Erkan Mumcu: Tayyip Erdoğan Öfkeyi Temsil Ediyor
Uzun süredir sessizliğini koruyan Erkan Mumcu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yorumladı ve 2007 yılında AK Parti'den neden ayrıldığını açıkladı.
Bugün gazetesine röportaj veren Erkan Mumcu'nun açıklamaları şöyle;
Siz yurtdışındaki Türk okullarının desteklenmesi gerektiğini düşünürdünüz hâlâ aynı noktada mısınız?
Bana göre yurtdışında yaygınlaşmış ve örgütlenmiş eğitim kurumları ve işadamı yapıları milletimizin neredeyse 200 yıldan bu yana kendi sınırlarından dışarı doğru attığı en önemli ve en anlamlı adımdır.
Yanlış yönetildiğini düşünüyor olsanız bile bu yargı, bu birikimi, gerçekte millete ait bu kapasiteyi yıkıp yok etmenizi haklı çıkarmaz. Aklı selim öfkeden hayırlıdır. Eğer tahrip edilirse böyle bir kapasiteye bir kez daha erişmek en az 50 yıllık bir süreci ve bugün ödenenden daha ağır bir bedeli gerektirir.
ÖFKEYİ TEMSİL EDİYOR
Tayyip Erdoğan kazanırsa Türkiye için hayırlı olacağına mı inanıyorsunuz?
Tayyip Erdoğan, taşralı, kentte ve siyasal merkezde istenmeyen, değerleri, kültürü ve kamusal alandaki varlığı yadırganan, 10 milyonlarca insanın öfkesini temsil ediyor. Hani şehrin varoşundan şehrin merkezine doğru ellerini havaya kaldırarak "ulan İstanbul göreceksin sen mi ya da ben mi" diyen klişe karikatürler vardır ya! O karikatürü bir klişe yapan, o duyguyu paylaşan 10 milyonlarca insanın varlığıdır. O öfke, Erdoğan'ı ve partisini iktidarda tutuyor. Şimdi o öfke 12 yıllık iktidar sürecinin arkasından güya fethedilmemiş son kaleye doğru kararlılıkla yürüyor. Büyük olasılıkla hedefine varacak. Yani artık öfkeyle bağırdığı yerde kendisi yerleşecek. Bence cumhuriyet böylece kendi erdemini kanıtlamış oluyor.
BARIŞIN ÖNÜ AÇILABİLİR
Ekmeleddin İhsanoğlu kazanırsa…
İhsanoğlu'nun simgesel karşılığına bakıldığında, İhsanoğlu, hem aile kökleri hem değerleri itibariyle "çölde kumda oynamaya gönderilmiş"Mehmet Akif'in varisi olarak görülmeli. Yeni Türkiye'nin kurulmasına can vermiş, kan vermiş, İstiklal Marşı'nın ruhuyla Yeni Türkiye'nin temellerini atmış bir kuşak, modernist ulus devlet dayatmalarıyla karşı karşıya kaldığında ya değerlerini terkedecek ya devleti ile savaşacaktı. Ne değerlerini terketti ne de devleti ile savaştı. Çöle hicret etti.
Tek parti vesayetçiliğinin nobranlığı karşısında çelebice sabretti. Şimdi bir intikamın motivasyonu ile değil makul, mutedil ve mütedeyyin bir çözüme razı olan tek parti varislerinin rızasıyla, toplumsal merkezi yeni ve yeniden birlik anlayışı içinde toplamaya çalışanların sembolü. Eğer İhsanoğlu seçilirse öfke, çatışma ve hezeyandan uzak bir toplumsal barışın önü açılabilir. Bu da cumhuriyetin erdemini ortaya koyacak ve cumhuriyetin bir kazanımı olacaktır.
DEMİRTAŞ TAÇLANDIRIR
Selahattin Demirtaş'a şans vermiyor musunuz?
Selahattin Demirtaş'ın temsil ettiği çevreler, yine genç Türkiye Cumhuriyeti kurulurken ahdedilen birliğin, tek parti vesayetçiliği ve seri darbe rejimleri tarafından bozulduğuna, ötelendiklerine ve bu birliğin zencileri durumuna düşürüldüklerine inanıyorlar. Bütünüyle Türkiye bu kadar büyük bir adımı atmaya hazır görünmese de Demirtaş'ın seçilmesi bir siyahinin ABD'ye başkan seçilmesinden çok daha anlamlı ve işlevsel olacaktır. Keşke Türkiye Demirtaş'ı cumhurbaşkanı seçebilecek bir olgunluk ve özgüvene şimdiden sahip olabilseydi. Bu cumhuriyetin en gerçek, en nitelikli kazanımı olurdu ve cumhuriyetin erdemlerini taçlandırmış olurdu.
BAYKAL'I KİMİN HATIRI İKNA ETTİ
AK Parti'de kalsaydınız belki bugün en güçlü başbakan adayı olacaktınız.
Dikkat edersiniz bireysel bir davanın peşinde değilim. Bireysel kariyerimle ilgili kararımı 2007 yılında verdim, olası bütün sonuçlarını bilerek ve isteyerek. Hiç şikâyetçi değilim. Kimseden davacı değilim. AK Parti'de kalamazdım. O gün istifa etme kararımı bana aldıran o olay yaşanmasaydı 3 ay sonra başka bir şey yaşanacaktı.
Bizim o kadro ile siyasete, ülkeye ve iktidar olgusunun kendisine bakışımız uzlaşmaz bir biçimde ayrı. İmkânsız olandan farz-ı muhal üretilemez. Ben ve arkadaşlarım Anasol-M Hükümeti'nin getirdiği 158, 159 ve 312. Madde tasarısına direnmeseydik daha o yılarda kendisinin, Gül'ün ve pek çok RP'linin siyaset yolu hiç açılmayacaktı. Hatırlaması gereken bir şey daha var, o da kendisine milletvekilliği ve dolayısıyla başbakanlık yolunun nasıl açıldığı. Bu yolu açan anayasa değişikliği ve yasaların çıkmasına Baykal'ı hangi mekanizmanın razı ettiğini, kimlerin hatırının Baykal'ı ikna etmeye yettiğini hatırlaması hayırlı olur. Belki böylece daha halim selim, daha arif ve kavgaya değil de barışçı bir çözüme yakınlaşılabilir. (Kaynak: Bugün)