Bir yıl ıssız bir adada tek başıma yaşadım, işte öğrendiklerim

Bir yıl ıssız bir adada tek başıma yaşadım, işte öğrendiklerim
Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Doktora tezinin bir parçası olarak, aşırı hava koşullarında yalnız yaşamanın nasıl olacağını araştırmak için Şili'ye giden Bob Kull'un aldığı dersler.

Aşırı soğuk ve nemli bir havaydı.

Sunta ve brandadan yapılmış kulübesinin etrafında sadece kilometrelerce ağaç, kayalık, birkaç hayvan ve deniz vardı.

Hastane ya da diş hekimi bir yana tek bir insan bile yoktu.

Ama Bob Kull'un dişi apse yapmıştı ve çekilmesi gerekiyordu.

Yanında getirdiği uydu telefonuyla ordudan yardım istemeyi düşündü.

Fakat bu misyonunun sona ermesi anlamına gelecekti: Şili'nin Patagonya bölgesinde bir yıl boyunca yalnız yaşamak.

Acil durumlarda temas ettiği hemşire arkadaşı Patty'yi aradı.

Patty'nin tepkisi netti:

"Bana dişimi bir kapı koluna sıkıca bağlayıp kapıyı kapatmamı sonra da hayatıma devam etmemi söyledi. 'İnsanlar yüzyıllarca kendi dişlerini çekti. Bul bir yolunu' dedi."

Patty de kaygılanmıştı ama verdiği yanıt Kull'u motive etti.

Kulübenin kullanabileceği ağır bir kapısı yoktu. Bu yüzden ipi bir taşa bağlamaya çalıştı ama taşı atmaya korktu.

O anı hatırlarken "Sonunda ipi masanın bir bacağına bağladım, yere çiviledim ve dişimi boyun kaslarımla çektim. Ne kadar çok acıyacağını düşünmek, diş çekiminden daha çok acı vermişti" diyor.

Yıl 2001'di ve Amerikalı Kull, Kanada'daki British Columbia Üniversitesi'nde doktora yapıyordu.

Bitirme tezinin bir parçası olarak, aşırı hava koşullarında yalnız yaşamanın nasıl olacağını araştırmak için Şili'ye gitmişti.

Tabii ki Kull insanlara kendi dişlerini kendilerini çekmelerini tavsiye etmiyor ama bu durum ona, sıklıkla kendi potansiyelimizi nasıl görmezden geldiğimizi düşündürüyor.

BBC'deki Outlook programına konuşan Kull, yaşadıklarının kendisi için bir öğrenme süreci olduğunu belirtiyor.

Yerini bulmaya çalışan bir çocuk

Kull şu anda 79 yaşında.

California'nın güneyinde yoksulluk içinde büyümüş.

Yatağı evin koridorunda duruyormuş, bu nedenle hiç mahremiyeti olmamış.

Anne ve babasının sürekli kendisini yargıladıklarını hatırlıyor.

Ailesini birleştiren tek şeyin ise doğa sevgileri olduğunu vurguluyor.

"Yaz aylarında her Pazar öğleden sonra piknik yapardık. Bizi bir arada tutan buydu" diyor.

Yalnızlığa ilgisinin böyle başladığını söylüyor:

"Bende bir sorun var sanıyordum. Yani yolun karşısına geçmek, çitlerden atlamak ve ormanlara, çayırlıklarda ve bir derede kaybolmak, sadece yalnız olmak benim için bir nimetti.

"Rahatlayabileceğim ve gerçekten kendim olabileceğim bir yerdi. Sanırım bu insanların olmadığı bir dünyada yalnız olmaya karşı sevgim orada başladı."

Büyüdüğünde evde mümkün olduğunca çabuk ayrıldı.

ABD'yi dolaştıktan sonra, Vietnam Savaşına gönderilmemek için Kanada'ya taşındı.

Birçok iş yaptı.

İtfaiyede, kereste fabrikasında, inşaatlarda çalıştı ve hatta iki yıl boyuna fotoğrafçılık dersleri aldı.

Aynı zamanda varoluşsal bir kriz de yaşadı:

"Dokunduğu her şeye zarar veren, barlarda sarhoş olan maço bir erkeğe dönüşmüştüm. Boşluk hissediyordum, hayatım boştu. Kendimle vakit geçirmeye ihtiyacım vardı."

Yalnız kalacağı ilk uzun süreyi, Kanada'nın kuzeyindeki vahşi topraklarda geçirdi.

Üç ay boyunca British Columbia eyaletindeki bir ormanda balık tuttu ve avlandı.

Bir süre sonra artık ya korkusuyla yüzleşecek ya da topluma geri dönecekti. İlkini seçti:

"Bir gün kamp ateşinden ayrıldım, ormana yürüdüm ve karanlıkta yere yattım. Bir ayının bana doğru geldiğini duydum. Korkmuştum."

Kull o an hareketsiz yattı. Vahşi bir hayvanın karşısında herhangi bir yanlış adım ölüm anlamına gelebilirdi.

Etrafta kimse olmadığından, herhangi bir amacı olmadan bağırarak yardım istedi. Sonra bıraktı ve "Bir ayı beni yemek istiyorsa, öyle olsun" dedi.

Bu deneyim hayatında büyük bir iz bıraktı. Ayı hiç gelmedi ve bugün bile yaşadıklarının gerçek olup olmadığını bilmiyor.

Fakat çok önemli bir şey başardığını hissediyor: Onu kendisinden daha büyük bir şeye bağlayan ruhsal bir teslim olma.

"Bunun benim hayatım olacağına dair bir fantezim varı, ışık ve harikalarla dolu. Aradığım buydu, bir tür ruhsal var olma hali."

Kendini incelemek

Doğadaki bu deneyiminden sonra, Kull seyahat etmeye devam etti ve hatta bir dönem Dominik Cumhuriyeti'nde denizcilik ve dalgıçlık dersi verdi.

Daha sonra sarhoş bir sürücünün çarpması sonucu bir yıl Montreal'de hastanede yattı, bir bacağı kesildi.

Bu deneyim Kull'u, 40 yaşındayken McGill Üniversitesi'nde biyoloji, çevre bilimi ve psikoloji okumaya yöneltti.

Doktorası döneminde ilgi alanları değişti ve etrafındaki dünyayı araştırmak yerine kendisini incelemeye başladı.

Kull "Gerçekten üzerinde çalışmak istediğim hayvanın kendim olduğunu fark ettim" diyor.

Şili'nin güneyinde, sadece turistlerden değil, insanlardan da uzak Ultima Ezperanza takım adalarına gitme fikri de böyle ortaya çıktı.

Şili hükümeti bile buranın "çok vahşi ve aşırı" bir yer olduğunu söylüyor.

Kull "Şilililere soğuk havayı bildiğimi, Kanada'da Batı Vancover'da yaşadığımı söyledim. Fakat havanın ne kadar soğuk olabileceği konusunda gerçekten bir fikrim yokmuş. Burası dünyanın en rüzgarlı yeriydi" diyor.

Şili Donanması, Kull'un malzemeleriyle adaya gitmesine yardımcı oldu.

Kull burada adı bile olmayan küçük bir adaya yerleşti.

Onlarca kilometre boyunca ortalıkta hiç kimse yoktu

Yanında birçok malzemeyle geldi: Gıda, inşaat aletleri, bir olta, bir sal ve bir şişme bot, gaz, ocak ve iletişim malzemesi.

Ayrıca yakaladıklarının hale taze olup olmadığını anlamasına yardımcı olacak bir kedi.

İlk birkaç ay çok zor geçti.

Bir gün çadırda uyurken gel-git nedeniyle su bastı.

Tüm eşyalarını taşımak zorunda kaldı.

Direklerin üzerine kendi elleriyle bir kulübe inşa etti.

"Brandayı zımbalamayı planlıyordum. 2000 zımba getirmiştim ama boyutları yanlıştı. Tek tek çekiçle çakmak zorunda kaldım, ellerim soğuktan çatladı. Küfür ederek çivileri çaktım."

Derme çatma kulübesi sayesinde Kull, Patagonya ile biraz daha iyi başa çıkabilmeye başladı.

Yalnızlıktan ne öğreniriz?

Sert rüzgar ve nem Kull'un sunta ve branda kulübesine hasar verdi ve Kull günlerini tamirat yaparak geçirmeye başladı.

"Günlük yaşıyordum. Sürekli tamirat çıktığı için aslında çok yoğundum. Bunun ötesinde balığa gitmek, yakacak odun bulmak ve odunu kesmek zorundaydım."

Belirli zamanlarda meditasyon yapıyordu.

"Pazar günü izin günümdü. Haftanın bu gününde herhangi bir programım yoktu. Meditasyon ya da iş bile yapmıyordum. Öylece orada duruyordum."

Kull'a göre haftanın en zor günüydü.

Bu boş günlerde "derin bir depresyona giriyor, öfke, yalnızlık ve yabancılaşma" yaşıyordu.

Fakat yalnız kalmak tıpkı kendi dişini çektiğinde olduğu gibi ona bir ders verdi: Kabul etmek.

"Bence en önemli ders itidali öğrenmek, her şeyi olduğu gibi kabul etmekti" diyor.

Bu fikri, Patagonya haritalarında gördüğü bir buzulu ziyaret ederken düşündü.

Daha da izole bir yerde, kulübesinden ve kendisine yarenlik eden kedisinden uzaktaydı.

Kull "Dışarıdaki havayı kontrol edemeyeceğim için bununla yaşamayı öğrenmeye başladım ve soğuk ya da yağmurlu olduğunda o kadar kötü hissetmedim" diyor.

"Saçma görünüyor, değil mi? Yani her şeyin neyse o olduğu önermesi çok basit bir şey. Ama yine de her şeyin neyse o olduğunu reddetmek için çok fazla zaman ve enerji harcıyoruz. Ya da gerçekle mücadele etmek için."

Şu anda Kanada'nın Vancouver şehrinde yaşıyor. Hala yalnız anları var.

"Hala zaman zaman tek başıma kampa gidiyorum. Arabayla kuzeye gidiyorum ve sonra bir pilota beni deniz uçağıyla uzaktaki bir göle bırakması için para ödüyorum" diyor.

Peki bu göl nerede?

Söylemeyi reddediyor.

Yalnızlığını kimsenin bölmesini istemiyor.

BBC
Haberler.com
500
Haberler.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve haberler.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.
title