"Dink Cinayeti Aydınlanmadan Bana da Huzur Yok"
"Adaletin çatladığını gördüğümüz bir süreçten geçiyoruz."
"Ergenekon" soruşturması kapsamında Odatv'de yapılan aramalara ilişkin açılan davanın tutuklu sanığı gazeteci Nedim Şener,
"Adaletin çatladığını gördüğümüz bir süreçten geçiyoruz. Başbakan ve Adalet Bakanı, 'Dink cinayeti aydınlanmadan huzur yok' dedi, bana da huzur yok" ifadesini kullandı.
Çağlayan'daki İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada savunmasını yapan sanık Nedim Şener, tutuklanmasının ardından hakkında yazı yazan Mehmet Baransu, Önder Aytaç, Yiğit Bulut, Rasim Ozan Kütahyalı, Şamil Tayyar ve Adem Yavuz Aslan'ın mahkemeye gelerek dinlenmesini talep etti. Şener, bu kişilerin yazdıkları yazılarda kendisinin sanki irtibatlı örgüt üyesiymiş gibi göründüğünü belirtti.
Nazlı Ilıcak'ın müştekilikten vazgeçmesine rağmen hakim ve savcılığa devam ettiğini savunan Şener, Ilıcak'ın mahkemeye çağrılmasını ve ne söyleyecekse mahkemede söylemesini istediğini söyledi.
Şener, Dink cinayetini çözecek verileri kitaplaştırdığını, ardından da sahte maillerle emniyet tarafından "Ergenekon" dosyasına dahil edildiğini öne sürerek, "Emniyetten ya da savcılıktan 3'er ay süreyle yapılan dinlemelerin ne gerekçeyle kesildiğine dair evrakın mahkeme tarafından istenmesini talep ediyorum" dedi.
Telefonlarının 22 Mayıs 2009'dan itibaren 6 ay dinlendiğini, 22 Ocak 2010 tarihinden itibaren de 8 gün dinlendiğini ifade eden Şener şöyle devam etti:
"Aynı tarihlerde Kaşif Kozinoğlu da dinlenmiş. 'Ergenekon' soruşturmasını yürüten 4 savcının imzası olan bu belgeyi size sunuyorum. Bu belgede, Terörle Mücadele Şubesi, Kozinoğlu hakkında yeniden dinleme talep edilmesini istemiş ancak savcılık, 'daha önce verilen 5 kez dinleme kararının sonucunda suçla bağlantılı konuşmaya rastlanmadığını' belirtmiş. Kozinoğlu'nu bir satırlık yazı ile 'Ergenekoncu' yaptılar, öyle öldü. Ben de hakkımdaki dinleme kararlarına ilişkin tüm yazıların dosyaya getirilmesini istiyorum. Tüm konuşmalarım gazetecilik faaliyetimle ilgili. Burada olmamın tek sebebi, Dink cinayetinin bir yerlere varıyor olması. 2 damla su hem cemaati hem toplumu hem de devleti kirletiyor. Biz gazeteci olarak bunları yazmak zorundayız."
-"Silivri aşkları öldürmüyor"
"Cezaevi bana pek çok şey öğretti. Silivri aşkları öldürmüyor, gerçekleri de saklayamıyor" diyen Şener, "adaletin çatladığını gördüğümüz bir süreçten geçiyoruz. Başbakan ve Adalet Bakanı, 'Dink cinayeti aydınlanmadan huzur yok' dedi. Bana da huzur yok" ifadelerini kullandı.
Şener, Hrant Dink'in öldürülmesinin 'Ergenekon' örgütünün faaliyeti olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bu bağlantıyı ortaya çıkaran gazeteci olarak da tutuklandığını söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Dink davasının Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacağını söylediğini hatırlatan Şener, 2 Aralık 2008 tarihli ve Başbakan Erdoğan imzalı, Dink cinayetinde 2 polisin sorumlu olduğuna dair raporun çok önemli olduğunu söyledi.
Nedim Şener, "Ergenekon' davası sanığı, şu an MİT İzmir Bölge Başkanı Özer Yılmaz, Valilikte Hrant Dink'i tehdit etti. Başbakan'a cinayet işlendikten sonra sunulan şemalar var. Kitabımda yayımlanan bu şemayı Ali Bayramoğlu'ndan almıştım ve yayımladım. Sadece kitabımdaki bu şemaya bakılarak bile dava 'Ergenekon'la birleştirilebilirdi. Bunu Zekeriya Öz'e de söyledim, ancak davalar birleştirilmedi. Kafes Eylem Planı da Dink davasının Ergenekon'la birleştirilmesine yetecek niteliktedir. Firari sanık Bedrettin Dalan'a 'kaç' diyen Özer Yılmaz sanıktır" diye konuştu.
-"Bizden eş, baba olur ancak terörist olmaz"
Kendi çocuğu için mahkemenin vereceği kararın çok önemli olduğunu söyleyen Şener, "Bizden eş olur, baba olur, ancak terörist olmaz" dedi.
Davadaki bir kısım sanıkların avukatı Celal Ülgen de duruşmada söz alarak, şunları söyledi:
"Nedim Şener, Kafes Eylem Planı'yla Dink davasının irtibatlandırılmasını savcıya önerdiğini ancak kabul edilmediğini söylüyor. Şener, iddianameyi okumadığı ve davalara da girmediği için bilmiyor. Kafes Eylem Planı'nın oluşturulma tarihi 14 Nisan 2009, Dink'in öldürülme tarihi ise 19 Ocak 2007'dir. İki yıl önce olan cinayetin izini iki yıl sonrası oluşturulan belgede aramak bu tür soruşturmaların yanlış anlamlandırılmasına neden olabiliyor" dedi.
-Sanık Ahmet Mümtaz İdil-
İlk kez savunmasını alınan tutuksuz sanık Ahmet Mümtaz İdil de, gazetecilik faaliyetleri ile bağlantıların örgütsel faaliyet sayılamayacağını söyledi. Hakkındaki tüm suçlamaların gazetecilik faaliyeti olduğunu öne süren İdil,
"Mustafa Balbay'a mektup yazmam bile suç sayılmış. Bunun neresi suç anlamadım" ifadelerini kullandı.
İddianamede, sanık Soner Yalçın'dan talimat almakla ve bu doğrultuda çalışma yapmakla suçlandığını belirten sanık İdil, savunmasını şöyle sürdürdü:
"İki yıldır Odatv'nin Ankara temsilcisiyim. Soner Yalçın da Odatv'nin sahibidir. Klasörlere bakıldığında benim için sadece 'yazılarını biraz daha arttırsın' dediği görülüyor. Yazının içeriğiyle alakalı herhangi bir şey belirtilmemiştir. Kaldı ki, haber sayımda bile artış gözükmemektedir. Ben zaten siyasi içerikli değil, daha çok kültür ve edebiyat konularında yazı yazıyorum" dedi.
Sanık Ahmet Mümtaz İdil, kimseden talimat almadığını ve kimseye talimat vermediğini ifade ederek, hakkındaki suçlamaları kabul etmedi. Duruşmalardan vareste tutulmasını isteyen sanık İdil, beraatini talep etti.
Sanık Ahmet Mümtaz İdil'in savunmasını tamamlamasının ardından mahkeme heyeti, duruşmayı 27 Ocak Cuma gününe erteledi. - İSTANBUL