Cumhurbaşkanı Erdoğan Canlı Yayında

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MİT tırlarının içindekilere ilişkin yayımlanan fotoğraflara ilişkin, "Bunların bütün dertleri, 'Türkiye'yi biz nasıl uluslararası mahkemelere götürebiliriz?' Bu kişiyi tanıyorsunuz. O kişiyi benim konuşmama gerek yok. Bundan sonrası yargıda" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MİT tırlarının içindekilere ilişkin yayımlanan fotoğraflara ilişkin, "Bunların bütün dertleri, 'Türkiye'yi biz nasıl uluslararası mahkemelere götürebiliriz?' Bu kişiyi tanıyorsunuz. O kişiyi benim konuşmama gerek yok. Bundan sonrası yargıda" dedi.
Erdoğan, A Haber ve ATV ortak canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Programın başında Diyarbakır'da meydana gelen patlama sonrasında HDP Eş Genel Başkanı ile görüşmek için danışmanlarına arattırdığını ancak ulaşılamadığını belirtmesinin üzerinden geçen süre içinde herhangi bir dönüş olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, "Program arasında tekrar özel kalemime sordum ancak bir dönüş olmadı. Onlar, dönerlerse ne ala. Zaten açıklamamızı yaptık, burada da söyledik. Resmi olarak da açıklamamızı yaptık. Dönerlerse konuşuruz" diye konuştu.
A Haber tarafından 1999 yılında gerçekleşen deprem ve sonrasına ilişkin görüntülerden hazırlanan kısa belgesele ilişkin görüşleri alınan Erdoğan, özellikle Düzce, Bolu, Sakarya, Kocaeli depremlerinde "hükumetlerin depremlerin altında kaldığını" söyledi.
Erdoğan, "Şu anda burada belgeselde de bunları çok ve net gördük, dayanamadılar. 3,5 yıl. Beş yıllığına millet onları iktidar yaptı, 3,5 yılda erken seçime gitmek zorunda kaldılar. Çünkü, IMF'den aldıkları paralar değil, deprem için toplanan paraları bile memurlara ödemek durumunda kaldılar" ifadesini kullandı.
Benzer bir durumun 1993 yılında da yaşandığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"1993'te de çok enteresan. Ziraat Bankası'na talimat verildi, 'memur maaşlarını ödemeyin' diye. Bu ülkede bunlar da yaşandı. Biz, Bingöl depremini yaşadık. Biz, depremin gecesinde, o zaman İçişleri Bakanım Beşir Bey idi. Kendisini hemen gönderdim, sağ olsun hemen gitti. Orada, koordinasyonu yaptı ve işi başlattı. Ben de arkasından Bingöl'e gittim. Bingöl depreminde ilk anda yapılacak müdahaleler nelerse bunları yaptık. Ama bir yıl içinde de yeni bir Bingöl inşa ettik. Hala Bingöl'de Toplu Konut İdaresi'nin yaptığı yatırımlar var.
Ardından Simav depremini yaşadık, orada da anında müdahale yapıldı. Ben yurtdışındaydım, sağ olsun yine Beşir Bey'in de gayretleriyle orada da çalışmalar kararlı bir şekilde yürüdü ve yeni bir Simav inşa edildi. Simav'ın deprem öncesi ve sonrası fotoğraflarını bir görseniz, tanımazsınız. Aynı şekilde Bingöl'ün de deprem öncesi ve sonrasını görseniz, tanımazsınız. Hepsinden öte, Van. O büyük bir felaketti. Gecesinde oradaydık. İş makinelerinin çokluğu sebebiyle rahat çalışamıyorlardı. Büyük kayıplarımız oldu. Konteyner kentlerle, çadır kentlerle, her şeyiyle soğuk havaya rağmen vatandaşımızı koruma altına aldık ve iki yılda yeni bir Van inşa ettik.
Belgeselde görülen konutların bir kısmı Van Edremit'tedir, Van Gölü'ne nazırdır. Bir diğeri de yine Van Gölü'ne nazır Erciş'tedir."
Erdoğan, buralara da modern konutların inşa edildiğini anlatarak, "Yollar yapıldı. Su sorunu ciddi oranda çözüldü. Bunu Van Belediyesi'nin aşması gerekirdi. Van Belediyesi, en ufak bir yatırım bu noktada Van'a yapmış değil. Çünkü, onun musluklarından kan akıyor. Bilbordlara bunu koydu. Sonra biz, 'böyle şey olur mu?' dedik. Sonra bunları değiştirdiler" dedi.
Erdoğan, Van'ın her geçen gün daha ileri gittiğini belirterek, buraya 12 yıl içinde yaklaşık 17-18 katrilyon yatırım yapıldığını söyledi. Erdoğan, "Bunların hepsi, Çözüm Süreci'nin ruhumuzda nasıl işlediğimizi ortaya koyan en güzel ispatlarıdır" diye konuştu.
-"Türkmen komutanlar bize dua ediyor"-
"Adana'da durdurulan tır meselesinin yeniden gündeme gelmesiyle beraber, paralel yapı ile mücadelede gündemde üst sıralara tırmandı. Paralel yapı ile mücadelede gelinen nokta nedir, siz bu noktayı tatminkar buluyor musunuz" sorusu üzerine Erdoğan, bunun matematiksel bir olay olmadığını, böyle olmadığı için de "şuraya gelindi" denilemeyeceğini bildirdi.
Bunun, sosyal, siyasi ve hukuki bir süreç olduğunu vurgulayan Erdoğan, şu anda da bunların işlediğini kaydetti. Erdoğan, "Ama, bizim burada bir hedefimiz var. O da, 'adalet gelip yerini bulacak'. Hukuk içinde, yasalar ne emrediyorsa, bunun gereği ne ise bu olacak" dedi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada savcı, hakim, sizin buna yetkiniz var mıydı, yok muydu? Olmayan yetkiyi nasıl kullanırsınız? Burada casusluk var, ajanlık var, ne ararsanız bu işin içinde var. Çünkü, bu tırlar MİT tırlarıdır. Sen, MİT tırlarını arayamazsın. Böyle bir yetkin yok. Müsaadeyi alacaksın. Böyle bir şeyin hiçbirisi yapılamadı. Bu tırlar nereye gidiyor? Bayır Bucak Türkmenlerine gidiyor. Bunlar kim? Bunlar, benim soydaşım. Biz, bunlara yardımı götürmeyeceğiz de nereye götüreceğiz. Biz, bunlara lojistik yardımı da insani yardımı da hepsini de götürürüz. Şu anda komuta kademesinde olan insanlar konuşuyor. Onlarla söyleşiler yapılmış A Haber'de. Sağ olsunlar, bize dualarını dile getiriyorlar. 'Erdoğan olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti olmasaydı, biz bu işi bu noktaya getiremezdik; yüz binlerce kayıp verirdik'.
Bu işin canlı şahidi MHP'de üst düzey yöneticiliklere gelmiş olan Sayın Şandır'dır. Bizzat bana teşekkürü vardır. Çünkü, o da orayla çok ilgilenen bir insandı, Bayır Bucak Türkmenleri ile. Bize de bu ilgi sebebiyle teşekkür etmiştir. Bunu yapmak durumundayız, bizim insani ve vicdani görevimizdir. Onun için bunu yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz."
Şimdi "Eğit-donat" noktasında Türkmenlere, Araplara hizmet verildiğini dile getiren Erdoğan, "Vereceğiz de. Çünkü, oradaki tehdit yarın bize yansıyacak. Ama, o topraklarda o engelleme yapılabilirse, o zaman Türkiye daha da rahatlayacaktır. Biz niçin 'güvenli bölge' diyoruz. Bunun için. Niçin, 'uçuşa yasak bölge' diyoruz. Bunun için diyoruz. Ama, bunların koalisyon güçleri içinde aktif rol alabilmesi için, gerek Bayır Bucak Türkmenlerinin gerek Arapların gerekse hakikaten Türkiye ile iyi münasebetler içinde olan Kürt kardeşlerimizin, oradaki müşterek hareketi, inanıyorum ki Türkiye-Suriye arasındaki sıkıntıların asgariye düşmesini getirecektir" diye konuştu.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ama, PYD ile müşterek hareket eden PKK, bu noktada Türkiye için her an bir sıkıntı unsurudur. Bunu da nerede yaşadık, Kobani'de yaşadık. Bütün bunlara rağmen, Kobani'den kaçan DAEŞ'in bombaları altından kaçan Kobanili kardeşlerimize topraklarımızı açtık. Yaklaşık 200 bini aşkın Kürt kardeşimizi Türkiye'de ağırladık. Daha sonra orayı kurtarabilmek, DAEŞ'e karşı mücadeleyi verebilmek için Özgür Suriye Ordusu'na topraklarımızdan geçiş imkanı verdik, Peşmergelere topraklarımızdan geçiş imkanı verdik. Türkiye Cumhuriyeti, bu imkanları onlara sağladı. O olmasaydı, Kobani kurtulabilir miydi? Kurtulamazdı. Bu sağlandı, ondan sonra kurtuldu ve şimdi de 100 bine yakın tekrar Kobanili Kürt dostlarımız, kardeşlerimiz topraklarına döndüler. Bu gerçekleri, artık benim ülkemde yaşayan Kürt kardeşlerimin görmesi lazım.
Bir milyon 700 bin Suriyeli, bu ülkede şu anda konuk ediliyor, 300 bin de Irak'ta. İki milyon. Bunların bütün masraflarını, artık 6 milyar dolara doğru gidiyor. Türkiye karşılıyor. Bize, uluslararası kurum ve kuruluşlardan gelen para bugüne kadar 250 milyon dolardır. Bunda kaldı. Biz ise devam ediyoruz. Niye? Allah, veriyor; yapıyoruz, ediyoruz, arkasından geliyor. Gelse de gelmese de yapacağız. Ege'de, Akdeniz'de olanları görüyorsunuz. Bir yerlere sığınmak isteyenleri, denizin ortasında nasıl bıraktıklarını görüyorsunuz. Bizim, genlerimizde, değer yargılarımızın içinde insanı bu şekilde ölüme terk etmek söz konusu değildir."
-"Türkiye'yi karalama var"-
"Bir gazetede tırların içeriğine yönelik fotoğraflar yayımlandı. Bunu 'vatana ihanet' olarak değerlendirdiniz, kimileri de 'gazetecilik' dedi. Ne dersiniz?" sorusuna Erdoğan, "Burada Türkiye'yi karalama var. Bunların bütün dertleri, 'Türkiye'yi biz nasıl uluslararası mahkemelere götürebiliriz?' Bu kişiyi tanıyorsunuz. O kişiyi benim konuşmama gerek yok. Bundan sonrası yargıda" diye yanıt verdi.
Kendisinin de dava açtığını anımsatan Erdoğan, suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. Erdoğan, "Çünkü, ilk kirli algı operasyonunu bunlar, paralel yapıyla beraber yürütüyorlar. Yapılan iş belli. Çünkü, paralel yapı, aynı şeyleri daha önce yayımladı. Bu, şimdi aynı şeyleri karıştırıyor. 'Oralardan bir şey çıkar mı çıkmaz mı?' Yaptığı iş bu" diye konuştu.
-Dünyadan casusluk davaları-
Erdoğan, bir konunun üzerinde durmak istediğini ifade ederek, "Casusluk davaları olmuştur. Bunlardan bir tanesi meşhur Wikileaks. Bu olayda, ABD ordusu mensubu olan Bradley Manning, devlet sırlarını içeren binlerce gizli belgeyi sızdırdı. Casusluk ve düşmana yardım suçlamasıyla yargılanan Manning 2013 yılında 35 yıl hapis cezası aldı" dedi.
Erdoğan, Bradley Manning'in bilgileri verdiği kişinin de 2012 yılından bu yana Ekvador'un Londra Büyükelçiliği'nde sığınmacı olarak yaşadığını belirterek, şöyle devam etti:
"İkinci olarak da Snowden. O da 2013 yılında ABD milli güvenliğine dair belgeleri sızdırdığı için ABD tarafından casusluk ve gizli belge hırsızlığı ile suçlandı. ABD'li bazı basın yayın kuruluşları, ulusal güvenlikle ilgili gizli belgelerin ifşasına araç olmamak için bu belgeleri yayımlamadı. Snowden, şu an kaçak olarak Rusya'da yaşıyor.
Üçüncüsü, News of the World. 168 yıl boyunca basılan ve dünyanın en eski gazetelerinden olan bu gazete, kraliyet mensuplarının da dahil olduğu yaklaşık 7 bin kişinin telefonlarını illegal bir şekilde dinlettiği için 2011 yılında kapatıldı. Gazete patronu, dönemin İngiltere Başbakanına ve İşçi Partisi milletvekillerine soruşturma açılmaması için baskıda bulundu. Olaya karışanlar, mahkemede yargılandı.
Bu kadar açık, net deliller var ortada, daha fazlası da var. Bunlar oluyor. Bizde böyle bir şey olduğunda, hemen bunlar kıyamet koparıyor. Bunlar da yargılanacak. Çünkü, bu ülkede, ajanlık yapan, casusluk yapan, ülkemizin aleyhine bu tür algı operasyonlarını düzenleyenler; dünyanın neresinde yaparsanız yapın, bu bir suçtur. Türkiye'de de yapıldığına göre, bu bir suçtur. Bunun kararını yargı verecektir. Ama, biz, şu anda suç duyurusunda bulunmuş vaziyetteyiz, takipçisiyiz ve takip edeceğiz."
(Sürecek)