TBMM Darbe Komisyonu, Avukat Şerafettin Yılmaz'ı Dinledi
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 12 Eylül darbesine ilişkin alt komisyon, Avukatı Şerefattin Yılmaz'ı dinledi.
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 12 Eylül darbesine ilişkin alt komisyon, 12 Eylül dönemindeki MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davası avukatı Şerefattin Yılmaz'ı dinledi.
Yılmaz, komisyona, 12 Eylül'den önce MHP ve ülkücüler davasının alt yapısının oluşturulduğunu ifade ederek, "Bu alt yapısının içinde Milliyet Gazetesi'nin, Hasan Fehmi Güneş'in, çeşitli illerdeki MİT elemanlarının gayretini görüyoruz" dedi.
Dava sanıklarının hemen hepsinin Mamak Cezaevi'nde tutuklu kaldığını belirterek, sorgularının da Mamak'taki C5 denilen illegal bir karakolda özel bir tim tarafından yapıldığını anlattı. Bu timin 12 Eylül'den önce Ecevit iktidarında kurulan ve doğrudan Hasan Fehmi Güneş'le çalışan bir tim olduğunu belirten Yılmaz, Ecevit hükümetinden sonra da bu timin dağılmayarak Güvercinlik'te Albay Naci Altunkaya'nın bulunduğu birlikte muhafaza edildiğini söyledi.
Yılmaz, timde bulunan Pol-Der üyesi Dürüst Oktay'ın dernek kongresinde 'Hükümet gider Pol-Der kalır' şeklinde bir konuşma yaptığını belirterek, "Bir nevi devleti hiçe sayan bir zihniyeti taşıyan insanlardan oluşan bir tim karşımızda" dedi.
"SANKİ SADECE DİYARBAKIR'DA İŞKENCE VARMIŞ GİBİ, MÜZE YAPILMAK İSTENİYOR"
MHP ve ülkücü davasının siyasi üst düzey görevlileri hariç tamamının işkence altında ifade verdiklerini söyleyen Yılmaz, bazı sanıkların onur meselesi yaparak ne tür işkenceler gördüğünü anlatmadığını kaydetti. Yılmaz,
"Muhsin Yazıcıoğlu sadece işkence gördüğünü söylemiş, kendisine yapılanları anlatmayı onuruna yakıştıramadığını ifade etmiştir" dedi.
O dönem yapıldığı söylenen işkence türlerine örnekler veren Yılmaz, "Sanki Türkiye'de sadece Diyarbakır'da sorgulamalarda eziyet edilmiş gibi, orası bir ziyaretgah, bir müze haline getirilmek isteniyor.
Burada 559 sanık sorgulandı ve belki çok daha şiddetli işkenceye maruz kaldı. Ama buradaki sanıkların bir farkı vardı. Bunlar bu meseleleri bayraklaştırarak, Türkiye'nin zedelenmesini istemiyorlardı, halen de istemiyorlar" diye konuştu.
Cezaevlerinin, toplumun kurallarını çiğnemiş insanların yeniden toplumun kurallarına göre yaşaması için bir ıslahhane olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, "Halbuki ihtilal dönemlerinde içeri düşen insanlar bu devlete düşman yapılmak için ne mümkünse ona başvurulmuş. Bu ister ülkücü, ister sol cenahtan olsun, bu insanlar adeta devlete düşman olsunlar diye ne yapılması gerekiyorsa o yapılmıştır" dedi.
12 Eylül harekatı başladığı zaman saat 03.00'te MHP'ye bir tank eşliğinde bir tim geldiğini ve elektrik direğini tankla devirerek elektriğin kesilidğini, bu timin MHP'de arama yaptığnı anlatan Yılmaz, hukuka aykırı bu aramada, MHP ve bitişiğindeki binanın arasındaki duvarda silahlar bulunduğunu söyledi. Yılmaz, aramayı yapan yüzbaşının, kimin emriyle bu aramayı yaptığını mahkeme boyunca öğrenemediklerini söyledi.
Yılmaz, belgelerin dışarıdan getirilmesinin büyük bir ihtimal olduğunu belirterek, "Siz gece partiye geliyorsunuz, komşu bina ile MHP binası duvarı arasında elinizle koymuş gibi silah buluyorsunuz" dedi.
"12 EYLÜL MHP'YE GÖRE PLANLANMIŞ BİR HAREKAT"
Dava soruşturmasının özel bir tim tarafından yapıldığını, MHP ve ülkücülerin birlikte yargılanmaları da özel bir kanun çıkartıldığını belirten Şerafettin Yılmaz, "Bunlara baktığınızda 12 Eylül harekatının MHP'ye göre planmış bir harekat olduğunu görüyoruz" dedi.
"TÜRKEŞ DE DARBE OLMASINI İSTEMİŞTİ"
Alt Komisyon Başkanı Naci Bostancı, 12 Eylül'den 10 gün önce MHP'nin önünden geçtiğini ve evrakların yakıldığını gördüğünü anlattı. Bostancı evrakları yakanların kendisine 'darbe olacak evrak yakıyoruz' dediklerini belirterek,
herkesin darbe olacağını önceden bildiğini söyledi. Bunun üzerine Yılmaz,
"Alparslan Türkeş de ihtilal olmasını istemişti" dedi.
Alparslan Türkeş'in dönemin cumhurbaşkanına ne zaman mektup yazıp darbe istediğine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Yılmaz, "12 Eylül'den 7-8 ay önce" karşılığını verdi.
Türkeş'in daha sonra bu mektuptan pişmanlık duyup duymadığına ilişkin bir soruya da cevap veren Yılmaz, "Hatırlamıyorum. Öyle bir dönem ki, genç kuşakta, sivil toplum kuruluşu olarak çalışan kurumlarda öyle bir bölünme var ki, birbirlerini düşman gören bir anlayış var. Bu 12 Eylül'ü davet etmiş bir anlayıştır. Siyasi partiler arasında da bu düşmanlık vardı" dedi.
"ŞİMDİ '12 EYLÜL'ÜN HAYIRLI OLDUĞUNU' SÖYLEMEKTEN İMTİNA EDEBİLİRİM"
O dönemde 12 Eylül'ün hayırlı olduğunu söylediğini de anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Öyle bir gidiş vardı ki, 'silahların neticeyi alması gerekir' gibi bir gidiş vardı. Silahların neticeyi alması demek, iç savaş demek. O korkuyu taşıdığım için ben 12 Eylül'ün terörü durduğunu söyledim. Ama bugün aynı şeyi söylemekten imtina edebilirim. Çünkü ihtilali yapanların bir açıklaması var; 'biz bir yıl önce ihtilalin yapılmasına karar verdik, ancak ortamın olgunlaşmasını bekledik'. Bunu bekledikleri zaman hele ki ihtilalden bir gün önce kıyamet kopuyordu. Burada öldürülen her insanın, sönen her ocağın sorumlusu o zatlardır. Bütün Türkiye'de sıkıyönetim olacak, asayişi siz üstlenmiş olacaksınız, 11 Eylül gece saat 12'ye kadar terör inanılmaz bir boyuta ulaşacak, 12'den sonra bıçak kesilmiş gibi terör bitecek
Meseleye böyle bakınca insan dehşete düşüyor."
"Geriye dönüp bakınca bunun tezgahlandığını mı söylüyorsunuz?' sorusuna da Yılmaz, "Bunun tezgah olduğunu düşünüyorum. Kendileri zaten böyle söylediler" cevabını verdi.
"EVREN VE ŞAHİNKAYA'NIN YARGILANMASI FANTAZİ"
Yılmaz, 12 Eylül darbesinin sorgulanmasına ilişkin dava başladığında, Alparslan Türkeş'in eşi Seval Türkeş'in kendisini arayarak 'müdahil olalım mı?' diye sorduğunu ancak kendisinin buna gerek olmadığını söylediğini aktardı. Yıllar sonra davaya Seval Türkeş'e 'müdahil olmayalım' dediği için de pişmanlık duyup duymayacağının sorulması üzerine Yılmaz, "Hayır olmam. Evren ve Şahinkaya'nın yargılanmasını fantazi görüyorum. 32 yıl sonra kanunları geriye işleterek yargılama yapma çalışıyorsunuz" dedi.
Bunun üzerine, AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, 'Fantazi bir yargılama olsa Evren ve Şahinkaya mahkemeye gelmez miydi?' sorusunu yöneltti. Yılmaz ise Özdağ'a, "Ben size sorayım; böylesine önemli bir davanın sanıkları mahkemeye gelmeden kendi köşelerinde yaşamaya devam ederken, bu nasıl yargılama?" karşılığını verdi.
Mehmet Ali Ağca'nın cezaevinden kaçması olayına da değinen Şerafettin Yılmaz, "Mehmet Ali Ağca'nın kaldığı yerden bir insanın kaçması mümkün
değildir. Ağca, 'yarın bana emri kim verdi açıklayacağım' dedi. Bu basına da yansıdı. Ertesi gün Ağca yurt dışındaydı, kaçmıştı" dedi. Yılmaz, Ağca'nın asker kıyafeti giydirilerek kaçırıldığını da söyledi.
"SIKIYÖNETİM MAHKEMELERİNDE MANEVİ TERÖR VARDI"
MHP davasının arka planının karanlık olduğunu ifade eden Yılmaz,
sıkıyönetim mahkemelerinin yapısı hakkında da görüşlerini açıkladı. Yılmaz, "Sıkıyönetim mahkemelerinde kendinizi hür hissetmiyordunuz. Salon asker dolu, manevi bir terör vardı" dedi.
Yılmaz, 559 sanıklı davada 232 idam talebi bulunduğunu anlatarak, "Sanıkların hiçbir şahidi dinlenmedi. Dünyanın hiçbir yerinde bunu göremezsiniz. Bizim davamız böyle bir davaydı. İddia makamının bin şahidi dinlenmiş, savunma makamının bir şahidi dinlenmemiştir. En son 'Hasan Aksoy'u dinleyin bari, MHP bekçisi' dedim. Onu da dinletemedim. Tutukluluk süreleri öylesine uzundu ki, zaten sanıklar içerde kalabilecekleri kadar kaldılar, cezalarını çektiler ve beraat ettiler" dedi.
"MUHSİN YAZICIOĞLU TAHLİYE İSTEMEDİ"
Büyük Birlik Partisi'nin merhum Genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun da o dönem tutuklu bulunduğunu ve tahliyesini talep etmek istediğini belirten Yılmaz, "Yazıcıoğlu'nun tahliyesini isteyecektim. 'Sakın' dedi. 'Ağabey, çocuklar bizler de burada olduğumuz takdirde cezaevinde olmanın sıkıntısını yaşamıyorlar. Ama eğer bizler buradan tahliye olursak o zaman cezaevine yeni düşmüş gibi kalacaklar. Ben tahliye istemeyeceğim, senin de istemeni istemiyorum. Ben dava bitene kadar yatacağım' dedi. Olağanüstü insani bir duyguydu. Ben de çok duygulanmıştım" şeklinde konuştu.
Yılmaz, Alparslan Türkeş'in tutuklanmasının bir nedeninin de masasında bulunduğu iddia edilen bir mektup olduğunu söyledi. Bu mektubun Emniyet Genel
Müdürü Refet Küçüktiryaki tarafından yazıldığının iddia edildiğini belirten Yılmaz, mektupta ' Türkiye'de ilk defa Alevi Kızılbaş soykırımını başlatan devlet adına benim. 1976 Beylerderesi olayından sonra 40 bin Alevi'ye kan kusturdum' şeklinde ifadeler yer aldığını, ancak bu mektubun gerçek olup olmadığını bilmediğini söyledi.
"DARBE ÖNCESİ PARTİLER ARASI DİYALOG OLSA, ÇATIŞMALAR ÖNLENİRDİ"
Yılmaz, eğer 12 Eylül öncesinde siyasi partiler arasında bir diyalog olsa, bu çatışmaların da önleneceğini
belirterek, "Bugün de siyasiler basın yoluyla birbirine cevap vermek yerine bir araya gelip ülkenin meselelerini müzakere etseler, hayırlı bir sonuç çıkar diye düşünüyorum" dedi.
Şerafettin yılmaz, TSK İç Hizmet kanunun 35. maddesinin kalması ile darbe gerekçesinin de ortadan kalkacağını belirterek, "Türkiye acı olaylar yaşadı, ihtilallerin ağır faturası oldu. İnşallah bu madde kaldırılarak Türkiye ihtilaller dönemini kapatır" dedi. - ANKARA