Danıştay'ın Kuruluşunun 145. Yıl Dönümü ve İdari Yargı Günü Töreni (4)
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar, " 'kuvvetler ayrılığı' ilkesinin, üzerinde çalışılan yeni anayasa taslağında yer almaması yönündeki düşünce, görüş ve önerilere Türkiye Barolar Birliği olarak karşıyız" dedi.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar, " 'kuvvetler ayrılığı' ilkesinin, üzerinde çalışılan yeni anayasa taslağında yer almaması yönündeki düşünce, görüş ve önerilere Türkiye Barolar Birliği olarak karşıyız" dedi.
Danıştay'ın 145. kuruluş yıl dönümü ve İdari Yargı Günü dolayısıyla Danıştay Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen törende konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar, Danıştay'ın avukatların kılık kıyafetleriyle ilgili olarak verdiği kararı eleştirdi. Danıştay'ın avukatların kılık kıyafetiyle ilgili olarak verdiği yürütmenin durdurulması kararının bu konuda daha önce verilen ve yerleşik hale gelen kararlarına ve uygulamasına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin emsal kararlarına aykırı olduğunu belirten Coşar, "Bu kararın gerekçesinde yer alan kamu hizmeti gören avukatların 'kamu görevi' yapan yargıç ve savcılarla aynı kurallara tabi tutulamayacağına ilişkin kabulün Avukatlık Kanunu'nun yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı kanısındayız" dedi.
Avukatlık Kanunu'nun birinci maddesinde; 'Avukatlık kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat Yargı'nın kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder' hükmü yer aldığı hatırlatarak, bu hükümde geçen 'serbestçe temsil' ifadesi savunmanın bağımsızlığı anlamında olduğunu belirten Coşar, avukatlık mesleğinin, serbest meslek olmaktan öte, yargının diğer iki kurucu unsurunu oluşturan iddia ve hüküm makamları gibi adaletin gerçekleşmesi için yargının hizmetinde olan bir kamu hizmeti olduğunu kaydetti.
Coşar, "Kamu hizmetinin serbest meslek olarak icra edilmesinin görevin kamusal niteliğini etkilemeyeceği, tam tersine güvencesi olduğu, avukatların yapmakla yükümlü oldukları görevleri itibarıyla kamu yararı ile yakından ilgili bulunduğu ve bu yakın ilgi nedeni ile de işin kamu hizmeti niteliğinde olduğu Anayasa Mahkemesi kararları ile de kabul edilmiştir" dedi.
Yeni Anayasa yapım çalışmalarıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Coşar, konuşmasına şöyle devam etti:
"Hepimizin bildiği üzere anayasacılığın özü ve işlevi, devletin temel örgütlenmesinin yanı sıra birey hak ve özgürlüklerini korumak amacıyla siyasi iktidarın sınırlandırılması düşüncesine dayanır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi de siyasi iktidarı sınırlandırmanın ve bu suretle güç temerküzünü engellemenin en önemli enstrümanlardan birisidir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince yasama, yürütme ve yargı erklerinin hiç birisi bir diğerinin üstünde değildir. Her türlü güç, iktidar kötüye kullanılabilir. Kullanılmıştır da. Ama dünya siyasi tarihi bize göstermiştir ki, en çok kötüye kullanılan güç 'yürütme iktidarı'dır. Zira yürütme gücü subjektif olmakla, hemen her yerde ve bütün zamanlarda keyfi kullanılmış, birey hak ve özgürlükleri konusunda en büyük tehdit ve tehlike hep siyasi iktidarlardan gelmiştir. Bizim anayasal sistemimizde olduğu gibi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin özgün biçiminin değil de, onun yumuşatılmış, sulandırılmış biçimi olan 'kuvvetlerin işbirliği' ilkesinin işlevsel kılındığı ülkelerde, yasama çoğunluğunu elinde bulunduran yürütme erkinin yasama organına da hükmettiği düşünüldüğünde, mevcut kuvvetler içinde 'denetleme ve dengeleme' işlevini yerine getirecek, bu bağlamda birey hak ve özgürlüklerini, insan haklarını güvence altına alacak ve koruyacak olan kuvvet, yargı erkidir. Bu gücün de bir başka tehlike olan 'yargıçlar yönetimine' dönüşmemesi ve kendi sınırları içinde kalması gerekir."
Kuvvetler ayrılığı ilkesine üzerinde çalışılan yeni anayasa taslağında yer verilmemesi yönündeki düşünce, görüş ve önerilere Türkiye Barolar Birliği olarak karşı olduklarını belirten Coşar, Cumhuriyetimizin ilk anayasası olan 1924 Anayasasının meclis üstünlüğüne, yürütmenin ve yargının Meclis'e tabi olduğuna, kuvvetlerin birliği üzerine kurulu bir rejim getirdiğini söyledi.
1961 Anayasası ile getirilen sistemin, yasama ile yürütmeyi bir denge üzerine oturtmuş, yargıyı da bağımsız bir erk olarak düzenlediğine dikkat çeken Coşar, "1982 Anayasası kuvvetler ayrılığı ilkesinin sulandırılmış şekli olan kuvvetlerin işbirliği ilkesini esas alarak yasama ile yürütme arasındaki tercihi yürütme lehine kullanmıştır. Yeni yapılacak anayasada bize göre yapılması gereken şey parlamenter sistemi korumak, yasamayı yürütme erkini denetleyecek biçimde tahkim etmektir. Zira Türkiye Cumhuriyeti, Sayın İlber Ortaylı'nın 28 Ekim 2012 tarihinde Milliyet Gazetesi ekinde yayımlanan makalesinde işaret ettiği üzere 'seçimlere, siyasal partilerin varlığına, meclisin çalışmalarına alışkın bir siyasi yapıya dayanır. Bunun sarsılmasının arzu edilmeyecek bir kaos getireceği açıktır ve bu sistem her şeyden evvel merkezi idareyle birlikte var olan bir parlamenter sistemle yaşamaya yatkındır.'
Yeni anayasanın, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerleri olan ve biri diğerinden soyutlanması mümkün olmayan, aksine hep birlikte bir bütün oluşturan üniter, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerini benimseyen; insan haklarını korumayı temel hedef olarak gören ve bunu güvence altına alan; hak ve özgürlükleri kısıtlayan, kullanılmasını engelleyen değil, çoğaltan ve kullanılmasının önündeki engelleri kaldıran; demokrasi ve hukuk devleti konularında evrensel standartları yakalayan bir anayasa olması gerekir" diye konuştu.
Yargılama faaliyetinde sav, savunma, hükmün bir bütün olup hep birlikte yargının kurucu unsurunu oluşturduğunu vurgulayan Coşar, dünyanın demokratik her ülkesinde kabul gören ve genel geçer evrensel bir kural olan bu durumun göz önüne alınarak, barolara ve savunma makamına yeni anayasanın yargı ile ilgili bölümünde yer verilmesi gerektiğini söyledi.
Coşar, "Nitekim dünyanın en son anayasalarından olan Angola Anayasa'sının 193. maddesinde avukatlık mesleği, 'asli yargı kurumu' adıyla anayasanın 'yargı' ile ilgili bölümünde yer almaktadır. Yeni anayasada bu düzenleme örnek alınarak barolara anayasanın 'yargı' ile ilgili bölümünde yer verilmeli, serbest avukatlığın, baroların, Türkiye Barolar Birliği'nin bağımsızlığı anayasal güvence altına alınmalıdır" diye konuştu. - ANKARA