Haberler
Bahçeli'nin çağrısı sonrası DEM Parti Öcalan'la görüşmek için yazılı başvuru yaptı

Bahçeli'nin Öcalan çağrısı sonrası DEM Parti ilk adımı attı

'Ahmet Özer' tartışması tansiyonu yükseltti, İmamoğlu çileden çıktı

İBB Meclisi'nde tansiyon yükseldi, İmamoğlu çileden çıktı

Ankara'da görüşme hareketliliği! Bahçeli ve Ahmet Türk'ten art arda açıklamalar

Bahçeli "Ağaların kapısı açık olur" dedi, Ahmet Türk'ten yanıt gecikmedi

Lübnan Dışişleri Bakanı'ndan ateşkes umudu: Nihai karar İsrail'in

Gözler Orta Doğu'da! Saatler içinde her şey değişebilir

Montreal'de Dört Özel Gösterim

Montreal'de Dört Özel Gösterim
Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

"Oğul" filmi uluslararası festivallerin gözbebeği oldu.

Oğul, Hindistan'ın Uluslararası Chennai Film Festivali - World Cinema yarışma bölümüne ve yine Hindistan'ın Mumbai Film Festivali Above the Cut section – bölümüne davet edildi.

18-28 ağustos tarihleri arasında Kanada Montreal'de düzenlenen Monde Film Festivali'ne de Focus On World Cinema bölümüne davet edilen ve dört gösterim yapan "Oğul'un" yönetmeni Atilla Cengiz yapımcısı ise Canan Evcimen.

Chennai Uluslararası Film Festivali Artistik Direktoru,

E. Thangaraj film için;

"Şiir gibi bir film, görüntüler sanatsal bir anlatım içeriyor. Yönetmen ve görüntü yönetmeninin güçlü uyumu dikkat çekici' diyor.

OĞUL

KİMLİK

ÖYKÜ-SENARYO-YÖNETMEN - Atilla Cengiz

YAPIM - Maya Film

YAPIMCI - Canan Evcimen

GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ - Baybars Tekin

MÜZİK - Metin Kemal Kahraman

OYUNCULAR: Rıza Akın,Şahin Ergüney, Enes Atış, Nurinisa Yıldırım, Duygu Yetiş;Kuvvet Yurdakul,Gökhan Atalay

SİNOPSİS

Biri, ülkenin politik durumunun farkında bile olmadan doğudaki sevgilisinin peşine düşen Karadenizli bir çocuğun babası, diğeri ise doğudaki küçücük bir dağ köyünde yalnız yaşayan ve tüm çabalarına rağmen oğlunun dağa çıkmasını engelleyemeyen umutsuz bir babadır. Bu iki adamın hayatı beklenmedik bir olayda, trajik bir hikayede kesişir.

GİRESUN-HAZİRAN18 yaşında naif bir delikanlı olan Soner, Giresun Bulancak'dan, sevdiği fındık işçisi kızı görmek için Tunceli'ye gitmek üzere yola çıkar. Herkes askere gittiğini düşünmektedir.

Soner, Erzincan'da Tunceli'ye gideceği otobüse biner. İçerde konuşulan dil, dinlenen müzik değişmekte ve bu da Soner'de yalnızlık duygusunu iyice artırmaktadır.

TUNCELİ-DAĞ KÖYÜ

Bir evde yapılan kontrolde evde bulunan erzakın fazlalılığına kanaat getirilmiş ve erzaklar köy meydanına yığılmıştır. Yapılan sorguda Musa'ya askerlik çağındaki oğlunun nerede olduğu sorulur. Yaşlı adam son çare oğlunun fındık toplamaya gittiğini ve birkaç gün sonra döneceğini söyler. Ama oğlu aslında dağdadır. Askerler buna pek inanmamıştır.

Günün ilk ışıklarıyla Soner, bu tanımadığı topraklarda trafik levhalarından gideceği yeri kestirmeye çalışırken, kuş uçmaz kervan geçmez dağların arasındaki geçici karakolda otobüs durdurulur. Yapılan sorgulamada Soner aşık olduğu fındık işçisi kızın yanına gittiğini saf bir şekilde anlatır.

Soner bir yol kavşağına bırakılır. Gelecek olan otobüsü beklemektedir. Otobüs gelir, ancak Soner binmez. Hava kararmaya başlarken gelen bir kamyoneti durdurur ve arkaya biner. Tentenin altı kadınlı erkekli işçilerle doludur.

Sabahın ilk ışıklarıyla küçük köyde bir feryat figan kopar. Her zaman gelen komutan kapıdadır. İşçileri taşıyan kamyonun kaza haberini verir, ölenler o köydendir. Ölüler teşhis edilir. Musa'nın tereddütle yüzünü açtığı son kişi Soner'dir. Çaresizlikle üzerinden kimlik çıkmayan bu çocuğu yalan bir beyanla alır ve köyüne getirip gömer.

Musa karısının yanına gömdüğü çocuğun mezar tahtasına oğlunun ismini yazar: "UMUT DURAN". Musa'nın vicdan hesaplaşmaları içinde yaşadığı geçen günlerin ardından bir gece tekrar kapısı çalınır, içeri getirilen bu sefer kendi oğlunun ölüsüdür. Oğlunu Soner'in yanına gizlice gömer ve mezarın belli olmaması için isim ve yükselti yapmaz. Kararsız geçen birkaç günün ardından Soner'in babasını arar.

Adam gördüğü tablo karşısında gözyaşlarını tutamaz. Taşlarla örülü bir mezarda kendi oğlu yatmaktadır. Ancak Musa'nın oğlunun mezarının çevresinde ne bir taş ne de isminin yazılı olduğu herhangi bir tahta bulunmaktadır. İki baba, iki ölü oğulun başında konuşurlar ve yaşlı adam tüm gerçeği Soner'in babasına anlatır. Suçluluk içinde yavaşça ayağa kalkar, Soner'in mezarının başında dikili duran isim tabelasını çekip alır ve yeri bile belli olmayan kendi oğlunun mezarı üstüne saplar: "Diyecek sözüm yok. Toprak da bizim, oğul da. Ne istersen onu yap."

Kaynak: Bültenler / Sinema
title