Fetö'nün Darbe Girişimine Tepkiler
HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, "Bir an önce zaten yasal hakkı olan aile ve avukat görüşünün, bununla birlikte bağımsız bir heyetin Öcalan ile mutlaka görüşmesi ve onun güvenlik koşulları hakkında kamuoyunun birinci elden tatmin edilmesi gerekiyor.
HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, "Bir an önce zaten yasal hakkı olan aile ve avukat görüşünün, bununla birlikte bağımsız bir heyetin Öcalan ile mutlaka görüşmesi ve onun güvenlik koşulları hakkında kamuoyunun birinci elden tatmin edilmesi gerekiyor. Bu aslında darbecilerin uzun zamandır planladıkları, darbeye zemin hazırlama atmosferini de dağıtacak en önemli hamle olacaktır." dedi.
"İmralı heyeti"nin HDP Grup Toplantı Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında konuşan Önder, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından İmralı Cezaevi'ndeki bölücü terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan'ın, güvenlik koşullarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Türkiye'de yaşanan darbe girişiminde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Önder, yaşanan darbe girişimini lanetledi.
"Türkiye'de darbelerden en çok sıkıntı yaşayan kesimin Kürtler, emekçiler, sol ve sosyalist kesimler ile aydınlar olduğunu" savunan Önder, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu darbenin ve darbeyi gerçekleştiren yapının adını ilk olarak kullanan kişi Öcalan'dır. İmralı tutanaklarına baktığınızda, Oslo sürecinden beri bu yapının, paralel bir yapı olduğunu ve başta güvenlik kurumları olmak üzere devletin bütün kurumlarına sızdığını, bu yapının tasfiyesinin en gerçek ve kalıcı yolunun, ülkede radikal bir demokratikleşme hamlesiyle mümkün olacağını söylemekten dilinde tüy bitti. Neredeyse her İmralı görüşmemizde, İmralı sürecinin ilk 15-20 dakikası, tutanaklara baktığınızda göreceksiniz, bu tehlikeye işaret eden başta iktidar olmak üzere bütün kurumların sessiz kalmasını eleştiren, aymazlık içinde bulunduklarını tespit eden değerlendirmelerini göreceksiniz."
"Daha önce barış girişimlerinin paralel yapı tarafından her fırsatta sabote edilmeye çalışıldığını" ifade eden Önder, "Bunun toplumsal hafızamızda en büyük karşılığı olan kısmı, KCK operasyonlarıdır. Oslo görüşmeleriyle birlikte başlayan barış hamlesi, KCK operasyonlarıyla berhava edilmiştir." dedi.
"Darbecilerin hedeflerinden birinin Öcalan olduğu" iddiası
Önder, "15 Temmuz gecesi yaşanan kalkışma girişiminde, darbecilerin hedeflerinden birinin de Öcalan olduğu, darbecilerin Öcalan'ı infaz etmeyi planladığı" iddiasını da değerlendirdi.
Yazılı basında bu yönde çıkan haberlere işaret eden Önder, şöyle konuştu:
"Biz de gerek parti gerek İmralı heyeti olarak, ilk günden beri darbecileri bu kadar teşhir eden ve bu kadar işaret eden bir insana kayıtsız kalınmayacağını, bunun için de onun güvenlik koşullarının ivedilikle ele alınması gerektiğini, orada gerçekleşecek bir saldırı durumunun Türkiye'yi belki de Allah korusun, iç savaş ve çatışma koşullarına sürükleyeceğini, muhataplarımıza başta Adalet Bakanı olmak üzere ilettik. Bir yığın spekülatif bilgi dolaşıma girdi. Buna karşı İmralı Heyeti olarak devletten, hükümetten aldığımız bu bilgiyi, sükuneti sağlamak ve spekülatif alanlara meydan vermemek bakımından süratle kamuoyuyla paylaştık. Fakat bu yeterli midir? Hayır. Bunun için bir an önce zaten yasal hakkı olan aile ve avukat görüşünün, bununla birlikte bağımsız bir heyetin Öcalan ile mutlaka görüşmesi ve onun güvenlik koşulları hakkında kamuoyunun birinci elden tatmin edilmesi gerekiyor. Bu aslında darbecilerin uzun zamandır planladıkları, darbeye zemin hazırlama atmosferini de dağıtacak en önemli hamle olacaktır."
TBMM'de yaşanan gerginlik
TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın, sivil toplum örgütlerini kabulü sırasında yaşanan gerginliğe ilişkin açıklama yapan Önder, "Sayın Meclis Başkanı bugünkü olaydan sonra bir değerlendirme yapmış. En hafif tabiriyle yakışıksız buldum. 'Dersini verdiniz.' demiş. Bugün benim orada yaptığım konuşma da bu çerçevedeydi. Demokratik bir mücadele darbe kurumlarını tasfiye etmekle mümkün. Sayın Meclis Başkanı ders alacaksa şuradan işe başlayabilir, bu Meclis çok değil son bir ay içerisinde vekillerinin dokunulmazlığını kaldırıp, askere dokunulmazlık zırhı getirdi. Gelinen sonuç ortada. Ders alacaksa işin burasından ders almaya başlayabilir. Arzu ederse daha sosyolojik çerçevesini de kendisine aktarırız." ifadelerini kullandı.
Yaşanan gerginlik sırasında Türk-İş Başkanı Ergün Atalay'ın da kürsüye yönelenler arasında olduğunu hatırlatan Önder, "Bu ülkede iki büyük emekçi sendikası vardır, biri Türk-İş, biri DİSK. 12 Eylül DİSK'i kapattı, Türk-İş Genel Sekreteri Sadık Şide'yi de çalışma bakanı yaptı. Garabete bakar mısınız. Buradan soruyorum, Türk-İş kendi içerisinde faşist cuntayla geliştirdiği bu işbirliğine dair bir hesaplaşma, özeleştiri yaşadı mı? Şimdi gelecekler biz onlardan mı demokrasi dersi alacağız?" değerlendirmesinde bulundu.
Önder, "Sizin konuşmanızdan önce Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun salonu terk ettiği söyleniyor. Sizin değerlendirmeniz nedir?" şeklindeki sorusuna, "Görmedim öyle bir şeyi. Metin Feyzioğlu'nun hukuka dair bir derdi varsa hukuk çerçevesinde, her zeminde onunla konuşuruz, görüşürüz. Ama son zamanlarda özellikle yazılarına baktığımızda, içinde hukuktan başka her şeyin olduğunu gördüğümüz bir şahsiyettir. Varsa bir derdi, şerefle buraya gelebilir, misafirimiz olur." yanıtını verdi.
"Biz bir demokratikleşme süreci talep ediyoruz"
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Önder, "Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında çok büyük bir tasfiye söz konusu, bu realite içerinde siz bir demokratikleşme süreci mi bekliyorsunuz?" sorusu üzerine, "Biz bir demokratikleşme süreci talep ediyoruz. Bu ülkede darbeden mağdur olan bütün kesimlerin de bunu talep etmesi gerekir. Çünkü darbeyle mücadelenin yolu, tek başına fiziksel olarak uzaklaştırmak, imha etmek ya da cezaevine atmak değildir. Darbelere zemin hazırlayan antidemokratik ortamın süratle tasfiye edilmesi, bu darbe suçlularının yakalanmasıyla birlikte aynı anda bir demokratikleşme hamlesinin olması gerekiyor. Bu olmadan darbeyle mücadele edilmiş olamaz. Alırsınız, bu koşullar da kendi kurumlarını oluşturur. Eğer hukuk dışı yöntemlere tevessül edilirse onlar da üç zaman sonra kendi darbelerini oluşturur." diye konuştu.
Sırrı Süreyya Önder, "Öcalan'ın güvenliğiyle ilgili olarak oradaki asker kadrosundan mı şüpheleniyorsunuz? Yani orada faili meçhul bir saldırı olabileceğinden mi şüpheleniyorsunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Orada müzakere süreci başladığında Öcalan'ın arkadaşlarıyla yaptığı konuşmalar kesip montajlanarak sızdırılmıştı. Yani orada kendi aralarındaki konuşmayı bile kayda alabilecek bir yapı olduğu sır değil. Daha önce orada müzakere süreçlerinden önce fiziksel saldırıya da uğradığı da bilinen bir gerçek. Tartaklanmak suretiyle. Dolayısıyla bizim şundan şüpheleniyoruz, bundan şüpheleniyoruz gibi bir şey söylememize gerek yok. İmralı sisteminin kendisi baştan aşağıya şüpheyle yaklaşmayı gerektiren bir sistemdir. Bunun yolu da bir an önce oradaki görüşme koşullarının sağlanması, yaklaşık 1.5 yıldır devam eden bu hukuksuz tecridin de bir an önce sona erdirilmesidir."