Can Yücel Sözleri | En Güzel Can Yücel Şiirleri ve Sözleri
Can Yücel, Türk Edebiyatı'na sayısız eserler bırakmış bir edebiyatçıydı. Almanca, İngilizce ve Fransızc çevirilerinin yanı sıra kendi yazdığı eserler de Türk Edebiyatı'na büyük izler bıraktı. Can Yücel şiirleri ve sözleri kullandığı dil ve kelime seçimleriyle ilgi görmektedir. İşte en güzel ve en anlamlı Can Yücel sözleri!
Can Yücel, Türk Edebiyatı'na güzel ve farklı edebi eserler bırakmış bir şairdi. Kullandığı dil bir kesime kaba gelse de, demek istediğini her zaman açık ve kendine özgü bir dille okurlarına veriyordu. 1999 yılında aramızdan ayrılan Can Yücel sözleri ile de insanların kalbine büyük izler bıraktı. İşte en anlamlı ve en güzel Can Yücel sözleri.
CAN YÜCEL SÖZLERİ
Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, Allah iki ağız, bir kulak verirdi. Onun için, çok dinleyip az konuşmak gerek.
Öyle herkesi sevmeyeceksin, seviyorum demeyeceksin, seni seviyorum diyebilmek için gerekirse bir ömür bekleyeceksin.
Sen yoksun ama sözlerin var.
Ağlayanı güldürebilmek; ağlayanla, ağlamaktan daha değerliymiş.
Aşk da önemli olan aynı elleri tutmak değil, bir ömür hiç bırakmamaktır.
Beklemek güzeldir, ama doğru durakta.
Vedalar acıtsa da, bazen gitmek gerekir.
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık; çalınan birinin kalbiyse eğer.
Aslında bütün insanları sevebilirdim, sevmeye senden başlamasaydım…
Birine verilecek sevgin yoksa, ona ümit dolu gözlerle bakma!
Senden ayrılınca anımsadım dünyanın bu kadar kalabalık olduğunu.
Gözün arkada kalacaksa marifet değildir gitmek.
Bedenin yükünü ayaklar taşır, ruhun yükünü yürekler.
Bilir misin ne zordur severek yaşamak. Ona benimsin deyip sarılamamak. Ne zordur hep yakın hissedip aslında ondan uzak olmak.
Kadından meleklik bekliyorsan, ona cennetini sunacaksın.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.
Unutma; onu artık unuttum demek, bir kez daha hatırlamaktır aslında.
Zamanımız ne kadar azsa yapacak işler o kadar çoktur.
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet.
Kibar olmak, haklı olmaktan daha önemlidir.
Sen cevapları ezberliyorsun ama, hayat asla aynı soruyu tekrarlamaz.
Hayatta her şeyini bir kişiye bağlama. Çünkü onu kaybedersen, her şeyini kaybedersin.
Gülümsemek, daha güzel bir görüntüye kavuşmanın bedava yoludur.
Boş boş seviyorum demekle olmaz; göstereceksin sevdiğini, hissettireceksin. Yapamıyor musun? O zaman yoldan çekileceksin.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
Başka türlü bir şey benim istediğim Ne ağaca benzer ne de buluta. Burası gibi değil gideceğim memleket. Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava.
Bir insana zorla sevdiremezsin kendini, bana güven diyemezsin. O bunu hissetmiyorsa, tek bir söz söyleyebilirsin: Sen bilirsin!
Gitmek istiyorsa, bırakacaksın gitsin! Aklı seninle olmayanın bedeni yanında olsun ister misin?
CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
HER ŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin,
bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
BEN HAYATTA EN ÇOK BABAMI SEVDİM
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici-hep, hep acele işi! -
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezberledim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu
40'ı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a
Bir helalleşmek ister elbet, di mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oyununu
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, can evim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
EĞER
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
Arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
Yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
Öylesine derince bakmasalardı eğer…
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de,
Kalp,göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer…
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman
Meydan savaşlarında korkular aşkı ağır yaralamasaydı eğer…
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
Tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer…
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi kısacık kestirmelerin ardından,
Sokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer…
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
İhanetinden de onlar payını almasaydı eğer…
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer…
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse?
Evet sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
Kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
Mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer…
CAN YÜCEL KİMDİR?
Can Yücel, 21 Ağustos 1926'da İstanbul'da dünyaya gelmiştir. İlkokul eğitiminin ardından , Ankara Atatürk Lisesi'ne gitmiştir. Tek parti döneminin 7 yıl süre ile Milli Eğitim Bakanlığını yapan Hasan Ali Yücel'in oğludur. 1943 yılında, yakın dostu ve Ankara Atatürk Lisesi'nden sınıf arkadaşı Gazi Yaşargil ile birlikte yurt dışı eğitim bursu kazandığı halde, babası, dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel " Bakan, kendi oğluna torpil yaptı derler" diyerek karşı çıkmıştır. Daha sonra kendi imkanlarıyla Ankara ve Cambridge üniversitelerinde Latince ve Yunanca okumuştur. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra'da BBC'nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde yaşayan Yücel, ülkemize geri döndüğü zaman çıkan Kore Savaşı sonrasında askerliğini Kore'de yaptı. Askerlik dönüşü, Bodrum'a yerleşen Can Yücel, aldığı dil eğitimi sayesinde turist rehberi olarak çalıştı. Bir süre sonra ise İstanbul'a yerleşti ve kendini şiir yazmaya verdi.
2 Mart 1971 döneminde Che Guevara ve Mao'dan çeviriler yaptığı gerekçesiyle 15 yıl hapse mahkum oldu. 1974'te çıkarılan genel afla dışarı çıktı. Dışarı çıkışının ardından hapiste yazdığı Bir Siyasinin Şiirleri adlı kitabını yayımladı. 12 Eylül 1980 sonrasında müstehcen olduğu iddiasıyla "Rengahenk" adlı kitabı toplatıldı. Mahkumiyeti biten şair, daha sonra kendisi ile özdeşleşen Datça'ya yerleşti. Burada da kalemini kullanmaya devam eden Can Yücel, Leman ve Öküz dergilerinde yazılarını yayımladı. Yine bu yıllarda usta kalem, Süleyman Demirel'e hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandı. Her zaman politik kimliğini de belli eden Can Yücel, bir dönem ÖDP (Özgürlük ve Dayanışma Partisi)'nin İzmir 1. sıra milletvekili adayı da oldu.
12 Ağustos 1999 tarihinde vefat eden Yücel'in cenazesi dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'nın katkıları ile Datça'ya getirildi ve 17 Ağustos 1999 tarihinde 1999 Gölcük depreminin meydana geldiği tarihte defnedildi.