Mehmet Ali Şahin'den Muhalefete, 'Rahatsız mı Oldunuz?'
Mehmet Ali Şahin, Cumhurbaşkanı tarafından Çankaya köşkünde verilen resepsiyona katılmayan muhalefet parti liderlerine göndermede bulundu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin, Cumhurbaşkanı tarafından Çankaya köşkünde verilen resepsiyona katılmayan muhalefet parti liderlerine göndermede bulunarak, “Rahatsız mı oldunuz. Başkomutan sıfatıyla Cumhurbaşkanı’nın 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda kutlamaları kabul etmesi sizleri rahatsız mı etti” dedi.Partisinin Karabük İl Danışma Meclisi toplantısına katılan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, artık bu ülkede herkes, her kurum, her siyasi parti vesayet rejimi sevdası içlerinde hala yanıyorsa bu yangını söndürmeleri gerektiğini söyledi. "Türkiye’de demokrasi ve demokrasinin taşları yerine oturuyor" diyen Şahin, “30 Ağustos akşamı Cumhurbaşkanımız Çankaya köşkünde bir resepsiyon verdi. Daha önceki yıllarda da Zafer Bayramı ile ilgili resepsiyonlar verilirdi. Bu yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgi bir farklılığı yaşadık Çankaya köşkünde. Daha önceki yıllarda Zafer Bayramı ordu evlerinde kutlanılırdı. Kutlamaları Genelkurmay Başkanları kabul ederdi. Ama anayasanın 104. Maddesi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Başkomutanı Cumhurbaşkanıdır der. Cumhurbaşkanı bu görevi Türkiye Büyük Millet Meclis (TBMM) adına yerine getirir der. Başkomutan Cumhurbaşkanı, ancak Başbakanlığa bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı Zafer Bayramı dolayısıyla kutlamaları kabul ediyordu. Törenleri de Genelkurmay yapıyordu. Kendisine bağlı bir kurumun organize ettiği bu kutlamalara Başbakan da gidiyordu, ben de bakan olarak gitmiştim. Ne oldu da, bu yıl 30 Ağustos’ta Cumhurbaşkanımız Zafer Bayramı dolayısıyla tüm etkinliklerin sorumluluğunu Cumhurbaşkanı olarak üstlendi ve kutlamaları bundan sonra Başkomutan olarak ben yapacağım, ben kabul edeceğim dedi. Bu, Türkiye’de demokratik değişim ve dönüşümü belki bazıları farkında değil ama en çarpıcı örneklerinden biridir. Artık Türkiye’de sivil siyaset, Türkiye’nin her meselesine hakimdir. Artık Türkiye’de asker ve sivil bürokratlar değil, halkın seçtiği ve onların seçimi ile oluşan TBMM’nin seçtiği Cumhurbaşkanı, Başkomutan artık bundan sonra görevini TSK’nın başkomutanı olarak bugünlerde yerine getirmenin kararını vermiştir. Bu heyecanı biz Çankaya köşkünde resepsiyonda yaşadık. Bu farkı fark etmelidir. Bu önemli bir değişim ve dönüşümdür. Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından atmış olduğu önemli adımlarından bir tanesidir, basit bir şey değildir. Sivil siyasetin Türkiye’nin tek yönetim şekli olarak gören, herkesin, tüm siyasi partilerin bunu fark etmesi bu heyecanı duyması yaşaması ve 30 Ağustos akşamı Çankaya köşkünde resepsiyonda olması gerekiyordu. Ama maalesef ana muhalefet partisi ve MHP orada yoktu. Niye yoktu?, rahatsız mı oldunuz. Başkomutan sıfatıyla Cumhurbaşkanı'nın 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda kutlamaları kabul etmesi sizleri rahatsız mı etti. Bu değişim ve dönüşümde sizde heyecan duymalısınız. Çünkü sivil siyaset güçleniyor. TBMM adına Başkomutanlılık görevini yerine getirir diyor anayasa. TBMM kim, milletin vekillerinin görev yaptığı yasama organları. Yani Cumhurbaşkanı bu sorumluluğu, görevi sizin adına üstlenmiş millet adına yapıyor. Türkiye’de demokrasi ve demokrasinin taşları yerine oturuyor. Bu AK Parti iktidarının onlarcası gerçekleşmiş olan Türkiye’de demokraside daha da güçlendiren adımlardan bir tanesidir. Vesayet anlayışı ve vesayet sevdalıları bir darbe daha yemişlerdir. Türkiye’deki vesayet rejimi bir adım daha geri atmak durumunda kalmıştır. Kılıçdaroğlu, ana muhalefet partisi genel başkanı olarak ve Bahçeli bu resepsiyonda olmalıydı.
Kılıçdaroğlu'nun Silivri’ye gidip eski Genelkurmay Başkanı’nı ziyaretini değerlendiren Şahin, "Bu insani bir davranıştır, saygı duyuyorum. TSK’da önemli görevler ifa etmiş ve silahlı kuvvetlerimizin en başında görev üstlenmiş bir komutandır. Birlikte mesai yaptık. Bir davadan hüküm giymiş olmasından kişisel olarak üzüntü duyuyorum. Kendisini ziyaret ederek geçmiş olsun dileğinde bulunmayı insani bir tavır olarak değerlendiriyorum ama 30 Ağustos gününe rastlamış olmasını da manidar buluyorum. Sizin Türkiye’de bunca güzellikler yaşanırken demokrasi adına, millet iradesine sahip çıkma ve millet iradesinin tek belirleyici inancına sahip çıkma adına bu güzellikler yaşanırken, sivil siyasetin aktörlerinden biri olarak ana muhalefet partisi genel Başkanı olarak Çankaya köşkündeki resepsiyon da olmalıydınız. O ziyareti başka zamanda gerçekleştirebilirdiniz. Artık bu ülkede herkes, her kurum, her siyasi parti vesayet rejimi sevdası içlerinde hala yanıyorsa bu yangını söndürsünler. Artık Türkiye AK Parti iktidarı ile değişti. Türkiye artık millet iradesinin tek belirleyici olduğu bir yönetim haline geldi. Zafer bayramında bu güzellikler bu farkı bu değişim ve dönüşümü yaşamış. Bize bu güzellikleri yaşatan Cumhurbaşkanımıza şükranları, saygılarımızı ve sevgilerimizi sunuyorum. Ta Karabük’ten, bu tavrı sebebiyle, millet iradesi ve parlamentonun saygınlığına sahip çıktığından dolayı da kutluyorum” dedi.
MISIR VE SURİYE’DEKİ GELİŞMELER
Mısır ve Suriye'de yaşanan olaylara da değinen Şahin, "İslam coğrafyasında akan kanda ölen de öldüren de maalesef Müslüman" dedi. Şahin, “Biz ülkemizde millet iradesinin tek belirleyici olacağı ve olması gereken demokrasiye daha da güçlendirmeye çalışırken, 12 yıllık dönemizde gerekli adımlar atılırken, aynı güzelliklerin diğer ülkelerde de yaşanmasını istiyoruz. Özellikle halkı müslüman olan ülkelerinde bu demokrasinin nimetlerinde yararlanmasını istiyoruz. Mısır halkı bundan iki yıl önce bir değişim ve dönüşüme halk öncülük ederek serbest seçime gittiler. Mursi seçimlerde seçilerekCumnurbaşkanı seçildi. Bir yıllık görevi dolar dolmaz hemen bir darbe ile karşılaştı. Silahlı kuvvetler tarafından yönetime el koydu. Biz kendimiz için istediğimizi başka kardeşlerimiz içinde istiyoruz. Türkiye’de kendi halkımız için uygun gördüğümüz demokratik rejimi Mısır’da da görmek istiyoruz. Mısır halkının tercihine herkesin saygı göstermesini istiyoruz. Orada darbeye şiddetli karşı çıktık. Demokrasiye olan saygımız ve gereklilik nedeniyle karşı çıktık ve çıkmaya devam ediyoruz. Bizden başkada samimiyetler Mısır’da yaşayanları doğru okuyabilen, doğru tepki koyabilen ve duruş sergileyen bir ülke olmadı. Başka bir liderde olamadı Tayyip Erdoğan’dan başka. Bu duruşumuzu eleştirenler olabilir. Bu duruş doğru bir duruştur. Bu duruş dik bir duruş ve ne söylenirse o sözün arkasında duran bir duruştur. Bu duruşa sadece Türkiye’nin değil dünyanın ihtiyacı vardır” dedi.
Şahin, "Dün dündür, bugün bugündür. Dün başka ertesi gün başka konuşan yöneticiler yüzünde bölgemiz ve dünya sıkıntılar çekiyor" diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Allah muhafaza böyle devam ederse sıkıntılar çekmeye devam edecektir. Biz Suriye’de neyi destekledik, bizde var olan demokratik anlayışın veya demokratik ülkelerde olan anlayışın Suriye’de olmasını istedik. İlişkilerimizin iyi olduğunda Beşar Esed’e ve yönetime bunları önerdik, gelin şu anayasayı değiştirin dedik. Orada tek parti var, Baas partisi. Başka partinin yaşaması mümkün değil. Bir aile bir sülale orada iş başında. Esed sülalesi. Hafız Esed 30 yıldır iş başındaydı şimdi oğlu. Artık dünya farklı bir yöne doğru gidiyor. Kitle haberleşme araçları dünyanın başka ülkelerinde olanları diğer ülkelere aktarıyorlar. Suriye haklıda bunu görüyor. Onlarda bizde Suriye’de demokrasi istiyoruz, bizde de her görüşün temsilcisi olsun, siyaset serbest alanda yapılsın. Halk kimi istiyorsa onlar iş başında olsun diyor. Bunu sokağa çıkarak silahız olarak özellikle Cuma günleri dile getirdiler. 100 bine aşkın insan hayatını kaybetti ve halada devam ediyor. En son o görüntüleri gördüğünüzde içiniz sızlamıştır. Kimyasal silahla saldırıda o bebelerin, ebeveynlerin kucağında hayatını kaybetmesi yüreğinizi sızlatmadı mı. Hangi insan vicdanı buna dayanabilir. Hala ana muhalefet lideri size ne bundan diyor. Ne karışıyorsunuz diyor. Hatta bir ara demişti ki, biz iktidarda olsaydık, Suriye’den kaçıp gelenlerin hiçbirini almazdık dedi. Bunlar bizdeki vatandaşlarımızın akrabaları. Geçmişte de körfez şavasında peşmergelere sınırlarımızı açtık. Bu insani tavır. Suriye’den gelenler içinde aynı şeyi yaptık. O yıllarda başkaları hükümetteydi. Onlarda aynı insani duyguları gerçekleştirdi. Bizde aynı anlayışla Suriye’den bize kaçarak gelen çoluk çocuklara sahip çıktık. Genel Başkanımız ve Başkanımız açıkladı, Suriye’den ülkemize irtica edenler için harcadığımız para 2 Milyar TL’yi açmıştır. Başka bir halk böyle bir fedakarlığı göstermez bizim milletimizden başka. Müslüman Türk milletinden başka böyle bir anlayışı fedakarlığı başka bir ülke ortaya koyamaz. Orada akan kan dursun. Ey Esed, şu halkının feryadını taleplerini duy. Onlar ülkede bir an önce yeni bir anayasa yapın, serbest seçimleri yapın. Sandığı halkın önüne koyun kimi istiyorsa onu seçsin. Ama birkaç gün daha iktidarda kalabilmek için, elinde hangi tür silah varsa kendi halkının üzerine sıkmaktan çekinmiyor. Şimdi Batılı ülkelerle görüşüldüğünde efendim niye böyle seyirci kalıyoruz. Bu insanlık dramı karşısında ey Birleşmiş Milletler, ey Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi üyeleri niye bu kadar seyirci kalıyorsunuz diye denildiğinde söyledikleri ilk cümle şu ‘ Beşar Esed giderse yerine kim gelecek. Bunu söylüyorlar’ Beşer Esed gittiğinde yerine gelecek hiçbir zaman ondan daha kötü olmaz. Sanıyorum bu son kimyasal saldırıdan sonra dünyanın önemli bir bölümü bunu fark etmiş olmalı. O giderse onun yerine gelecek kesinlikle daha kötü olmaz. O bakımdan dünyanın başka ülkelerinde Kosava’da başka yerde bu tür insanlık dramı yaşanırken, BM veya diğer ülkeler nasıl bir tavır sergileyerek, bu dramların önlenmesi bakımından üzerine düşeni yapmışsa, Ortadoğu da Suriye’de bunu yerine getirmelidir. Ancak bunu yerine getirirken, yeni kan akmaması ve gözyaşı akmamasına dikkat ederek bunu yapmalı. İkra yoluyla sorunu çözmeyi de hiç bir zaman ihmal etmemeli. Çünkü her akan kan Müslüman kanıdır. Bu İslam coğrafyasında akan kan ölende öldüren de maalesef müslüman. Dileğimiz bütün bu kan ve gözyaşında halkı Müslüman olan ülkeler düşünsüler taşısınlar ya biz ne yapıyoruz desinler. Onlarda birlikte barış ve kardeşlik içersinde yaşamanın yolunu bulsun.”
YASİN ERDEM
KARABÜK