'Terörsüz Türkiye' komisyonu, akademisyenleri dinledi (4)

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

'MHP KÖKENLİ BİRİSİ OLARAK SÖYLEYEYİM; ABDULLAH ÖCALAN'IN YAPTIĞI ŞEY GERÇEKTEN BİR LİDERLİK ÖRNEĞİDİR'Komisyon toplantısında sunumların ardından milletvekilleri akademisyenlere sorular yöneltti.

'MHP KÖKENLİ BİRİSİ OLARAK SÖYLEYEYİM; ABDULLAH ÖCALAN'IN YAPTIĞI ŞEY GERÇEKTEN BİR LİDERLİK ÖRNEĞİDİR'

Komisyon toplantısında sunumların ardından milletvekilleri akademisyenlere sorular yöneltti. Prof. Dr. Havva Kök Arslan, "Sorunumuzun kökeni de biricik, çözümü de böyle olmak zorunda. Biz bunu sadece Türkiye Cumhuriyeti'ni değil, bölgeyi düşünerek de bir çözüm bulmak zorundayız. Bu kadar büyük bir mesuliyet içerisindeyiz, dolayısıyla bu kolay bir şey değil. Tarih yazan liderler gibi düşünmek zorundayız. Fatih'i örnek gösterebilirim, çok önemli bir dönemde önemli bir atılım yaptı. Bizler de öyle düşünmek zorundayız. Eğer Atatürk olmasaydı; Gazze, Ukrayna gibi olabilirdik. Tüm dış dinamiklerin aleyhimize olmasına rağmen bir Türk- Kürt çatışması yoksa yani elbette iki taraf da çok büyük hatalar yaptı. Rüzgar ektik, fırtına biçtik, yaptığımız hataların farkında değildik ama bütün bunları aşmak zorundayız, gelecek kuşaklar için bunu yapmak zorundayız. Önümüzde örnekler var; Fatih, Atatürk, Selahattin Eyyubi var hatta belki Meclis'te bunu söylemek doğru değil ama ben MHP kökenli birisi olarak söyleyeyim; Abdullah Öcalan'ın yaptığı şey gerçekten bir liderlik örneğidir" ifadelerini kullandı. Arslan'ın sözlerine Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal, Mustafa Kemal Atatürk ile PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın 'eşitlendiğini' belirterek tepki gösterdi. Arslan ise eşitlik amacıyla söylemediğini ve Öcalan'ın sorun ile ilgili paradigma değişikliğine gittiğini ifade etti. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ise sözlerinden dolayı Aksakal'a tepki gösterdi.

'ÇOK BAŞARILI BİR MÜCADELE YÜRÜTÜLDÜĞÜ SÖYLENEMEZ'

Ardından Kuzey Makedonya Büyükelçisi Fatih Ulusoy ile İHH Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Hüseyin Oruç, Filipinler- Bangsamoro örneği ile ilgili sunumlar yaptı. Prof. Dr. Deniz Ülke Kaynak ise Kürt sorununun yalnızca Türkiye'yi değil bölgeyi de yakından etkilediğini ve Orta Doğu'da İsrail'in tetiklediği bir değişim çalışmasının yürütüldüğünü söyledi. Kaynak, "Bizim meselemiz yerel değil. Terörden bahsettiğimizde en az 4 ülkeyi kapsayan, uluslararası hale gelmiş ve üstelik küresel güç dengelerinin kesişme noktasında yerleşik, içerisinde Amerika, Rusya, Almanya, Avrupa Birliği'nin, şimdilerde Çin'in, bölgesel olarak ise İran ve İsrail'in dahil olabileceği devasa bir meseleden söz ediyoruz. Meselenin yalnızca bir noktasını ele aldığınız zaman işin içerisinden çıkmak mümkün değil. Bir teröristi öldürerek sorunu bitiremezsiniz, devlet böyle düşündüğünde durumun nereye geldiğini gördük. Çok başarılı bir mücadele yürütüldüğü söylenemez. Birkaç yüz kişi eğer binlerce insanın dağa çıkmasına ve milyonlarca insanın sempatizan haline gelmesine yol açtıysa burada bir başarıdan söz edemeyiz" diye konuştu. Kaynak ayrıca, Türkiye'nin genel anlamda demokratikleşmesini ve kalıcı barışın tüm bölge için hedeflenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

'SÜREÇ BAŞARIYA ULAŞIRSA LİTERATÜRE 'TÜRKİYE MODELİ' ARMAĞAN EDİLMİŞ OLUR'

Doç. Dr. Vahap Coşkun, sürecin nihai hedefinin doğru belirlenmesini ve iç politikada yaşanan çekişmelerin sürece zarar verilmemesi gerektiğini aktardı. Coşkun, "Türkiye'nin bugün izlediği yol; geçmişte izlediği yollardan ve dünya örneklerinden son derece farklıdır. Çünkü bu süreçlerde son adım olarak düşünülen silahsızlanma burada ilk adım olarak gündeme geldi. Eğer süreç başarıya ulaşırsa çözüm süreçleri literatürüne, 'Türkiye modeli' diye bir model armağan edilmiş olur. 1 Ekim 2024'te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin cesur hamlesiyle başlayan süreç zarfında Türkiye önemli tarihsel kavşaklardan geçti. Lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla PKK, kendini feshetti ve silahlarını yaktı. 3 nedenin altını çizebilirim; Bunlardan en mühimi ise Kürt sosyolojisindeki değişimdir. 1970 veya 1990'lardaki sosyolojiden bahsetmiyoruz. Daha kentli, okuryazar, orta sınıf, Kürt kimliğine bağlılığı daha fazla olan Türkiyeli bir sosyoloji var" değerlendirmesinde bulundu. Coşkun, terörsüz Türkiye süreci kapsamında Türkiye'nin Suriye politikasını güncellemesini ve SDG ile ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini belirtti.

'TOPLUMSAL DESTEĞİN OLDUĞUNU SAHADA GÖRÜYORUZ'

Milli İstihbarat Akademisi Başkanı Prof. Dr. Talha Köse ise terörsüz Türkiye sürecini, ülke içi şartlar ile bölgesel ve küresel şartların dayattığını kaydetti. Köse, "Türkiye'de daha önce tecrübe edilen süreçler çoğunlukla siyasi konjonktürün kırılganlığına bağlı olarak yürütülmüş, toplumsal desteği geniş tabana yayılamamış, bölgesel istikrarsızlıklar örneğin Suriye'deki istikrarsızlıklar, örgütün şehir yapılanmalarının olumsuz etkileri burada bahsedilebilir. Bunlar süreci engellemiştir. Buna karşılık şu anda yaşadığımız süreç biraz daha farklı bir noktadadır. Özellikle devletin kurumsal bütünlüğüyle bu meseleyi sahiplenmesi, Meclis zemininde yürütülen yasal ve siyasi adımların desteklenmesi, toplumsal desteğin farklı kesimlere yayılması yani gerçekten ciddi bir toplumsal destek olduğunu biz de sahada görüyoruz. Yalnızca güvenlik boyutunun değil, demokratik uzlaşı ve yasal çerçevenin kalıcı olarak inşasına odaklanması sayesinde daha önce ulaşılamayan kritik bir eşiğe gelinmiştir" dedi.

'BARIŞIN KALICI HALE GETİRİLMESİ İÇİN MECLİS KOMİSYONUMUZA ÖNEMLİ ROLLER DÜŞMEKTEDİR'

Köse, terör örgütü PKK'nın silahları bırakmasıyla negatif barış şartları içerisinde olunduğunu vurgulayarak, "PKK'nın kendini feshetmesi ve silahları bırakma kararı alması negatif barışın gerçekleştiğini bu aşamada göstermektedir. Ancak pozitif barışın inşası için daha etkili adımların atılması ve barışın karıcı hale getirilmesi, hukuki olarak da bunun garanti altına alınması gerekmektedir. Bu bağlamda Meclis komisyonumuza da önemli roller düşmektedir. Türkiye'nin terörizmle mücadele geçmişi ve bugün yürüttüğü terörsüz Türkiye süreci kendi içinde özgün ve yerli bir barış modeli olarak değerlendirilebilir. Ben de şahsen 12 maddeyle farklı bir Türkiye modeli olarak ifade etmek, Türkiye modeli olarak kavramsallaştırmanın mümkün olduğunu düşünüyorum. Şu ana kadar basına, kamuoyuna yansıyan ve ilgili aktörlerin şu ana kadar gördükleri bir arada düşünüldüğünde bu modelin unsurlarını da ele almamız gerekir. Kendine has bir model oluşmuştur ve bundan sonraki dönemde ekleme çıkartmalarda bu model daha da net bir şekilde şekillenecektir" ifadelerini kullandı.

'TÜRKİYE BÖLGESEL BARIŞ MİMARİSİNE KATKI SUNMA NİYETİNİ DE GÖSTERMEKTEDİR'

Türkiye'nin bürokrasi ve siyasetiyle sorunlarını aşabilecek bir kapasiteye ulaştığını belirten Köse, sürecin ilerleyen aşamalarda kamuoyu desteğinin daha da artacağını belirtti.

'EN BÜYÜK GÜCÜMÜZ MİLLETİMİZİN GÜCÜDÜR'

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ise toplantı nedeniyle olumlu bakış açısının kuvvetlendiğini ve sürecin başarıya ulaşmasının zorunlu olduğunu belirtti. Kurtulmuş, "Tabii bu sürece ilişkin çok önemli tespitlerden birisi, kimse Türkiye'yi tek başına bırakmaz. Tarihsel olarak büyük bir jeopolitik kırılmanın, bölgenin ve dünyanın yeniden şekillendiği bir dönemden geçiyoruz. Bu durumun Türkiye'ye karşı nice düşmanca tavırları da içinde barındırdığından hepimiz gayet açık bir şekilde farkındayız. Ama akıl akıldan üstündür. Onlar ne yapmak istiyorsa biz onların yapmak istediğinden daha büyük bir iradeyle, bu topraklarda ve bu bölgede birliği, beraberliği, kardeşliği ve huzuru tahkim etmek için çalışıyoruz ve inşallah sonuç alacağız. En büyük gücümüz milletimizin gücüdür. Bu komisyon çalışmaları kendi başına ortaya çıkmış değildir. Örgütün silah bırakma çağrısı sonrasında bu bir devlet politikasına dönüşmüştür" diye konuştu.

'TÜRKİYE'NİN TECRÜBESİNİN YETERLİ OLDUĞU KANAATİNDEYİM'

Komisyonun güçlü olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, çalışmaların güncel siyasi çekişmelerden uzak bir şekilde devam etmesi nedeniyle milletvekillerine teşekkür etti. Terörsüz Türkiye sürecinde 3'üncü bir aktöre ihtiyaç olmadığını belirten Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:

"Bizim nihai amacımız bu ülkede ve bu bölgede tamamıyla pozitif barışın kurulması, artık bir daha insanların şiddet diliyle, silahlar aracılığıyla konuşmaktan ziyade, dostça, kardeşçe, kazan- kazan prensibi içerisinde elindeki imkanlarını çoğaltarak yeni bir Türkiye ve yeni bir bölge inşa edilmesidir. Bu çerçevede de Türkiye'nin tecrübesinin yeterli olduğu kanaatindeyim. Bu salonda da 2013'teki çözüm sürecine katılmış olan arkadaşlarımız var. Hem öğretim üyesi arkadaşlarımız da hem milletvekili arkadaşlarımız var. Çözüm sürecinden elde ettiğimiz birikim ve ondan önceki süreçlerde elde edilen birikimlerin hepsi, o zaman başarısız görünse bile onları bir kenara koymamak lazım. Oradaki her bir çabanın bugün bu sürecin olgunlaşmasına önemli katkılar sunduğunu görüyorum. Bunlardan iyi bir şekilde istifade etmek herhalde hepimizin vazifesidir. Son olarak şunu söyleyeceğim; pozitif barış aynı zamanda bir gelecek tasarımını da içermektedir. Biz bu topraklar için, vatanımız için gerçekten güçlü, büyük Türkiye hedefi doğrultusunda yeni bir gelecek tasarımını ortaya koymak durumundayız. Bu da hiç şüphesiz kardeşlikten geçiyor, milli dayanışmamızı artırmaktan geçiyor, demokratik standartlarımızı yükseltmemizden geçiyor. Komisyonumuzun adına koyduğumuz bu kelimeler de sadece tesadüfen seçilmiş bir kelimeler değildir. Her birisinin birbiriyle irtibatlı olduğuna inandığımız ve birisindeki yükselişi diğerlerini de yükselteceğini bildiğimiz konulardır."

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Politika
Haberler.com
500
Haberler.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve haberler.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.
title