Erdoğan: Diktatör kim görmek isteyenler Sednaya Hapishanesi'ne baksın
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Yıllarca şahsımıza diktatör iftirası attılar. Diktatör kime denir görmek istiyorlarsa Sednaya Hapishanesi'nden gelen görüntüleri izlesinler" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara'da "Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı"nda konuştu. Suriye'deki son gelişmeler üzerinden değerlendirmelerde bulunan Erdoğan "Yıllarca şahsımıza diktatör iftirası attılar. Diktatör kime denir görmek istiyorlarsa Sednaya Hapishanesi'nden gelen görüntüleri izlesinler" dedi.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle; "Bölgemizde ve dünyanın farklı köşelerinde ümidini Türkiye'ye bağlamış kardeşlerime selamlarımı gönderiyorum. 61 yıllık zulmün ve baskının ardından özgürlüklerine kavuşan Suriyeli kardeşlerimize selam, sevgi ve en derin muhabbetlerimi iletiyorum.
"ÇOK AĞIR İNSAN HAKLARI İHLALLERİNE ŞAHİTLİK ETTİK"
Farklı bölgelerde çok ağır insan hakları ihlallerine şahitlik ettik. Komşumuz Suriye'de tarihin en vahşi zulümleri yaşanırken lafa gelince insan hakları avarisi kesilenlerden ses duyulmadı. 15 Temmuz'da 252 insanımız FETÖ'cü hainlerce şehit edildi. Eleştiri okları ülkemize yönelirken mazlumları katleden caniler Batılı ülkeler tarafından kollandı. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin altını en fazla oyanlar dünyada bunun savunuculuğunu üstlenenlerdir. Tüm aksi söylemlere rağmen işin özünde renk, köken ve inanç üzerinden daraltılmış bir insan hakları tanımı yapılıyor. Geldiğimiz noktada, insan hakları sadece dünyanın belli bir bölgesine ve belli bir insan nüfusuna uygulanan imtiyazlı haklar şeklinde algılanıyor.
"KAPIMIZA GELENE TÜRK MÜSÜN KÜRT MÜSÜN DİYE SORMADIK"
Türkiye asırlardır mazlumlara eman yurdu olmuş müşfik ve merhametli bir ülkedir. Kapımıza gelene Türk müsün Arap mısın Kürt müsün diye sormadık. Kapımıza gelene Türk müsün, Arap mısın, Kürt müsün diye sormadık. Bizden yardım dileyene Müslüman mısın, Hristiyan mısın, Yahudi misin diye sormadık. Kimliğine bakmadan, sadece ülkemizin kapılarını değil, gönül dünyamızın kapılarını da açtık. Hem Gazze mezaliminde hem de Suriye krizinde kardeşlerimizi asla yalnız bırakmadık. Ülke ve millet olarak insanlık sınavını başarıyla verdiğimiz yerlerinde başında Suriye geliyor. İlk günden beri bu meselede durduğumuz yer, tutumumuz bellidir, söz ve eylemlerimiz ortadadır. Türkiye, Suriye krizine daima vicdan odaklı yaklaşmıştır. İnsanlığımızın ve komşuluğumuzun gereği neyse zor dönemde bunu yapmaya devam ettik.
"SURİYELİLERİ 13 YIL MİSAFİR ETTİK"
Suriyeli muhacirleri en güzel şekilde 13 yıl misafir ettik. Biz ensarız. Bir muhacir neyi yapıyorsa biz bunu yapmaya mecburuz dedik. Sizi kovacağız diyen bu ülkedeki ana muhalefete rağmen dedik. Bu süreci zehirlemek isteyenler oldu. CHP'nin eksi genel başkanı nefret söylemleriyle milletimizi galeyana getirmeye gayret etti. Sırf seçimde üç beş oy daha fazla alabilmek uğruna inancımıza yakışmayan yollara tevessül ettiler. Sonuçta vicdan insanlık merhamet dayanışma kazandı.
"SURİYE'DE HUZURA GİDEN YOL AÇILDI"
Sednaya Hapishanesi gibi işkence ve ölüm merkezlerine baktığımızda nasıl vahim bir felaketin eşiğinden dönüldüğü buıgün çok daha iyi anlaşılıyor. Eli kanlı Baas rejiminin sona ermesiyle birlikte Suriye'de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır. Suriye'de barış ortamı kök saldıkça gönüllü geri dönüşlerin sayısı zamanla artacaktır. CHP'nin ve bazı faşist grupların bu olumlu iklimi sabote etmeye çalıştığını görüyoruz. Yaptıklarından mahcubiyet duyması gereken CHP'nin, Şam'daki müttefiklerini kaybetmenin kuyruk acısıyla mülteci düşmanlığını köpürtmesi utanç vesikasıdır. CHP ve yandaşlarına tavsiyem diktatör kime denir görmek istiyorlarsa Suriye'den gelen hapishane görüntülerini seyretsinler.
"MİLLETÇE ORTAK NOKTALARIMIZA ODAKLANMALIYIZ"
İç cephemizi güçlendirmeyi amaçlayan hamlelerin arkasında, Türkiye'yi bölgemizdeki tehdit ve tehlikelerden uzak tutma arzumuz vardır. Gerilimlerin tırmandığı ve toplumsal fay hatlarının kaşındığı bir dönemde milletçe farklılıklara değil, ortak noktalarımıza odaklanmalıyız."
ESED REJİMİNİN İŞKENCE MERKEZİ SEDNAYA
Uluslararası kuruluşların yayımladığı raporlara göre, başkent Şam'a 30 kilometre uzaklıkta bulunan ve çöken rejimin Savunma Bakanlığına bağlı Sednaya Askeri Hapishanesinin Mart 2011'deki olayların ardından rejim karşıtı barışçıl göstericiler ve rejim karşıtı askeri unsurların tutulduğu üsse dönüştüğü belirtiliyor.
Raporlarda, cezaevinde devrilen rejim yetkililerinin alıkoydukları binlerce kişinin öldürülmesini sessiz ve sistematik şekilde organize ettikleri aktarılıyor. Rejimin, cezaevinde "toplu idam" yoluyla yargısız infazlar gerçekleştirdiğini ortaya koyan raporlarda, 2011 ile 2015 yılları arasında her hafta, bazen de iki haftada bir yaklaşık 50 kişinin asıldığı kaydedildi.
Raporlar, ayrıca rejimin, Sednaya'da alıkoyduklarını kasıtlı şekilde insanlık dışı koşullarda tuttuğunu, onlara defalarca işkence yaptığını ve sistematik olarak yiyecek, su, ilaç ve tıbbi bakımdan mahrum bıraktığını gösteriyor. Uluslararası Af Örgütünün 2017'deki araştırması, 2011'den beri Sednaya'daki cinayet ve işkencelerin, ülkedeki sivil nüfusa yönelik yaygın ve sistematik saldırının parçası olarak yapıldığını ve rejimin politikasının parçası olarak yürütüldüğünü ortaya koyuyor. Af Örgütü, raporunda, çöken rejimin yetkililerinin Sednaya'daki ihlallerinin insanlığa karşı suç teşkil ettiği sonucuna vardıklarını bildirdi.