Amel ne demek? Amel defteri nedir? Amel defteri kapanmayanlar kimlerdir?
Kuran-ı Kerim'de de sıklıkla geçen ve halk arasında merak edilen amel nedir? Amel ne anlama gelmektedir? Amel defteri kapanmayanlar kimler? Amel defteri sağdan verilenlere verilen isim nedir? Taklidi ve tahkiki iman arasındaki fark nedir?
Kuran'da pek çok ayette geçen ve hakkında pek çok hadisi şerif olan salih amel hakkında merak edilenleri sizler için, Diyanet'in İlmihal-1 "İman ve İbadetler" kitabında yer alan bilgilere göre, taklidi ve tahkiki iman ve İman ile amel arasındaki ilişkisi hakkında merak edilenleri ve bilinmeyenleri derledik. Amel ne demek? Amel defteri nedir?
AMEL NE DEMEK?
Amel, iradeye dayalı iş, davranış ve eylem demektir. Esasen tasdik ve ikrar da birer ameldir. Ancak amel deyince daha çok kalp ve dil dışında kalan organların ameli anlaşılmaktadır. Bu durumda iman ile amel birbirinden ayrı şeyler olmasına, amelin imanın bir parçası olmamasına rağmen, her ikisi arasında çok sıkı bir bağ ve ilişki bulunmaktadır.
TAKLİDİ VE TAHKİKİ İMAN NEDİR?
Delillere dayalı olmaksızın sadece çevrenin telkini ile meydana gelen ve âdeta kişinin İslâm toplumunda doğup büyümüş olmasının tabii sonucu olarak gözüken imana taklîdî iman denilir.
TAKLİDİ VE TAHKİKİ İMAN ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Ehl-i sünnet bilginlerinin çoğuna göre bu tür iman geçerli olmakla beraber, kişi imanı aklî ve dinî delillerle güçlendirmediğinden dolayı sorumludur. Taklîdî iman, inkârcı ve sapık kimselerin ileri süreceği itirazlarla sarsıntıya uğrayabilir. Bunun için imanı, dinî ve aklî delillerle güçlendirmek gerekir. Çünkü deliller, ileri sürülecek şüphe ve itirazlara karşı imanı korur. Delillere, bilgiye, araştırma ve kavramaya dayalı imana ise tahkîkî iman denir. Aslolan her müslümanın tahkîkî imana sahip olması, neye, niçin ve nasıl inandığının bilincini taşımasıdır.
AMEL DEFTERİ NEDİR?
Amel defterlerinin keyfiyetini ancak Allah bilir. Lâkin bizlere bildirilen husus, en ufak bir amelin dahî gözden kaçırılmadan, kişinin küçük-büyük yapmış olduğu her şeyin yazıldığı bir kitap olduğudur. Nitekim bu hakikat, âyet-i kerîmede şöyle bildirilmektedir:
"Kitap ortaya konmuştur. Suçluların, onda yazılı olanlar sebebiyle korkup titrediğini görürsün:
- "Vay hâlimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük-büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş! Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez." (el-Kehf, 49)
Dikkat edilirse bu âyet-i kerîmede insanların, kendilerine zulmedildiğinden değil, küçük gördükleri günahların bile yazılmış olmasından şikâyetçi olacakları bildirilmektedir.
Bu gerçeği en iyi bilen Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de, Hazret-i Âişe Vâlidemiz'in şahsında biz ümmetini şu ifâdelerle îkaz etmişlerdir:
- "Ey Âişe! Küçümsenen amellerden (önemsenmeyen en küçük günahlardan dahî) sakın! Zira Allah katında onları gözetleyip kaydeden bir (melek) vardır." (İbn-i Mâce, Zühd, 29; Dârimî, Rikak, 17; Ahmed, VI, 70, 151)
Diğer bir hadîs-i şerîflerinde de:
"Küçük görülen günahlardan sakının! Çünkü onlar bir kimsede birikir de neticede onu helâk ederler." buyuran Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, küçük günahlarla alâkalı şöyle bir misal vermişlerdir:
- Bir topluluk bir çölde konaklar. Yemek vakti geldiğinde biri gider küçük bir dal parçası, öbürü başka bir dal parçası getirir ve böylece büyük bir yığın oluştururlar. Sonra bunlarla ateş yakarak içine yiyeceklerini atıp pişirirler. (Ahmed, I, 402-403; V, 331.)
Küçük görülen ve önemsenmeden işlenen günahlar, zamanla birikerek insanın karşısına büyük bir azap olarak çıkabilir. Dolayısıyla kulun yapması gereken, büyük-küçük bütün günahlardan titizlikle sakınmaktır. Günahın büyüklüğüne-küçüklüğüne değil, onu kime karşı işlediğine bakmalıdır. Şayet buna muvaffak olamayıp herhangi bir günaha düştüğü takdirde ise, vakit kaybetmeden nedâmet gözyaşları içerisinde tevbe edip Cenâb-ı Hak'tan mağfiret niyâzında bulunmalıdır.
AMEL DEFTERİ KAPAMAYANLARIN İŞLEDİKLERİ SEVAPLAR NELERDİR?
Öldükten sonra amel defterleri kapanmayan kimseleri ayetler ve hadislerden derledik.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
"Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah'ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir." (Bakara, 261)
SEVABI KESİLMEYEN AMELLER
Resûlullah (s.a.v.) buyurdular:
"İnsan ölünce, şu üç ameli dışında bütün amellerinin sevâbı kesilir: Sadaka-i câriye, kendisinden istifâde edilen ilim, arkasından duâ eden hayırlı evlâd." (Müslim, Vasiyye, 14)
"Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe aslâ "birr"e (yâni hayrın kemâline) eremezsiniz! Her ne infâk ederseniz, Allâh onu hakkıyla bilir." (Âl-i İmrân, 92)
Derin bir vecd hâlinde Resûlullâh'ı dinleyen ashâb-ı kirâm, bu âyet-i kerîmeyi de kendi iç dünyalarının derinliklerinde hissedebilmenin ve bu ilâhî dâvetin muhtevâsından hareketle, ellerinde ne varsa hepsini infâk edebilmenin muhâsebesine dalmışlardı. Bu mübârek sahâbîlerden biri de Ebû Talha (r.a.) idi. Onun Mescid-i Saâdet'e yakın, içinde altı yüz hurma ağacı bulunan kıymetli bir bahçesi vardı ve burayı pek severdi. Rasûlullâh'ı (s.a.v.) sık sık dâvet edip ikramlarda bulunarak da bahçesini bereketlendirirdi.
SALİH AMEL NEDİR?
"Salih amel" Allah'a ibadet ve insanların yararına yapılan faydalı işler demektir. Helal ve meşru olan her türlü iş, şayet düzgün, sağlam, dürüst yapılıyorsa bu salih amel olarak nitelendirilir. Kuran'da yüze yakın ayette, iman etmekle salih amel işlemek yan yana zikredilmiştir.
İman ile birlikte salih amel, müslümanın hayat anlayışını, belirlemektedir. Buna göre her meslek sahibi işini temiz ve düzgün yapmalı, hizmetin hakkını vermelidir ki, böylece helalinden kazanmış olsun. Salih bir müminin işi, çalışması, üretimi de aynı şekilde salih, yani dürüst olmalıdır. Zira salih olmayan iş, neticesi itibariyle karşı tarafı zarara sokacağından beraberinde kul hakkını getirecek; haksız ve haram kazanç ise o şahsın ibadetlerini dahi olumsuz etkileyecektir.
Salih amel, müslümanlara sadece ahiret mutluluğu değil, güzelliklerle dolu bir dünya hayatı da sunmanın yoludur: " Erkek veya kadın, kim mümin olarak iyi iş yaparsa, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükafatlarını, yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz." (en-Nahl 16/97).