Haberler
İstanbul'daki aile katliamında 3 kişinin daha cansız bedeni bulundu

Aile katliamında 3 kişinin daha cansız bedenine ulaşıldı

Olay iddia: 7 kişiyi öldürüp intihar eden cani 'Karım beni aldatıyor' demiş

7 kişiyi öldüren cani tek bir cümle sarf edip silahına sarılmış

CHP'li Karabat'tan gündem yaratacak iddia: 200 TL'ye tüm kimlik bilgileriniz satılık

CHP'li isim video paylaşıp skandal bir iddiada bulundu

Görüntü Türkiye'den! Yolun ortasında donan at, kaskatı kesildi

At donduran soğuk

Başbakan Erdoğan Diyarbakır'da Ne Diyecek?

Başbakan Erdoğan Diyarbakır'da Ne Diyecek?
Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 3 Eylül'deki Diyarbakır Mitinginde Ne Diyecek? Günlerdir Bu Merak Ediliyordu. Başbakan, Cuma Günkü Miting Öncesi Diyarbakır'la İlgili İlk Kez Konuştu. Erdoğan, "Ankara'da Ne Konuştuysam Diyarbakır'da da Aynısını Konuşurum. Resmi Dil Türkçedir, Bunun Dışında Konuşmadık. Bir Vaatte de Bulunmadık" Dedi.

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Kral Fm'de "Gezegen Mehmet" olarak bilinen, ortaokul ve liseyi dışardan bitirip, son sınavlarda da "Gazetecilik" bölümünü kazanan Mehmet Akbay'ın radyo programına konuk oldu. Beşiktaş'taki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde yapılan programda, "Evet" diyen vatandaşlardan bir bölümünün neden "Evet" dediklerini açıkladıkları röportajların dinlenmesi üzerine, Erdoğan şunları söyledi: "Bu 'Evet'le ilgili cevaplarda gördüm ki burada paket yatıyor. Diyor ki 'Bir hükümet sürekli yargının müdahaleleriyle, 5 kişinin müdahelesiyle nasıl çalışacak?' Yargıcın bir defa karar verme emniyeti vardır. Düşünebiliyor musunuz. Bir yargıç bir karar veriyor. Kararı verdikten hemen sonra, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu, o yargıcı hemen görevden alıyor. Böyle bir şey olamaz. Nerde kaldı o zaman onun karar verme emniyeti? Şimdi her yargıç o zaman ne düşünecek. 'Ben şöyle bir karar verirsem, görevimden alınır mıyım?' Güvence nerede, emniyet nerede? Böyle bir yargı anlayışı olamaz. Onun için bu 'Jüristokrasi' denilen yargıçlar devletinden bir defa bizim kesinlikle kurtulmamız lazım. Ona giden bir yola asla bizim fırsat vermemiz lazım. Yani ben şunu görüyorum, bilgi sahibi oldukça benim vatandaşım evete daha çok yönelecek."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şunları söyledi:

BİZ VALİYİ ATIYORUZ, DANIŞTAY PAT GERİ İADE EDİYOR

Bir defa şunu görmek lazım, hazımsızlık var. Bu çalışmada kim var? AK Parti var. Şimdi AK Parti'ye düşmanlıkları nedeniyle, Hayır Cephesi ne yapıyor, sürekli olarak bu doğru da olsa buna karşı çıkıyor. Burada paketi, maddeyi oylamıyor. Dikkat ediyorum, bu kasıtlı olarak yaklaşım bilgi kirliliğini oluşturuyor.. MHP lideri konuşurken arkadaki fonda bununla alakası olmayan başlıklar var. İşte yolsuzluk diyor, hukuksuzluk diyor. Buna benzer birçok şeyler. Allah aşkına şu paketle ilgili bir şey olsun arkanda. Ben şunu görüyorum kadınımızın bütün güvencesi Anayasa Mahkemesi altında bir garantiye alınıyor. Çocukların istismarı bir anayasal güvence altına alınıyor. Bunu anlamışlar, bu hoşuma gidiyor. Bir diğer taraftan hükumetin çalışmalarında sürekli olarak bu engellemelerin ortadan kaldırılması. Çok enteresandır, biz hükumet olarak bir adım atacağız, o adımı atamıyoruz. Anayasa'da yerindelik hakkı yürütmenindir. Yani hükümetindir. İstediği valiyi hükümet atar. Ama Danıştay ne yapıyor. Bizim atadığımız valiyi pat tekrar yerine iade ediyor. Burada millet kendi iradesinin gasp edilmesinden rahatsız oluyor. Diyor ki, 'Ben seçmişim, göndermişim. Al arkadaş bu ülkeyi en iyi şekilde yönet' Kiminle yöneteceksen yönet. Yolsuzluklara, şuna buna fırsat verme.

TELEKOM İPTAL EDİLMESE TEK KURUŞ BORCUMUZ KALMAZDI

Mesela 1991- 1992. O zaman Türkiye'nin borcu 21-22 milyar dolar. Telekom ihalesi yapılıyor, özelleştirme. Biz iktidarda değiliz. Başka iktidar dönemini konuşuyoruz. 25 milyar dolar fiyat veriyorlar. Borcumuz 22 milyar dolar. O zaman telekom satılmış olsa Türkiye'nin bir kuruş borcu kalmayacak, artı hanesine de 3 milyar dolar yazacak. Danıştay ve Anayasa Mahkemesi engelledi ve ne yazık ki o özelleştirme yapılamadı. Ondan sonra o paraya onu satamadınız satamazsınız.

İŞİ UZATTILAR DUBAİLİ İŞADAMI KAÇTI

İstanbul'da 4 Levent'teki İETT. Burayı İstanbul Büyükşehir Belediyesi özelleştirmeyle satışa çıkardı. Yaklaşık 1 milyar dolar fiyat verdiler. İtirazlar yapıldı, iş uzayınca bu sefer ihaleyi kazanan Dubaili firma, ihaleden çekildi. Şimdi gidin 500'e satamazsınız orayı. Şimdi bu aradaki farkı şu anda Danıştay üyeleri ödeyecekler mi? veya bu itirazı yapanlar ödeyecekler mi? İstanbul Büyükşehir Belediyesi buna güvenerek bir çok yatırımlar yaptı. Orada bomboş bir arazim duracağına ben bunu niçin fırsata dönüştürmeyeyim. Düşünün o arazi bir garajdı. Orada güzel bir alışveriş merkezi ve rezidans yükselecekti. Binlerce insan orada aynı zamanda istihdam edilecek, oradan vergi sağlayacak devlet.

ÇALIŞTIRMIYORLAR

Aynı şekilde Alsancak Stadı'nda bunu yaptılar. Alsancak Stadı yine 1.5 milyar dolara gitmişti. Yine buna da itiraz ve 30 ay salladılar. Sonra adam çekildi gitti, şimdi Pire Limanı'nda aynı adam yatırım yapıyor. Çalıştırmıyorlar sizi. Ciddi gerekçeler önünüze gelmiyor. Öyle yargı kararları var ki önümüzde sizi çıldırtır. Bunları ben söylüyorsam dertli olduğum için söylüyorum. Benim şu an temsil ettiğim partimden dolayı bana böyle yaklaşamazsın. Benim yaşam tarzımdan dolayı bana böyle yaklaşamazsın. ve kalkıp bunun siyasi faturasını millet karşısında yargı ödemiyor ki. Ödeyeceksek yine biz ödeyeceğiz. Halkın karşısına biz çıkacağız. Halka hesabı biz vereceğiz. Yargı mı verecek? Yarın, siz istediklerinizi bu ülkede gerçekleştirimezseniz, yapamazsanız zaten vatandaşım bana hesabını sorar. Bize hesabını sorar, getirdiği gibi de indirebilir. Bu yetki onun. Ama yargının böyle bir yetki ve sorumluluğu yok.

HAYIR DİYENLERİN ENDİŞESİ BENİ İLGİLENDİRMİYOR

"Hayır" diyenler neden korkuyor ve hayır diyenlerin korkularını ortadan kaldıracak bir projeniz var mı?" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan şunları söyledi:

Ortada konuşulan, sürekli olarak gündeme getirilen şeyler, artık bizim bıktımız şeylerdir. Korkup korkmamaları artık beni çok ilgilendirmiyor. Biz işimize bakıyoruz. Eğer partiyi değerlendireceksen, 8-10 ay sonra Türkiye'de genel seçimler var. Bu genel seçimlerde zaten oylamalar yapılacak. Bu genel seçimlerde hangi partiye oyumuzu vereceksek vereceğiz. Bırakalım, rahat olalım, herkes çıksın şurada halk oylamasıyla ilgili, anayasa değişikliğiyle ilgili ne söyleyecekse onu söylesin. Ama dikkat edin, bir ana muhalefet partisinin lideri farklı şeyler konuşuyor. Arzu edilen şeyleri konuşmuyor. Bizim sıkıntımız burada. Ne bekliyoruz biz, Anayasa ile ilgili neye hayır diyorsunuz. Bu konuşulmuyor. Konuşulan ne yazık ki, bakıyorsunuz yine normal bir genel seçim tablosu içerisinde konuşulması gerekenler. Bunlar şık değil, hoş değil, bunu bizim aşmamız gerekir. Bu da ne kadar basit bir kampanya yürütüldüğünü gösteriyor. Malatya'ya gidiyorsunuz bunun içinde kayısı ile ilgili bir şey var mı, Giresun'a gidiyorsun bunun içinde fındıkla ilgili bir şey var mı, Hatay'a gidiyorsunuz bunun içinde künefeyle ilgili bir şey var mı? Adeta artık latifeler yapılmaya başlandı. Bunlar şık değil. Her gittiği yerde şablon şu, bu başbakanın bu ilde yaptığı bir şey var mı? Yani kılavuzu kimse, onlarda iyi bilgiler vermiyor. Çünkü Türkiye'de AK Parti iktidarının elinin değmediği, yatırım yapmadığı hiçbir vilayet yoktur. 81 vilayetin 81'inde her alanda eğitim, sağlık, adalet, emniyet, yol, ulaşım, TOKİ, enerji, tarım destekleri, hepsi var. Ama bunların hiçbirinden haberi yok.

YARGI MERDİVEN ALTINDA KARAR VERİRDİ

Programda, hükümetin icraatlarıyla ilgili vatandaşların görüşlerinden oluşan röportajların yayınlanması üzerine, "Vatandaşın yapılanları anlayıp anlamadığı" sorulması üzerine Başbakan Erdoğan şöyle dedi:

Vatandaşlarıma çok çok teşekkür ediyorum. Yapılanları anlayanlar olduğu gibi anlamayanlar da var. Şunu tespit etmek lazım, marifet iltifata tabidir. Bu kadar yapılan hizmetleri görmemezlikten gelmek herhalde bunu söylemek istemiyorum yine söylemeyim kalsın. Ben 'At denize balık bilmezse halik bilir' diyorum. Biz bu aziz millete efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik. Onun için de yola çıkarken şunu söyledik, dört temel taş üzerinde Türkiye'yi yükselteceğiz dedik. Aldanan olmayacağız, aldatan olmayacağız. Eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Eğitimde şu ana kadar 150 bin derslik yaptık. Sağlıkta görülmemiş yatırımlar yaptık. Artık benim halkım istediği hastaneye gidiyor, ilacını istediği hastaneden alabiliyor. Bizler damdan düştük. Hastanenin eczane kuyruğunda çok bekledik. Adalet Sarayları inşa ettik. Şu ana kadar 130'a yakın adalet sarayını bitirdik. Eskiden merdiven altında bu yargı karar verirdi. Bunu bile görmemezlikten geliyorlar. Yargıyı bu noktada da anlamaktan güçlük çekiyorum.

ÖCALAN'I İDAMDAN ONLAR KURTARDI

Başbakan Erdoğan, "Referandum öncesinde Abdullah Öcalan'la temas ettiğiniz iddiaları gündeme düştü. Muhalefet bu iddiaları ısrarla yürütüyor, neler diyeceksiniz?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

Bunu her şeyden önce çok büyük hakaret olarak telakki ediyorum. Bu bir hakarettir. Bir defa Öcalan'la ilgili, bölücübaşıyla ilgili olarak, o süreci en iyi bilen bizden önceki yönetimdir. Merhum Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz'dır. O dönemdi Öcalan'ı malum kimlerin teslim ettiği bu yönetime de o dönemde bellidir. O zaman idam vardı. İdamdan kimler kurtardı o da belli. Bizden önceki koalisyon hükümeti Öcalan'ı idamdan kurtarmıştır. Çünkü AİHM'e söz vermiş ve verdikleri sözleri yerine getirmişlerdir. Konuyu sallamış, sümenaltı etmişlerdir. Bu parlamentodan da istedikleri şekilde geçirilmiştir. Şu anda kalkıp hangi yüzle burada bize fatura kesmeye çalışıyorlar, bunu anlamakta ben zorluk çekiyorum. Burada da çok ciddi bir bilgi kirliliğini ortaya koyuyorlar. Burada 3 imza var idamın ertelenmesiyle ilgili. Merhum Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz. Bu imzalar elimizde belge olarak duruyor. Nereye kaçıyorsun. Nasıl olur da sen kalkıp bunu bize fatura etmeye yönelirsin. Şu anda müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Kimdir müddei, Bahçeli'dir. Sen böyle bir iddiada bulunuyorsan, Tayyip Erdoğan hangi terör örgütü lideriyle nerede görüşmüş sadece bunu söyle nasılını sormuyorum. Bunu ispat etsin. Hükümet mensupları derseniz bu farklıdır, devlet derseniz farklıdır. Benim kabinemde hiç bir kimse böyle bir görüşme yapmamıştır, yapamaz. Benim bilgim olmadan böyle bir şey yapamaz. Bununla ilgili bana müdellil bir şey getirirlerse kusura bakmasınlar ben onu partimde barındırmam. Burada siyasi bir kimlikle siyasi bir vasıfla kimseyle görüşme yapılmamıştır. Ama devletin istihbari örgütleri vardır. Bunlar görüşür, herkesle görüşür. Terör örgütünün cezaevinin her elemanıyla görüşür. Bırakın adi suçlularla bile görüşür. Terörle mücadelede süreci ülkenin lehine çevirmek için yapar. Yoksa istihbarat örgütünün anlamı kalır mı? Bunu zaten bizden öncekiler yaptı, hatta Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları da yaptı. Burada kalkıp Tayyip Erdoğan'a, arkadaşlarına suç atmaya, çamur atmaya kalkarsanız, sayın Bahçeli, o çamur sizin üzerinizde zaten var ama daha da artar.

ANKARA'DA NE KONUŞTUYSAM DİYARBAKIR'DA DA ONU KONUŞURUM

Diyarbakır Mitingi ile ilgili Ankara'da ne konuştuysam Diyarbakır'da da aynısını konuşurum. Tayyip Erdoğan o zaten. Tayyip Erdoğan kimdir diye sorulduğu zaman, Sayın Bahçeli'nin merak ettiği sorunun cevabıdır. Tayyip Erdoğan Tekirdağ'da ne konuşursa Van'da da onu konuşur. Bizde nabza göre şerbet ver. Anamuhalefet partisinin liderinin yaptığı gibi Tunceli'ye Van'a git genel aftan bahset, İstanbul'a İzmir'e geldiğin zaman ben onu demek istemedim de ve orada hemen manevra yap. Bizim kitabımızda manevra yok ilke var. Bu gün bir şey duydum 'tek dil' diye. Bizim bu noktadaki ilkemizde 4 başlık vardır. O da tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Dil konusuna gelince resmi dilde tek dil. Yoksa herkes ana dilini kendi arasında istediği gibi konuşur. Cezaevlerinde müsade edilmiyordu. Biz geldik kaldırdık o yasağı, şimdi kendi anadilinde konuşuluyor. Biz resmi dil olarak asla Türkçe'nin dışında ikinci bir dil konuşmadık, böyle bir vaatte bulunmadık. Diyarbakır'da da söylesem bunu böyle söylerim. Başka söylemem. Çünkü bu, bu ülkenin birliğini, beraberliğini bozacak oyunlardan bir tanesidir. Bu oyuna biz iktidar olarak asla gelemeyiz.

ETNİK MİLLİYETÇİLİK YAPAN CÜCE PARTİ KALIR

"BDP'nin Kürt kökenli vatandaşları temsil edip edilmediği" sorusuna Erdoğan şöyle yanıt verdi:

Bu gün Kürt kökenli vatandaşlın temsilciyim demeye hiç kimsenin hakkı yok. Biz 81 vilayette ya birinci ya da ikinci partiyiz. Biz bütün halkımızı kucaklıyoruz. Kişisel olarak söylüyorum, Kürt kökenli vatandaşıma yakınlığım Türk kökenli vatandaşıma yakınlığımdan farklı değildir. Etnik unsurlara göre partiler temsil yetkisi almaz. Eğer böyle alıyorsa o zaman zaten cüce bir parti olarak kalır, daha da ileri gidemez. Şu anda BDP'nin böyle bir iddiası var. Soruyorum, benim Kürt vatandaşlarıma yönelik ne getirdi, ne getirebilir sadece kuru laf başka bir şey yok. Biz AK Parti olarak ülkemdeki bütün etnik unsurlara yönelik çıkışımızda var. Biz birilerinden müsaade alarak bunu yapmadık. Biz etnik milliyetçilik yapmayacağız dedik. Bizim için hepsi birdir beraberdir. 73 milyonun kardeşliği için varız. Onun için de Yunus'un diliyle konuşuruz. Yaradılanı yaradantan ötürü severiz. 24.5 katrilyon Güneydoğu ve Doğuanadolu için yatırım yaptık. Şu anda bu hizmetleri göremeyen göz benim vatandaşımda yok diye düşünüyorum.

Dinsel milliyetçilikte de hepsine eşit mesafedeyiz. Ayrım olamaz. Bize bazıları diyor ki alevi vatandaşlar ağırlıklı olarak CHP'ye oy veriyorlar. Tercihleridir, nereye verirlerse versinler. Ben kalkıp ta onlara herhangi bir dayatma yapacak halim de hakkım da yok. Herkesin siyasi kararı siyasi tercihi farklıdır. Ama, biz burada alevi vatandaşlar var buraya hizmet götürme. Özellikle açık konuşuyorum, Tunceli'yle ilgili bunu çok konuşulurdu. İşte buyurun. Şu anda en ciddi hizmet verilen illerimizden biri Tunceli'dir. Hatta Tunceli'ye bunlar üniversite kurmaz dediler. Biz Tunceli Üniversitesi'ni kurduk. Hakkari'de üniversite var. Herhangi bir ayrım yok. Bizim kitabımız ayrımcılık üzerine inşa edilmemiştir. Milli birlik ve beraberlik projesi derken bunu demek istedik. BDP'yi hiç bir zaman Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi olarak görmüyorum. Benim partimde 60'ı aşkın Kürt kökenli milletvekili arkadaşım var. Çok şükür milletimiz kadri kıymet biliyor.

BİZİ PARÇALAMAK, BÖLMEK İSTİYORLAR

Ben şahsımdan da örnek veriyorum. Eşim kürt kökenli değil ama Arap orijinlidir ama Siirtli'dir. Ben Rizeliyim. İşte buyurun. Arap nire Türk nire? Rize nire, Siirt nire? Ama ikimizde İstanbul'da doğduk büyüdük. Ne oldu. Bu sadece bizim için böyle değil. Türküyle Kürdüyle evli olan yok mu? Biz hep birbirimize girmişisiz. Şimdi birileri bizi parçalamak bölmek istiyor. Bu gayretin içine girenler var. Bu oyunu hep beraber bozmamız lazım. Bu oyunu bozarken iktidar muhalefet ayrımı olmaz. Ama ne yazık ki bu konuda muhalefeti hiç bir zaman yanımızda görmedik.

BELGE VE BİLGİLERİNİ AÇIKLASIN

"Balyoz Operasyonu'nun orduyu yıpratmak için yapıldığı yönündeki" iddiaların hatırlatılması üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Muhalefet bu konuları hep çok iyi bilir. Bunun belge ve bilgilerini açıklasın. İddiayı ispatlamakla mükellefdir. Konu zaten şu anda yargıdadır. Bu süreci devam ettirmektedir. Yargıdaki bir şey için bizim söyleyecek hiç bir şeyimiz yok. Kaldı ki yargı yürütmeye her hangi bir görevlendirme yaptığı zaman, emniyet teşkilatı da onun gereğini yerine getirir. Bütün bunlar bu şekilde döner. Yargı aldığı her istihbartı değerlendirir" diye yanıtladı.

7 BİN ŞEHİDE HESABI EY KILIÇDAROĞLU NASIL VERECEKSİN!

"CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, genel aftan bahsetmesiyle ilgili" görüşleri sorulan Başbakan Erdoğan şunları söyledi:

"Doğrusu ben çok teşekkür ediyorum. Çok üzücü. Burada genel af diyorsunuz. Genel af diyorsunuz sonra da buna filanca dahil değildir diyorsunuz. Böyle bir afı gündeme getirdiyseniz, buna herkes dahildir. Filanca dahil değilse diğer terör liderleri buna dahildir veya terörde aktif rol almış olanlar buna dahildir. Ama beni ilgilendiren şurası, ülkemde 7 bin şehidimiz var. Bu 7 bin şehidimize hesabı Ey Kılıçdaroğlu nasıl vereceksin?. Onların ailelerine, o ailelerin şahsında bu millete nasıl vereceksin? Biz bu parlamentoda yüzde 64 çoğunluğa sahibiz. Biz bu parlamentoda olduğumuz sürece böyle bir şey geçmez, geçemez. Bunu rüşveti kelam olarak kullanıyor. Nerede kullanıyor Tunceli'de, Van'da. Rüşveti kelam bu. 'Ben sizin evladınızım, şuyunuzum, buyunumuz' diyerek yatırım aslında 2011 seçimlerine yönelik ama bu hiç bir zaman karşılık bulmayacaktır. Ben inanıyorum ki CHP'nin kendi tabanı ciddi manada buna tepki veriyor. Yine inanıyorum ki bu genel af, beni şu yöndede ciddi rahatsız etti. Arkadaşlarımla sohbet ediyordum. Dedim ki bak şimdi bunu burada söyledi, göreceksiniz 24 saat içinde çark edecek dedim. Hakikaten ertesi gün Kayseri mitingine giderken çark etti. Niye çünkü Kayseri böyle bir şeyi affetmez. Ama yapıda da bu var. Daha öncesine gidelim mesela CHP'ye aday olma konusunda da 'Ben aday değilim' dedi. Hatta gitti sayın Baykal'ı ziyaret etti yine aday olmadığını açıkladı. Güzel de pozlar verdi. Ertesi ün 24 saat dolmadan 'Adayım' dedi. Bütün bu gerçekler ortada. Siyasette dürüst olmak ilkeli olmak çok önemli. Kişisel şeyler üzerinde duracak değilim ama ben geneli olarak üzerinde duruyorum. Eğer dürüst olmazsanız bir gün hepsi ayağınıza dolanır, nitekim dolanıyor."

BAŞÖRTÜSÜYLE İLGİLİ BUGÜNDEN TEZİ YOK

"CHP'nin başörtüsü konusundaki son söylemleri sonrasında, Türkiye'de başörtüsü probleminin ne zaman çözüleceği" şeklindeki soruya da Erdoğan şöyle dedi:

Zamanlama noktasında bir şey söylemeyim. Bu günden tezi yok diyorum. Eğer özgürlüklerin egemen olduğu bir Türkiye diyorsak, demokrasinin egemen olduğu bir Türkiye diyorsak, hak ve hürriyetlerin egemen olduğu bir Türkiye diyorsak ve egemenlik kayıtsız şartsız milletin ise bunun yeri de TBMM ise ve başörtü sorununu ben çözerim diyorsa Sayın Kılıçdaroğlu, biz zaten daha önce MHP ile böyle bir anlaşma yaptık. Hep beraber oturalım konuşalım ve 13 Eylül'de oturup, konuşup birlikte kararı verelim ve bu ülkede bu zulüm bitsin. Ama kalkıp bunu bu şekilde vaad ettikten sonra kalkıp ta bir yerlere tasarımlar için çalışma yaptırdığı medyaya düşerse bu çok çirkin olur. Kaldı ki bu açıklamadan bir kaç gün önce orada da aile içinde açığı, kapalısı, şöylesi, böylesi gibi bu tür değerlendirmeleri yapmış olması, orada da güven vermiyor. Şu anda bu da bir rüşveti kelam. Aynı CHP, baktıktık ki 411 oyla bunu meclisten geçirdik. Ertesi gün bir gazete 'Kaosa kalkan 411 el' diye başlık attı. Türkiye'nin en çok satan gazetesi. CHP aldı bunu Anayasa Mahkemesi'ne verdi. Bunu Anayasa Mahkemesi'ne taşıyan o imzalar için de Kılıçdaroğlu yok muydu?. Ben o zaman genel başkan değildim diyor, ya da ben o zaman doğmamıştım diyor. Dersimle ilgili söylenen o. Bizler gençelere rol model olmalıyız.

BU NASIL BİR SANATÇI KAFASI

Programda, sanatçı, işadamı ve aydınların "Evet" ve "Hayır"larını gerekçeleriyle anlatıldığı bölümü dinleyen Erdoğan, özellikle ressam Bedri Baykam'ın "Evet diyenler geri dönülmez şekilde vatan hainidir" üzerine sert çıktı. Erdoğan, "İsimleri duydukça kimin ne söyleyebileceğini ben de zaten anlayabiliyorum. İçerikle de çok ilgisi yok. Zaten önyargıları olan isimler bu isimlerin bir kısmı. Niçin hayır dediklerini sorduğunuz zaman onu açıklayacları da mümkün değil. Çünkü okumuyorlar. Sadece 'Tek partinin mesela yaptığı' diyor. Bir partinin değil, onların gönül verdiği partilere biz bu teklifi götürdük beraber bu çalışmayı yapalım diye. Dediler ki seçimler yaklaştı. Bir sene vardı. Siyesette 24 saat çok önemli bir zamandır. Bu sanatçı kesimin bir çoğu da biliyorsunuz, yaptığımız bir çok yatırımda oralarda gelip gösteri yapan tiplerdir. Muhsin Ertuğrul sahnesini yapacağımız zaman da orada gelip gösteri yapan tiplerdi. Bakıyorsunuz, 'Vatan hainidir' diyor. Şu ifadeye, şu yaklaşıma bak. Böyle bir sanatçı anlayışı olur mu, böyle bir sanatçı kafası olur mu? Bu nasıl bir kafa. Sen hem özgürlüğe, hem demokrasiye inanacaksın. Evet diyene de vatan hainidir diyeceksin. O zaman kalkıp aynı anlayışta, aynı zihniyette ben hareket etsem tersini de ben mi söyleyeceğim. Biz onların düştüğü yanlışa düşmeyiz. Çünkü biz bu noktada özgürlüklere inanmışız. Hayır ne kadar onların hakkıysa evet diyenin evet verenin de o kadar hakkı" dedi.

EVET İÇİN ÜÇ NEDEN

Mehmet Akbay'ın gelecek programa da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu konuk alacağını ve "Hayır" için üç nedeni soracağını belirterek Başbakan Erdoğan'a "Evet" için üç neden söylemesini istemesi üzerine şunları söyledi:

1- Bu ülkede yürütmenin en ideal şekilde çalışmasını istiyorsak bunun önünün açılması noktasında evet denilmesini istiyoruz.

2- Milli iradenin egemenliği için evet denilmesini isityoruz. ya demokrasi, milli irade ya da darbe anayasası. Ben diyorum ki milletin anayasasına evet darbe anayasasına hayır diyelim. Kimsenin darbe anayasısına evet demek mümkün mü. Şu anda hayırcılar aslında darbe anayasısını savunuyor. Bir sağdan idam ettik diyor bir soldan idam ettik diyoruz. Tabik ki hayır diyeceğiz.

3- Yeni anayasanın da biz önü açılsın istiyoruz. Bu bir anahtar. 2011 seçimlerinde inşallah halkımıza biz bunu da teklif edeceğiz. 26 paketten sonra parlamentoda yetkiyi aldığımız takdirde daha geniş tabanlı bir anayasa değişikliğini, parlamento içi, ya da stk'larla ele bunu yürütüeceğiz. İlk adımdan diğer adımlar atılmaz. Bunu böyle bilelim.

EŞİM PAKİSTAN'A GİDİYOR BEN DE GİDECEĞİM

Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erodoğan'ın bu gün çok geniş bir medya, yazılı, görsel ekiple, iş kadınlarından oluşan aralarında devlet bakanları Egemen Bağış ve Selma Aliye Kavaf'ın da aralarında bulunduğu ekiple saat 16.00'da Pakistan'a hareket ettiğini belirterek şöyle dedi: "Felaket bölgesini dolaşacaklar. Bu arada sayın başbakan, meclis başkanı ve ilgili bakanlarla görüşmeleri olacak. Şu anda TİKAD'da yapılan iftar sofrasında yapılan yardımlar var. 12 Eylül'ün sonrasında geniş bir teknik ekiple gitmek istiyoruz. Şu an 1000 kadar mevlana evi tren ve tırlarla göndermiş oluyoruz. Bununla ciddi sayıda 20 vagon 56 tır şu an yolda. Acil şeyleri uçaklarla gönderiyoruz. İlgimiz Pakistan'da devam edecek. 2 bini aşkın ölü malum. 17 bin mağdur insan var. Yardım kampanyasında Diyanet İşleri Başkanlığımızın büyük gayreti var. İki cumadır 50 - 60 trilyonluk bir para toplandı. Halkın katılımını sağlamak devletin verdiği paralarla mukayese edilemeyecek kadar önemlidir. 3'üncü sahra hastanesini kuruyoruz. Silahlı Kuvvetlerimiz C-130'u onların hizmetine verdi.

BAYRAM TRAFİĞİNE DİKKAT

Erdoğan bayram trafiğinde sürücüleri uyayarak, "Ne olur ne sizin üzülün ne bizi üzün. Hız limitlerine lüften dikkat edin. Bu bayramda da karayollarını ücretsiz yapıyoruz. Oy kullanma gününü de ücretsiz olarak değerlendirmeyi planlıyoruz. Hazırlıklarını yapıyoruz. Bayram boyu ücretsiz geçişler devam edecek. Halkımdan sandıklara muhakkak giderek, hiç olmazsa bir iki gün önce dönmelerini, bir başbakan, bir vatandaş Tayyip Erdoğan olarak istiyorum. Her gün gazetelerde evetle ilgili bir ilanımız var. Bu ilanı takip ederlerse evet hayır ne getiriyor ne götürüyor bunu göreceklerdir. Çünkü bilgi sahibi olmak o basacağı tercih ya da evetin ne anlama geleceğini bilecektir. Bilmeden kullanmış olanlara bir partili değil objektif olarak. Bu bir AK Parti projesi ya da güven oylaması değildir. Bu sadece darbe anayasına, milli iradeye milletin anayasasına evet demektir.

GAZETECİLİK OKUYACAK

Mehmet Akbay, ortaokul diplomasını Başbakan Erdoğan'ın elinden aldığını başbakana verdiği sözü yerine getirip liseyi dışardan bitirdiğini, son sınavda da Maltepe Üniversitesi Gazetecilik bölümünü kazandığını söyledi. Gezegen Mehmet olarak tanınan Mehmet Akbay, Erdoğan'ı uğurlarken, Müzeyyen Senar'dan "Benzemez kimse sana" şarkısını hediye etti.

Başbakan Erdoğan daha sonra Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof, Dr. Kadri Özçaldıran'ı, Beşiktaş'taki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde kabul ederek, bir saat görüştü.

Mustafa KÜÇÜK- Sefa ÖZKAYA- İSTANBUL- DHA

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Politika
title