Haberler

CHP TBMM Grup Toplantısı

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şeker fabrikaları özelleştirilerek bir anlamda cumhuriyetten intikam almaya çalışıldığını savunarak, "Şeker fabrikalarına sahip çıkmak cumhuriyete, demokrasiye, emeğe, alın terine sahip çıkmak demektir.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şeker fabrikaları özelleştirilerek bir anlamda cumhuriyetten intikam almaya çalışıldığını savunarak, "Şeker fabrikalarına sahip çıkmak cumhuriyete, demokrasiye, emeğe, alın terine sahip çıkmak demektir." dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, hayatını kaybeden Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan'ın, Karadeniz'in yiğit evladı ve yol arkadaşları olduğunu ifade etti. Karan'ın partiye uzun yıllar emek verdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Karan'a Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi.

Kılıçdaroğlu, 17 yaşındaki Deniz Selin Üstündağ'ın eskrimde Avrupa şampiyonu olduğunu anımsatarak, Üstündağ'ı kutladı.

Bütün demokrasilerde medyanın önemli bir güç olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, medyanın gelişmiş demokrasilerde dördüncü güç olarak tanımlandığını bildirdi.

Medyanın görevinin, gücü alkışlamak değil gücü halk adına sorgulamak, denetlemek olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, yerel medyanın adeta sahipsiz kaldığını savundu. Kılıçdaroğlu, yerel medyanın, büyük beklentileri olduğunu, 3 yıldır Basın İlan Kurumu ilanlarına zam yapılmadığını, ayakta kalmak için olağanüstü çaba harcadıklarını anlattı.

Yerel medyanın desteklenmesi, bu konuda iktidarın sağlıklı, tutarlı adımlar atması, gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, yerel medya üzerinden tasarruf yapılmasının doğru olmadığını belirtti.

Kılıçdaroğlu, yerel ve yaygın medyanın güçlü, bağımsız olmasını, özgürce yazmasını, eleştirmesini istediklerini aktararak, demokrasiye sahip çıktıkları gibi medyaya da sahip çıkmaları, medya üzerindeki baskılara hep birlikte karşı çıkmaları gerektiğini söyledi.

-"Bakanlık suç işlemiştir"

Dünyada sanat ve sanatçıyı desteklemeyen hiçbir iktidarın bulunmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, darbe, baskıcı dönemler hariç sanat ve sanatçıya her ortamda önem verildiğini, sorunlarının özenle çözüldüğünü anlattı. Kılıçdaroğlu, sanat ve sanatçıyı yüceltmenin, her toplumun ortak amaçlarından olduğunu, sanatçının özgür olması, düşüncesini özgürce dile getirmesi gerektiğini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, sanatçının haklarını koruyan yasaya dayanarak Türkiye Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) adı altında sivil toplum kuruluşunun oluşturulduğunu anımsattı.

Kemal Kılıçdaroğlu, MESAM'ın mart ayında olağan kongresini yapacakken Kültür ve Turizm Bakanlığının buraya kayyum atadığına işaret ederek, kayyum atanabileceğini, bunun yasada kuralının bulunduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, bakanlığın önce 'Şu kurala uymuyorsun' diyerek uyarı yazısı yazıp, 30 gün beklemesi, sorunun çözülmemesi halinde ikinci yazıyı göndererek yine 30 gün beklemesi gerektiğini ancak bundan sonra kayyum atanabileceğini ifade etti.

MESAM Yönetim Kurulunun görevden alındığını ancak bakanlıktan böyle bir uyarı yazısı gitmediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Önce uyarı yapacaksın; fakat hiçbir uyarı yapılmadan MESAM Yönetim Kurulu, bakanlığın bir yazısıyla değiştiriliyor. 'Şu kanunun şu maddesine göre kayyum atandığına' yönelik cümle de yok. 3 ay içinde olağanüstü kongreyi toplayın deniliyor. Dava açıp açmayacaklarını sordum, açacaklar. Kültür ve Turizm Bakanı'na sormak isterim; sen sanat ve sanatçıyı korumakla yükümlüsün Sayın Bakan. Bir yere kayyum atarken yasanın dışına çıkamazsın. Sen çıkarsan sokaktaki vatandaş ne yapacak? Açıkça Kültür ve Turizm Bakanlığı suç işlemiştir. Umarım kısa sürede yaptıkları hatadan geri dönüş olur."

-"Sosyal politikanın gereği olarak"

Kılıçdaroğlu, 7 Şubat 2018 tarihi itibariyle hapishanelerde 235 bin 888 tutuklu bulunduğunu, bu tutuklulardan 69 bin 301'inin öğrenci olduğunu, bazılarının açıköğretim ortaokulunda, bazılarının açık öğretim lisesinde, bazılarının açık öğretim fakültelerinde okuduğunu bildirdi.

Bunun son derece güzel uygulama olduğunu, mahkum, tutuklunun kendisini eğiterek hayata tutunmaya çalıştığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Hapishanede yatacak ama eğitim düzeyini yükselterek mahkumiyetini tamamlayacak. Güzel bir iş yapılıyor. Bu tutukluların sınav ve kayıt ücretlerini, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ödüyor. Kuralı getirenlere teşekkür ederiz. Ancak açık öğretimde okuyan 6 bin 567 kişinin sınav harçları halen yatmadı çünkü süre bitti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'ndan rica ediyorum; eski uygulamayı sürdürün. Sosyal politikanın gereği olarak geçmişteki uygulamanın aynen sürdürülmesi gerektiği kanısındayım." ifadesini kullandı.

-Şeker fabrikaları

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusuna değinen Kılıçdaroğlu, toplumun hemen hemen her kesiminin buna karşı çıktığını savundu.

Kılıçdaroğlu, konu gündeme gelir gelmez CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba başkanlığında komisyon oluşturduklarını, "Bütün şeker fabrikalarını gezeceksiniz; işçiler, bölgedeki esnaf, odalarla, sendikalarla oturup konuşacaksınız, nabzını tutacaksınız." talimatını verdiğini söyledi.

Şeker fabrikalarının bulunduğu illerde iktidar partisi de dahil halkın tamamının özelleştirilmeye karşı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şeker fabrikalarının sıradan fabrikalar olmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, pancar üretiminde dünya 5. olduklarına işaret etti. Kılıçdaroğlu, "Niçin bunları özelleştiriliyoruz? Hangi gerekçeyle özelleştiriliyor?" diye sordu.

-"Hangi uluslararası kuruluş ile hangi anlaşmayı yaptılar?"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kamyoncusu, besicisi, çiftçisi kazanıyor, fabrikada işçiler çalışıyor. Bu üretimin kaybedeni yok. Herkesin kazandığı ortama siz dinamik koyuyorsunuz, ' özelleştireceğim' diyorsunuz. Büyük kısmı kapanacak. 'Kapanmayacak' diyorlar, böyle denilen çok sayıda fabrikanın bir süre sonra nasıl kapandığını gördük. Amaç nişasta bazlı şeker üretimini teşvik etmek. Şeker ve şeker fabrikalarının, mutlaka korunması gerektiğine yürekten inanıyoruz.

1926'da ilk fabrika Atatürk'ün yaşadığı dönemde kuruldu, üretime geçti, Osmanlı'da bir kilogram bile şeker üreten fabrika yokken. Daha sonra İnönü, Menderes, Demirel, Özal ve her bakanın attığı temeller var. Özelleştirerek siz bir anlamda Cumhuriyetten intikam almaya çalışıyorsunuz. Şeker fabrikalarına sahip çıkmak cumhuriyete, demokrasiye, emeğe, alın terine sahip çıkmak demektir."

-"Bizim insanımızın hayatı bu kadar mı ucuz?"

Kılıçdaroğlu, bu süreci başlatan olayın yeni olmadığını belirterek, Şeker Kanunu'nun geçici 8. maddesinde, "Uluslararası kuruluşlar ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde Bakanlar Kurulu, kurum ve organlarının yetki ve görev süresini, 31 Aralık 2014 tarihinde yeniden belirler." hükmünün yer aldığını anımsattı.

Hangi uluslararası kuruluşla, hangi anlaşmanın yapıldığını soran Kılıçdaroğlu, bugüne kadar bu konuda kamuoyuna tek bir cümle açıklama yapılmadığını bildirdi. Kılıçdaroğlu, "Başta Recep Bey, Binali Bey'e olmak üzere gayet net soru soruyorum; hangi uluslararası kuruluşlarla oturup anlaşma yaptınız? 'Bu metni neden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından gizliyorsunuz, çıkın açıklayın." dedi.

Kılıçdaroğlu, bu maddeyi Anayasa Mahkemesinin, Anayasa'nın 7. ve 123. maddelerine dayanarak iptal ettiğine işaret ederek, Anayasa'nın 7. maddesinin yasama yetkisinin Türk milleti adına TBMM'de olduğunu, bu yetkinin devredilemeyeceğini öngördüğünü anımsattı.

Kiminle oturulup Türk şeker politikalarının geleceğinin belirlendiğini soran Kılıçdaroğlu, bu politikanın gereği olarak fabrikaların tek tek özelleştirilmek istendiğini savundu.

Nişasta bazlı şekerin insan sağlığı için zararlı olduğunu, kansere, şeker hastalığına, obeziteye yol açtığını anlatan Kılıçdaroğlu, "Binali Bey, 'Nişasta bazlı şekerlere kota uygulayacağız.' diyor. Zaten kota var, dünyanın en yüksek kotası yüzde 15. Almanya'da yüzde 1,69. Bazı ülkelerde de yasak. Bu oranı uygulayan dünyada bir ülke var mı' Bizim insanımızın hayatı bu kadar mı ucuz? O nedenle biz şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşıyız. Herkes çalışmalı, üretmeli, kazanmalı. " dedi.

-"Aile hakkını sonuna kadar aramalı"

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra pek çok insanın mağdur edildiğini, yeri geldiğinde bütün mağdurların sesi olmaya özen gösterdiklerini belirtti.

Gökhan Açıkkollu isimli bir öğretmenin, ihbar üzerine 15 Temmuz'dan hemen sonra tutuklandığını, ilk bilgilerin şeker hastası olduğu, ilaçlarının verilmediği ve gözaltında hayatını kaybettiği yönünde olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bu vatandaşın işkence sonucu öldüğü ortaya çıktı. İfadesi bile doğru dürüst alınmadı. Arkadaşlarımız eşini aradı, cenazesini Konya'ya kendi özel imkanlarıyla götürdüklerini, mezarlığa defnedemediklerini, bahçelerine defnettiklerini söyledi. Bu bir insanlık dramı değil mi; yargılanmamış, herhangi bir suçu var mı yok mu belli değil ama işkence sonucu hayatını kaybediyor. Ailenin tazminat hakkı var, hakkını sonuna kadar aramalı. Biz de o ailenin sonuna kadar yanında olacağız."

(Sürecek)

Kaynak: AA / Politika
Kayyum kararının ardından harekete geçen CHP, 414 belediye başkanını Ankara'ya çağırdı

Kayyum kararının ardından harekete geçtiler! 414 belediye başkanına çağrı

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi feci şekilde can verdi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi 20. kattan düşerek can verdi

DEM'li eş başkandan Tunceli'de ayaklanma çağrısı: 1938'deki gibi işgal ettiler

DEM'li eş başkandan Tunceli'de ayaklanma çağrısı: 1938'deki gibi işgal ettiler

title