"Terörist Faaliyetler Savunulamaz ve Haklı Görülmez"
Yargıtay Birinci Başkanı Ali Kalkan, "Terörist faaliyetler hiçbir hukuki gerekçeye dayandırılarak savunulamaz ve haklı görülmez" dedi.
Yargıtay Birinci Başkanı Ali Kalkan, terörist yöntemlerle ifade yöntemlerinin birbirinden ayrılması gerektiğini belirterek, "Terörist faaliyetler hiçbir hukuki gerekçeye dayandırılarak savunulamaz ve haklı görülmez" dedi.
2012-2013 Adli Yıl Açılış Töreni'nde konuşan Yargıtay Birinci Başkanı Ali Kalkan, Yargı düzenlinin eleştiriye açık olduğunu söyledi. Yargının, demokratik toplumun sorgulayıcı ve geliştirici araçlarından biri olarak eleştiriyi talep ettiğini ve yararlı bulduğunu belirten Kalkan, "Özelikle siyasi kimlik taşıyan kurum temsilcilerinin yargıya ve yargıçlara yönelik hakaret, aşağılamaya varan, kabul edilemez ifade ve açıklamaları karşısında yargı kurumlarının sessiz kalması, bu açıklamaların haklılığını kabullenmesinden değil ortaya çıkacak polemiklerin yargının saygınlığını ile bağdaşmayacağı düşüncesinden kaynaklanmaktadır" diye konuştu.
"ELEŞTİRİLER, YARGIYA VE DEVLETE OLAN GÜVENE BÜYÜK ZARAR VERİYOR"
Yargı üzerinden siyasi söylem geliştirilecek, popülizm yapılacak bir alan olmadığının altını çizen Kalkan, halkı meşru hak arama mercii olan yargıya karşı, en büyük özeni halkın temsilcileri göstermekte olduğunu kaydetti. Bazı davalarda eksik ve doğru olmayan bilgiye dayalı olarak kamuoyunun ısrarla yanlış yönlendirilmesine üzülerek şahit olduklarını belirten Kalkan, "Olayın oluşu, dosyadaki delil durumu, mahkemelerin gerekçeli kararlarının içeriği bilinmede, suç ve cezada kanunilik, şüphede sanığın yararlanacağı gibi evrensel gözetilmeden yapılan bu eleştiriler yargıya ve devlete olan güvene büyük zarar vermektedir" dedi.
"MEDYA, YARGILAMANIN SEYRİNİ ETKİLEME TEHLİKESİ OLUŞTURMAKTADIR"
Yargının bağımsızlığına tesir eden en önemli etkenlerden birisinin medya olduğunu ve sosyal bir güç haline gelen medyanın farkında olarak yada olmayarak yargılamanın seyrini etkileme tehlikesi oluşturduğunu ifade eden Kalkan, konuşması söyle devam etti:
"Bazen de kendilerini yargılama makamı yerine koyup masumiyet karinesinin aksine kişileri mahkum etmektedir. Bu nedenle yargıya intikal etmiş konularda medyanın objektif, gerçeğe uygun ve doğru haber vermesi gerekir. Soruşturması ve kovuşturması devam eden konularda kamuoyu oluşturup yönlendirecek şekilde yayın yapmaktan ve en önemlisi de yargısız infazdan alma hakkını yerine getiren medyaya ölçülü, yeterli ve sağlıklı bilgi akışını sağlamalıdır.
İfade özgürlüğü belli bir düşünceye sahip olabilme ve bunun paylaşıp yayabilme özgünlüğünü ifade eder. Bu yönüyle demokratik toplumunun en önemli temellerinden, toplumum ilerlemesini ve bireyin gelişiminin en önemli koşullarından birini, pek çok hak ve özgürlüğün kullanılabilmesinin ise ön koşulu oluşturur. Bir devletin demokratikleşmesinin gerçekçi işaretleri ifade özgürlüğü alanında izlenir ve otoriterleşme eğilimleri de ilk önce ifade özgürlüğünde kendini gösterir."
"TERÖRİST YÖNTEMLERLE İFADE YÖNTENLERİ BİRBİRİNDEN AYRILMIŞTIR"
Bireylerin sahip oldukları düşünce ve kanaatlerin anca ifade edildiğinde anlam kazana cağını kaydeden Kalkan, ifade araçlarının ve içeriğinin bu noktada sınırlandırma sorunu ile karşılaşacağını söyledi. İfade özgürlüğü sorunun açık olduğunu belirten Kalkan, "Bu itibariyle, diğer göstergeler bir yana, ulusal mahkemelerimize ve AİHM'e ifade özgürlüğü alanından giden dav dosyalarının sayısı dikkate alındığında, bir ifade özgünlüğünün sorunumuzun olduğu açıktır. Bu sorunu, bu özgürlüğü 'görev ve sorumluluk yüklendiği' gerçeğine aykırı hareket eden anlayışlar bir yandan kamu gücünün otoriter eğilimlerle kullanımı diğer yandan büyütmekte. Başka ifade özgürlüğü olmak üzere hak ve özgürlükleri istismar eden terörist yöntemler çözümü güçleştirmektedir" diye konuştu.
Terörist yöntemlerle ifade yöntemlerinin birbirinden ayrılması gerektiğine işaret eden Kalkan, şunları kaydetti:
"Şiddete teşvik, ırkçılığa çağrı ve nefret içeren ifadelere geçit vermemeli, ancak kamu gücünü temsil edenler de toleransı elden bırakmamalıdır.
Terör insan haklarını ciddi bir şekilde tehlikeye atan, demokrasiyi tehdit eden ve özellikle meşru hükümetleri istikrarsızlığa uğratmayı ve çoğulcu sivil toplumu yıkmayı amaçlayan cebir ve şiddete dayalı bir olgudur. Terörün doğrudan veya dolaylı biçimde cebir ve şiddete dayalı her türlü eylem, yöntem ve faaliyetlerine karşı kararlı bir mücadele ortaya konulmalıdır. Terörist faaliyetler hiçbir hukuki gerekçeye dayandırılarak savunulamaz ve haklı görülemez. Devletin, ülkesinde yaşanan herkesin yaşam hakkını terör eylemlerine karşı koruması pozitif yükümlülüğü, öncelikli ve asli görevidir. Terörün sınırı aşan özelliği de dikkate alındığında bu görev ulusal ve uluslararası işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Ancak, bu işbirliği zorunluluğu ülkelerce yerine getirilmediği gibi terörün politik bir araç olarak kullanılmadığına bile tanık olmaktayız. Terörist faaliyetler, özellikle din, demokrasi, milliyet, çoğulculuk ve insan hakları gibi toplumsal veya hukuksal değerleri, sadece istismar amacıyla kullanılır. Terörün bu değerlere yönelik istismar edici stratejisi, mücadelenin bu alanlarda da kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Ancak, yetkili makamlar eliyle yürütülecek terörle mücadele mutlaka 'hukuka uygunluk' alanı içinde kalmalıdır. Terörle mücadele hukukun üstünlüğüne bağlı kalma sadece mümkün olması gereken değil, aynı zamanda gerekli ve zorunlu olan koşuldur. Yargı, terörün hangi özgürlükleri istismar amacıyla kullandığının farkındadır. Biz devletimizin hukukun üstünlüğü ilkesi içinde kalarak terörü sona erdireceğine gönülden inanıyoruz." - ANKARA