İbrahim Çallı Kimdir ? Atatürk Portresini Çizen Ressam
İbrahim Çallı kimdir ? Çallı'nın Atatürk portresi Bakanlar Kurulu toplantısının dikkat çeken görüntülerinden biriydi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Bakanlar Kurulu'na başkanlık ettiği salona asılan İbrahim Çallı imzalı Atatürk portresi, ressamın Ankara'da yaşayan torunu Yaşar Çallı'yı memnun etti.
Torun Yaşar Çallı, "En güzel Atatürk portresini rahmetli dedem İbrahim Çallı çizerdi. Umuyorum o portrenin önüne oturanlar Laik cumhuriyetin temel değerlerinden taviz vermezler. Laik cumhuriyetin ilkelerine bağlı kalırlar" dedi.
SALONDAKİ TABLO DİKKAT ÇEKTİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda başlayan Bakanlar Kurulu toplantısının yapıldığı salona asılan ressam İbrahim Çallı imzalı tablo gözden kaçmadı.
"PORTRENİN ASILMASINA MEMNUN OLDUM"
Tbmm'de 25 yıl sanat danışmanlığı yapan ve portrenin asılmasının kendisini çok mutlu ettiğini belirten Torun Yaşar Çallı kendisine telefonla ulaşan Dha muhabirine, "En güzel Atatürk portresini rahmetli dedem İbrahim Çallı çizerdi. Portrenin asılmasına çok mutlu oldum. Gereken de, etik olan da buydu zaten. Umuyorum o portrenin önüne oturanlar Laik cumhuriyetin temel değerlerinden taviz vermezler. Laik cumhuriyetin ilkelerine bağlı kalırlar" dedi.
Yaşar Çallı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı için talep olması durumunda hiçbir ücret talep etmeden Atatürk portresi yapacağını da sözlerine ekledi.
İBRAHİM ÇALLI KİMDİR ?
Rüştiyeyi doğum yeri olan Çal'da, Mülki İdadi'sini ise İzmir'de bitirdikten sonra, ailesi tarafından askeri okula girmek üzere İstanbul'a gönderildi. Ancak; o, çocukluğunun tutkusu olan resim çalışmalarına yönelerek, o dönemde konaklamak için kaldığı handa konaklayan ve resim dersi alan Vefa İdadisi öğrencilerinin arasına katılarak resim dersleri almaya başladı. Parasını çaldırıp maddi sıkıntı içine girince arzuhalcılık ve daha sonra adliyede kâtiplik gibi farklı işlerde çalıştı. Ermeni asıllı bir ressamla tanıştı ve ondan resim kursu aldı. Ressam Roben Efendi'den de resim dersleri alan Çallı, Şeker Ahmet Paşa'nın oğlu İzzet Bey'le tanıştı. İzzet Bey'in aracılığı ile Şeker Ahmet Paşa'nın önerisi üzerine 1906 yılında şimdiki adı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan dönemin Sanayi-i Nefise Mektebi'ne girdi. Altı yıllık okulu üç yılda bitirdi.
İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda yapılan değişikliklerle birlikte, toplumun tüm kesimlerinde hemen hemen her alanda siyasal, sanatsal ve düşünsel yönden haklar verilince; Ressam Ruhi'nin önerisiyle çoğunluğu Sanayi-i Nefise Mektebi mezunu Sami Yetik, Şevket Dağ, Hikmet Onat, Agah Bey, Mehmet Ruhi Arel, Ahmet Ziya Akbulut, Halil Paşa, Hüseyin Zekai Paşa, Nazmi Ziya Güran, Hüseyin Avni Lifij, Feyhaman Duran, Mehmet Ali Laga ve Müfide Kadri gibi genç ressamlardan oluşan ve Türk ressamlarının ilk örgütü olan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin üyesi oldu
İbrahim Çallı'nın Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi önünde bulunan anıtı
1910 yılında Maarif Vekaleti'nin açmış olduğu burs sınavını birinci olarak Çıplak Adam ve Harekat Ordusunun Muhafız Alayı'ndan Maksut Çavuş adlı çalışmalarıyla kazandı ve Fransa'ya gönderildi. 1910 ile 1914 yılları arası Paris'te Fernand Cormon'un atölyesinde öğrenimini sürdürdü.
Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla yurda döndü. Vallaury'nin yardımcısı olarak Sanayi-i Nefise Mektebi'ne atanan sanatçı, müttefik ülkelere Türk toplumunun değişen yüzünü sanat yoluyla aktarmak amacıyla gerçekleştirilen "Şişli Atölyesi" etkinlikleri kapsamında ürettiği çalışmarının Viyana ve İstanbul sergilerinin 1917 yılında altı eseriyle katıldığı İstanbul sergisinde "Sanayi-i Nefise Madalyası" kazandı. 1914 Kuşağı onun adıyla "Çallı kuşağı" olarak anıldı.
Çallı'nın, iyi sanatçı olmanın yanı sıra iyi bir öğretmen olduğunu da yetiştirdiği öğrencilerden anlamak olasıdır. Şeref Akdik, Refik Epikman, Saim Özeren, Elif Naci, Mahmut Cuda, Muhittin Sebati, Ali Avni Çelebi, Zeki Kocamemi ve Bedri Rahmi Eyüpoğlu yetiştirdiği öğrenciler arasında gösterilebilir.
1947 yılında emekli olan ve 22 Mayıs 1960 yılında mide kanaması sonucu İstanbul'da yaşamını yitiren Çallı'yla Son Buluşmayı Hasan Âli Yücel, ölümünden sekiz gün sonra ; 30 Mayıs 1960'ta kaleme aldığı "Dostum Çallı" yazısında, şöyle anlatıyor:
"O'nu son defa Taksim civarında görmüştüm. O şakacı Çallı, benimle uzun bir seyahate çıkacakmış gibi içli içli konuştu. Sesi, kederli bir inilti kadar ihtiyar ve bitkin, titriyordu. Ayrılırken öpüştük, aksi yönlere yürüdük. Garip iç dürtüsüyle arkama döndüm, ne göreyim, o da bana bakıyordu. Birbirimizi bir kere daha selamladık" şeklinde anlatmıştı.