TRT Haber'in canlı yayınlarında Erdoğan'a 32 saat, Kılıçdaroğlu'na 32 dakika ayrıldı
RTÜK üyeleri İlhan Taşcı ve Tuncay Keser, TRT Haber'in canlı yayınlarını inceledi ve Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan'a 32 saat 42 dakika 47 saniye, Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na ise yalnızca 32 dakika 23 saniye ayırıldığını açıkladı. Keser ve Taşcı, TRT'nin tarafsızlığı ve fırsat eşitliğini ihlal ettiğini belirtirken, TRT yönetimi TRT Kanunu'nu paspas etmiş durumda dedi.
RTÜK üyeleri İlhan Taşcı ve Tuncay Keser, TRT Haber'in 1 Nisan – 1 Mayıs arasındaki canlı yayınlarını inceledi. Buna göre; TRT Haber, canlı yayınlarında Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan'a 32 saat 42 dakika 47 saniye, Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na ise yalnızca 32 dakika 23 saniye ayırdı. Aynı dönemde Cumhur İttifakı seçim programları 59 saat 11 dakika 6 saniye, Millet İttifakı'nın ise toplam 42 dakika 58 saniye canlı yayınlandı. Taşcı, "TRT için kamu yayıncısı demek mümkün değil. İttifaklar arasındaki 85 katlık uçurum ancak yandaşlıkla açıklanabilir" derken; Keser, "TRT, diğer yayın kuruluşlarına örnek olması gerekirken, tam tersine tarafsızlığı, fırsat eşitliğini en fazla ihlal eden kuruluş haline geldi. TRT yönetimi TRT Kanununu paspas etmiş durumda" değerlendirmesini yaptı.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) CHP kontenjanından seçilen üyeleri İlhan Taşcı ve Tuncay Keser, Cumhurbaşkanlığı adaylıklarının kesinleştiği 1 Nisan'dan 1 Mayıs'a kadarki süre içinde TRT Haber'in, siyasi parti ittifaklarının seçim mitinglerine ilişkin canlı yayınlarını inceledi.
ERDOĞAN İÇİN 32 SAAT 42 DAKİKA 47 SANİYE CANLI YAYIN
RTÜK üyelerinin konuyla ilgili yaptıkları açıklamaya göre, 1 Nisan – 1 Mayıs 2023 arasında Recep Tayyip Erdoğan'a 32 saat 42 dakika 47 saniye süreyle canlı yayında yer verildi. Aynı dönemde Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye ise 25 saat 27 dakika 40 saniye canlı yayında yer ayrıldı.
CUMHUR İTTİFAKI İÇİN TOPLAM 59 SAAT 11 DAKİKA 6 SANİYE CANLI YAYIN
İncelenen dönemde; BBP 33 dakika 43 saniye, DSP 13 dakika 11 saniye, Yeniden Refah Partisi 7 dakika, HÜDA PAR ise 6 dakika 45 saniye süreyle TRT Haber'de canlı yayında yer aldı. Keser ve Taşcı'nın açıklamasına göre Cumhur İttifakı, TRT Haber'de toplamda 59 saat 11 dakika 6 saniye canlı yayında kaldı.
KILIÇDAROĞLU İÇİN 32 DAKİKA 23 SANİYE CANLI YAYIN
TRT Haber'in Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na bir ayda ayırdığı süre yalnızca 32 dakika 23 saniye oldu.
MİLLET İTTİFAKI İÇİN TOPLAM 42 DAKİKA 58 SANİYE CANLI YAYIN
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e TRT Haber'de, canlı yayında ayrılan süre ise 10 dakika 35 saniye. Açıklamada, "Millet İttifakı toplamda yalnızca 42 dakika 58 saniye TRT Haber ekranlarında görülebildi" denildi.
Açıklamada, "Diğer Cumhurbaşkanı adayları Sinan Oğan ve Muharrem İnce, TRT Haber ekranlarında yer bulamadı. Ayrıca, Millet İttifakı'nın ortaklarından DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti de kamu yayıncısı olma iddiasındaki TRT Haber ekranlarından halka seslenme olanağını yakalayamadı" ifadesi yer aldı.
TAŞCI: "TRT'DEKİ BU UTANILASI YAYINCILIĞIN SORUMLUSU DA BİZZAT TRT GENEL MÜDÜRÜDÜR"
Taşcı, "Tablo, kamu yayıncısı niteliği olan ve 85 milyon yurttaşın vergileriyle yayın hayatını sürdüren TRT, Türkiye'nin ve halkın değil apaçık AKP'nin propaganda aracına dönüştüğünü ortaya koymaktadır. Hatta öyle ki, TRT iktidar partisinin ve onun cumhurbaşkanı adayının seçim kampanyasını yürütmekle görevli PR şirketi gibi hareket ediyor" değerlendirmesini yaptı. TRT'nin yayınlarında, tüm siyasi partilere ve cumhurbaşkanı adaylarına eşit ve yansız bir yayıncılığı benimsemesi gerektiğini vurgulayan Taşcı, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"TRT için kamu yayıncısı demek mümkün değil. İttifaklar arasındaki 85 katlık uçurum ancak yandaşlıkla açıklanabilir. TRT'nin uluslararası kamu yayıncıları benzeri bir yayıncılığı ortaya koyması gerekirken, yalnızca iktidar partisinin ve Cumhur İttifakı'nın propagandasını yapması kurumun kendi mevzuatına bile aykırıdır. TRT tarafsızlığından söz etmek olanaklı değildir, öyle ki kendi mevzuatını bile hiçe sayan bir yönetim anlayışı hakim kılınmıştır. Seçim sürecinde adil, eşit ve yansız bir tutum sergilemeyen TRT'deki bu utanılası yayıncılığın sorumlusu da bizzat TRT Genel Müdürüdür."
"TRT YÖNETİMİ AÇIKÇA SUÇ İŞLEMEKTEDİR. SEÇİM SÜRECİNİ MANİPÜLE ETMEKTEDİR"
TRT Kanunu'nun "Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak" hükmünü TRT Genel Müdürü ve yönetim kadrosunun hiçe saydığını vurgulayan İlhan Taşcı, "Bu haliyle seçimlerin adil bir ortamda gerçekleştiğini söylemek olanaklı değildir. TRT yönetimi açıkça suç işlemektedir. Seçim sürecini manipüle etmektedir" dedi.
KESER: "TRT YÖNETİMİ TRT KANUNUNU PASPAS ETMİŞ DURUMDA"
Tuncay Keser ise şu değerlendirmeyi yaptı:
"Seçim dönemleri, demokrasi açısından büyük önem taşımaktadır. Kamuoyunun sağlıklı oluşabilmesi için radyo ve televizyon yayınlarında tüm görüşlere ve adaylara fırsat eşitliği sağlanması gereklidir. Milletin vergileriyle yayıncılık yapan TRT, diğer yayın kuruluşlarına örnek olması gerekirken, tam tersine tarafsızlığı, fırsat eşitliğini en fazla ihlal eden kuruluş haline geldi. TRT yönetimi TRT Kanununu paspas etmiş durumda. Sayın Taşcı ile yaptığımız tespitlere göre iki ittifaka canlı yayınlar için ayrılan sürede 85 katlık fark var. Bir yandan da TRT Haber'de belgesel adı altında iktidar propagandası da tam gaz sürüyor. İki anayasal kurum olan Yüksek Seçim Kurulu ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun seçim dönemi yayınları için özel sorumlulukları bulunuyor. Alınan ilke kararları ortada. TRT'nin hali de ortada. İki özerk kurul hiçbir adım atmadığı için adaletsizlik büyüyor. RTÜK'ün yayın taramasını yaparak, bir an önce YSK'ya göndermesi zorunluluktur. Seçime az bir süre kaldı. Yayın taraması bugün yapılmayacaksa ne zaman yapılacak? Seçim adaletinin, fırsat eşitliğinin lime lime edilmesine sessiz kalınması, demokrasiye ihanetten başka bir anlam taşımaz."