Esmaül Hüsna ne demektir? Diyanet Esmül hüsna tablosu, Esmaül hüsna tesbihatı!
Esmaül Hüsna anlamı nedir? Esmaül Hüsna sırları nedir? Allah'ın isimleirnin anlamları nelerdir? Allah'ın 99 ismi, okunuşu ve anlamları haberimizde yer alıyor. Esmaül Hüsna ne demek?
Esmaül Hüsna Allah'ın isimlerine verilen addır. Kelime anlamı olarak en güzel isimler anlamındadır. Müslüman âlemi için mühim bir yere sahip olan Esmaül Hüsna anlamı ve sırları değerlidir. Esmaül hüsna en güzel isimler anlamına gelir ve Allah'ın isimlerini ifade eder. Allah'ın isimlerini öğrenmek isteyenler için haberimizde tüm detayları derledik. Esmaül Hüsna, Allah'ın 99 ismi için kullanılan tabirdir. Allah'ın isimleri okumak ve faziletlerinden yararlanmak isteyen birçok kişi bulunmaktadır. Hadis kaynaklarında da Esmaül Hüsna okumanın faziletleri ile ilgili birçok bilgi yer almıştır. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s) Yüce Allah'ın 99 isminden söz ederek bu isimleri sayan ve ezberleyen kimselerin cennete gireceğinin müjdesini vermiştir.
ESMAÜL HÜSNA NE DEMEK?
İsmin çoğulu olan "esmâ" kelimesi ile "en güzel" anlamındaki "hüsnâ" kelimesinin oluşturduğu bir sıfat tamlaması olan "esmâ-i hüsnâ", "en güzel isimler" anlamında Yüce Allah'ın bütün isimleri için kullanılan bir terimdir. Kur'an-ı Kerim'de, "Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur." (Tâhâ, 20/8); "...En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O galiptir, hikmet sahibidir." (Haşr, 52/24) mealindeki âyetlerde ifade edildiği gibi en güzel isimler Allah'a mahsustur. Çünkü bütün kemal ve yetkinliklerin sahibi O'dur. O'nun isimleri en yüce ve mutlak üstünlük ifade eden kutsal nitelemelerdir.
Allah Teala'nın Kur'an'da ve sahih hadislerde geçen pek çok ismi vardır. Kul bu isimleri öğrenerek Allah'ı tanır, O'nu sever ve gerçek kul olur. Kur'an'da, "En güzel isimler Allah'ındır. O hâlde O'na o güzel isimlerle dua edin..." (A'râf, 7/180) buyrularak, esmâ-i hüsnâ ile dua ve niyazda bulunulması istenmiştir. Esmâ-i hüsnânın birden fazla olması, işaret ettiği zâtın birden çok olmasını gerektirmez, bütün isimler o tek zâta delalet ederler: "De ki: İster Allah deyin, ister Rahmân deyin, hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler ona aittir." (İsrâ, 17/110)
ESMAÜL HÜSNA OKU ALLAH'IN 99 İSMİ
Allah(C.C.), Er-Rahmân, Er-Rahîm, El-Melik, El-Kuddûs, Es-Selâm, El-Mü'min, El-Müheymin, El-Azîz, El-Cebbâr, El-Mütekebbir, El-Hâlık, El-Bâri, El-Musavvir, El-Gaffâr, El-Kahhâr, El-Vehhâb, Er-Rezzâk, El-Fettâh, El-Alîm, El-Kâbıd, El-Bâsıt, El-Hâfıd, Er-Râfi, El-Mu'ız, El-Müzil, Es-Semi, El-Basîr, El-Hakem, El-Adl, El-Latîf, El-Habîr, El-Halîm, El-Azîm, El-Gafûr, Eş-Şekûr, El-Aliyy, El-Kebîr, El-Hafîz, El-Mukît, El-Hasîb, El-Celîl, El-Kerîm, Er-Rakîb, El-Mucîb, El-Vâsi, El-Hakîm, El-Vedûd, El-Mecîd, El-Bâis, Eş-Şehîd, El-Hakk, El-Vekîl, El-Kaviyy, El-Metîn, El-Veliyy, El-Hamîd, El-Muhsî, El-Mübdi, El-Muîd, El-Muhyî, El-Mümît, El-Hayy, El-Kayyûm, El-Vâcid, El-Macîd, El-Vâhid, Es-Samed, El-Kâdir, El-Muktedir, El-Mukaddim, El-Muahhir, El-Evvel, El-Âhir, El-Zâhir, El-Bâtın, El-Vâlî, El-Müteâlî, El-Berr, Et-Tevvâb, El-Müntekim, El-Afüvv, Er-Raûf, Mâlik-ül Mülk, Zül-Celâli vel ikrâm, El-Muksit, El-Câmi, El-Ganiyy, El-Mugnî, El-Mâni, Ed-Dârr, En-Nâfi, En-Nûr, El-Hâdî, El-Bedî, El-Bâkî, El-Vâris, Er-Reşîd, Es-Sabûr.
ESMAÜL HÜSNA ANLAMLARI VE SIRLARI
Kur'ân ayetlerinde Yüce Allah'ın isimleri isim veya isim tamlamaları şeklinde geçmektedir.
1. el-A'lâ (en yüce, en şerefli),
2. el-A'lem (her şeyi en iyi bilen),
3. el-Alî (şanı, şerefi, izzeti ve kudreti yüce olan),
4. el-Âlim (bilen, anlayan, tanıyan),
5. el-Alîm (her şeyi çok iyi bilen),
6. el-Âhir (varlığının sonu olmayan, ölümsüz, ebedî ve bâkî),
7. el-Akrab (bilmesi, görmesi, duyması, haberdâr olması ve yardım etmesi açısından insanlara en yakın olan),
8. el-Azîm (zatı, isim, sıfat ve fiilleri itibariyle pek ulu, büyük, yüce),
9. el-Azîz (üstün, güçlü, kuvvetli, galip, şerefli, değerli, melik),
10. el-Bâri' (yaratan, örneği olmadan varlıkları îcat eden),
11. el-Basîr (aydınlık ve karanlıkta küçük ve büyük her şeyi gören),
12. el-Bâtın (mâhiyeti akıl ile idrâk olunamayan, hayal ile tahayyül edilemeyen, her şeyin iç yüzünü, sırlarını bilen), hayyül edilemeyen, her şeyin iç yüzünü, sırlarını bilen),
13. el-Berr (iyilik eden, çok lütufkâr, çok merhametli, çok şefkatli),
14. Câ'ılûn (yaratan, vâr eden, bir varlıktan başka bir varlık yapan),
15. el-Cebbâr (emir ve yasaklarını, hüküm ve kararlarını kullarına yaptırmaya gücü yeten, azgın ve zalimleri kahredici, dertlere derman olan, yaraları sarıp onaran, yaratıklarının hâllerini düzelten),
16. el-Ebkâ (verdiği nimetler sürekli ve hep kalıcı olan),
17. el-Ehad (eşi, benzeri ve ikincisi bulunmayan bir tek, yegâne),
18. el-Ekrem (en çok ikram eden),
19. el-Evvel (öncesi olmayan, yaratılmamış, ezelî ve kadîm tek varlık),
20. Fâil(ûn) (yapan, yaratan, vâr eden),
21. el-Fettâh (iyilik kapılarını açan, en âdil hüküm veren)
22. el-Ğaffâr (çok affeden, çok bağışlayan, günah ne kadar çok olursa olsun yine bağışlayan),
23. el-Ğafûr (çok affeden, çok bağışlayan),
24. el-Ğanî (zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan),
25. el-Habîr (her şeyden haberdar olan, gizli aşikâr her şeyi bilen, haber veren),
26. el-Hâdi' (hile yapanları cezalandıran)
27. el-Hâdî (hidayet eden, doğru yolu gösteren),
28. el-Hafî (çok ikram eden, son derece iyilik ve lütuf sahibi, her şeyi bilen, duaları kabul eden)
29. Hâfiz(ûn) (koruyup gözeten),
30. el-Hafîz (varlıkları yok olmaktan koruyan),
31. el-Hakîm (hikmet sahibi, her işi, emri ve yasağı yerli yerinde olan),
32. el-Hâkim (hükmeden, karar veren, haklıyı haksızı ayıran),
33. el-Hakem (hüküm veren, son kararı veren),
34. el-Hakk (varlığı, ilâh ve rab oluşu hak olan, eşyayı var eden, hakkı ızhar eden, mülk sahibi, yok olmayan, varlığında şüphe bulunmayan, âdil),
35. el-Halîm (çok sakin, hemen öfkelenmeyen, acele etmeyen, teenni ile hareket eden),
36. el-Hallâk (mükemmel yaratan, devamlı yaratan),
37. el-Hasîb (insanlara yeten, insanların yaptıklarını koruyup hesaba çeken),
38. Hâsib(în) (insanları sorgulayan, hesaba çeken),
39. el-Hayr (hayırlı olan, faydalı olan, iyilik eden),
40. el-İlâh (ma'bûd, Tanrı),
41. el-Kadîr (çok güçlü, çok kuvvetli, istediğini istediği gibi eksiksiz, kusursuz ve tam yapabilen),
42. el-Kâdir (güçlü, kuvvetli, her şeye gücü yeten),
43. el-Kâfî (kullarına yardım eden, vekil olan, yol gösteren, yaptıklarını bilen, gören, haberdar olan ve hesaba çeken),
44. el-Kahhâr (yenilmeyen, daima galip gelen),
45. el-Kâhir (galip gelen, zelil eden, güçlü, her şeyi kuşatan, yaratıklarını dilediği gibi yöneten),
46. el-Kâim (varlıkları görüp gözeten, koruyan, yöneten),
47. el-Karîb (af, mağfireti, rahmeti, bilmesi, görmesi ve duyması itibariyle kullarına yakın olan),
48. el-Kâşif (azap, sıkıntı, bela ve dertleri gideren),
49. Kâtib(ûn) (insanların yaptıklarını yazan),
50. el-Kavî (kuvvetli, kudretli, her şeye gücü yeten),
51. el-Kayyûm (zatı ile kaim olana, ezelî ve ebedî, her şeyin varlığı kendisine bağlı, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan, ihtiyaçlarını üstlenen),
52. el-Kebîr (zatı, isim ve sıfatları, şanı ve şerefi, kadri ve kıymeti, değer ve izzeti pek yüce, ulu ve büyük),
53. el-Kerîm (değerli, şerefli, çok nimet veren, nimet ve ihsanı bol olan ),
54. el-Kuddûs (her türlü çirkinlik, noksanlık ve ayıplardan uzak, tertemiz, bütün kemal sıfatları kendisinde toplayan, güzellik, iyilik ve ihsanlarıyla övülen),
55. el-Latîf (yaratıklara karşı yumuşak, çok merhametli, çok lütufkâr, ihsan sahibi, insanlara hak ettiklerinden fazlasını veren her şeyin detayını, sırlarını en iyi bilen, işleri çok hassas düzenleyen, gözle görülmeyen),
56. Mâhid(ûn) (yeryüzünü yaratıkları için elverişli, yarayışlı ve faydalı olarak yaratan),
57. el-Mâlik (bütün varlıkların sahibi),
58. el-Mecîd (çok şerefli, çok itibarlı),
59. el-Melik (bütün varlıkları yöneten, dilediğini yapan, dilediği gibi hükmeden),
60. el-Melîk (çok mülkü olan, her şeyin sahibi ve maliki, onları terbiye edip yetiştiren, mülk ve güç veren),
61. el-Metîn (çok kuvvetli, çok dayanıklı, acizliği, za'fiyeti ve gevşekliği olmayan),
62. el-Mevlâ (dost, yardımcı, görüp gözeten),
63. Mu'azzib(în) (suç işleyenleri, zalimleri, günahkârları cezalandıran),
64. el-Mu'ızz (izzet ve şeref, güç ve kuvvet, itibar ve şerefli kılan, aziz yapan),
65. el-Muhric (bir şeyi açığa çıkaran, bir varlıktan başka bir varlık var eden, gizli şeyleri ortaya çıkaran),
66. el-Muhît (ilim ve kudretiyle her şeyi kuşatan, her şeye muttali olan),
67. el-Mukît (her şeye gücü yeten, rızık veren, yapılanları bilen, koruyan, mükâfat veren),
68. el-Muktedir (güçlü, kuvvetli, istediğini istediği gibi yapan),
69. el-Musavvir (yaratıklara şekil ve özellik veren),
70. Mûsi('ûn) (gökleri genişleten),
71. el-Mübîn (varlığı aşikâr olan, hakkı ızhar eden, gerçeği beyan eden),
72. Mübrim(ûn) (hile ile kötülük yapmaya karar verenleri bilen, onların bu kötülüklerini boşa çıkran, onları kesin olarak cezalandıran),
73. Mübtelî(n) (deneyen, imtihan eden, gizli olanları açığa çıkaran),
74. el-Mücîb (duaları, istekleri, dilekleri kabul eden, ihtiyaçları karşılayan, sıkıntıları gideren),
75. el-Müheymin (insanların bütün yaptıklarını bilen, koruyan, görüp gözeten),
76. el-Mühlik (isyan eden, azan, günaha dalan ve zulmeden fert ve toplumları helâk eden),
77. el-Mü'min (yaratıklarına güven veren),
78. el-Müneccî (sıkıntı, bela ve azaptan kurtaran),
79. el-Münezzil (nimet veren, su, sekînet, melek, kitap ve peygamber indiren),
80. el-Münîr (ışık veren, aydınlatan),
81. Münşi'(ûn) (îcat eden, inşa eden, yapan, örneksiz olarak yaratan),
82. Müntekım(ûn) (suçluları cezalandıran),
83. Münzil(în) (melek, kitap, su ve sekînet indiren, nimet veren),
84. Münzir(în) (kullarına fayda ve zarar veren şeyleri bildiren; inkâr ve isyan edenlerin âkibetinin kötü olduğunu haber vererek onları bu davranışlardan sakındıran ve azabı ile korkutan),
85. Mürsil(în) (vahiy, peygamber, bol yağmur, aşılayıcı rüzgâr, koruyucu melek, âsiler için yıldırımlar ve âfetler gönderen),
86. el-Müste'ân (kendisinden yardım istenen, kendisine sığınılan),
87. Müstemi(ûn) (sesleri işiten, duyan),
88. el-Müte'âl (aşkın, pek yüce, ulu, eksik ve noksanlıklardan berî olan),
89. el-Mütekebbir (ihtiyaç ve noksanlığı gerektiren her şeyden münezzeh, pek yüce ve ulu),
90. el-Müteveffî (yaratıkların canlarını alan),
91. en-Nâsır (yardım eden),
92. en-Nesîr (çok yardım eden, sürekli yardım eden),
93. er-Râfi' (peygamber ve mü'minlerin itibar, şan ve şereflerini artıran, göğü yükselten),
94. er-Rahîm (çok merhametli),
95. er-Rahmân (çok merhametli),
96. er-Rakîb (insanların hâllerini, sözlerini, yaptıklarını
97. ve davranışlarını bilen, haberdar olan, murakabe edip koruyan),
98. er-Raûf (çok merhametli, çok şefkatli, çok acıyan),
99. er-Rezzâk (bol nimet, maddî ve manevî rızık veren),
100. Sâdık(ûn) (söz, iş, va'd ve va'îdinde doğru olan, her sözünü ve va'dini yerine getiren),
101. es-Samed (her şeyin kendisine muhtaç olduğu, yöneldiği,
102. her dilek ve isteğin mercii; hiç eksiği, kusuru ve ihtiyacı olmayan ulu, şanlı, dosdoğru, âdil ve güvenilir olan),
103. es-Selâm (eksiklik, acizlik, hastalık, ölüm ve benzeri şeylerden salim olan kullarına güven ve selamet veren),
104. es-Semî' (her sözü, bütün konuşulanları en iyi işiten, duyan)
105. Şâhid(în) (bilen, muttali olan, her şeye tanık olan),
106. eş-Şâkir (verdiği nimetlere şükreden ve çalışan kimseyi ödüllendiren),
107. eş-Şefî' (mü'minlerin yâr ve yardımcısı, azap ve sıkıntılardan koruyucusu olan),
108. eş-Şehîd (her şeye muttali olan, gören, bilen, haberdâr olan, her yerde hazır nazır olan, hiçbir şey kendisinden gizlenemeyen, bütün sırlara vakıf olan, her şeyi murakabe eden),
109. eş-Şekûr (ibadet eden kullarının mükâfatlarını bolca veren, az çok her itaati ödüllendiren),
110. eş-Şey (var olan, mevcut),
111. et-Tevvâb (sürekli tövbeleri kabul eden),
112. el-Vâhid (zatında, isim ve sıfatlarında eşi ve benzeri bulunmayan, tek olan),
113. el-Vâlî (koruyup gözeten, yardım eden, işleri deruhte eden),
114. el-Vâris (bütün varlıkların sahibi, bâkî ve ebedî olan, her şey kendisine dönen),
115. el-Vâsi' (güçlü, kuvvetli, ilim ve merhameti her şeyi kuşatan, bütün yaratıklara rızık veren, nimet ve ihsanı bol olan),
116. el-Vedûd (mü'minleri çok seven, kulları tarafından çok sevilen),
117. el-Vehhâb (karşılıksız çok nimet veren, ikram ve ihsanda devamlı olan, lütfu, ihsanı ve rahmeti bütün kulları kuşatan),
118. el-Vekîl (güvenilen, koruyan, yardım eden, görüp gözeten, her şeyin maliki ve yöneticisi olan),
119. el-Velî (dost, seven, görüp gözeten, yardım eden),
120. ez-Zâhir (varlığı her şeyden aşikâr olan, her şeye galip gelen, her şeyden yüce olan),
121. Zâri'(ûn) (ekinleri, bitkileri yetiştiren, büyüten),
122. Hüvallâhüllezî lâ ilâhe illâ hû (Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah)