Diyarbakır Cezaevini İnceleme Alt Komisyonu
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyon, Diyarbakır Cezaevinde işkence görenleri dinledi.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyon, Diyarbakır Cezaevinde işkence görenleri dinledi.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan "12 Eylül Askeri Darbesinden Sonra Oluşturulan Diyarbakır Beş No'lu Cezaevi İnceleme Alt Komisyonu" AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu başkanlığında toplandı.
Komisyon, Diyarbakır Cezaevinde hayatını kaybeden Bedii Tan'ın oğlu HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ile aynı cezaevinde hükümlü olarak kalmış bulunan Faruk Altun'un Diyarbakır Cezaevine ilişkin tanıklıklarını dinledi.
HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, komisyon çalışmasını önemsediğini söyledi. Tan, babası Bedii Tan'ın 1933 Midyat doğumlu olduğunu, 1953'te Diyarbakır'a geldiğini ve Şark Postası gazetesinde işe başladığını ardından da çeşitli yerel gazetelerde çalıştığını bildirdi.
Babasının gözaltına alınıp Diyarbakır Cezaevine götürülmesinin ardından çeşitli temaslarda bulunduklarını belirten Tan, dedesinin siyasetle ilgilenmeyen birisi olduğunu, haberin duyulmasının ardından dedesi ve kardeşinin babasını ziyarete gittiğini, dedesinin ziyaretten döndükten sonra "oğlumu öldürecekler" demeye başladığını ifade etti. Tan, bu ziyaret dışında babasını ziyarete bir daha gidilemediğini bildirdi.
Tan, şöyle devam etti:
"14 Temmuz 1982'de Kemal Pir'lerin ölüm orucuna başladığı gün babam vefat ediyor. Bize o günde bir şey söylemediler. Ertesi gün akşama doğru bir kıpırdanma hissetmeye başladık. Sonrasında dediler ki 'ağır hastalanmış ve Diyarbakır Askeri Hastanesine kaldırmışlar.' Hastaneye gittik ve hiçbir yetkiliden bilgi alamadık. Bir müddet sonra etrafımdaki bazı akrabaların ağlamaya başladıklarını gördüm. Ne oluyor dediğimde 'ölmüş' dediler. Sonradan öğreniyoruz, orada yapılan işkenceleri uzun uzadıya anlatmayacağım. Burada canlı tanıkları var. Bizim yaşadığımız 45-50 günlük bir hikayedir. Bunu 10 yıl yaşayanlar oldu.
Oradaki genel işkencedir. Bu işkenceler sonucunda babamı etkileyen bir gece sabaha kadar suyun içinde yatırıyorlar. Oradan ciddi bir enfeksiyon kapıyor ve hastalanıyor. Ağır durumda olmasından sonra devamlı tekmil verme hadisesi var. Gümüşhane nüfusuna kayıtlı Adnan Gündüz isimli bir er geliyor tekmil istiyor. 'Gestapo' deniliyor ona. Kalkamaz dediklerinde 'Kaldırın getirin' diyor. Getirilmesiyle birlikte o tekvandocuların yaptığı hareketle göğsüne bir tekme vuruyor ve beyin üstü düşüyor bir daha da kalkamıyor. Hastaneye ölü olarak mı gitti yoksa yolda mı vefat etti onu bilemiyoruz."
"Vücutta çok sayıda darp izi gördük"
Altan Tan, babasının cenazesini 16 Temmuz akşamı alabildiklerini, cenazeyi yıkarken baktıklarını ve vücutta çok sayıda darp izi gördüklerini, babasının tanınamayacak halde olduğunu ve kendisinin bir ara "Bu benim babam mı" psikolojisine kapıldığını söyledi. Tan, o günün şartlarında cenazeyi alıp defnedebilmenin bile büyük bir şans olduğunu savundu.
Tan, kendilerine daha sonra otopsi raporunun geldiğini ve raporda da darp izlerinin yer aldığını, bunun üzerine kendilerinin şikayette bulunduğunu bildirdi. Tan, "Davaları 3-4 sene sürdü. Ardından 'kastı aşan darp ile adam öldürmeden bu er Adnan Gündüz'e 6 sene 8 ay ceza verildi" dedi.
Tan, Diyarbakır Cezaevinin, "insanlık müzesi" haline getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Diyarbakır Cezaevinde hükümlü olarak kalmış bulunan Faruk Altun ise kendisinin 1980'de cezaevine girdiğinde 21 yaşında olduğunu 12 Eylül'ün ardından ise cezaevinde durumun değişmeye başladığını belirtti. Altun, saç ve bıyık kesmenin ardından sayım uygulamasının hızlandırıldığını ve işkencelerin başladığını vurgulayarak, "Ocak ayında Esat Oktay geldi. Beraberinde kurt köpeğini de getirmişti. Kendisinin sürekli Kıbrıs'ta görev yaptığını söylüyordu" diye konuştu.
"Annem beni tanımakta zorluk çekti"
Komisyon Başkanı Orhan Miroğlu, kendisinin cezaevine girdikten 3 ay sonra annesinin görüşüne geldiğini ve kendisini tanıyamadığını dile getirdi. Miroğlu, "Görüş kabinine aldılar bizi. Babam ve annem görüş kabinine girdi. Annem, babama baktı sonra bana baktı anladım ki beni tanımakta zorluk çekti. 3 ay sonra olan bir görüşmeydi. Annem, Arapça, babama dönerek 'bu Orhan mıdır?' diye sordu. Babam da Arapça, 'bu Orhan' dedi" ifadesini kullandı.
AK Parti Ankara Milletvekili Aydın Ünal, kendilerinin bir tarih araştırması yapmadıklarını, yakın tarihte yaşanmış bir olayla yüzleşmeye ve oradan da ibretler çıkarmaya çalıştıklarını vurguladı. Ünal, bu acı olayların tekrar etmemesi için neler yapılaması gerektiğinin mücadelesi içerisinde olduklarına işaret etti.
Ünal, "Diyarbakır Cezaevini biz rahat bir şekilde konuşabilmiş olsaydık Türkiye'nin fotoğrafı bu şekilde olmazdı. PKK da bunun konuşulmasını engelledi. Türkiye'de bir şeylerin değiştiğinin en büyük göstergesi bu komisyondur" diye konuştu.