Yankee Doodle Dandy Fragman
Postmodern, siyaseten doğrucu, ukalaca bir bakış açısından bakılacak olursa, Yankee Doodle Dandy'yi şovenist bir propaganda olarak görmek ne yazık ki çok kolay.
Postmodern, siyaseten doğrucu, ukalaca bir bakış açısından bakılacak olursa, Yankee Doodle Dandy’yi şovenist bir propaganda olarak görmek ne yazık ki çok kolay. Gerçekten de vatansever, İrlanda kökenli Amerikalı şarkıcı ve dansçı George M. Cohan’ın (Kongre’nin Onur Madalyası’nı almış tek sanatçı) yaşamını ayrıntılarıyla inceleyen, bu bayrak sallayan, oldukça abartılı müzikal biyografi, Cohan’ın alameti farikası, dizlerini kırmadan yaptığı coşkulu ve sert dansıyla nitelik kazanan ve sözleriyle en duygusuz Amerikan kurumlarını destekleyen (isim vermek gerekirse 'Grand Old Flag', 'Give My Regards to Broadway', 'Over There' ve filme adını veren şarkı gibi) aşırı duygusal ve basit şarkılarla gürül gürül coşuyor. Alçakgönüllü Cohan’ın Franklin D. Roosevelt’e anlattıklarını geriye dönüşlerle veren film, açıkça ülkenin reklamını yaparak biter: 'Senin yerinde olsam bu ülke İçin endişelenmezdim. Bizde bu az bulunur şeyden var. Dünyanın başka hangi ülkesinde, benim gibi sıradan bir adam gelip de başkanla bunları görüşebilir ki?'
Ancak böyle alaycı bir okumayla, film boyunca temiz bir ırmak gibi akan şaşırtıcı, dokunaklı ve büyük bir şeyi ne yazık ki kaçırabiliriz: başroldeki James Cagney’nin müthiş içtenliğini. Düşüncelerini noktalarken yüzünde beliren mahcup gülümsemesi, yumuşak ve uygar bir ses tonuyla konuşması, hem çocuksu, oyunbaz ve hoş bir biçimde anlamsız hem de fazlasıyla atletik olan inandırıcı ve orijinal dansındaki şaşırtıcı ustalık ve Cagney’nin yaptığı işe canı gönülden inanması (ki klasik Hollywood oyunculuğu yabancılaşma mesafesine yenik düştüğünden beri perdede nadiren görebildiğimiz bir şeydir bu) bunun kanıtıdır. Michael Curtiz’in rejisi oyunculuğunu gölgede bırakmazken, James Wong Howe’un zengin siyah-beyaz görüntüleri, ışık kullanımındaki vurgularla, duruşundaki ve ifadeslndeki en ince değişiklikleri bile yakalar. Georgie’nin ölüm döşeğindeki dansçı babasının (Walter Huston) yanı başında olduğu sahnede, Cagney içinden gelen duygu seline teslim olur ve göz yaşlarını tutamaz. Gerçekten de bu adamı o kadar önemseriz ki bunun bir film olduğunu unuturuz. Cagney artık Cohan’dır. Hatta sinemanın iyimser ruhunun ta kendisi olmuştur.