Haberler

Haluk Koç Demokratikleşme paketi

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Anayasa Mahkemesinin milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın uzun tutuklulukla ilgili yaptığı bireysel başvuruyla ilgili kararı...

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Anayasa Mahkemesinin milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın uzun tutuklulukla ilgili yaptığı bireysel başvuruyla ilgili kararına ilişkin, "13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararının muhatabıdır. Topun Yargıtay'a gitmesi falan söz konusu değildir. Bu akşama kadar tahliye gerçekleşmelidir. Aksi takdirde hürriyeti tahditten suçlu duruma düşüyorlar. Tahliye istemi acil işlerdendir. Derhal görüşülmesi gerekir" dedi.

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.

Koç, MYK devam ederken düzenlediği basın toplantısında, güncel konular hakkında değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Türkiye gündeminde oldukça önemli olaylar yaşandığını dile getiren Koç, gazetelerdeki "yazar kıyımının" son sürat devam ettiğini ileri sürdü.

Koç, "Belirli grupların Başbakanın vesayeti ve AKP karargahının bilgisi dahilinde yayın yapan gazetelerinde, yazar kıyımı devam ediyor. Son olarak Vatan Gazetesi'nde Ruhat Mengi, Güngör Mengi'nin işlerine son verildi, Vatan'ın içi boşalmaya devam ediyor. İleri demokrasimizde, sadece başbakan methiyesi yapan, yapıcı ve yol gösterici eleştirilere tahammül edilemeyen bir iklim ne yazık ki sürmeye devam ediyor" dedi.

Koç, medyanın bağımsız olmadığı ortamda gerçek demokrasiden bahsedilemeyeceğini söyledi.

-Tutuklu milletvekillerin tahliyesi

Anayasa Mahkemesinin Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın kişisel başvuruları neticesinde aldığı karara da değinen Koç, bu kararın son derce önemli olduğunu bildirdi.

Kararın oy birliği ile alındığını hatırlatan Koç, "Bu karar çok iyi anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır. Bu kararın oy birliği ile alınması ayrıca üzerinde durulması gereken bir husustur. Daha önce üçüncü yargı paketi çıkartıldığında, 'tutuklama hiçbir zaman bir mahkumiyete dönüşmemelidir' bilge sözlerini hükümete yakın birçok çevreden duymuştuk. Adli kontrol mekanizması getirilmesine rağmen, mahkemeler siyasi intikam kokan davalarda, tutuklu vekiller için bu yöntemi ne yazık ki uygulamadılar" diye konuştu.

Anayasa Mahkemesinin bu nitelikteki uzun süreli tutuklamaların insan hakları ihlali olduğuna oy birliği ile karar verdiğini yineleyen Koç, şunları söyledi:

"Anayasa Mahkemesi kararı ilgili mahkemeye gönderdi. Uygulaması için. Yani İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine kararı muhatap olarak gönderdi. Dünden beri bu mahkeme mi yoksa Yargıtay mı değerlendirme yapacak tartışmaları yürüyor. Bu tartışmalar abestir, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararın muhatabı ilk kademe mahkemedir, gerekçeli karar yazılmamıştır. 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bir gün dahi geciktirmeden Anayasa Mahkemesinin kararının gereğini yerine getirmek zorundadır. Bir gün dahi geciktirilmesi ihlal suçunun devam ettiğini gösterecektir. Bu karar, uzun tutukluluk halinin Anayasa'nın 19. maddesine ve seçilme hakkını düzenleyen 67. maddeye aykırı olduğu tespitini yapmaktadır. Umuyorum, gecikmeden Balbay ve diğer tutuklu milletvekilleri tahliye edilirler."

"Umarım 13. Ağır Ceza Mahkemesi 'hürriyeti kısıtlama' suçunu işlemez" diyen Koç, şunları kaydetti:

"Mutlaka gecikmeden Balbay ve diğer tutuklu vekillerin Anayasa Mahkemesinin verdiği karar doğrultusunda tahliyeleri gerekir. Aksi takdirde Trakya'da bulunan, her dakika konuşan kişinin vesayetinin, tutukluluğun sona erdirilmemesi yönünde bir irade sergilediği sonucu

çıkar. 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararının muhatabıdır. Topun Yargıtay'a gitmesi falan söz konusu değildir. Bu akşama kadar tahliye gerçekleşmelidir. Aksi takdirde hürriyeti tahditten suçlu duruma düşüyorlar. Tahliye istemi acil işlerdendir. Derhal görüşülmesi gerekir."

-"Taraf Gazetesi'ne yapılan suç duyurusunu kınıyoruz"-

Taraf Gazetesi ve yazarları hakkında yapılan suç duyurusunu protesto ettiklerini vurgulayan Koç, "Yayın politikası, izlediği çizgi ne olursa olsun, bir basın organına ve yazarlarına, Başbakan ve talimatıyla altındaki bir takım kurumlara suç duyurusunda bulunulması kabul edilemez, şiddetle kınıyoruz" değerlendirmesini yaptı.

Taraf Gazetesi deyince "demokrasi ve bavul" arasında da bir geçiş yapmak zorunda olduğunu belirten Koç, "bavul"un yeniden tadavüle girdiğini söyledi.

Bavuldan bu sefer başka bir mücadeleye dair belgeler dökülmeye başladığını ileri süren Koç, "Bavul anlayacağınız Türkiye'de demokrasi aksesuarı oldu" dedi.

"Bavul"dan 2004 yılındaki MGK kararlarına ait ıslak imzalı belgeler çıktığını dile getiren Koç, "Bu belgelerle, deyim yerindeyse 'takke düştü, kel göründü.' Burada sormak lazım, delikanlıyım diye afra tafra atanlar, dönemin Jandarma Genel Komutanına 'kes sesini' diye haykırdığını tefrika yapıp, ortalığa satanlar, rahmetli Erbakan'a 'dik dur' diye arkasından söylenmedik laf bırakmayanlar... Tam takım olarak ofsayta düşmüş durumdalar. Benzer belgelere dayanarak müebbet hapse mahkum ettirdikleri İlker Başbuğ ve ona isnat edilen suçun benzerinin işlenmiş olduğu ortaya çıkıyor. Tablo çok vahim. Şimdi bu belgede belirtilen gerekçelere göre, kendilerine komşu gördükleri bahçedekileri de fişlemişler, takip ettirmişler, vesika çıkarmışlar ve gereğini de yapmışlar."

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in bu belgelerin MİT tarafından sızdırıldığını ifade ettiğini ileri süren Koç, "Sen eğer MİT'i milli olmaktan çıkartır, Tayyip Bey'in iç istihbarat teşkilatına dönüştürürsen, yani MİT'i TİT yaparsan, Taraf'taki belgelerden sonra da bu teşkilatı köstebek ilan edersin. Yargıçlara sormak gerekiyor, devlet sırlarının açığa dökülmesine karşı harekete geçecek misiniz, geçmeyecek misiniz? Sudan bahanelerle dava açmak için gerekçe bulanlar, şimdi devlet sırlarını bu şekilde açığa dökülmesi karşısında işleme geçecekler mi geçmeyecekler mi?" diye konuştu.

"Bavulun başka bölmelerinde başka belgeler ortaya çıkarsa, mesela İmralı'daki görüşmelerin tutanakları ortaya çıkarsa ne olacak?" sorusunun da sorulması gerektiğini vurgulayan Koç, şunları söyledi:

"Bu ülkede yurtseverler, üniversite öğretim üyeleri, aydınlar, gazeteciler mahkum edilirken, o zamanki MGK kararları neden mahkemelerden gizlendi? Özel yetkili dikta mahkemeleri neden bu soruyu sorgulamadı, artık mızrak çuvala sığmıyor. Ortak bavullarla seyahat edenler şimdi artık bavulları ayırmaya başladı. Başbakan'ın çok sevdiği bir söz var, 'Men dakka dukka' der. Yani 'eden bulur.' Yani bavulda da bulur, belgede de bulur, kasette de bulur, yargıda da bulur, sandıkta da bulur, kul karşısında da Allah karşısında da vebalini bulur."

-" Türkiye'de Kürdistan adlı bir bölge yoktur"

Koç, TBMM Genel Kurulunda görüşülecek bütçe tasarısıyla ilgili BDP'li komisyon üyelerinin yazdığı ve Doğu-Güneydoğu bölgelerinin "Kürdistan" olarak tanımladığını belirttiği muhalefet şerhine ilişkin, de "Şunu açıkça ifade edelim, Türkiye'de 'Kürdistan' adlı bir bölge yoktur. Türkiye'nin bütünlüğü artık seçim hesaplarında da kurban edilir duruma gelmiştir. Bunlar Meclis'teki resmi belgelerde yer almaktadır. Şimdi ota kuşa, havaya suya konuşan Meclis Başkanı'na, Meclis'i yöneten kişiye bir görev düşüyor, buna bir yorum getirmesi lazım" dedi.

Bu durumun asıl sorumlusunun doğrudan Başbakan Erdoğan olduğunu iddia eden Koç, "Bu yolun taşlarını döşeyen, bu yolun siyasette açılmasını sağlayan, bu terminolojiyi siyasete sokan, sokturan, sokulmasına göz yuman, zemin hazırlayan bizzat Başbakan Erdoğan'dır" diye konuştu.

Koç, hükümetin açıkladığı demokratikleşme paketiyle ilgili de eleştirilerde bulundu. Pakette bir demokratikleşmeden bahsetmenin mümkün olmadığını ifade eden Koç, "İsmiyle orantılı, ismiyle uyumlu olmayan bir paket" değerlendirmesinde bulundu.

Koç, yüzde 10 seçim barajını kaldırmaya cesaret edemeyenlerin, seçimlerde yüzde 3 oy oranını geçen siyasi partilere Hazine yardımı yaparak "durumu kurtarmaya" çalıştıklarını ifade etti.

Toplantı ve gösterilerde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntüleri kolluk kuvvetleri tarafından kaydedilmesini öngören ve "Göstericilerin fişlenmesi" olarak yorumlanan düzenlemeyle ise fişlemenin artık yasal bir çerçeveye büründüğünü belirten Koç, pakette Gezi Parkı, ODTÜ ya da HES gibi gerçekleştirilen eylemlere yönelik cezai önlemler alınmasının da yer aldığını kaydetti.

En meşru, demokratik, anayasal gösteri yapma hakkının kısıtlandığını savunan Koç, "Koç, Neresi demokratikleşme? Tam tersine açık hava hapishanesine döndürülen bir Türkiye var. Gezi Parkı ve ODTÜ'de olduğu gibi kamu kurumu tarafından yürütülen bir proje, bu faaliyetleri engelleyenlere 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilebilmesinin yasaya zerk ediyor. Yani Ali İsmail'de çalışan sopalar, atılan dayaklar, öldürülen canlar yetmedi, şimdi hapisle bir tahdit getirmeye çalışıyorlar" diye konuştu.

Siyasi Partilere üyeliği yasaklayan hükümlerin arasından "terör eyleminden mahkum olma" kriterinin de kaldırıldığını belirten Koç, "Seçme hakkı noktasında hükümlü de olsa bir kısıtlama getirilmesi düşünülemez. Fakat seçilme noktası Anayasamız'ın 76. maddesinde ve ilgili mevzuatta belirtilmiş durumda. Seçilme hakkı Anayasa değişikliği olmadan ve bağlantılı olarak ilgili kanunda değişlik yapılamadan mümkün değil olarak gözüküyor. Fakat yolu bir kere açmaya gör. 'Sen hangi pazarlık noktasında, kimlerle ne konuştun, ne pişirdin, açıkla' demiştik. Oradaki verilen sözlerden, bu açılan kapıdan daha sonra Anayasa'nın 76. maddesi değişikliğe uğratılabilir mi, bu zaman içerisinde netleşecek bir durum" dedi.

-"CHP'nin süreçle ilgisi yok"

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Koç, bir gazetecinin "Hükümetle cemaat kavgasında CHP nerede?" sorusuna, "Biz kim olursa olsun hakkın, hukukun yanındayız. CHP kurumlarının vesayet altında olmadığı bir özgürlükçü demokrasiden yana. CHP'nin sizin kavga olarak yorumladığınız süreçle hiçbir ilgisi yok. Rotamız, çerçevemiz, pusulamız demokrasi, özgürlükler, kurumları çalışan kurallı bir demokrasi" yanıtını verdi.

Koç, "Yerel seçimler için CHP'nin adaylarını ne zaman göreceğiz" sorusu üzerine de birçok yerde adaylarının belirlenmiş durumda olduğunu ancak tüzüğe göre belli olan adayları PM'nin oylaması gerektiğini, sürecin de bu yönde işlediğini belirtti.

Kaynak: AA / Politika
4 bebeğin ölümünden sorumlu tutulan doktorun cevaplamak istemediği soru

4 bebeğin ölümünden sorumlu doktorun cevaplamak istemediği soru

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 2026 yılında hanelerimizin yarısını kendi doğalgazımızla karşılayacağız

2026 yılını işaret etti: Hanelerin yarısının ihtiyacını karşılayacağız

'Safları sıklaştırın' diyen Kılıçdaroğlu'na adliye önünde coşkulu karşılama

Adliye önünde istediği oldu

Kılıçdaroğlu'ndan Akşener için olay sözler: Ailemi emanet ederim diyen 'işbirlikçi' çıktı, güvenmem hataydı

Akşener için öyle bir ifade kullandı ki, salon resmen buz kesti

title