetersiz olarak tanımlanmıştır ve çocuk hakları ciddi şekilde ihlal edilmektedir, İran'da dünyadaki diğer tüm ülkelere göre daha fazla çocuk suçlu idam edilmektedir. Aynı cinsiyetten olan kişilerin cinsel aktiviteleri yasa dışıdır ve ölüme varan cezalarla cezalandırılabilir. 2000'li yıllardan bu yana, İran'ın tartışmalı nükleer programı, ülkeye karşı uluslararası yaptırımların temelini oluşturan endişeleri gündeme getirmiştir. 14 Temmuz 2015 tarihinde başlatılan, İran ile BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi ve Almanya arasında varılan bir anlaşma olan Ortak Kapsamlı Eylem Planı, İran'ın zenginleştirilmiş uranyum üretimini kısıtlaması karşılığında nükleer yaptırımları gevşetmeyi amaçlamaktadır.
İRAN'IN DİLİ, DİNİ VE NÜFUSU NASILDIR?
İran Anayasası'nın 15. maddesine göre İran'ın resmî dili bir Güneybatı İran dili olan Farsçadır, ancak Farsçaya ek olarak yerel ve aşiret dillerinin basında ve kitle iletişim araçlarında ve çocukların edebiyatlarını öğrenmeleri için okullarda öğretilmesine izin verilmiştir. Buna rağmen Farsça İran'da lingua franca görevi görmektedir ve yayınların ve basılan eserlerin çoğu bu dildedir.
Farsça, Hint-Avrupa dillerinin Hint-İran dilleri dalına ait bir dildir. Eski Farsça'ya ait en eski kayıtlar Ahameniş İmparatorluğuna kadar gitmektedir ve Eski Farsça örnekleri günümüzde İran, Irak, Türkiye ve Mısır'da bulunmaktadır. Modern İran'da Farsça toplumun %53'ünün ana dilidir. Farsçaya ek olarak İran'da konuşulan, Kürtçe (%10), Mazenderanca ve Gilanca (%7), Luri (%6) ve Beluçça (%2) gibi pek çok İrani dil bulunmaktadır.
İran coğrafyası belli dönemlerde farslaşmış ve Türk-İran geleneğine mensup hanedanlar, aşiretler ve ordular tarafından yönetilmiştir. Türk dilleri de bu nedenden ötürü modern İran'da da yaygındır. Bu dillerin başında Güney Azerbaycan ile Fars Eyaleti'nde yaygınca konuşulan Azerice ve Kaşkayca gelmektedir. Toplumun yaklaşık %18'i Türki bir dil konuşmaktadır.
Arapça genel toplumun yaklaşık %2'si tarafından konuşulmakla beraber, bu oran Arapların nüfusun %33'ünü oluşturduğu Huzistan Eyaleti'nde çok daha yüksektir. Hürmüzgan Eyaleti' nde de Arapça ortalamadan daha yüksek oranlarda konuşura sahiptir.
Bu dillere ek olaraktan Talışça, Gürcüce, Ermenice, İbranice, Tatça ve Çerkes dilleri konuşurları toplumun yaklaşık %1'ine tekabül etmektedir. İran nüfusunun dinî yapısını resmi olarak %90'ını Şiî Müslümanlar, %8'ini Sünnî Müslümanlar, kalan %2'sini ise diğer dinlere mensup insanlar Ahli-Hak, Bahâîler, Sâbiîler, Hindular, Hristiyanlar (Ermeniler (İsfahan), Keldânîler, Ortodoks Gürcüler), Musevîler, Sâbiîler, Yezîdîler ve Zerdüştler (Yezd civarı) oluşturmaktadır. Hindu, Keldani ve Sâbiîlik inançlarıa bağlı topluluklar azdır. İran'da dinî azınlıkların inanç özgürlüğü anayasal güvence altına alınmış olup azınlık temsilcilerine (Ortodoks Hristiyanlık, Musevîlik ve Zerdüştlük) Meclis'te koltuk ayrılmıştır. İran hükûmeti tarafından "sapkın bir inanç" olarak nitelendirilen Bahâîlik ise yasak olup bazen sert kovuşturmalara uğramaktadır.
Ülkenin resmî mezhebi olan Şiîlik ve 12 İmam (İsna Aşeriye) inancı, ülkenin özellikle orta ve kuzey kısımlarında güçlüdür. Sünnilik inancıysa ağırlıklı olarak ülkenin kuzeybatısındaki Kürtler ile Pakistan sınırındaki Belûcilerde ve Horasan eyaletinde yerleşik Türkmen aşiretlerinde yaygındır.
81.824.270'luk (Temmuz 2015) nüfusa sahip olan ülke, hem etnik hem de mezhepsel bakımdan büyük çeşitlilik göstermektedir. Genel nüfusun %60'ı İrani denilen karakteristiğe sahiptir. Ülkenin kuzeybatısında, "İran Azerbaycanı" olarak adlandırılan bölge ve etrafında; Doğu Azerbaycan Eyaleti'nin Ahar, Bunab, Merend, Sarab, Shabestar, Tebriz; Batı Azerbaycan Eyaleti'nin Hoy, Maku, Miyandoab, Nakadeh, Salmas, Takab, Urmiye; Erdebil Eyaleti'nin Erdebil, Meskinşehr, Parsabad; Hamedan Eyaleti ve Zencan Eyaleti'nde yaşayan Türkler İran'da Farslarla beraber en büyük etnik topluluktur.
İran'da Türklerin yoğun olduğu yöreler: Abhar, Abiverd, Abyek, Ahar, Akbarabad, Alvand, Anzali, Ardabil, Asadabad, Astara, Avej, Bahar, Bayadistan, Bijar, Binab, Bojnurd, Buinzehra, Damavand, Esferain, Eslamshahr, Fereydan, Firuzabad, Firuzkuh, Garmi, Geydar, Gharadagh, Gharchak, Ghazvin, Ghods, Ghom, Ghorve, Guchan, Hamadan, Hurramdara, İshtihard, Julfa, Kabudarahang, Kalat, Karaj, Khalajistan, Khalkhal, Kharaghan, Khoy, Khudabande, Kivi, Mahanshan, Maku, Malakan, Maragha, Marand, Mazdaghan, Melard, Meshgin, Miyandoab, Miyane, Mughan, naghade, Namin, Nazarabad, Pakdesht, Razan, Razghan, Rey, Robat Karim, Salmas, Sarab, Save, Savujbulakh, Shabistar, Shahindej, Shahriyar, Shirvan, Songhur, Soyughbulagh, Tabriz, Tafresh, Takistan, Tarum, Tehran, Tekab, Tufargan, Urmiye, Zanjan, Zarrinabad.
Azeriler dışında Kaşkaylar, Fars Eyaleti: Abadeh, Faraşbend, Firuzabad, Kazerun, Semirom ve Şiraz'da, Türkmenler ise Gülistan Eyaleti'nde Bender-i Türkmen'de ve Günbed-i Kavus yaşamaktadır.
Bunun dışında Bahtiyarîler ve Belûciler gibi Fars kökenlilerden başka etnik topluluklar da ülke nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturur. Çoğunluğu Sünni olan ve Irak sınırına yakın bölgede yoğun olarak yaşayan Kürtler de 5.000.000 yaklaşan nüfuslarıyla önemli bir etnik topluluktur. Kürtler, resmî mezhebin Caferîlik olması sebebiyle sisteme entegre olamamışlardır.