Haberler
İsrail ve Lübnan, savaşın bitmesi için bazı konularda anlaştı

İki ülke anlaştı! Aylardır devam eden savaşın bitmesi artık an meselesi

Meclis Başkanlığı'na sunuldu! 2 milyar TL'lik Genel Sağlık Sigortası borcu silinecek

Meclis Başkanlığı'na sunuldu! 400 bin kişinin borcu siliniyor

Ailesini katleden Bahtiyar Aladağ berber dükkanında aylarca atış talimi yapmış

7 kişiyi öldüren cani, katliama aylar öncesinden hazırlanmış

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Rutte'yi ağırladı

NATO Genel Sekreteri Ankara'da! İşte kritik zirvede konuşulanlar

Haşim Kılıç: "Yargı, Toplumun Vicdanıdır"

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Haşim Kılıç, katıldığı Hukuk Devleti Konferansı’nda, “Hukuk devletinin amacı topluma adaleti sunmak ise öncelikle yargı gücünün sorgulanması kuşkusuz gerekir. Yargı, toplumun vicdanıdır” dedi.

Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Haşim Kılıç, katıldığı Hukuk Devleti Konferansı'nda, "Hukuk devletinin amacı topluma adaleti sunmak ise öncelikle yargı gücünün sorgulanması kuşkusuz gerekir. Yargı, toplumun vicdanıdır" dedi.

Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Haşim Kılıç, Elite World Otel'de düzenlenen Hukuk Devleti Konferansı'na katıldı.

Haşim Kılıç burada yaptığı konuşmada, hukuk devletinin önemine vurgu yaparak, "Çizilen tablonun bilançosuna bakıldığında en büyük hasarın hukuk güvenliği alanında yaşandığı açıktır. Hukuk güvenliğinin sorumlu olduğu bir iklimde toplumsal birlik ve barış sürecinin üretilmesi de zaten düşünülemez. Teselli bulduğumuz nokta ise bu hasarın toplumun büyük bir kesiminde henüz kalıcı izler bırakmamış olmasıdır. Denilebilir ki bu gerilim ve kutuplaşma toplumun ana kütlesinde henüz ayrışmaya dönüşmemiştir. Sağduyu sahibi toplum kesimlerinin sunduğu bu şansı ıskalamanın mevcut hasarı daha da ağırlaştıracağı kuşkusuzudur. Türkiye sevdası olan her bireyin sıfatı ve konumunu düşünmeden bu şansa destek verme zorunluluğu vardır" dedi.

HAŞİM KILIÇ'TAN SİYASİ PARTİLERE ÇAĞRI

Siyasi partilerin hukuk devletindeki önemine dikkat çeken Haşim Kılıç, "Bugünkü etkinlikten çıkacak mesajların bu şansa ivme kazandıracağına olan inancımı belirtmek istiyorum. Bu inancı belirtirken siyasi partilerimizin çok değerli yönetici ve mensuplarına da bir çağrıda bulunmak istiyorum. Siyasi partiler vazgeçilmez değerlerimizdir. Her derdimizin her toplumsal sorunumuzun çaresi ve çözüm kapısıdır. Bu kapılar kapanırsa demokrasi dışı güçlerin kapılarını açmış olacağımız kesindir. Demokrasi dışı güçlerin toplumun dini, etnik ve mezhebi değerlerini ve kimliklerini siyasetten uzaklaştırmaları halinde gerilim kaynakları olan bu değerlerin kin ve nefret kültürüne dönüşmesi engellenmiş olacaktır. Bunu siyasilerimiz gerçekleştirdikleri takdirde yücelirken, toplumun bir arada yaşama iradesine de güç kazandıracaklarına inancımı belirtmek isterim. Hukuk devletinin amacı topluma adaleti sunmak ise, öncelikle yargı gücünün sorgulanması kuşkusuz gerekir. Yasama ve yürütme organlarının pozitif hukuk normlarını üreten ve uygulayan güçler olarak adaletin dışında tutulması düşünülemez. Ancak ülkemizdeki yasama ve yürütmenin güç birliği oluşturduğu bir sistemde yargının sorumluluğu yaşamsal önemdedir" şeklinde konuştu.

"YARGI, TOPLUMUN VİCDANIDIR"

Yargının üstünlüğüne dikkat çeken Haşim Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü: "90 yıllık Cumhuriyet döneminde yargı, siyasi, dini ve ideolojik yapılanmaların her zaman ilgi alanına girmiş. Etkisi, tartışılmaz gücü ele geçirenler rakiplerinin hak ve özgürlüklerini yok ederek onları etkisiz hala getirmek istemişlerdir. Yargı toplumun vicdanıdır. Bu vicdanı işgal edenlerin kimlikleri ve kutsalları ne olursa olsun insanlık onurunun bekçisi olan yargıdan üstün tutulamaz. Hangi kutsal değerlerin temsilcisi olursa olsunlar yargıyı intikam aracı olarak kullananları asla meşru görmemiz mümkün değildir. Yargı gücünü siyasi, ideolojik veya kutsal değerlerine lojistik destek sağlamak için gayret sarf eden yargı mensuplarının da meslek onuru sorunludur. Yargının Anayasa, yasa ve vicdani kanaati sonucu oluşması gereken yorum ve kararlarını kendini bağımlı hissettiği vesayet odaklarının emir ve direktifleri doğrultusunda seleksiyona tabi tutarak oluşturması daha önceki konuşmalarımda ifade ettiğim gibi ağır bir vicdan yolsuzluğu suçunu oluşturur. 12 Eylül 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği tüm bu işgallere ve yolsuzluklara son veren yargının bağımsızlık günü olarak düşünülmüş idi. Ancak 100 yıla yaklaşan katı, baskıcı, dayatmacı ve vesayetçi seküler bir anlayış yerine evrensel hukuka entegre olmuş demokratik özgürlükçü, müzakereci bir sistem kurulması beklenirken, renkleri değişmiş yeni bir vesayet odağının işgaliyle maalesef karşı karşıya kaldık." - İSTANBUL

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Politika
title