Kılıçdaroğlu, Canlı Yayında
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Onlar tutturmuşlar, anayasa değişikliğini bir tarafa bırakıyorlar, referandumu bir tarafa bakıyorlar.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Onlar tutturmuşlar, anayasa değişikliğini bir tarafa bırakıyorlar, referandumu bir tarafa bakıyorlar. Sanki Kemal Kılıçdaroğlu bir yere seçilecek. Karşı rakipler de ben buraya seçilmeyeyim diye oturuyorlar, tartışıyorlar. Miting meydanlarında sabah, öğle, akşam, ikindi. O kadar ki rahmetli Savaş Ay'ın yıllar önce çektiği bir programdaki görüntüler alınıyor, miting meydanlarında gösteriliyor. İyi de bunların referandumla ne ilgili var? Anayasa ile ne ilgisi var bunların? Çünkü 'evet'i anlatamıyorlar, bir düşman yaratmak istiyorlar." dedi.
Kılıçdaroğlu, TRT Haber, TRT Türk, TRT Radyo ortak canlı yayınında TRT Haber ve Spor Dairesi Başkanı Yaşar Taşkın Koç'un sorularını yanıtladı.
CHP Konya Milletvekili Hüseyin Bozkurt'un sözlerinin hatırlatılması üzerine, Kılıçdaroğlu, konunun incelendiğini ancak bu yoğunluk içinde özel bir şeye odaklanmalarının çok zor olduğunu söyledi.
Anayasaya odaklandıklarını belirten Kılıçdaroğlu, "O bana intikal ettirildiğinde, ben zaten televizyon kanallarında, normal gazeteci arkadaşlarla sohbet ederken de 'Böyle denize dökeriz.' Kim kimi denize döküyor? Bunlar doğru değil. Zaten bu tür ifadelerin doğru olmadığını, daha kucaklayıcı, daha kapsayıcı bir dil kullanmamız gerektiğini ifade ettim. Çünkü bu bir anayasa değişikliği, dolayısıyla hepimizi ilgilendiren değişiklik. Hangi gerekçelerle katılıyoruz, hangi gerekçelerle katılmıyoruz. Siyaset kurumunun değişik kanallarının bunu topluma sakin bir dille anlatması lazım." diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliğinin doğru olmadığını gerekçeleriyle anlattıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Özellikle iktidar kanadı, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın Devlet Bahçeli de 'evet' oyu kullanılması gerektiğini söylüyorlar ama neden evet oyu kullanılması gerektiğini ben şu ana kadar öğrenmiş değilim. Çünkü onların 'evet' oy kullanmakla ilgili dayandıkları tek gerekçe Kemal Kılıçdaroğlu, Kemal Kılıçdaroğlu'nun SSK genel müdürlüğü. İyi de bunun anayasa ile ne ilgisi var? 18 maddeye baktım, acaba benim bilmediğim, benim ismimin geçtiği, benim görev alanımla ilgili bir düzenleme var da onu mu tartışılıyor diye. Yok öyle bir şey. O zaman miting meydanlarında neden 'evet' verilmesi gerektiğini anlatmaları gerekirken neden Kemal Kılıçdaroğlu? Anlayamıyorum ben bunu. Emin olun bunu şu ana kadar çözmüş de değilim. Anayasa ile bir ilgisi yok. Benim şahsımın bir anayasa ile ilgili yok. Benim geçmişte, kamuda görev yaptığım süreçle de bu anayasa değişikliğinin bir ilgisi yok. O zaman ben meydanlarda niye tartışma konusu oluyorum? Ayrıca şu kanaate vardım. Eğer ben olmasam bunlar kesinlikle miting yapamayacak. Benim varlık nedenim, onların miting yapmalarına yol açıyor. Bana hak etmediğim en ağır ifadelerle saldırılıyor. Ben bunu bu milletin vicdanına teslim ediyorum. Bir defa söylüyorum. Bana yapılan tüm bu saldırıları, bu milletin vicdanına, ahlakına, erdemine teslim ediyorum. Ne yaptım ben? Ne yaptım?"
Milletvekili olduğu gün bütün mal varlığını internet sitesine koyduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, "Gizlenecek bir şey yok ki. Çalmadık, çırpmadık, kul hakkı yemedik. Haram lokma yemedik." dedi.
"Benimle tartışmaktan korkuyorlar"
Türkiye'nin geleceğinin tehlikeye atılmaması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Onlar tutturmuşlar, anayasa değişikliğini bir tarafa bırakıyorlar, referandumu bir tarafa bakıyorlar. Sanki Kemal Kılıçdaroğlu bir yere seçilecek. Karşı rakipler de ben buraya seçilmeyeyim diye oturuyorlar, tartışıyorlar. Miting meydanlarında sabah, öğle, akşam, ikindi. O kadar ki rahmetli Savaş Ay'ın yıllar önce çektiği bir programdaki görüntüler alınıyor, miting meydanlarında gösteriliyor. İyi de bunların referandumla ne ilgili var? Anayasa ile ne ilgisi var bunların? Çünkü 'evet'i anlatamıyorlar, bir düşman yaratmak istiyorlar. Ben de onlarla tartışmıyorum. Ama tartışmıyorum derken benimle görüşmek, tartışmak istiyorlarsa onların arzu ettiği bir televizyon kanalında oturur, medeni insanlar gibi 18 maddeyi ben de elime alırım, 18 maddeyi onlar da ellerine alırlar, oturur insan gibi tartışırız. Arkadaş sen bunu neden getirdin? Ben buna niçin 'hayır' dediğimi, o da neden 'evet' denmesi gerektiğini anlatır. Evinde oturan vatandaşlar da bizi dinlerler ve kararlarını verirler. Sağduyulu bir ortam içinde oturmak, konuşmak, tartışmak hepimizin beklediği bir şey. Amerikalı, Japonu, İtalyanı, İspanyolu bunu yapar. 1980 öncesi Türkiye de bunu yapıyordu. Siyasi liderler oturuyorlardı, televizyonlarda tartışıyorlardı. Şimdi 'gelmiyorum, tartışmıyorum' ama Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor. Daha iyi ya, elinde fırsat var, ben doğruyu söylemiyorsam, alırsın anayasanın 18 maddesini, bak dersin ki, Sayın Kılıçdaroğlu, sen 'Şunu söyledin. Bak okuyorum 18 maddede böyle bir şey yok.' Beni mahcup edersin. Dünyanın en güzel fırsatını veriyorum. Gelmiyor. Benimle tartışmaktan korkuyorlar, çekiniyorlar. Neden? Çünkü onlar çok iyi biliyorlar ki ben doğruları söylüyorum. Niye doğruyu söylemeyeyim."
Türkiye'de bazı kişilerin bedelli askerlik yaptığını, bazılarının ise hiç askere gitmediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Benim çocuğum askere gidiyor. Neden? Bu ülkede garibanın çocuğu askere gidiyorsa, benim çocuğum da askere gidecek." ifadesini kullandı.
Anayasa görüşmelerinde askeri yargıtayın, askeri idare mahkemesinin kaldırılmasını istediklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bir kişiyi yetkilendiren maddelere karşıyız. Bakın tek adam rejimine en tipik örneğini bu akşam yaşadık. Sayın Cumhurbaşkanı konuşuyor. Saat 19.00'da bana denmiş ki, televizyon programı yapılacak. Ama onun sözü kesilemiyor. Kesilemediği için cesaret edemiyor, kimse kesmeye. Cumhurbaşkanı konuşuyor, başımız belaya girmesin. Biz ana muhalefet partisinin genel başkanı kibar bir insandır, nazik bir insandır. O biraz bekler. Biz 19.30'da biz devreye gireriz. Kamu yayıncılığında, bütün televizyon kanallarında ister kamu ister özel bir programları vardır. O programları önceden deklare edilir. Olağanüstü bir durum olmadığı takdirde normal program akışına uyulur. Bu, program akışının dışında bir olay. Bu sıradan bir olay. Biz bunları biliyoruz. Sıradan bir olay. Ama işin özü şudur. Biz, tek adam rejimine karşıyız. Şu sorunun cevabını almış değiliz. Cevabını şu ana kadar alamadım. Parlamenter demokratik rejimden niye vazgeçiyoruz? Neden otoriter tek adam rejimini istiyoruz. Tek adam sözcüğünü kendileri de kullandı. Sayın Başbakan da kullandı, Sayın Cumhurbaşkanı da kullandı, 'tek adam.' dedi, 'tek adam rejimi.' dedi. Biz daha sonra tekrarlayınca, tek adam rejiminin yarattığı sıkıntıları anlatınca 'hayır tek adam yoktur' dediler." değerlendirmesinde bulundu.
Başka ülkelerde cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiğini ve hiçbir sorunun çıkmadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Bizde Sayın Abdullah Gül'ü parlamento seçti. Bir sorun çıkmadı. Niye bir sorun çıksın? Hangi gerekçeyle çıksın? Neden sorun çıkmaz? Çünkü Anayasada cumhurbaşkanının görevleri bellidir, sıralanmıştır." dedi.
Hukuk devletinde herkesin bir görev alanı olduğunu, bunun yasalarla tanımlandığını, tanımlayanın da TBMM olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, herkesin görev tanımı içerisinde kaldığı sürece de bir çift başlılığın olmadığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Yeni rejimde çift başlılık oluyor. Yeni rejimde hem cumhurbaşkanı hem de partinin genel başkanı olacak. İki şapkası olacak. Cumhurbaşkanı taraflı mı olsun, tarafsız mı olsun? Partizan mı olsun, tarafsız mı olsun? Bugüne kadar cumhurbaşkanları tarafsız olmuşlardır. Neden? 80 milyonu temsil ettiği için. Cumhurbaşkanlığı makamı bizim ortak paydamızdır. Hangi partiden olursa olsun. Biz, hangi partiden olursak olalım Cumhurbaşkanlığı ortak paydamızdır. Neden? Seçildikten sonra cumhurbaşkanı 80 milyonu temsil eder. İster halk seçsin, ister TBMM seçsin. TBMM seçince kim oluyor, halk adına seçiyor zaten, milletin temsilcileri de. Adı milletvekili zaten. Hayır milletvekillerini devreden çıkaralım, doğrudan vatandaş seçsin. Olur, vatandaş seçer. Görevi nedir? Anayasada sayılmıştır? Görev alanını dışına çıkmalı mı? Hayır, çıkmamalı. Çıktığı zaman başbakanın alanına girmiş oluyor, başkalarının görev alanına girmiş oluyor. O zaman devlet yönetiminde kaos çıkıyor."
"Devlette liyakat sistemi dinamitlenmiş olacak"
Bu kadar yetkiyi bir kişiye vermenin doğru olmadığını savunan Kılıçdaroğlu, "21. yüzyılda bu kadar yetkiyi üstlenen hangi devlet var. Amerika mı, Rusya mı, Çin mi, Japonya mı, neresidir? Yok böyle bir şey. Biz 80 milyonu bir kişiye teslim ediyoruz. O nedenle annelere sesleniyorum. Sevgili anneler, siz, 'Freni olmayan bir otobüse çocuklarınızı bindirir misiniz? 'Hayır' diyorlar, 'bindirmeyiz.' Peki nereye gittiği belli olmayan bir trene çocuklarını bindirir misiniz? 'Hayır, bindirmeyiz.' Şimdi 80 milyonun hem freni olmayan hem de nereye gittiği belli olmayan bir araca bindiriyoruz ve tek kişi yetkili. Neden? Hangi gerekçeyle?" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Tek yetkililik olayı bizim Cumhuriyet tarihimizde hiç olmamıştır, hiçbir dönemde olmamıştır. Nasıl bir çift başlılık çıkacak onu da söyleyeyim. Devlet iki ayrı kanaldan yönetilmiş olacak. Bir kanal, TBMM kanun çıkaracak, ikinci kanal, cumhurbaşkanı kararname çıkaracak. Üstelik kanun hükmünde olacak bunlar. Nasıl olacak bu? İki ayrı yapı. İkisi birbirinden tamamen kopuk. Bir sabah Resmi Gazeteye bakacağız ki devlet memurlarıyla ilgili her şey değişmiş. Çünkü devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili bütün kararları orası veriyor. Kaç bakan olacağına kim karar verecek? Meclis, kanun çıkarıp, 'şu kadar bakan olacağına karar veririm' diyemeyecek, artık. Onlar bitiyor. Devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili yetki tamamen başkanda olacak. İstediği kadar bakan, ister 5, ister 15, ister 25. İstediği kadar başkan yardımcısı. İster bir, ister 5, ister 25, ister 81. Partisinin il başkanlarının tamamını başkan yardımcısı tayin edebilecek. Devletin nitelikleri, devletteki liyakat sistemini kim belirliyor? TBMM. Meclisten bu yetki alınıyor, bir kişiye veriliyor. 'Nitelikleri sen belirleyeceksin.' Kimin müsteşar olacağına, kimin vali olacağına, kimin komutan olacağına, kimin emniyet müdürü olacağına, kimin Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarı olacağına bir kişi karar verecek. Devlette liyakat sistemi dinamitlenmiş olacak. Niye TBMM buna karar vermiyor? TBMM'ye duyulan bu güvensizliğin sebebi ne? Bakın bunların hiçbirinin bir partiyle ilgisi yok. Hiçbir partiyle ilgisi yok. Bu bir anayasa değişikliği. Bu değişikliklerin bir kişiyle de ilgisi yok. Çünkü bu sürekli olan bir şey. Bir kişinin görev süresiyle ilgili bir şey de değil. Bu tek adam rejiminde biri başkan seçilir, çok iyi yönetir. Onun görev süresi dolar. Bir başka başkan gelir. O da felaket yönetir. "
Kılıçdaroğlu, milletvekillerine ömür boyu dokunulmazlık geleceğini iddia ederek, bunun partilerle, kişilerle bir ilgisi olmayıp demokrasiyle ilgili olduğunu anlattı.
Kendilerinin yeterince ve eşit olarak medyada yer alamadıklarını öne süren Kılıçdaroğlu, "Şu programı sağlamak için araya bir sürü şey koyduk. Sayın Numan Kurtulmuş'u aradık. Sayın Başbakan konuşurken TRT'nin bütün kanalları verdi, canlı. Ama bizde TRT'nin bütün kanalları vermiyor. Biz gelince, niye vermiyor? Benim param da var burada. Tükettiğim elektriğin bedeli de burada. Tarafsız, eşit davranması lazım. En azından seçim sürecinde." şeklinde konuştu.
(Bitti)