Meclisin Bütçe Maratonu Sona Eriyor
MHP Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, "Anayasamızın hiçbir yerinden 'Türk' ibaresinin çıkarılması önerilmemektedir, bu bir tartışma alanı değildir.
MHP Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, "Anayasamızın hiçbir yerinden 'Türk' ibaresinin çıkarılması önerilmemektedir, bu bir tartışma alanı değildir. Anayasamızın ilk 4 maddesi tartışma konusu değildir. İlgili metne bakınca, yürütmenin çift başlılıktan kurtarıldığı, güçlü bir Parlamento oluşturulduğu, Cumhurbaşkanı'nın yetki ve sorumluluklarında bir denge kurulduğu anlaşılacaktır." dedi.
TBMM Genel Kurulunda 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın tümü üzerindeki son konuşmalarda, MHP Grubu adına Büyükataman ve MHP Antalya Milletvekili Mehmet Günal söz aldı.
Büyükataman, Türkiye'nin kritik bir dönemden geçtiğine işaret ederek, "MHP Türkiye'nin ayağına pranga vurmak isteyen, her zaman tetikte, her zaman teyakkuzda bekleyen çevrelerle amansız ve tavizsiz mücadelede devletini asla yalnız bırakmayacaktır." ifadelerini kullandı.
Terörle mücadelede neticeye ulaşmak için Türkiye'nin, her şeyden çok birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğuna dikkati çeken Büyükataman, sadece güvenlik güçleriyle yapılan mücadeleyle sonuç almanın mümkün olmadığını, kaynağın kurutulması, istismar alanlarının yok edilmesi, siyasi, ekonomik, dış politik desteklerin kesilmesi gibi ivedilikle yapılması gerekenler olduğunu aktardı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak ve Suriye'de yaptığı operasyonları hatırlatan Büyükataman, MHP'nin, hükümetin Türkiye'nin milli güvenliği için alacağı etkili tedbirleri bugüne kadar bütünüyle desteklediğini bundan sonra da desteklemeye devam edeceğini vurguladı.
Halep'te yaşananlara da değinen Büyükataman, "Bize Halep'te yeni bir Kerbelayı yaşatmayı istiyorlar. Rusya ve İran destekli Esad rejimi dünyanın gözleri önünde Halep'i yok etmektedir. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar göz göre göre önce açlığa sonra ölüme terk edilmektedir." şeklinde konuştu.
Halep'te yapılan zulme dünyanın sessiz kaldığını ifade eden Büyükataman, "Halep'in yerle bir oluşu, yok oluşu ne yazık ki sadece seyredildi. Bu vahşete gözlerini kapayan dünyayı esefle kınıyoruz. Her fırsatta insan haklarından bahsedenler nerededir? Yaşanmamış olayları soykırım diye nitelendiren dünya nerededir? Günümüzde Halep'te bir soykırım yaşanmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Büyükataman, Irak'ta yaşanan gelişmeler ve ABD'nin izlediği politikalara ilişkin de görüşlerini aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Demokrasi ve özgürlük kavramlarını ağızlarından düşürmeyen sözde gelişmiş ülkeler ne yazık ki terör örgütleriyle kapalı devre ilişki içindedir. Mesela Diyarbakır, Şırnak veya Hakkari'de bombalı araçla gezen, pusu kuran, mayın döşeyen, askerimize, polisimize, korucumuza ve sivillere kurşun sıkan caniler Avrupa'da baştacı edilmektedir. Mardin'de tetik çeken kirli eller Paris'te okşanmaktadır."
"Biz bize yeteriz"
Avrupa Birliği'nin de hendeklerden öz yönetim ve özerklik çıkarmaya çalışanların, polise taş ve tokat atanların safında olduğunu dile getiren Büyükataman, "Avrupalı olmanın yolu Kandil'e çıkıyor, canilerle kesişiyor, Türk düşmanlığında sabitleniyorsa, kimseye ihtiyacımız olmayacağından biz bize yeteriz. AB seçeneksiz ve mecbur olduğumuz bir oluşum değildir. Türkiye, başkent Ankara merkezli bölge ve dünya perspektifiyle gerekirse kendi yağıyla kavrulacak gerekirse kendi ayakları üzerinde duracak sonuç itibarıyla kimseye el avuç açmayacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Yeni Anayasa
Büyükataman, Türkiye'nin yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyacı bulunduğuna ve sorumluluğun herkesin sırtında olduğuna dikkati çekti. Yeni anayasa ihtiyacının 15 Temmuz'dan sonra acil bir ihtiyaç haline geldiğini vurgulayan Büyükataman, parti olarak anayasanın tadilatına ya da yeniden yazımına dair toplumda oluşan beklentiye, başından beri sıcak ve olumlu baktıklarını bildirdi.
Anayasa çalışmalarına bakışlarında herhangi bir değişiklik, bir sapma veya farklı bir anlayışa savrulma olmadığına işaret eden Büyükataman, "Dün ne söylemişsek bugün de aynı çizgideyiz, dün nerede duruyorsak bugün de aynı noktadayız. Anayasa değişikliği konusunda inisiyatif almamız, fiili dağınıklık ve çarpıklığı çözme irademiz, yalnızca Türkiye ve Türk milletinin geleceğine dair duyduğumuz sorumluluk anlayışımızdan kaynaklanmaktadır. Hukuksuz bir devlet olmaz, hukuk yoksa demokrasi ve devlet askıdadır. Türkiye'nin adım adım bir felakete doğru ilerlemesini istemiyorsak siyaset kurumu olarak devreye girmeli ve mutlaka tedbir almalıyız, konuşarak, uzlaşarak ülke ve millet için çıkar bir yol bulmalıyız." şeklinde konuştu.
Büyükataman, AK Parti ile mutabakata varılan anayasa değişiklik metninin hassasiyet içerisinde ele alındığını belirterek, şunları kaydetti:
"Anayasamızın hiçbir yerinden 'Türk' ibaresinin çıkarılması önerilmemektedir, bu bir tartışma alanı değildir. Anayasamızın ilk 4 maddesi tartışma konusu değildir. İlgili metne bakınca, yürütmenin çift başlılıktan kurtarıldığı, güçlü bir Parlamento oluşturulduğu, Cumhurbaşkanı'nın yetki ve sorumluluklarında bir denge kurulduğu anlaşılacaktır.
Yapılan çalışma, başkanlık sistemine geçiş değil, Cumhurbaşkanlığının sınırsız şekilde kullandığı yetkileri sınırlandırmak ve Cumhurbaşkanı'na sorumluluk yüklemektir. Parlamento, yasama ve denetleme faaliyetlerinde daha güçlü hale getirilmiş, buna paralel olarak yargı denetimine de imkan sağlanmıştır. Sistem ve rejim tartışmalarını gerektiren bir durum söz konusu değildir. Sadece fiili durumun ortadan kaldırılması ve Cumhurbaşkanı'nın yürütmenin başı olması durumu söz konusudur. Milliyetçi Hareket Partisinin bütün maksadı, bu sıkıntılı ve zor süreçte hukuku işletmek, Meclisi etkin, saygın ve güçlü bir hale getirmek, çözüm üretmek ve neticede ülkeyi rahatlatmaktır."
"Demokratik olgunluk ve uzlaşı kültürü..."
MHP Antalya Milletvekili Mehmet Günal da yaptığı konuşmada, MHP'nin geçmişte olduğu gibi bugün de küresel tehdidin Türkiye'yi, bölgeyi ve insanlığı sürüklediği akıbeti gördüğünü ve buna karşı milli politikalar geliştirdiğini belirtti.
Demokratik olgunluk ve uzlaşı kültürünün egemen olduğu, dışlayıcı ve ötekileştirici söylem ve üslubun törpülendiği, Türkiye'nin milli ve manevi değerlerinin ortak payda olarak kabul edildiği bir siyaset anlayışının hakim kılınmasının, içinde bulunulan süreçte daha önemli hale geldiğini vurgulayan Günal, "Gelinen noktada meselelere salt siyasi parti çerçevesinden değil, siyasi duruş, ilke, amaç ve hedefte uzlaşma çerçevesinden bakılması mecburiyet haline gelmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Günal, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin ve Türk milletinin geleceğe taşınması için benzer hassasiyetleri paylaşan tüm kesimlerin böyle bir bütünleşme ideali etrafında toplanması ise içinden geçilen bunalımlı dönemden çıkmanın ilk şartıdır.
Gücünü mukaddesattan, inançlarından, ilkelerinden ve Türk milletinden alan MHP, siyasette toplumsal merkezi hem inşa hem de temsil iddiasını taşımaktadır.
MHP, çatışmacı değil uzlaşmacı, ayrıştırıcı değil bütünleştirici, kavgacı değil barışçı, ötekileştirici değil kucaklayıcı, bölen değil birleştiren, kaostan değil huzurdan beslenen, sorumluluk için gayret gösteren, Türkiye'yi ve Türk milletini birlikte geleceğe taşıma iradesini ortaya koyan bir siyaset diliyle bu iddiasını pekiştirmektedir.
Başta terör olmak üzere işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim sistemindeki çarpıklıklar, sosyal güvenlik sistemindeki yetersizlikler ile her alanda yaşanan yozlaşma ve yolsuzluk Türkiye'nin önünde duran, köklü temelleri bulunan başlıca sosyoekonomik sorunlardır. Bu nedenle, 2023'e kadar olan dönemde ülkemizin kaybettiği zamanın, her alanda oluşan tahribatın ve verilen bu açıkların telafi edilmesi gerekmektedir. Bu açıkların kapatılması ve bu amaca ulaşmak için gerekli yapısal reformların hızla hayata geçirilmesi halinde, Türkiye 2023 yılında bölgesel güç ve küresel bir aktör olabilecek, 2053 yılında ise ekonomik, sosyal, siyasi, teknolojik ve stratejik alanlarda küresel ölçekte etkili bir güç ve lider ülke haline gelecek ve bunu sürdürülebilir hale getirebilecektir."