Başbakan Yardımcısı Bozdağ: (5)
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, "Fetullahçı Terör Örgütü'yle Türkiye'de yapılan mücadele AK Parti hükümetleri döneminde başlamıştır ve bundan sonra da devam edecektir bu mücadele. Onun için bu mücadeleyi siyasal rekabetin artık dışına çıkarmamız lazım.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, "Fetullahçı Terör Örgütü'yle Türkiye'de yapılan mücadele AK Parti hükümetleri döneminde başlamıştır ve bundan sonra da devam edecektir bu mücadele. Onun için bu mücadeleyi siyasal rekabetin artık dışına çıkarmamız lazım. PKK ile mücadele gibi FETÖ ile mücadeleyi artık siyaset üstü bir konuya getirmemiz, muhalefet partileriyle bu konuda yekvücut olmamız lazım." dedi.
Bozdağ, TRT Genel Müdürlüğü'nde gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Bekir Bozdağ, vatandaşın, siyasetçilerden iktidara talip olmalarını ve bunun için çalışmalarını beklediğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Vatandaş, 'sen iktidar istemiyorsun kardeşim, Türkiye'nin yönetimine talip değilsin, ben senin peşinden niye geleyim?' der. Onun için de benim kanaatim, Kılıçdaroğlu, adalet mitingi değil, bir adaylık mitingi yaptı. Adalet yürüyüşü değil, adaylık devşirme yürüyüşü yaptı. Bundan sonra bunun altını tahkim edecektir. Bakın, Sayın Baykal açıklama yaptı. 'Aday olacaksan açıkla' dedi. 'Senin aday olman lazım' dedi. Niye? Benim baktığım yerden zannedersem bakıyor. Bir partinin genel başkanı iktidara talip olmazsa, o partinin siyaset yapma konusundaki çıtası aşağı düşer. Halktaki karşılığı da aşağı düşer. O zaman ne olur? Farklı bir pozisyon ortaya çıkar. Onun için de Sayın Kılıçdaroğlu, benim kanaatim, 'Ben aday olmayacağım' demedi."
Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığına bir parti genel başkanının aday olmaması şeklindeki ilkesel açıklamasının ise mevcut durum içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Anayasa referandumu sonrası gerçekleşen değişikliklere işaret eden Bozdağ, şunları söyledi:
"Artık sistem değişti. Burada ilkesel bir şeyle alakası yok. 'Partili cumhurbaşkanı şu, bu...' Artık orayı Türkiye geçti. O iş bitti artık. Şimdi burada artık önümüzde somut bir şey var. Millet şimdi partili olmayan birisinin iktidar olmasına izin verse, o zaman bir bürokratı getirirsin, koyarsın, alır seçimi götürür. Öyle bir şey yok. Siyaset iktidara talip olacak. Benim yorumum biraz öyledir. Tabii bu yorum ne kadar gerçeğe uyar onu bilemem. Bu hükümetin görüşü değil, benim yorumum."
Partiler üstü bir aday istemenin siyaset kurumuna ve millete güvenmemek, inanmamak anlamına geldiğini kaydeden Bozdağ, 'Siyaset kötü yapar' mantığının da kabul edilemez olduğunu bildirdi.
Bozdağ, "Siyaset niye kötü yapsın? Hangi şeyi kötü yapmış siyaset? Şimdi millete güvenmediği için bunu söylüyor. Siyasetçi milletin verdiği enerjiyle yol yürüyen kişidir. Milletten istikamet, güç alan kişidir. 'Siyaset kötü yapar' mantığı kadar saçma bir mantık olamaz. Ama maalesef Sayın Kılıçdaroğlu, böyle bir yaklaşımı ortaya koyuyor. Tabii bunu kabul etmek mümkün değil." dedi.
Türkiye'de cumhurbaşkanlarının hiçbir zaman siyaset dışı olmadığını anlatan Bozdağ, "Özal da olmadı, Demirel de olmadı, diğerleri de olmadı. Anayasa Mahkemesinin başkanlığından cumhurbaşkanlığına seçtiğimiz Sayın Sezer de olmadı. Sayın Sezer diğer cumhurbaşkanlarından daha fazla ideolojik ve daha fazla siyasiydi. Atanacak bürokratların evine kadar adam gönderiyordu, 'hanımı nasıl giyiniyor' diye." değerlendirmesinde bulundu.
"FETÖ ile AK Parti hükümeti mücadele etti"
FETÖ üyelerini kıyafetlerinden, davranışlarından ya da yaşayışlarından tanıyabilmenin mümkün olmadığına işaret eden Bozdağ, şunları söyledi:
"FETÖ'cüleri kıyafetlerinden tanırız diyorsanız çok yanılıyorsunuz. Onlar göründüğü gibi olmayan, olduğu gibi görünmeyen, takiyeyi esas alan, bütün terör örgütlerinden farklı sui generis bir terör örgütüdür. Şimdi nerede bulunuyor, orada amir kim? Diyelim laik, ondan daha laik. Diyelim muhafazakar, ondan daha muhafazakar. Diyelim liberal, ondan daha liberal. Yani bulunduğu ortamda kimlerle beraberse onlardan gözüküyor. Kendi kimliğini, karakterini, kişiliğini ortaya çıkarmıyor. O yüzden şak diye onu tanımak o kadar kolay değil. Adama bakıyorsun, bambaşka bir profil çiziyor, sonra bir bakıyorsun FETÖ'nün göbeğinden çıkıyor.
Şunu çok net söyleyeyim, FETÖ Türkiye'de kaç yıldır, kuruluş tarihine giderseniz, 66. Kaç yıl? 40 yıldır. Hepiniz Türkiye'nin saygın basın mensuplarısınız, FETÖ ile bugüne kadar AK Parti hükümeti dışında mücadele etmiş bir tane cumhuriyet hükümeti gösterin bana. 'Şu hükümet mücadele etti, ama siz geldiniz mücadeleyi kaldırdınız'. Yok öyle bir şey."
Bozdağ, 28 Şubat süreci incelendiğinde FETÖ'nün o dönemde 28 Şubatçılarla birlikte hareket ettiğinin görüleceğini belirterek, "Zaman zaman şeyler söyleniyor, 'Efendim askeriyede temizlik yapıldı da hükümet geldiği zaman temizlik durdu...' Şunu çok net söylüyorum, kesin bilgidir bu bugüne kadar Yüksek Askeri Şura'nın gündemine gelip de ihraç istenip de ihraç edilmemiş tek bir kişi yoktur. Kim geldiyse ihraç edilmiştir." diye konuştu.
FETÖ'cülerin kendi kimliklerini gizledikleri için muhafazakar kimliği ile öne çıkanların FETÖ'cü damgası gördüklerini ve böylece gerçek FETÖ'cülerin önünün açıldığını aktaran Bozdağ, " Çünkü 'FETÖ'cü' diye atıyorsun ama adam kendi kimliği ile ortaya koymuyor ki. FETÖ'cüler eşinin başını örtmüyor, namaz kılmıyor, oruç tutmuyor. Ordakiler ne gözüküyorsa ondan gözüküyor." dedi.
FETÖ'nün TÜRKSOLU Dergisi, YARSAV gibi farklı yapılar ile de diyalog halinde olduğunun sonradan ortaya çıktığını hatırlatan Bozdağ, "Bu örgütün gerçek üyelerini tespit etmek o kadar kolay bir iş değil. Yani bunu bir defa herkesin anlaması lazım." ifadesini kullandı.
"FETÖ'cü olmamak' en önemli kriterlerden bir tanesi idi"
Hükümetin, FETÖ'ye karşı tavrını ortaya koyduğunu vurgulayan Bozdağ, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Bakın, AK Parti 2011 listelerini yaparken bütün bunlara azami dikkat etmiştir. Ben o zaman komisyon üyesiydim, 2011 listelerinde. Ondan önce zaten 'yok' denecek kadar azdı. Orada da dikkat ettik. İki kişi hariç. Onun dışında hiç bu vasfı bilinerek kimse listeye konmamıştır. Eğer öyle bir şey olsaydı FETÖ, 17 Aralık'a gerek kalmadan partiyi bölerdi. Ne yaptık, tedbir aldık. Arkasına bakın 17 Aralık'tan sonra 30 Mart'ta belediye seçimleri oldu. Belediye başkan adaylarımızı biz değiştirdik. ve 'FETÖ'cü olmamak' en önemli kriterlerden bir tanesi idi. Belediye meclisi, il genel meclisi hakeza. Arkasından 7 Haziran seçimleri ve 1 Kasım seçimleri oldu. Bu seçimlerin hepsinde de AK Parti'nin kriterlerinden bir tanesi, FETÖ'cü olmamaktır. Dolayısıyla AK Parti kendi içerisinde bu anlamda o ayıklamayı yaptı .Ve FETÖ'ye karşı cumhuriyet tarihinde çok net ve kararlı bir tavır koyan tek cumhuriyet hükümetidir."
Dershane hadisesinin gündeme getirilme nedenlerinden birinin, FETÖ ile mücadele olduğuna ifade eden Bozdağ, "Dershane konusunu Anayasa Mahkemesine kim götürdü. CHP götürdü. Dershane meselesinde FETÖ ile beraber. 17 Aralık oldu, 25 Aralık oldu. Kumpas kasetleri getirdi CHP Genel Başkanı, parti grubunda dinletti. Suç olmasın diye, gazeteler, televizyonlar rahat kullansın diye. Orada dinletti." dedi.
FETÖ'nün, yargı ve emniyet içindeki teröristleri vasıtası ile hükümeti devirmeye teşebbüs ettiğini anımsatan Bozdağ, şöyle devam etti:
"Bakıyorsunuz bunun bütün kamuoyu aktarımlarına baktığımızda genel başkan düzeyinde bir avukatlığını görüyoruz. Arkasından bakın. MİT tırları hadisesi var. Orda da baktığımızda hala MİT tırları konusunda CHP'nin sayın yönetimi FETÖ'nün bakışı ile uyumlu bir bakışı sergiliyor ve başka bir noktada duruyor. DEAŞ terör örgütüne yardım etme konusu ki AK Parti ve Türkiye'ye karşı kurulmuş büyük bir tuzaktır ve büyük bir operasyondur. DEAŞ ile mücadele eden, samimi mücadele eden Türkiye, dünyada tek ülke iken başka bir şey. Orda da bakıyorsunuz, başka bir noktada fotoğraf görüyorsunuz. Şimdi orda da CHP'yi başka görüyoruz. 30 Mart'ta bakıyorsunuz CHP'yi bütün FETÖ'cüler destekliyor. Kapı kapı AK Parti'nin aleyhine çalışıyor. 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde çatı adayı FETÖ'cüler desteklediler ve nitekim belediye seçimlerini... Birgül Ayman Güler... Hatırlarsanız çıktı kadın itiraz etti: 'Bu olmaz' dedi ve kadına partiyi dar ettiler. Şimdi nerede bilmiyorum. İzmir milletvekilimizdi, kulakları çınlasın. Arkasından 7 Haziran seçimleri oldu. 7 Haziran'da kim neredeydi? Kim kimi destekliyordu? 30 Mart'ta bir tane FETÖ'cünün oyu AK Parti'nin oyu içerisinde yoktur, 10 Ağustos'ta yoktur, 7 Haziran'da yoktur. 7 Haziran'da "AK Parti iktidardan gitsin, CHP iktidar olsun" diye kimlerin nasıl uğraştığını biliyoruz. FETÖ'cülerin nasıl bir gayret içerisinde olduğunu biliyoruz. Arkasından 1 Kasım oldu, 1 Kasım'da da aynı şey ve darbe teşebbüsünü hep beraber yaşadık. O gece hep beraber birlik olduk."
Ancak daha sonra FETÖ'nün "kontrollü darbe" iftirasını gündeme getirdiğini kaydeden Bozdağ, "Türkiye'de altını dolduramadığı halde 'kontrollü darbe' iftirasını bugün dillendiren Sayın Kılıçdaroğlu. Şimdi FETÖ'nün terör örgütü kimliği ortaya çıktıktan sonra FETÖ'nün de eylemsel birliği içerisinde olduğunu çok net görüyoruz. Konuşuyor, "Geçmişte işte falan yere gitti, toplantıya, böyle oldu". O zaman FETÖ diye Türkiye'de bir değerlendirme yok. Ama 17 Aralık'tan sonra ve artık 15 Temmuz'dan sonra bunlar bambaşka bir noktaya geldi." değerlendirmesinde bulundu.
Bekir Bozdağ, söz konusu terör örgütünün, MGK'da 30 Mart 2014'te "legal görünümlü illegal örgüt" olarak değerlendirildiğini, sonra Kırmızı Kitaba girdiğini, 2016'da da Fetullahçı Terör Örgütü diye nitelendirmesinin yapıldığını kaydetti.
"Bu mücadeleyi siyasal rekabetin artık dışına çıkarmamız lazım"
Bütün bunların AK Parti iktidarı döneminde yapıldığına işaret eden Bozdağ, "O yüzden FETÖ ile en etkili, en kararlı, en samimi mücadeleyi yapan hükümet AK Parti Hükümeti'dir. Bundan önceki hükümetler döneminde bir mücadele falan yok. İrtica adı altında yapılan şeyler var. Ama Fethullahçı Terör Örgütü'yle Türkiye'de yapılan mücadele AK Parti hükümetleri döneminde başlamıştır ve bundan sonra da devam edecektir bu mücadele. Onun için bu mücadeleyi siyasal rekabetin artık dışına çıkarmamız lazım. PKK ile mücadele gibi FETÖ ile mücadeleyi artık siyaset üstü bir konuya getirmemiz, muhalefet partileriyle bu konuda yekvücut olmamız lazım." diye konuştu.
CHP'ye ve diğer partilere de çağrıda bulunan Bozdağ, şunları söyledi:
"Zaten MHP bu konuda mücadeleye en büyük desteği veriyor. CHP, destek veriyormuş gibi gözüküyor ama öte yandan da FETÖ'nün bütün argümanlarını şu anda da dile getirdiği argümanlarının karşısında duruyor. İşte Bugün'e, Zaman'a, Samanyolu'na kayyım atandığında kapılarına gidiyorsunuz, orada CHP'li milletvekilleri var. Şöyle bir geriye dönüp baktığınızda 20 sene önceki şeyleri alıp bugüne getiriyor. Terör örgütü vasfı ortaya çıktıktan sonra yaptıkları ortada. Onun için de bizim artık bu konuda birlikte bir duruşa ihtiyacımız var. Bunu çok net söylüyorum, inanarak söylüyorum. Onun için de FETÖ'yle hep beraber birlikte hepimiz mücadele etmemiz lazım. 'Ya AK Parti bunlar varken zarar görür, şu olur, bu olur' gibi hesaplara girmememiz lazım. Çünkü bu terör örgütünün hedefi AK Parti değil, Türkiye'dir. Türkiye'nin her alanına hakim olmak ve Türkiye'de her şeye sahip olmak isteyen ve bunu da kendisini besleyenlerin hizmetine sunmak isteyen bir ihanet şebekesi. Onu için de bu konuda hepimizin bir olmasında fayda olduğunu bir kez daha ifade etmek isterim. Yoksa 'Efendim şöyle oldu, böyle oldu' yarışıyla biz sadece kendi kendimizi oyalarız."
Tutuklulara tek tip kıyafet önerisine ilişkin KHK ile düzenleme yapılıp yapılamayacağı şeklindeki soru üzerine Bozdağ, "KHK'ya konabilir bu yasal çalışma. Çünkü Ekim'de Meclis açıldığı için o zamana kadar zaten yasalaşma imkanı yok." yanıtını verdi.
"Eurovision Şarkı Yarışması'na yeniden Türkiye'nin katılacağı ve TRT'nin bu konuda birtakım hazırlık yaptığına dair" haberlerin doğru olup olmadığı sorusunu Bozdağ, "Doğru değil." diye yanıtladı.
Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesini öngören düzenleme
Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesini öngörülen düzenlemeyle ilgili soru üzerine ise Bozdağ, Nüfus Hizmetleri Kanunu uyarınca resmi nikahın belediye başkanları, belediye başkanlarının görevlendirdiği memurlar ve köylerde muhtarlar tarafından kıyıldığını, bakanlığın evlendirme görevi ve yetkisi verdiği konsolosların da nikah kıyabildiğini hatırlattı.
İlgili kanunda ayrıca "Bakanlık, İl Vatandaşlık ve Nüfus Hizmetleri Müdürü, nüfus müdürlükleri, ilçe nüfus müdürlükleri ve dış temsilciliklere de evlendirme yetki ve görevi verebilir." ibaresinin bulunduğunu aktaran Bozdağ, şu bilgileri verdi:
"Şimdi burada yapılan düzenleme bu ikinci fıkraya 'İl ve ilçe müftülüklerinin' eklenmesi... Yani bakanlık, yetkilendirdiği zaman il ve ilçe müftülükleri resmi nikah kıyacaktır. Yönetmelik var, bu yönetmeliğe göre, bugün nasıl resmi araştırmalar yapılıyor, evlenme şartları tam, evlenme engelleri yok tespitinden sonra nikah kıyılıyorsa, imzalar atılıyor, tanıklar, şahitliği alınıyor ve nikah cüzdanı veriliyor, bunlar nüfusa tescil ediliyorsa aynı işlem yapılacaktır. Bu da bir resmi nikah kıyacaktır. "
Düzenlemeyle "Küçük yaşta evliliklerin önünü açacağı" yönünde değerlendirmeler olduğunu anımsatan Bozdağ, "Resmi nikah kıyıyor, evlilik yaşını değiştirmiyor, evlenme engellerini değiştirmiyor, medeni kanunda da bir değişikliğe gidilmiyor; dolayısıyla böyle bir şeyin önünün açılması da kesinlikle söz konusu değil." ifadelerini kullandı.
"Toplumda ayrılmaya yol açar." şeklindeki eleştirileri de anımsatan Bozdağ, şu anda muhtarların, belediye başkanlarının, nüfus müdürlüklerinin ve dış temsiliciliklerin nikah kıyma yetkisi bulunduğunu bildirdi.
Bekir Bozdağ, "Köyde muhtar kıyıyor bir ayrımcılık yok da yani müftülüklere bu yetkinin verilmesi halinde bir ayrımcılık olabilir mi? Toplum şu anda 'belediye başkanı nikah kıydı, nikah kıymadı evli çiftler' diye ayrılmış durumda mı? Değil. Bu da yanlış bir değerlendirme, biraz karşıtlığını izahta güçlük çekenlerin kullandığı bir argüman gibi duruyor." diye konuştu.
Düzenlemenin laikliğe aykırı yönünün bulunmadığını vurgulayan Bozdağ, laik, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye'de devletin herkese karşı eşit bir mesafede olduğunu ifade etti.
Bozdağ, "Bu resmi nikah da insanları müftülüklerde resmi nikah kıymaya zorlamamaktadır, yani bir alternatif ilave etmektedir. Vatandaşlarının tercihine bırakmaktadır, isteyen nikahını istediği yerde kıydırabilecektir." dedi.
Gazetecilerinin, yetkinin kimde olacağına ilişkin sorusu üzerine Bozdağ, şu görüşlerini paylaştı:
"Şimdi yasadaki hüküm çok açık 'il ve ilçe müftülüklerine bu verilir' diyor. Verilecek yer il ve ilçe müftülükleridir. Aynı hüküm şeyde de var 'nüfus müdürlüklerine verilir' diyor. Orada da nüfus müdürlüklerine verilecek. Onun yönetmelikle ileride bir değişiklik yapılabilme şeyi var mı onu sormak lazım. Şu anda yasada, açık hüküm var il ve ilçe müftülüklerine verilecek. Mesela Evlendirme Yönetmeliği... Bazıları şöyle diyor, 'Camilerde nikah kıyılacak' falan diyor. Mesela bizde Evlendirme Yönetmeliği var. Orada mabetlerde nikah kıyılamayacağına dair çok açık kural, hüküm var. Bazıları da öyle bir değerlendirme yapılıyor. Yani bu işler şeffaf olacak, kurallı olacak, açık olacak. Yani müftülüklerin nikah kıyması Türk toplumu tarafından yadırganacak bir şey değildir. Aslında kadınların evlilikteki hukukunu korumak bakımdan son derece önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz bunun."
Bu konuda birim oluşturulup oluşturmadığına yönelik soru üzerine Bozdağ, "Birim oluşturulur mu, ona ihtiyaç var mı ona şu anda bir şey ifade etmek mümkün değil." dedi.
Müftülerin de yönetmelikleri uygulayacağına değinen Bozdağ, şunları söyledi:
"Diyelim müftülüğe verildi. Müftülük ne yapacak? 'Evlenme şartları var mı?' diye nüfusa yazacak, evlenme engelleri var mı, yok mu gene o bilgileri alacak, onları değerlendirecek, sağlık raporu alınması gerekiyor, o raporları aldıracak. Bütün bunları değerlendirecek, bakacak diyecek ki 'evlenme şartları tam, evlenme engeli yok. Dolayısıyla 'nikah kıyılabilir' diyecek. Yani şu anda belediye başkanı veya evlendirme memuru veya diğer evlendirmeye yetkili ve görevli kişiler hangi usüle uyarak bu nikahı kıyıyorlarsa hangi şartları arıyorlarsa aynı usule uyarak, aynı şartları arayarak müftülükler de kıyacaktır."
Müftülerin birikimleri, toplumdaki saygınlıkları itibarıyla bu işi yapmaya ehil olduğunu belirten Bozdağ, ideolojik bakanlar hariç hiç kimsenin bu durumu yadırgamayacağını ifade etti.
Yeni Diyanet İşleri Başkanı'nın ne zaman belli olacağına ilişkin soru üzerine Bozdağ, "Ben Mehmet Görmez Hocamıza yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Yeni Diyanet İşleri Başkanımız yakında ataması yapılarak göreve başlayacaktır. " yanıtını verdi.
Uyum yasalarına ilişkin soru üzerine de Bekir Bozdağ, "Bununla ilgili Adalet Bakanlığı başta olmak üzere Başbakanlık ve diğer bakanlıklar bir hazırlık içerisindeler. Tabii bu hazırlıklar bittikten sonra bunlar TBMM'nin gündemine gelecektir. Muhtemelen ekimden sonra ana gündem maddelerimizden birisi de uyum yasaları olacaktır. " diye konuştu.
(Bitti)