Diyabetten korunmak için glikoz şurubuna dikkat
TÜRKİYE'de diyabet hastalığının dünya ortalamasının 2, Avrupa ortalamasının ise 3 katı düzeyinde olduğunu söyleyen Hemeopati Uzmanı Dr. Levent Buda, paketli gıdaları tüketirken üzerindeki yazıların iyi okunması gerektiğine dikkat çekerek glikoz şurubuyla ilgili uyarılar yaptı.
TÜRKİYE'de diyabet hastalığının dünya ortalamasının 2, Avrupa ortalamasının ise 3 katı düzeyinde olduğunu söyleyen Hemeopati Uzmanı Dr. Levent Buda, paketli gıdaları tüketirken üzerindeki yazıların iyi okunması gerektiğine dikkat çekerek glikoz şurubuyla ilgili uyarılar yaptı.
Bornova Belediyesi'nin 21-22 Eylül tarihlerinde düzenlediği Diyabet Şenliği'nde uzmanlar hastalıkla ilgili bilgiler verdi. Uğur Mumcu Salonu'nda düzenlenen toplantıda konuşan Hemeopati Uzmanı Dr. Levent Buda, Türkiye'de diyabet hastalığının büyük bir hızla arttığını ifade etti. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 1986'dan bugüne kadar 108 milyon olan diyabet hastası sayısının 422 milyona çıktığını anlatan Dr. Buda, 1982'de 4,7 olan diyabet artış hızının ise 8,5'e yükseldiğini açıkladı. Türkiye'de ise diyabet artış hızı ortalamasının yaklaşık 10,1 olduğunu anlatan Dr. Buda, "Diyabet Türkiye'de dünya ortalamasının 2 katı, Avrupa ortalamasının 3 katı düzeyindedir. Ülkemizde diyabetin bu kadar fazla görülmesinin nedeninin genetik yatkınlık mı, yoksa yapılan hatalar mı olduğu tartışılıyor. Önemli olan hasta olmadan sağlığımızı korumak. Diyabetten korunmak çok önemli" dedi. Çocuklara aktif yaşam eğitimi verilmesi gerektiğine dikkat çeken Dr. Buda, sağlıklı kalmak için hareketli olmak gerektiğini belirtti. Dr. Buda şunları söyledi:
"Eskiden diyabet daha azdı. Çünkü insanlar bedenleriyle çalışıyordu. Beslenme hatalarımız da var. Öncelikle paketli gıdaları çok tüketiyoruz. Bu gıdaların üzerindeki yazıları çok iyi okumak lazım. Avrupa'da diyabet oranı, dünya ortalamasına göre daha az. Çünkü orada yaşayan insanlar bilinçli. Aldıkları ürünlerin üzerindeki paketleri tek tek okuyorlar. İçinde ne kadar glikoz şurubu var biliyorlar. Tuzlu bir krakerin bile içine bakın, mutlaka glikoz şurubu var. Glikoz şurubu demek, şeker demek. Karbonhidratı ekmek ile alıyoruz. Ekmek buğdaydır. Yani nişastadır, nişastanın temelindeki şey de şekerdir. Glikozun olduğu her gıda vücudumuzda daha fazla insülin salgısı verir. İnsülin fazlalığı kan şekerimizi düşürür ve tekrar şeker ihtiyacını ortaya çıkarır. Bu bir kısır döngüdür. Daha fazla şeker, pankreası yorduğu için diyabete neden olur."
BUĞDAY DA GDO'LU
Gıdaların büyük bir çoğunluğunun GDO'lu (genetiği değiştirilmiş organizmalar) olduğunu ifade eden Dr. Levent Buda, şöyle konuştu:
"Ben çocukken yediğimiz unla şimdiki un arasında dağlar kadar fark var. Buğday genleri çoklaştırılarak daha verimli hale getirilmiş. Daha verimli buğday, rekolteyi yükseltiyor. Yükselen rekolte ile daha fazla un ve buğday elde edebiliyoruz. Bu ürünler GDO'lu olduğu için hem nişasta yapısı, hem de içindeki glutenin yapısı farklıdır. Artık buğday ürünleri yedikten sonra karnımız daha fazla şişiyor, gaz hissediyoruz. Bunlar bizi diyabet ya da başka hastalıklara doğru yönlendiriyor. Kronik hastalıkların gelişi aslında bizde kodlanmış durumdadır. Bu kodlar, genetik şifremizde var. Bu kodlar, kilit mekanizmaların açılmasıyla ortaya çıkıyor. Diyabet ağrıları aslında dosttur. Bizi uyarır. Bozukluğun farkına varmamızı sağlar. Diyabetin 3 temel belirtisi; çok yeme, çok içme ve çok işemedir. İnsülin direnci gelişince vücut yeme ihtiyacı duyar. Kanımızdaki şekeri iyi yakarsak yani efor sarf edersek ve daha iyi beslenirsek, paketli gıdalardan, şekeri çok içeren içeceklerden, uzak durursak sağlığımızı korumuş oluruz."