AFAD ve Kandilli deprem verileri neden farklı? Deprem şiddeti neden farklı olarak açıklanıyor? Kandilli Rasathanesi ile AFAD arasındaki fark nedir?

İzmir depremi sonrasında, AFAD ve Kandilli arasındaki deprem büyüklüğü farkı gündeme geldi. Peki, AFAD ve Kandilli deprem verileri neden farklı? Deprem şiddeti neden farklı olarak açıklanıyor? Kandilli Rasathanesi ile AFAD arasındaki fark nedir?
Ülkemizde 1999 depremleri sonrası deprem kayıt istasyon ağları yoğun olarak kurulmuş olup, depremler konusunda kamuoyunu bilgilendiren iki farklı kurum bulunmaktadır. Bunlardan ilki ve tarihsel olarak en eski veri seti ve gözlemevine sahip olanı; Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Merkezi (KRDAE) ve bu merkez bünyesinde bulunan Bölgesel Deprem-Tsunami Izleme ve Değerlendirme Merkezi (BDTIM)'dir. Diğer kurum ise T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından yönetilen Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'na ( Afad ) bağlı Deprem Dairesi Başkanlığı (DDB)'dır. Her iki kurumda da farklı özelliklere sahip deprem kayıt cihazları bulunmaktadır.
AFAD VE KANDİLLİ DEPREM VERİLEİ NEDEN FARKLI?
İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi olan Profesör Doktor Celal Şengör, İzmir depreminde değerlendirmeye alınması gereken ölçümün Kandilli Rasathanesi'nin verisi olduğunu söyledi.
BBC Türkçe'ye konuşan Şengör, Afad'ın "doğru ölçümleme yapamadığını" ve depremin büyüklüğünün 7 olduğunu savundu.
ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu'nun verilerinin de doğru olduğunu düşündüğünü söyleyen Şengör, bu kurumun soğuk savaş döneminde Rusya'da yapılan nükleer denemeleri kaydedebilmek için 60'lı yıllarda yerleştirdiği sismograflardan yararlandığını söyledi.
Afad ise farklı parametrelerle ölçümleme yaptıklarını, kendi uzmanlarına güvendiklerini açıkladı.
Kurumdan bir yetkili, ölçümler arasında farkların olabileceğini söyledikten sonra "Ama bu kez biraz daha farklı olmuş olabilir. Bu da çok dikkat çekti" dedi.
Aynı yetkili BBC Türkçe'nin, farka ilişkin sorularına şu yanıtları verdi:
" Afad, Avrupa'nın en büyük ikinci deprem istasyonuna sahip kurumudur. Bizim bin 111 istasyonumuz var Türkiye'de. Afad'ın çok ciddi bir ölçüm birikimi var. Bizim de kendi ölçüm metodlarımız var. Çok farklı parametreler var. Biz buna dayanarak 6,6 olarak ölçtük.
"Bilgi işlem dairesine gelen çok fazla parametre var. Kırılan kabuk yapısı, hız modeli, istasyonların geometrik dağılımı, sayısı, algoritmalar… Bu parametreler gereği çözümleme yapılıyor. Bu çözümleme sonrası bir rakam bulunuyor. 10-20 yıl deneyimi olan uzmanlarımız var. Onlar da 6,6 olarak ölçtüler."
Afad yetkilisi, "0,3" puanlık farkın kabul edilebilir olup olmadığına ilişkin soruya da şu yanıtı verdi:
"Yanlış ölçüm diye bir şey yok, farklı parametreler var. Bunlara göre bir ölçüm yapılıyor. 6,6 yanlıştır, 7 yanlıştır gibi bir şey yok. Elazığ depreminde ve 17 Ağustos depreminde de farklı ölçümler yapılmıştı. Ama bu kez biraz farklı oldu. Farklar olabilir. Ama bu kez biraz daha farklı olmuş olabilir. Bu da çok dikkat çekti."
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü görevini yapan Haluk Özener, depremin aletsel büyüklüğünü 6,9 olarak açıklamıştı.
Prof. Dr. Şerif Barış, Kandilli ve Afad'ın verilerinin neden farklı olduğuna dair şu ifadeler kullandı.
"Derinliklerin farklı olmasının sebebi depremlerde, deprem çözümünü sağlayan parametrelerden kaynaklanır. Yazılımı yeni de yapsanız eski de yapsanız bu değerler birbirinden farklıysa derinlik farkları doğal olarak farklı olur zaten. Uluslararası ajansların yaptığı derinlik ölçümleri ve deprem lokasyonlarıyla Kandilli ve Afad'ın deprem lokasyonlarında kullanılan istasyonlar birbirinden farklıdır. Kabuk modelleri, onlar küresel kabuk modeli kullanırlar, Kandilli ve AFAD kendi yerel kabuk hız modellerinden kullanırlar. Derinlik farkı da büyüklük farkı da bu tür farklı hesaplamalardan kaynaklanır."
DEPREMLERE AİT BİLGİLER NASIL DOĞRU VERİLEBİLİR
Tüm bu teknik detaylara girmemin sebebi ise olası bir depremde kurumların neden farklı deprem büyüklüğü, episantrı (depremin olduğu noktanın yeryüzeyindeki izdüşümü) ve derinlik bilgisi verdiklerine dair bilimsel bir açıklama getirme uğraşı içine girmek istemem. Yani hep bizlerin kendi kendimize sorduğu "Hangi kurum daha güvenilir" veya "Neden depremlerin derinliklerini, büyüklüklerini kurumlar farklı veriyor" sorularına yanıt aramak. Bu soruların cevabı genel olarak bu teknik detaylarda saklı. Her iki kurumunda genel olarak (özellilkle AFAD'ın) yeterli istasyonları (hatta belki de fazlası) olduğundan, bir deprem hakkında bilgi verildiğinde en doğru sonuçların da uyumlu olması beklenir. Ayrıca kullanılan deprem kayıtçılarının özellikleri de burada önemli. Ancak en önemli konu; depremlere ait seismogram (deprem kaydı) okumaları, yorumlamaları ve değerlendirmelerini yapan sismologlar (deprem bilimcilerin) konuya hakim olması konusudur. Son husus ise kurumların "otomatik" olarak yaptıkları sonuçların ne kadar güvenilir olduğudur. Genel olarak özellikle büyük bir deprem olduğunda ilk verilen deprem büyüklerinin uzman sismologlar tarafından tekrar ve detaylı incelendiğinde büyüklük ve derinlik bilgisi de bu nedenle değişmektedir. Bu nedenle tüm depremler için uzman sismologlar tarafından tüm depremlerin tekrar incelenmesi (Kandilli Rasarhanesi tarafından bu işlemin yapıldığını biliyorum) gerekmektedir.
Tüm bu nedenlerle bir depremin büyüklüğünü, yerini ve derinliğini; diğer ulusal ve uluslarası gözlemevlerinin sonuçlarından oldukça farklı bir şekilde vermek, "ortada olmaması gereken bir hatanın olduğunu" da gösterir nitelikte olduğunu düşünüyorum. Yani düşünsenize; bir depremin büyüklüğünü USGS, EMSC ve Kandilli 6.8 veririken, Orfeus gidip 5.2 büyüklüğünde verdiğini. Ya da bir depremin derinliğini AFAD 66 km olarak verirken, diğer tüm kurumlar 15 km civarı verdiğini. Ortada bir terslik olmalı, elbette. Ama nedeni nedir? Ya da "depremler ve patlama kayıtlarının kurumlar tarafından nasıl değerlendirildiği" ve "bir patlatmanın derinliğinin 3-5 km derinliğinde" olup olamayacağı konusunun da doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Özellikle depremin/patlamanın olduğu yerlerin koordinatlarını (episantr/hiposantr) doğru olarak verilmek zorundadır.
Şekil 6: KOERI tarafından 24 Eylül Silivri depremi sonrası (24/09/2019-10/02/2020) tarihleri arasında meydana gelen patlama(ların) kaydı
BU YANLIŞLIKLAR NASIL DÜZELTİLİR
Eğitime, bilime yeterince yatırım yapmak, bütçe ayırmak, ülkede yetişmiş Jeofizik Mühendisleri ve Sismoloji uzmanlarını bu tür kurumlarda istihdam etmek ve deprem kayıt cihazlarını da bu noktada daha verimli kullanmak gerekmektedir. Kurumlar tarafından yapılan otomatik deprem/patlatma kayıtlarının çözümleri sismoloji uzmanları tarafından istisnasız her deprem için kontrol edilmeli ve Türkiye Diri Fay haritası Jeofizik Mühendisleri'nce yapılacak projelerle yüzeyden tespit edilmelidir. Son Elazığ depreminde de bir yüzey kırığı görülmemiştir. Yüzeyde görülmeyen bir fay Jeofizik ölçümlerle (aktif olup olmadığı da belirlenebilir) belirlenbilir.AFAD kurumu da yaptıkları bu yanlış değerlendirmeleri ülkedeki tüm depremler için tekrar değerlendirilmelidir.
Dr. Savaş Karabulut / Jeofizik Mühendis