Prostat Kanserinde Yaş ve Aile Öyküsü Risk Faktörleri
Bayındır Söğütözü Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Akan, prostat kanserinde en önemli risk faktörünün yaş olduğunu ve aile öyküsünün de bir risk faktörü olduğunu belirtti.
Bayındır Söğütözü Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Akan, prostat kanserinde en önemli risk faktörünün yaş olduğunu, diğer bir risk faktörünün ise aile öyküsü olduğunu bildirdi.
Hastaneden yapılan açıklamaya göre, mesanenin hemen altında bulunan ve idrar yolunu çepeçevre saran bir organ olan prostatın görevi, spermleri taşıyan ve ejakülat adı verilen sıvının önemli bir kısmını üretmek. Prostat, ilerleyen yaşla birlikte boyutunun artmasıyla idrar yapma ile ilgili bazı sorunlara neden olabiliyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Bayındır Söğütözü Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Hakan Akan, prostat kanserinde en önemli risk faktörünün yaş olduğunu, ilerleyen yaşla birlikte prostat kanseri riskinin de arttığını aktardı.
Prostat kanserinde diğer bir risk faktörünün ise aile öyküsü olduğuna dikkati çeken Akan, "Kişinin baba veya erkek kardeşinde prostat kanseri varsa risk yüksektir. Üstelik kişinin birden fazla birinci derece yakınında prostat kanseri varsa bu risk katlanarak artıyor. Ayrıca, anne ya da kız kardeşinde meme ya da yumurtalık kanseri olup bu kanserin 'BRCA' isimli bir gendeki bozuklukla ilişkili olduğu kişilerde de prostat kanser riski yüksek. Prostat kanserinde beslenme şekli de büyük önem taşıyor. Hayvansal yağlardan ve bitkisel kaynaklı besinlerden yoksun beslenme alışkanlığı olanlarda riskin yüksek olduğuna dair güçlü kanıtlar bulunuyor." ifadelerini kullandı.
Akan, prostat kanserinin kesin tanısı için mutlaka patolojik inceleme yapılması gerektiğini kaydederek, "Her şüpheli durumda ya da tarama amacıyla biyopsi yapılamıyor. Biyopsi yapmaya gerek olup olmadığı kanda Prostat Spesifik Antijen (PSA) düzeyinin ölçülmesi ile belirleniyor. PSA değeri ne kadar yüksekse prostat kanseri olasılığı o kadar artıyor. Ancak PSA düzeyini artıran tek faktör kanser olmuyor. İyi huylu büyüme ve enfeksiyon da artırabiliyor. Bu nedenle, PSA yüksekliği saptandığında prostat enfeksiyonu da akla gelmeli." değerlendirmesinde bulundu.
"Yüksek dereceli kanserler daha hızlı ilerliyor"
Kalın bağırsağın son kısmı olan rektumun hemen önünde olduğundan biyopsinin genellikle transrektal yoldan girilerek yapıldığı bilgisini paylaşan Akan, şunları kaydetti:
"İşlem öncesinde enfeksiyonu önlemek için antibiyotik uygulanıyor. 'Transrektal ultrasonografi' adı verilen cihazın parmak kalınlığındaki ucu ile rektuma girilip, bunun içerisinden ilerletilen özel bir iğne ile prostattan alınan ufak doku parçaları patoloji laboratuvarında incelenerek tanıya ulaşılıyor. İşlem öncesinde uygulanan lokal anestezi yani prostatın iğne ile uyuşturulması ağrıyı önlüyor. Bazı merkezlerde enfeksiyon olasılığını azaltmak amacıyla biyopsi sırasında anüs değil makat bölgesinde ciltten iğne ile giriş yapılıyor ancak bu işlem çok ağrılı olması nedeniyle genel anestezi gerektiriyor. Patoloji laboratuvarında yapılan incelemede eğer kanser saptanırsa kanserin derecelendirmesi yapılıyor. Bu derecelendirmeye 'Gleason Skorlaması' adı veriliyor. Düşük dereceli olarak raporlanan kanserler daha yavaş ilerlerken yüksek dereceli kanserler daha hızlı ilerliyor. Tedavi seçeneği ve zamanlaması da buna göre değişiklik gösterebiliyor."