"Kürtlerin Ne Hakkı Varsa Vereceğiz"
Bülent Arınç, Meclis'te yaptığı teşekkür konuşmasında 'Kürt kimliği'yle ilgili açıklamalarda bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddedilmesini suç sayan yasa teklifine ilişkin,
"Akla, rasyonaliteye, bilimselliğe, evrensel hukuk mantığına sırt çeviren bu anlayış, aydınlanma çağını açan Fransa'ya engizisyonun geri dönüşüdür" dedi.
TBMM Genel Kurulunda, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde son konuşmalarda Hükümet adına söz alan Arınç, Türkiye'nin geçmişinde her insanın yüreğinde derin izler bırakan, vicdanını rahatsız eden, karanlık olayların yaşandığına dikkati çekti.
Bugün hala o karanlık dönemlerin acılarının yaşandığını belirten Arınç,
"Neredeyse her gün kabuk bağlamış yaralarımızdan biri ortaya çıkıyor. Okuyor, hatırlıyor, üzülüyor ve 'evet bunlar oldu, bunlar yaşandı' diyoruz. Nice gençlerimizi, bu ülkenin umudu olan nice nesillerimizi biz bu kirli oyunlara kurban verdik" dedi.
Türkiye'de demokrasi ve ekonominin çıtası yükseldikçe, bu yükselişi durdurmak isteyenlerin devreye girdiğine işaret eden Arınç, şimdi de Fransa'nın, tarihi yargılamak istediğini söyledi.
Fransa'nın Cezayir'de, Afrika'da, Ruanda'da yaptıklarından bahsedildiğini, kendisinin bunlara Vietnamı'da ilave edebileceğini belirten Arınç, Hoşimi'nin Fransız işgalcilerine karşı mücadelesinin de yakından bilindiğini ifade etti.
Arınç, şöyle devam etti:
"Şunu düşünün: Neden bugün Maraş'ın adı Kahramanmaraş- Niye Urfa'ya
'Şanlıurfa' dedik. Neden Antep Gazi'dir. Bağımsızlık mücadelemizi kime karşı verdik biz- Salim Bey'ler, Sütçü İmam'lar kadın, erkek şehitlerimiz genç delikanlılarımız, Fransız işgaline karşı ülkenin bağımsızlık mücadelesini verirken, karşısında silahıyla süngüsüyle Fransa işgalci olarak durmuyor muydu- Bütün bunları hatırlatmam şunun içindir: Şimdi Fransa 'soykırım yoktur' diyene hapis cezası, 45 bin avro para cezası öngören bir yasa teklifini yarın oylayacak.
Meclisimiz mücadele ediyor, milletvekillerimiz orada. Sayın Başbakanımız Sarkozy'ye ayrıca mektup gönderdi. Sayın Cumhurbaşkanımızın beyanları da oldu ve Türk milleti büyük bir infial içinde. Hrant Dink'in kardeşi Orhan Dink'in sözlerine, Ermeni Patriği'nin hepimize memnuniyet veren, diasporaya karşı meydan okuyuşuna bugün hepimiz tanık olduk.
Neymiş, 'soykırım yoktur' diyene hapis, 45 bin avro para cezası vereceklermiş. Akla, rasyonaliteye, bilimselliğe, evrensel hukuk mantığına sırt çeviren bu anlayış, aydınlanma çağını açan Fransa'ya engizisyonun geri dönüşüdür. Bu olay, Fransa Parlamentosunun Avrupa'nın temel değerlerine bayrak açmasıdır. İstiklal Mücadelesi'ni yönetmiş Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir süre başkanlık yapmış bir hukukçu arkadaşınız olarak söylüyorum, hiçbir parlamento kararıyla ve hiçbir kanun ile tarih yeniden yazılamaz ve inşa edilemez. Bu, eşyanın tabiatına da akla da mantığa da aykırıdır. Bir tezin konuşulamaz olması, bir tezin, bir fikrin, bir düşüncenin konuşulmasının bile peşinen cezalandırılması, 'dünya hareket ediyor, dönüyor' dediği için dünyanın en ünlü bilim adamını, Galile'yi hapse atmak kadar akıl dışıdır. Tarihin, tarihçilerin elinden alınarak saçma sapan bir kanunla karartılması akla zarar bir hezeyandır. Bir hezeyanın Fransa Parlamentosunda oylanması ise tarihe geçecek bir paradokstur. Fransız Parlamentosu hangi kararı verirse versin, bizim yeni engizisyonculara cevabımız 'dünya dönüyor' dediği için türlü işkencelere maruz kalan ünlü bilim adamı Galile'nin cevabıyla aynıdır. Fransız parlamenterlerine,
'Bayanlar baylar, dünya dönüyor' diyoruz."
-"Kürtlerin varlığı en az bin seneden beri gerçektir"-
Milletvekillerinin Hükümete yönelik eleştirilerini de yanıtlayan Arınç, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır'ın, "Kürt kimliğini tanımak, bu gaflet ötesi bir davranıştır" ifadesini anımsattı. "Yani gafletten öte davranışın herhalde
'dalalet' olduğunu söylemek istiyor" diyen Arınç, şunları söyledi:
"Kürt kimliğinin tanınması çok önemli bir konudur. Bu bir insan hakları konusudur. Sanıyorum ki Sayın Genel Başkanınız da CHP'nin Sayın Genel Başkanı da bu konuda farklı düşünmüyorlar. Yani Türkiye'de yaşayan bir insan, 'Ben Kürdüm ve bu kimliğimle iftihar ediyorum. Ben bu gerçeğimle tanınmamı istiyorum' dediği zaman, bizim buna saygı göstermemiz, bunu kabul etmemiz gerekir.
Geçmiş dönemlerde inkarcı ve asimilasyoncu bir inanç böyle yapmamış olabilir. Onların da Türkiye'nin bugün başına neler açtığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bir insan kendi kimliğinden şeref duyar. Sayın Baykal da Sayın Kılıçdaroğlu da 'etnik kimlik o insanın şerefidir' diyor. Yani bu sözü söylerken şüphesiz sadece 'Ben kürdüm, ben Arabım' demesi, 'ben filanca etnik gruba mensubum' demesini birbirinden ayırmayacağız. Hepsine saygı duymak, hepsinin doğuştan gelen insan haklarına sahip olduğunu bilmek zorundayız. Kürt meselesi veya Kürt kimliği, 3 sene önce, 30 sene önce, 20 sene önce ortaya çıkmış bir kimlik değildir. Kürtlerin varlığı en az bin seneden beri bir gerçektir. Bunu inkar edemezsiniz. Bunu inkar ederseniz 80 öncesine döneriz, 80 sonrasına döneriz.
Sayın Elçi, Bakanlık yaptığı dönemde 'Ben Kürdüm ve Türkiye'de yaşayan şu kadar Kürt var' dediği için 2,5 yıl cezaevinde kalmıştır. O günlere dönmemizi mi istiyorsunuz- Bir insanın kimliğini inkar etmek o insanı inkar etmek demektir. Kendisini Kürt kimliği ile Arap kimliği ile Boşnak kimliği ile artık ne gelirse aklınıza... Hepsi, kim, ne varsa bu topraklar üzerinde kendi kimliğini rahatlıkla söyleyecektir. O kimliğe saygı duyacağız. O kimliğin bütün kültürel haklarını, Anayasal haklarını vereceğiz, tanıyacağız."
-"Bugünkü terörle mücadele konsepti ve anlayışında başarılıyız"-
Bülent Arınç, bugünkü terörle mücadele konsepti ve anlayışında başarılı olduklarını belirterek, "Türkiye, şu kadar yıl içinde bu mücadeleyi yapmıştır ama son 4 aylık mücadele netice vermeye başlamıştır" dedi.
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır'ın Suriye ile ilgili konuşmasına işaret eden Arınç, amaçlarının çok açık ve belli olduğunu belirterek, "bütün endişelere ve sorularına katıldığını" söyledi. Arınç, "Biz her sabah kalktığımızda tek bir endişemiz var; bugün kaç Suriye vatandaşı, bizim dostumuz, akrabamız, kardeşimiz öldü, kaçı tutuklandı, kaçı kayboldu. Sayıları 4-5 binleri geçti" diye konuştu.
Rejimlerle yakınlıklarının hükümetlerarası ilişkiler olduğunu, esas dostlukları ve sadakatlerinin halka olduğunu anlatan Arınç, şöyle konuştu:
"Bir rejim halkına ihanet ederse, halkına silah doğrultursa, halkına engizisyon uygulamaya kalkarsa bizim dostluğumuzdan bahsedemezsiniz. İkaz görevimizi yaparız, tedbirimizi alırız, o halkla asırlardır aynı coğrafyada kardeşçe yaşamış Türk milletine de bu yakışır. Dolayısıyla yaptığımız siyaset değil. Bakınız hiçbir ülkenin içişlerine karışmak işimiz değil, müdahale de düşünmeyiz. Siz bunu 1 Mart 2003'te çok iyi bilirsiniz. Bir dış müdahaleyi Türkiye'nin dış politikasında öncelikle hedef olarak görmezsiniz. Ama dış politikayı her sabah 24 saat olmak üzere ertesi güne kadar takip etmeli, ulusal çıkarlarımızı düşünmeliyiz, insan haklarını düşünmeliyiz ve bunun tedbirini almalıyız. Soru, Türkiye müdahaleyi düşünüyor muydu- Bizim dış politikamızda böyle bir önceliğimiz yok. Şartlar umarız ki ne Türkiye'yi ne dış ülkeleri getirsin. BM'yi unutmayın, Arap Birliği kararlarını unutmayın. 700 kilometreden fazla uzunluğu olan bir sınırda birbirine geçmiş iki halkın sıkıntılarını, eziyetlerini unutmayın. Bizim Suriye'ye yönelik politikamız; Suriye halkının bu baskıcı rejimden bir an önce kurtulması, reformların bir an önce yapılması ve demokrasiye dönüşün sağlıklı şartlarda meydana gelmesidir. Bu politikamızın başarılı olduğunu düşünüyor ve buna devam edeceğimizi ifade etmek istiyorum."
-"Acınızı paylaşıyorum"-
Arınç, BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan'ın konuşmasına işaret ederek,
"Sayın Buldan, konuşmanızın içinde çok gerçekler var ama acımasızca tespitler de var. 80 yıllık Cumhuriyet döneminin bütünüyle reddetmek, suçlu ilan etmek herhalde çok doğru değil. Ben sizin acınızı anlıyorum, bu acınıza saygı duyuyorum, acınızı da paylaşıyorum. Buna emin olun. Ama bu acıyı yaşayan sadece siz değilsiniz. Oya Eronat'a gösterilen tepkiyi de anlamakta zorlanıyorum. O da bu acıyı, 18 yaşındaki çocuğu gözleri önünde öldürüldüğünde yaşamış bir insan. En yakınınızı eşinizi kaybettiniz, hunharca... İnşallah bu olayın gerçek failleri ortaya çıkacak ve bunun hesap sorulacak. Bu hepimizin görevi" diye konuştu.
CHP'li milletvekillerinin kendisine laf atması üzerine Arınç, Sivas olayları olduğunda SHP-DYP ortaklığının olduğunu, rahmetli Erdal İnönü'nün de Başbakan Yardımcısı olduğunu ifade etti. Arınç, "İsim olarak hepsini biliriz, Maraş olaylarında hangi parti iktidardaydı çok iyi biliriz. Benim AK Parti olarak 2002'den beri bu işlerin sorumluluğu üstümdedir. Bundan önceki olayların aydınlatılması, faillerinin bulunmasında da ben görevimi hatırlatıyorum. Biz bunu yapacağız" açıklamasında bulundu.
-Genç'e, "Sen o kirli fenerinle git sokakları dolaş"-
Arınç, kendisine laf atan CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç'e, "Sen o kirli fenerinle git sokakları dolaş. Burada Genel Başkanın var, ben ona, Genel Kurula hitap ediyorum. Sen onu boşa taşıyorsun. Kamer Genç ile geçirilecek bir dakika bile ziyandır" karşılığını verdi.
Arınç, "Dersim olayı bir faciadır. Ellerinde kesik başla poz veren askerler... NTV Tarih Dergisi'nin son sayısında çok acı fotoğraflar var. Benim çantamda var. Ama çok komplike bir olay bu. Yani sadece askerin elinde o baş gösteriliyor diye o iğrenç fotoğrafı hatırlamayalım" dedi.
Başı kesilen kişinin Hozatlı Bahtiyan aşiretinin önde gelenlerinden Sahan'a ait olduğunu belirten Arınç, kendisine laf atan CHP'li Genç'e, "Seni hiç ilgilendirmiyor. Sen bir Dersimli olarak yıllarca ağızına almadın, konuşmadın bile. Sen bunlardan hiç bahsetmedin. Ne tarihle ne bugünle bağlısın sen. İçi yanan bu arkadaşlar, olayları konuşanlar bunlar. Sen otur yerine. Evet başı kesilmiş ama başını kesen üvey kardeşi. Sonra parayı almış askerden, başı eline vermiş. Askerin elinde baş tutmasıyla ne kadar iğrenç bir cinayet varsa, para karşılığı başını kesen üvey kardeşin ne kadar alçaklığı, ihaneti var" diye konuştu.
Arınç, Dersimle ilgili konuşulanların tarihin gerçekleri olduğunu belirterek, "Bu tarihin üzerinde durmalıyız. Yakın tarihimizdeki karanlık sayfaları aydınlatmalıyız. Ama 80 yıllık Cumhuriyet tarihini, birikimlerini, bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarları suçlayarak üzerine kapkara bir örtü örtmeye kalkarsanız çok yanlış olur. Bütün gerçekler tek tek ortaya çıkıyor" dedi.
-Buldan'a "Sizin literatürünüz farklı..."
Buldan'a, "bir hatanız daha var' diye seslenen Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Öldürülenlerden bahsettiniz; sizin tabirinizle bunlar 'gerilla.' Hiç terör, terörist demediniz. Demek ki literatürünüz farklı sizin. Siz terörün olmadığına inanıyorsunuz, gerilla olarak öldürülenler var onların ağıdını yakıyorsunuz. Bu yanlış. Türkiye'de terör var, terörist var. Terörle mücadele var. Siz bu olmasın mı diyorsunuz- Yani kundaktaki bebek ölüyorsa, 4 kızımız araba içinde öldürülüyorsa, Batmanlı annenin karnındaki 8 aylık çocuk gün görmeden hayata veda ediyorsa, şu konuşmanızın içinde niye buna yer ayırmadınız- Polislerimiz ölüyor, askerlerimiz şehit oluyor, hakimlerimiz, memurlarımız, amirlerimiz kahpece öldürülüyor, Kumrular Sokakta masum ayakkabı boyacısının hayatına kastediyorlar. "
Arınç, sözlerini bitirirken, Parlamentodaki üsluba işaret ederek, "Buradaki müzakereler umarım bundan sonra devam etmez. Güzel bir söz diyor ki 'sesini yükseltme, sözünü yükselt. Ses ile söz birbirinden farklı. Dikkat et, gök gürültüsünden fayda yoktur, ince ince yağan yağmur toprağa berekettir.' Yüksek seslerle yüksek sözleri birbirine karıştırmayalım. Yüksek söze ihtiyacımız var. Emin olun, buradan ağzımızdan çıkan yüksek oktavlı seslerin ne konuşana ne Parlamentoya ne de millete faydası var. ince ince yağan yağmurla gibi olmalıyız" dedi. - TBMM