Kimyasal Silahlar, Solunum Sistemini Vuruyor
HÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yavuz: "Sinir sistemi yoluyla etki eden sarin gazının belirtileri çeşitlidir. Öldürücülüğü yüksektir. Sinir sitemini etkilediğinden nöbetlere neden olabilir. Ayrıca aşırı terleme, bulantı, kusma, solunum yolları salgılarında, salya ve tükürük artışı gibi etkiler görülebilir" "Kimyasal silahların sağlık etkileri açısından boğucu etkenler, tüm solunum yollarını tahrip ederek aşırı nefes darlığı ve solunum durmasına yol açar" Türkiye Psikiyatri Derneği Üyesi Doç. Dr. Kaya: "İnsanların ve toplumun ruhunda yaratılan tahribatın iyileşmesi çok daha zordur ve zaman alır"
YEŞİM SERT KARAASLAN - Suriye'de kullanılan kimyasal silahlar, vücuda özellikle deri, göz ve solunum yolu aracılığıyla giriyor ve aşırı nefes darlığı ile solunum durmasına yol açıyor. Sarin gazı, solunum yolları salgılarında, salya ve tükürükte artışa, aşırı terleme bulantı ve kusmaya neden oluyor.
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, AA muhabirine, Suriye'de Esed güçlerinin Şam'ın Doğu Guta Banliyösü'ne düzenlediği saldırı sonrasında gündeme gelen kimyasal silahların insan sağlığına etkisiyle ilgili değerlendirmede bulundu.
Kimyasal silahların, savaş ve çatışmalarda zehirli kimyasal maddelerin bomba ve topçu mermisi gibi farklı formlarda ve biçimlerde kullanılmasıyla elde edildiğini belirten Yavuz, uluslararası sözleşmelerde kimyasal silahların içerdiği "zehirli kimyasal maddeler" ve "yaşam süreçleri üzerindeki kimyasal etkisi yoluyla, insanlarda veya hayvanlarda ölüme, geçici sakatlığa veya kalıcı hasara neden olabilecek herhangi bir kimyasal madde" olarak tanımlandığını ifade etti.
Bu silahların, etki büyüklüklerine, kimyasal içeriklerine ve kullanım amaçlarına göre farklı sağlık etkileri oluşturduğunu ve önemli bir kısmının da ölümcül olabilen sağlık sorunlarına yol açtığını vurgulayan Yavuz, "Bu etkenler, vücuda farklı yollardan girerek farklı hızlarda etki ederler. Solunum yolu ve deri, başlıca vücuda giriş yollarıdır, gözler de yoğun olarak etkilenir. Etkenlerin bir kısmı hızla kana karışarak tüm vücudu etkilemektedir. En önemli sağlık etkileri solunum sisteminde ortaya çıkmaktadır" diye konuştu.
-Geç ortaya çıkan sağlık sorunları ile ilgili bilgi az
Yavuz, kimyasal silahların boğucu etkenlerinin, tüm solunum yollarını tahrip ederek aşırı nefes darlığı ve solunum durmasına yol açtığını anlatarak, şunları kaydetti:
"Tahriş edici ve yakıcı etkenler (hardal gazı), özellikle deride olmak üzere aşırı ve yoğun bir yakıcı ve tahriş edici etki doğururlar ve sistemik etki gösterebilirler, solunum yollarını ve gözleri de etkilerler. Ciltte kızarma, su toplanması, kan hücrelerinde olumsuz etkiler, enfeksiyona eğilim bazı etkileri arasındadır.
Kan yoluyla etki eden etkenler (hidrojen siyanür, arsin) ise kanın oksijenlenmesini bozarak, ölüme neden olurlar. Şuur kaybı, baş dönmesi, nöbet geçirme, kalp durması gibi belirtileri vardır.
Sinir sistemi yoluyla etki eden sarin gazının belirtileri çeşitlidir. Sinir sitemini etkilediğinden nöbetlere neden olabilir. Ayrıca aşırı terleme, bulantı, kusma, solunum yolları salgılarında, salya ve tükürük artışı gibi etkiler görülebilir. Askeri açıdan önemli iki türü vardır ve solunum ile deri yoluyla vücuda alınır. Yüksek miktarda öldürücülüğü yüksektir."
Doç. Dr. Yavuz, kimyasal silahların uzun dönemli sağlık etkileri, geç ortaya çıkan sağlık sorunları ve çevresel etkileri konularında ise şu an için bilinenlerin "az" olduğunu bildirdi.
-Kimyasal silahlarda "ruhsal sorunlar" riski
Türkiye Psikiyatri Derneği Üyesi Doç. Dr. Burhanettin Kaya da kimyasalların merkezi sinir sitemi üzerindeki etkileri yanında ciddi ruhsal sorunlara yol açabileceğini vurguladı. Bunlara maruz kalan kişilerde yönelim bozukluğu, huzursuzluk, anksiyete, boğulma hissi ve panik duygusunun görülebileceğini söyleyen Kaya, şunları kaydetti:
"Şiddetli ankiyete olarak tanımlayabileceğimiz panik, yaşamı tehdit eden, bireyde tehlike ve tehdit algısı oluşturan durumlarda ortaya çıkar. Panik atağı olarak tanımladığımız durumda birey bedeninde ortaya çıkan herhangi bir değişikliği, bir fiziksel duyumu tehlikeli biçimde yorumlayarak öleceği, kalp krizi geçireceği, delireceği, aklını yitireceği biçiminde bir korkuya kapılır. Bu süreç daha sonra yineleyici panik ataklarının, kaçınma davranışlarının, her an benzeri bir atağın yeniden ortaya çıkacağı beklentisinin oluştuğu panik bozukluğuna dönüşebilir. Panik bozukluğu bireyin ailesel, mesleki ve sosyal işlevselliğini bozan, kronikleşme eğilimi gösteren bir ruhsal bozukluktur.
Kaya, bazı kişilerde, ilk anda ortaya çıkan belirtileri takiben, yaşanılan travmatik deneyimle ilgili tekrarlayıcı görüntüler, düşünceler, rüyalar, olayları yeniden yaşar gibi olma, olayları anımsatan düşünce, duygu, yer ve insanlardan uzak durmaya çalışmak, belirgin anksiyete ya da uyumakta zorluk çekme, irritabilite, düşüncelerini yoğunlaştırma güçlüğü, dikkatte artış, aşırı irkilme tepkisi gösterme, motor huzursuzluk gibi aşırı uyarılmışlık gibi şikayetler yaşanabileceğini söyledi.
Bu belirtilerin, bazı insanlarda ilerleyerek tedavi gerektirecek düzeyde ciddi psikiyatrik bozukluklara dönüşebileceğine işaret eden Kaya, kimyasal gazların özellikle uzun dönemdeki psikiyatrik etkilerinin bilinmediğini dile getirdi. Kaya, "Yaşanılanlar sonrasında ortaya çıkan fiziksel belirtiler, büyük oranda iyileşebilir. Ancak insanların ve toplumun ruhunda yaratılan tahribatın iyileşmesi çok daha zordur ve zaman alır" dedi. - Ankara