Haberler
İsrail Savunma Bakanı Katz: Ateşkes ihlal edilirse güçlü bir şekilde yanıt vermeye hazırız

Dünya rahat nefes aldı derken yeni bir tehdit daha

Türkiye'yi sarsan 'sahte dolar skandalı' büyüyor

Piyasaları altüst eden olayda detaylar ortaya çıktı

Bomba iddia: En düşük emekli aylığı için 3 rakam belirlendi

En düşük emekli aylığı için 3 rakam belirlendi

Greta Thunberg'ten skandal Kürdistan paylaşımı

Van'a Kürdistan dedi, özerklik istedi

Konya'da Ağrı Tedavisinde Akupunktur ve Nöralterapi

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Konya Medicana Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Gamze Yılmaz Yanartaş, Akupunktur ve Nöralterapi hakkında bilgi verdi.

Dr. Yanartaş, ağrının mevcut veya potansiyel doku hasarı ile ilişkili uyarıya yanıt olarak gelişen, hoş olmayan, duyusal ve emosyonel subjektif bir yanıt olarak tanımlanabildiğini ileri sürdü.

Dr. Yanartaş, "Genel popülasyon çalışmalarında akut ağrının en fazla olduğu yerlerin baş ve bacaklar olduğu, kronik ağrının en sık olduğu yerin ise sırt ve bel bölgesi olduğu gözlenmiştir." dedi.

AKUT AĞRI DOKU HASARI GİBİ BİR UYARININ BİYOLOJİK SEMPTOMUDUR.

Lokalize edilebilir. Genellikle keskin, ezici veya yanıcı özellikte olup doku hasarı var olduğu sürece devam eder. Birkaç günden birkaç haftaya kadar devam eder, tedavi edilmezse kronik forma dönüşebilir.

Kronik ağrı bir hastalık sürecidir, nörolojik, psikolojik ve fizyolojik bileşenler ile otonom bozukluğun kalıcı semptomudur. Akut ağrıdan belirgin olarak farklıdır,akut hastalığın ve hasarın olağan seyrinde öngörülenden daha uzun sürer, devam eden hastalık veya hasar iyileştikten sonra da devam edebilir. Lokalize edilmesi daha zordur, künt, acılı ve süreklidir. Hasta bitkin, yorgun ve depresif olabilir.

KRONİK AĞRI KATABOLİZMAYI HIZLANDIRIR.

Yara iyileşmesi gecikir, kas yıkımı artar ve genel bir güçsüzlük oluşur. Tromboembolik olaylarda bir artış olur, stres hormonlarının artması sonucu sodyum ve su tutulumu olur, gastrointestinal motilite bozulur, bağışıklık sistemi zayıflar ve NK hücreleri, lenfositler azalabilir. Kronik ağrının ortaya çıkardığı tüm bu yan etkileri önlemek için ağrının mutlaka tedavi edilmesi gerekir.

Fiziksel modaliteler akut ve kronik ağrı tedavisinde değerli destek olduğunu belirten Dr. Yanartaş, "Yüzeysel ve derin sıcak ve soğuk uygulamalar, transkutan elektrik stimülasyonu, manyetik alan, lazer, egzersiz, masaj, kinezyolojik bantlama, maniplasyon, davranışsal tedavi yöntemleri, farmakolojik tedaviler, anestetik yöntemler, eklem içi ve yumuşak doku enjeksiyonları, ozonterapi ve günümüzde daha sık konuşulmaya başlayan akupunktur ile nöralterapi ağrı tedavisinde kullanılan yöntemlerdir." sözlerini ekledi.

Dr. Yanartaş, Akupunkturda daha önce tespit edilmiş yaklaşık 361 noktaya iğne tatbik etme işlemiyle etki başlatılır. Bu noktaların yaklaşık %80'i trigger (tetik) noktalarıdır. Bunlar ana meridyenler veya kanallar üzerinde duran ve belli etkinlikleri deneyimsel olarak tespit edilmiş noktalardır. Akupunktur'un bilinen başlıca etkileri; ağrı kesici, vegetatif sinir sistemi dengesi, rahatlama ve gevşeme, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, damar genişlemesi, dolaşımın hızlanması, hormonal sistemi dengelemedir.

Pomeranz akupunktur analjezisinin endorfin adı verilen opiat benzeri bir grup madde ile açıklanabileceğini ileri sürmüş ve akupunkturun ağrılı sendromlarda ve bağımlılık tedavilerindeki etkinliğini endorfinler aracılığıyla yaptığını açıklamıştır. Kronik ağrılarda da etkinliğinin morfinle karşılaştırılacak kadar yüksek olduğu yapılan kontrollü çalışmalar sonucunda saptanmıştır. Yan etkileri ve komplikasyonları yok denecek kadar azdır.

AKUPUNKTURLA TEDAVİ EDİLEN HASTALIKLAR HER GEÇEN GÜN DAHA DA ARTMAKTADIR.

Yanartaş,Romatizmal hastalıklar, kireçlemeler, kronik bel ve boyun ağrıları ve fıtıkları, myofasiyal ağrılar, sırt ağrıları, baş ağrıları, psikolojik hastalıklar, uyku problemleri, irritabl kolon ve diğer bağırsak problemleri, yumuşak doku romatizması, kronik yorgunluk sendromu, bağışıklık sistemi rahatsızlıkları, obesite ve bağımlılık, diyabet ve tansiyon, anne sütünün artırılmasında, astım bronşit gibi akciğer hastalıkları, spor yaralanmaları ve menisküs lezyonları, kozmetikte destekleyici önemli bir tamamlayıcı tıp metotodur.

Ağrı tedavisinde kullandığımız diğer bir yöntem olan nöralterapi 1920'li yıllarda Huneke adında iki Alman kardeş doktorunun bulduğu bir tedavi yöntemidir. Vücudu bir bütün olarak ele alır ve vegetatif sinir sistemi regülâsyonuyla sadece hastalık oluştuktan sonra değil, oluşmadan verdiği reaksiyonları da ele alır. Bedende hastalıklar ortaya çıkmadan önce bazı değişiklikler oluşur. Çoğu kez modern tıbbın açıklayamadığı ve hastanın kendi psikolojisi ile ilgili olduğu söylenen rahatsızlıkların temelinde, hastanın zorlanan vegetatif sinir sistemindeki düzensizlik olduğunu savunur. Nöralterapi, refleks tedavileri içinde en etkin sonuçları olan bir regülasyon tedavisidir. Nöralterapi'de hastalıkların zaman bağlantıları, hastalığın nasıl ve neden sonra ortaya çıktığı tanı açısından çok önemlidir.

İKİ TEMEL MEKANİZMA İLE ÇALIŞMAKTADIR.

Burada rahatsızlığın uzandığı segmente yapılan anestetik enjeksiyonu ve bu segmentin spinal kord ile olan bağlantısı esastır. İkincisi ise bozucu alanların ortadan kaldırılmasıdır. Bu bölgeye yapılan enjeksiyon semptomların aniden düzelmesiyle sonuçlanır. Bütün nörovejetatif sistem fonksiyonları humoral, hücresel, sinirsel ve hormonal düzenleyici mekanizmaların aralarındaki ayarlamalar sonucu sistemdeki reaksiyonlara katılımı ile ilişkilidir. Bu mekanizmaların sadece birinde oluşacak herhangi bir bozukluk bütün sistemin fonksiyonel düzensizliği ile sonuçlanacaktır. Yani hastalık yalnızca bir organı değil, bütün vücudu etkileyecektir.

Dr. Yanartaş, Vücudun herhangi bir yerindeki önceden geçirilmiş veya hâlen var olan lokal irritasyonlar bozucu alan haline gelebilir ve nörovejetatif sistemde iletimi bozarak diğer vücut fonksiyonlarının bazılarında da rahatsızlığa neden olabilir. Bu sahaya lokal anestetikle uygulanan nöraltedavi bu disfonksiyonu düzeltebilir ve semptomlarda ani bir düşüş gözlenebilir. Bu bozucu alanlar sıklıkla özellikle de dişler, tonsiller ve paranasal sinüslerde lokalizedir. Nedbe dokuları, geçirilmiş bir hastalık, kullanılmış ilaç, bağırsak florasındaki bozukluk, yaşadığımız ev, içtiğimiz su, kullandığımız cep telefonu, geçirdiğimiz diş tedavileri, doğum ve özellikle sezaryen ile yapılan doğumlar, giydiğimiz elbiseler hepsi birer bozucu alan olabilir.

Nöralterapinin yaygın olarak kullanıldığı hastalıklar migren, gerilim tipi baş ağrısı, boyun, sırt ve bel ağrıları, boyun ve bel fıtıkları, kulak çınlaması ve baş dönmeleri, unutkanlık, nevralji, her türlü eklem fonksiyon bozukluğu ve ağrıları, spor yaralanmaları, uyku bozukluğu ve düzensizliği, bozucu alan tedavisi bunlardan bazılarıdır.

Kaynak: Bültenler / Sağlık
title