Haberler
Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı: İran tehdidine odaklanmak

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

Rusya bir kez daha ABD füzeleriyle vuruldu, Savunma Bakanlığı 'Yanıt verilecek' dedi

ABD füzeleriyle bir kez daha vurulan Rusya'dan dünyayı korkutan açıklama

Başbakan Yarımcısı Bekir Bozdağ Açıklaması

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Türkiye'de Balyoz Davası kadar karartmaya, saldırıya, bu davanın hakimleri, savcıları kadar hakarete, aşağılanmaya, tehditlere, şantajlara muhatap olmuş ikinci bir dava görmediğini belirterek, "Avukatlar,"...

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Türkiye'de Balyoz Davası kadar karartmaya, saldırıya, bu davanın hakimleri, savcıları kadar hakarete, aşağılanmaya, tehditlere, şantajlara muhatap olmuş ikinci bir dava görmediğini belirterek, "Avukatlar, kamuoyunu etkilemeye, mahkemeyi kamuoyu gözünde mahkum etmeye, hakimleri, savcıları birilerinin tetikçisi olarak göstermeye gayret ettiler. Bunları pompalamaya gayret ettiler. Bu gayretleri mahkemede hakimleri ikna için orda kendi savundukları kişilerin daha az ceza almaları için uğraşmış olsalar, orada deliller üzerinden neler yapabilecekleri üzerinde durmuş olsalar daha isabetli işler yaparlardı diye düşünüyorum" dedi.

TGRT Haber'de yayınlanan "Ankara'nın Gündemi" programına katılan Başbakan Yardımcısı Bozdağ, İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol, TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar ve Kanaltürk Televizyonu Ankara Temsilcisi Faruk Mercan'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Konuşmasına Tunceli'de terör saldırısında şehit olanlara Allah'tan rahmet ve kederli ailelerine başsağlığı dileyerek başlayan Bozdağ, "Türkiye'nin terörle mücadelesi uzun zamandır devam ediyor. Bütün hükümetler de aslında terörü sonlandırmak, terör belasından ülkemizi kurtarmak için bir çabanın içersinde oldu. AK Parti Hükümeti de kurulduğu günden bu yana terörle mücadele etmek, terörün istismar ettiği zemini ortadan kaldırmak için, bu belayı yok etmek için önemli çalışmalar yaptı" dedi.

Teröre uluslararası aktörler tarafından silah ve para yardımı yapıldığını anlatan Bozdağ, "Biz bugüne kadar söyledik, PKK terör örgütü, bunun yanında aynı zamanda taşeron bir örgüt. Başka ülkelerin, başka uluslararası yapıların, başka birtakım güçlerin de destek verdiği bir yapı. Onlar niye destek veriyorlar? Güçlü bir Türkiye arzu etmedikleri için. O nedenle terörle mücadele ederken bir yandan güvenlik boyutuyla mücadele yapılırken öte yandan da içerideki ve dışarıdaki bu bağlantıları kesici, terörün istismar ettiği zemini kurutucu adımların atılması gerektiğini biz her zaman vurguladık. Bu yönde de çalışmalarımızı sürdürdük ve sürdürmeye de devam ediyoruz. AK Parti İktidarı döneminde yapılanları incelediğimizde önemli adımlar da attığımız bir gerçek. Çünkü bölgeye yaptığımız yatırımlar, terörün istismar ettiği geri kalmışlıkla ilgili mücadele noktasında önemli bir yere getirdik Türkiye'yi ve bölgeyi. Vatandaşımız, bunu gördüğü zaman AK Parti'ye dönük teveccühünü artırdı, sandıkta desteğini artırdı. PKK terör örgütünün bütün tehditlerine, bütün şantajlarını rağmen bölgede birinci parti yaptı, bu önemli bir kazanımdır" diye konuştu.

"TÜRKİYE'DE PARTİLER OLARAK KONUŞMA KONUSUNDA SIKINTILAR VAR"

PKK terör örgütünün bunu gördüğünü ve şu anda AK Parti'ye karşı, AK Parti'ye destek veren seçmen bazında insanlara karşı da büyük bir tehdit, büyük bir şantaj içerisinde olduğunu belirten Bozdağ, şunları kaydetti:

"O nokta da terör örgütü kendi korkutuculuğunu kullanmak istiyor. AK Parti'yi hedefe koymasının sebebi, bölgede halklı kucaklayan halkla bütünleşen bir siyasal hareket olması. Biz bu işin sadece güvenlik boyutuyla olmadığını biliyoruz. Uluslararası alanda da desteklerin kesilmesi, yok edilmesi hem ABD ile Avrupa ülkeleri ile hem de başkaca ülkelerle yaptığımız ikili görüşmelerde bunlar dile getiriliyor. Biz bu meseleyi kökünden ortadan kaldırmak ve bir daha Türkiye'nin gündeminde olmaması için 2009'da esasında tarihi bir adım attık. Türkiye'de terör varken, şehitlerimiz varken böylesi acı olaylar yaşanırken milli birlik ve kardeşlik mücadelesini başlatıp ve bu meseleyi Türkiye'nin gündeminden çıkaracağız demek kolay bir iş değil. Güvenlik güçlerimiz mücadelesini yapacak, biz uluslararası alanda mücadelemizi yapacağız ama öte yandan konuşarak bu meseleye kendi içinde de çözüm üretmemiz lazım. Türkiye'de partiler olarak konuşma konusunda ciddi sıkıntılar var. PKK terör örgütü, sürekli bir şekilde milletimizin sağ duyusuyla milletimizin kalbi kardeşliğiyle karşı karşıya kalıyor ve milletimizin sağ duyuluğu, kalbi kardeşliği terörün bütün saldırılarını yok eden bir yek pare vücut şeklindedir. Çok büyük bir sağ duyu var. O yüzden de PKK bu ülkede Türk ve Kürt kardeşliğini yok edemedi, Türk'ü Kürdün, Kürtü Türk'ün karşısına dikemedi. Ama siyasette bu birlik yok."

"TERÖR KARŞISINDA TEK SES OLMAYI BAŞARABİLİRSEK DAHA ÖNEMLİ ADIMLAR ATACAĞIZ"

"Eğer Türkiye'de terör karşısında iktidarıyla muhalefetiyle tek ses olmayı başarabilirsek o zaman daha önemli adımları atma imkanı bulacağız" diyen Bozdağ, "Biz istiyoruz ki muhalefet iktidar bu vesileyle bir noktaya gelelim. Bu işi bitiren ülkelere baktığımızda da bunlar bir noktaya geldiği zaman önemli mesafe almışlardır. Biz bu işi konuşalım, konuşmadan adım atma hadiselerinde fazla bir netice alma imkanı gözükmüyor. Biz onun için iktidar ve muhalefet beraber bunu konuşursak sonuç alacağımız adımlar atma noktasında daha rahat ortam olur. Ama bunu konuşmak kolay olmadı maalesef hala da konuşulamıyor. CHP, 'konuşacağım' diyor ama gelmiyor. MHP Genel Başkanı Bahçeli, hep iktidarı eleştiriyor ama bu işin çözümü konusunda öneri sunmuyor" ifadelerini kullandı.

"CANLI BOMBA OLAN BİR KİŞİYE İDAM CEZASI TESİR YAPMAZ"

Bazı kişilerin 'idam cezası gelsin bu iş biter' dediğini anlatan Bozdağ, "Terör örgütü 'idam cezası var ben bu işi yaparsam beni idam ederler' hesabın içine mi giriyor? Hayır. Canlı bomba olan bir kişiye idam cezası bir tesir yapmaz. Onun için cezaları artırmak tek başına bu meselede çözüm değil. Öyleyse bizim burada yapacağımız şey denenmiş metotları denenmiş yöntemleri, yeniymiş gibi ortaya koymak değil, bugüne kadar yapmadıklarımızı yapmak, eksik yaptıklarımızı eksik yapmamak, yanlış yaptıklarımız varsa onları doğru yapmak ve yapmadıklarımız varsa bu meselenin çözümüne dair o zaman onları ortaya koymaktır" şeklinde konuştu.

"TERÖR ÖRGÜTÜ 2012'Yİ FİNAL YILI OLARAK GÖRDÜ"

Terör olaylarındaki artışa değinen Bozdağ, "Şimdi bu artışın rastladığı zamana baktığımızda 2011 seçimlerinin hemen arkasında. Ama aynı olayların başladığı döneme baktığımızda büyük değişimler var. Mısır'da, Libya'da, Tunus'ta... Türkiye açısında da farklı bir yapı var. Türkiye'nin güney sınırına baktığımızda İran, Irak, Suriye, Lübnan, Ermenistan var. Yeni bir yapı oluşuyor, oraya baktığımızda Mısır, Libya, Tunus, Suriye'de bir değişim olursa ondan sonra ortaya çıkacak bir yapı var. Bu alana baktığımızda en fazla güç sahibi olacak, kendisi açısına olumlu gelişmeler olacak olan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Terörün artış göstermesinin birinci nedeni budur. İkinci nedeni Türkiye'nin ekonomik olarak güçlü olması. Üçüncüsü de güçlü bir siyasi istikrar var Türkiye'de. Siyasi istikrarın güçlü olması ve bu istikrarı kullanan iktidarın halk karşısında güven tabanı var. Bütün bunları yok etmek, güveni, istikrarı yok etmek istiyor terör örgütü. Bu olayların çoğaltılmasında taşeron olarak Türkiye'nin artan gücünden rahatsız olan kesimlerin verdiği destek veya talimat 2012 yılını final bir yıl olarak gördüler. Bu yılda halkı da işin içine katarak başka neticeler almak için büyük destek aldılar. PKK terör örgütü, bu yılı final yılı ilan edip bu desteklerle birtakım neticeler almak için kendilerine hedefler koydu. Ama bunların hiçbirisini gerçekleştiremedi. ve etkisiz hale getirilen terörist sayısı onların beklediklerinin yüzlerce kat üzerindedir. Çok büyük kayıplar verdiler ve hiçbir hedeflerini gerçekleştiremediler, hiçbir başarı elde edemediler. Başarı elde edemeyince de planlı eylemler yerine terör örgütünün kendi içerisinde bu kayıpların doğurduğu olumsuz sonuçları ortadan kaldırmak için plansız eylemleri gerçekleştirdiğini görüyoruz" ifadelerini kullandı.

KCK OPERASYONLARI

KCK operasyonlarının durduğu yöndeki haberlerle ilgili olarak Başbakan Yardımcısı Bozdağ, KCK yapılanması son derece önemli olduğunu belirterek, operasyonları kesinlikle durmadığını, soruşturmanın ve yargılamanın devam ettiğini vurguladı. Bozdağ, "Biz, KCK'nın bu ülke için ne tür planlar yaptığını PKK terör örgütüyle nasıl içli dışlı bir yapı olduğunu biliyoruz. KCK operasyonları, PKK terör örgütünün planladığı hedeflerin gerçekleşmemesi için en büyük darbeyi vurmuştur" dedi.

"ANAYASA, TERÖR ÖRGÜTÜNÜN İSTEKLERİ DOĞRULTUSUNDA DEĞİL, TÜRK MİLLETİNİN TALEPLERİNE GÖRE YAPILACAKTIR"

Terör örgütünün eylem yaparak Türkiye'de aldığı bir netice olmadığını belirten Bozdağ, "Ama atılan her adımı terör örgütü 'biz olmasaydık bunlar olmazdı' şeklinde yorumluyor. Bölünmüş yol projesini AK Parti Türkiye'nin her yerinde başlattı. Güneydoğu'da da var başka yerde de. Toplu konut, Türkiye'nin her yerinde yapıyoruz, sosyal yardımlar Türkiye'nin her yerinde yapıyoruz, dar gelirli vatandaşlarımızın hepsine yeşil kart verdik. Bunu Türkiye'nin 81 ilin her yerinde yapıyoruz ama şimdi terör örgütü gelip bölgede propaganda yaparken 'biz olmasak onu size vermezlerdi' diyor. Kardeşim nasıl oluyor, öyle saçmalık olabilir mi? Terör örgütü bunları istismar ediyor ve milletimizin zihnini bulandırmaya çalışıyor. Anayasa ile ilgili birtakım şeyler söylenebilir. Ama Türkiye Cumhuriyeti Anayasası terör örgütünün istekleri ya da talepleri doğrultusunda değil, terör eylemlerine göre değil, Türk milletinin taleplerine göre yapılacaktır. Biz bütün milletimizi dinliyoruz, dinlemeye de devam edeceğiz" diye konuştu.

Türkiye terörle mücadelesini sürdüreceğini vurgulayan Bozdağ, PKK terör örgütünün eylemlerini durdurmadığı sürece, silah bırakmadığı sürece, KCK operasyonlarının da teröristlere karşı diğer güvenlik güçlerinin operasyonlarının devam edeceğini kaydetti. Bunların durdurulmasının söz konusu olmadığını kaydeden Bozdağ, "Başbakanımızın da ifade ettiği gibi 'Ben bundan sonra eylem yapmayacağım' dediği zaman güvenlik güçleri de silah bırakacaktır. Güvenlik birimleri de 'silah bıraktım' dediği zaman kalkıp da her tarafta dağlarda taşlarda terörist peşine düşecek değil, öyle bir şey yok. Ama terör örgütü benim karakolumu basarken, polisimize kurşun sıkarken, başka terör eylemi yaparken 'teröristleri niye takip ediyorsunuz demek Türkiye Cumhuriyeti'nin silahlı kuvvetlerine, emniyet güçlerine siz görevinizi yapmayın demektir. Bunu istemeye kimsenin hakkı yok, kimsenin hakkı da değil. KCK soruşturmaları da sürecektir. Çünkü bu ülkenin birliğine, beraberliğine, bölünmez bütünlüğüne karşı bilinçli bir siyasal yapı oluşturuyor. Bunun karşısında adımlar da atılacaktır. Öte yandan görüşme de yapılabilir. MİT niçin var? Ülkenin güvenliği ile ilgili birtakım görevleri var. Bu görevleri çerçevesinde terör örgütünün içerisine sızabildiği oradan istihbarat aktardığı gibi görüşme de yapabilir" şeklinde konuştu.

"BU KUYRUKLU BİR YALAN"

CHP'nin "Oslo görüşmelerinde üzerinde anlaşılmış imzalanmış herhangi bir mutabakat var" açıklamalarının hatırlatılması üzerine Bozdağ, "Bu kuyruklu bir yalan. Görüşmeler var ama öyle üzerinde mutabakata varılmış, imza altına alınmış öyle bir şey söz konusu değil. Biz görüşmelerin olduğunu hiç yalanlamadık" dedi.

PKK terör örgütünün önemli kaynaklarının olduğunu ifade eden Bozdağ, şunları kaydetti:

"Bunlardan bir tanesi de teröristleri kullanıyor. Bir kısmını ikna ederek, bir kısmını zor kullanarak terörist devşiriyor. Terörle mücadele yaptığımız süre içerisinde şunu söyleriz, dağda 5 bin terörist var, şu kadar terörist ele geçirildi. Şimdi bu bir gerçeği gösteriyor. Sinekleri öldürmekle bu mesele çözülmüyor; Ama bunların azalması için adımlar atılması gerektiğini gösteriyor. Bunların azalması için atılması gereken adımların en önemlisi terörün istismar ettiği zemini kurutmak ve bu alanı ortadan kaldırmak. Bir defa AK Parti terör örgütün dağa eleman devşirmek için kullandığı zemini ortadan kaldırmak için çok ciddi adımlar attı. Bundan sonra ki süreçte de bu noktada neler yapıyor, terör örgütü hangi yöntemlerle bu işi yapıyor, kimler destek veriyor onlara dönük de adımlar atılıyor. Ama bütün bunlara rağmen terörist devşirebiliyor, bunları azaltmak, ortadan kaldırmak için çalışmalarımız devam ediyor. Genelkurmay Başkanlığı da dün bir açıklama yaptı. Terör örgütünün ele başı, yönetici aklı tabi o aklı yok ettiğinizde ortaya çıkacak fotoğraf netice alma açısından önemli olacaktır. Güvenlik güçleri bir yandan teröristlerle mücadele ederken onların ele başlarıyla mücadele etmemesi onlara dönük tedbir almaması adım atmaması zaten düşünülemez."

BDP MİLLETVEKİLLERİNİN DOKUNULMAZLIĞI

BDP'den seçilen milletvekillerinin Kürtlerin temsilcili olarak gösterilmesinin son derece yanlış olduğunu belirten Bozdağ, PKK terör örgütünün de temel propagandası bu olduğunu söyledi. "Bunu böyle göstermek bu propagandanın doğrulunu teyit etmek anlamına gelir" diyen Bozdağ, "Çünkü bağımsız seçilip BDP'ye katılan milletvekili sayısı belli, o bölgeden seçilen milletvekili sayısı belli, alınan oylar belli. Kaldı ki Anayasa çok açık. Milletvekillileri bir bölgeyi değil, milletin tamamını temsil eder. Ama hem BDP'li milletvekilleri hem de PKK, bunları sadece Kürtlerin temsilcisi olarak onlar adına konuşmaya yetkili ağız olarak takdim ediyorlar. Bu bir kara propagandadır. BDP'li milletvekilleri esasında milleti temsil etmekten uzak, PKK terör örgütü ve onun görüşlerini temsil eden bir yapıda kendilerini konumlandırıyorlar. Baktığınız zaman ortaya koydukları söylemler, ortaya koydukları eylemler, attıkları adımlar bir milletvekilinin yapması gerekenlerle örtüşen adımlar, söylemler değil. Biz her zaman 'terörle mücadele ettikleri zaman siyasetle de biz oturup konuşuruz, müzakere edebiliriz' dedik. Ama terör örgütünün temsilcisi gibi konumlandıranlarla bizim müzakere etmemiz söz konusu olamaz. Öte yandan görüntülere baktığımızda TBMM üyesi bir milletvekilinin teröristle sarmaş dolaş kucaklaşması Türkiye'yi yaralamıştır. Dokunmazlık konusu Anayasa konusu. Şu anda bunlarla ilgili fezlekeler henüz Meclis'e gelmedi. Fezlekeler Meclis'e geldiğinde dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili rutin bir süreç var, o uygulanır. Dokunulmazlıklar kalkarsa o suçlamalarla ilgili yargılama yapılabiliyor" ifadelerini kullandı.

"ANAYASA KOMİSYONU'NDA BÜTÜN PARTİLERİN UZLAŞMASI KOLAY GÖZÜKMÜYOR"

Anayasa Komisyonu'nda bütün partilerin uzlaşmasının kolay gözükmediğini belirten Bozdağ, "Uzlaşma Komisyonu, Anayasayı tamamlamak için 1 yıllık bir süre biçti. 6 aylık süreyi derleme ve görüş toplama, ondan sonraki süreyi yazım, ondan sonraki bir süre de yasal süre. Şu anda yazım süresi de devam ediyor. Benim gördüğüm kadarıyla da çok yavaş gidiyor. Biz uzlaşmaya önem veriyoruz, uzlaşma olursa Türkiye için doğru olan olur ve herkesin benimsediği bir anayasayı hep beraber yapmış oluruz" dedi.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Türkiye'deki Başkanlık Sistemi tartışmalarına da değinen Bozdağ, "Başkanlık Sistemi'nin özellikleriyle Parlamenter Sisteminin özelliklerini adını koymadan alt alta sıralayalım. Bir sınıfa soralım. Emin olalım sorduğumuz kişiler Başkanlık Sitemi'ni tercih edecektir. Türkiye'de Başkanlık Sistemi'ne karşı olanların Başkanlık Sistemi'nin özellikleriyle Parlamenter Sistemi'nin özelliklerini yeteri kadar bilmediklerini düşünüyorum. En önemli nedeni bizim Anayasacılarımızın hepsi Başkanlık Sitemi'ne karşı, tek tip düşünceden geldikleri için kendi düşünceleri Başkanlık Sistemi ile bu ülkede iktidar olamayacaklarını bildikleri için Başkanlık Sistemi ile ilgili bilgilere kitaplarında neredeyse çok az yer vermişler. Dolayısıyla bu kaynaklardan bunu okuduğunuzda, neden Başkanlık Sitemi'ne karşı olunduğunu söyleyebiliriz" diye konuştu.

Türkiye'de her koalisyonun bu ülkeye ekonomik ve siyasal bedel ödettiğini anlatan Bozdağ, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye'nin büyüdüğü dönemler tek başına iktidarların olduğu dönemlerdir. Eğer güçlü iktidarlarla yönetilse daha iyi bir noktaya giderdi. Başkanlık Sistemi, parlamento ile başkanın kavga etmesini değil uzlaşmasını sağlar. Başkanlık Sistemi, zayıf sistemlere izin vermez, güçlü lideri aday göstermek zorunda. Çünkü halkın yüzde 50.1 oyunu Kılıçdaroğlu alamaz, Tayyip Erdoğan alır. O zaman CHP bir aday gösterecekse yüzde 50'si sadece CHP'li değil sağdan olan insanlarından da oyunu alacak

ve onların içinden de karizması olan, güçlü olan lideri çıkacak. Onun için de bakın güçlü olmayan liderlerin tamamı Başkanlık Sistemi'ne karşı. Çünkü Başkanlık Sitemi, böylesi liderleri beslemez, böylesi liderlere güç vermez. Güçlü lider, sağdan kazansın, soldan kazansın sonunda o ülke kazanır."

BALYOZ DAVASI KARARLARI

Davanın da kararın da tarihi olduğunu belirten Bozdağ, Türkiye'nin siyasi tarihi bakımından, demokrasi tarihi bakımından ve hukuk tarihi bakımından Balyoz Davası'nın gelecekte en önemli olaylardan birisi olarak değerlendirilecek konu olduğunu ifade etti. "Davanın bugün doğru değerlendirildiği kanısında değilim" diyen Bozdağ, bugünkü değerlendirmelere bakıldığında durduğu tarafa göre değerlendirme yapma durumunun söz konusu olduğunu öne sürdü. Objektif bir değerlendirmeyi bir sonraki kuşağın daha iyi yapacağını söyleyen Bozdağ, "Çünkü onların bugünkü taraflılığa sahip olmadan hadiseye bakacaklarını, değerlendirme yapacaklarını düşünüyorum. Bu dava esasında bir iddianame ile başladı. Bazı kişilerin darbe teşebbüsünde bulundukları, bunların da daha sonra bu darbe teşebbüslerini sonlandıramadıklarına dair bilgi, belge bulundu, bu nedenle de cezalandırılması gerektiğiyle ilgili iddianame var ortada. Bu iddianame, zamanla iddianame olmaktan çıktı, mahkemenin kanaatine dönüştü, bir kabule dönüştü ve mahkeme kendi kanaatine göre de ceza taktirinde bulundu. Bunlar bir gerçek, bizim bu gerçeği yok saymamız yanlış olur" diye konuştu.

"Türkiye'de bu dava kadar karartmaya, saldırıya, bu davanın hakimleri, savcıları kadar hakarete, aşağılanmaya, tehditlere, şantajlara muhatap olmuş ikinci bir dava görmemiştim" diyen Bozdağ, şunları kaydetti:

"Bazıları Yassıada ile kıyaslıyor. Yassıada ile bunu kıyaslamak haksızlıktır, vicdan yoksunluğudur. Çünkü orada hakimin karşısında konuşan bir başbakan var, hangi edeple, nasıl bir üslupla konuştuğu ortada, hakimlerin ona yaptığı muamele var. Baktığımızda çok farklı bir fotoğraf var. Darbeyi yapanlar yargılama yapıyor, darbeye maruz kalanlar idamla yargılanıyor. Buraya baktığımızda darbe teşebbüsünde bulunanlar yargılanıyor. Sürece baktığımda, avukatların yaptıklarına baktığımda müvekkillerin aleyhine öyle yanlış işler yaptılar ki. Kamuoyunu etkilemeye, mahkemeyi kamuoyu gözünde mahkum etmeye, hakimleri, savcıları birilerinin tetikçisi olarak göstermeye gayret ettiler, deliller uydurup filan havasına girdiler. Bunları pompalamaya gayret ettiler. Ben siyasetçi olarak değil de avukat olarak bu gayretleri mahkemede hakimleri ikna için orda kendi savundukları kişilerin daha az ceza almaları için uğraşmış olsalar, orada deliller üzerinden neler yapabilecekleri üzerinde durmuş olsalar daha isabetli işler yaparlardı diye düşünüyorum. Ortada bir delil var, yok dediğin zaman olmuyor. Yani burada bir bardak var, bu bardak değil dediğin zaman olmuyor. Bu dava sürecine baktığımızda avukatlar açısından söylemek gerekirse savunma yapmadan, onu mahkemeye hakareti, savcıya, hakime hakareti onları tanımamayı, reddetmeyi, hukukun kurallarını bizzat çiğnemeyi hukuk gibi göstermeye kalktılar ve esasında bu davada sanıklar değil de hakimler, savcılar yargılanıyormuş gibi bir hava oluştu."

Suçluların içinde rütbelere göre kademelendirmenin olmadığını, suçun unsuruna göre bir ceza verildiğini belirten Bozdağ, "Bu suç unsurları oluşmuş mu oluşmamış mı? Oluştuğu zaman bu kişilerin kimliğine, kişiliğine bakmıyor. Bizim Ceza Kanun'umuzda kasten işlenmeyen suç yok. Bazı suçlar genel kasıtla, bazı suçlar özel kasıtla. Yani bir kişi bir suçu bileyerek isteyerek işlemişse, bu suçun manevi unsuru oluşmuş oluyor ve bilerek, isteyerek suçu işlediğini mahkeme tespit ederse o zaman ona ceza veriyor. Eğer manevi unsur yoksa, bilerek ve isteyerek o suç işlenmemişse zaten ast-üst sınıflandırmasına gerek yok. Böyle bir durumda manevi unsur olmadığından suçun unsurları oluşmadığından mahkeme beraat kararı verir. Mahkemenin böyle yapıp yapmadığını gerekçeli kararında göreceğiz. Manevi unsurun varlığını yokluğunu tartışmadan zaten mahkeme kişi hakkında ceza tesis edemez. Bunu tartışmış olması ve karar vermiş olması lazım" ifadelerini kullandı. - ANKARA

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Politika
title