Başbakan Erdoğan, Almanya'da
Erdoğan, UETD'nin 10. yıl kuruluş etkinliğinde konuştu: (2) "Hem Türkiye'nin hem Almanya'nın kalkınması için, büyümesi için, daha güvenli, daha huzurlu ülkeler olması için, her aşamada birlikte hareket etmeyi önemsiyoruz" "Referansımız her zaman demokrasi olacak, hukuk olacak, barış olacak.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Hem Türkiye'nin hem Almanya'nın kalkınması için, büyümesi için, daha güvenli, daha huzurlu ülkeler olması için, her aşamada birlikte hareket etmeyi önemsiyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, Avrupalı Türk Demokratlar Birliğinin (UETD) kuruluşunun 10. yılı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte Avrupa'da yaşayan Türklere hitap etti.
Avrupa'da 10 yıl önce sayıları 6 milyona yaklaşan Türklerin hakları için mücadele etmek üzere, bir çatı örgüt olarak, Avrupalı Türk Demokratlar Birliğinin kurulduğunu anlatan Erdoğan, Birliğin genel merkezini dönemin Şansölyesi, dostu Gerhard Schröder ile açtıklarını anımsattı.
Birliğin 10 yıl boyunca çok yoğun çalıştığını belirten Erdoğan, Almanya başta olmak üzere, Avrupa'da yaşayan Türklerin, kendi değerlerine, kendi kültürlerine bağlı olarak, siyasi, sosyal ve ekonomik hayat içinde aktif rol almalarında önemli rol üstlendiğini söyledi.
Erdoğan, Birliğin ve diğer sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini yakından takip ettiklerini dile getirerek, özellikle Türkiyeli derneklerin bir olabilmesi, birlikte hareket edebilmesi, ortak çıkarlar için güç birliği yapmasının, her zaman önem verdikleri bir konu olduğunu aktardı.
Çok geç kalınmış olsa da UETD gibi örgütler sayesinde, Türklerin artık daha etkili bir hak mücadelesi verebildiğini, siyasette, sosyal ve ekonomik alanda daha belirleyici bir konuma yükseldiklerini ifade eden Erdoğan, UETD'nin kuruluşunda emeği geçenler ile Almanya'nın pek çok şehrinin yanında, Hollanda, İsveç, Belçika, Fransa, İsviçre, İngiltere ve Avusturya gibi ülkelerde örgütlenen UETD üyelerine teşekkür etti.
Kuruluşunda ve geride kalan 10 yılda olduğu gibi bundan sonra da UETD'yi başarılarla dolu bir gelecekte izlemeye yanlarında olmaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şunu unutmayın kardeşlerim, birlikten kuvvet doğar. Biz, Türkiye'de olduğu gibi, burada da, merhum Hacı Bektaş Veli'nin deyimiyle, bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Referansımız her zaman demokrasi olacak, hukuk olacak, barış olacak. Nefes alıp verdiğimiz her yerde uyumu savunduk, uyumlu bir toplum olmak suretiyle geleceğe yürümeyi savunduk. Asimile olmadan özünden, öz kültüründen, öz dilinden taviz vermeden entegrasyonu teşvik etmeyi savunduk. Entegrasyona devam edeceğiz ama bunu bazı medya mensupları Almanya'da farklı yerlere çektiler. Bakın, entegrasyon noktasında inanıyorum ki sizler hiçbir zaman zorluk çıkarmadınız, bundan sonra da çıkarmayacaksınız ama asimilasyon dersek o konuda hayır. Ben, aynısını söylemiştim yine söylüyorum, çünkü biz dinimizden, dilimizden, kültürümüzden taviz veremeyiz. Değişimden taviz veremeyiz."
-"Yüz yıllar boyunca Almanya ile aslında kader ortağı olduk"
Bu sene, Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcının 100'üncü yılı olduğunu anımsatan Erdoğan, bunun hem Türkiye hem Almanya için çok büyük anlam ifade ettiğini söyledi.
Erdoğan, 1914 yılında, Osmanlı Devleti'nin, Almanya ile Birinci Dünya Savaşı'nın tarafı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Çanakkale'de, Kafkasya'da, Hicaz ve Yemen'de, Sina ve Filistin'de, Irak'ta, Galiçya'da dedelerimiz çok zor şartlar altında savaştılar. Osmanlı Devleti'nin topraklarını savunduğu hemen her cephede, Türk zabitlerinin yanında Alman subayları da vardı. Almanya ile birlikte çok ağır bedeller ödediğimiz bu savaşın ardından, Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu. Biz, yüz yıllar boyunca Almanya ile aslında kader ortağı olduk. Sadece savaşlarda değil, ekonomi mücadelesinde, kalkınma mücadelesinde Almanya ile yoğun iş birliği yaptık. Şu anda da yapıyoruz. 1960'larda yeniden inşa edilen Almanya'ya, Anadolu'dan, Trakya'dan gelen vatandaşlarımızın emeğiyle, alın teriyle destek verdik. İşte karşımda onları görüyorum ama sizin babalarınız buraya 60'lı yıllarda geldiler, bu işin temellerini attılar. Türkiye'den işçi olarak gelen vatandaşlarımız, burada sadece işçi olarak kalmadılar. Almanya'da 80 bin işletme açtınız. 40 milyar avro ciroya ulaştınız, 400 bine yakın istihdam sağladınız. Sadece ekonomide değil, siyasette de vazifeler üstlendiniz. Almanya'da bakan olarak vazife yapan Türkler oldu. Federal parlamentoda, eyaletlerde milletvekillerimiz oldu. Sanatta, sporda, bilimde öne çıkan, çok önemli başarılara imza atan insanlarımız oldu. Sizin bugün buradaki varlığınız, başarılarınız, Türkiye ile Almanya'nın iş birliğine de çok olumlu şekilde yansıdı."
İki ülke arasındaki ticaret hacminin 30 milyar avronun üzerine çıktığına değinen Erdoğan, şunları söyledi:
"Uluslararası yatırımlarda Türkiye ve Almanya hep ilk sıralarda yer aldılar. İşte bakın şimdi G-20'de beraberiz Almanya ile ve şu anda Türkiye dünyanın en büyük ekonomileri arasında 17. sırada. Şu anda 16'ya doğru tırmanıyoruz. Çok daha enteresan bir şey söyleyeceğim, her yıl 4 milyon Alman turist Türkiye'yi tercih etti, hatta çok sayıda Alman vatandaşı Türkiye'ye yerleşti. NATO'da, AGİT'te, Avrupa Konseyi'nde Almanya ile örnek bir iş birliği sergiliyoruz. Avrupa Birliği sürecinde, sizler sayesinde, burada yaşayan vatandaşlarımız sayesinde Almanya'nın çoğunlukla desteğini alıyoruz. Bu ilişkileri her alanda inşallah çok daha ileri seviyelere taşıyacağız. Hem Türkiye'nin hem Almanya'nın kalkınması için, büyümesi için, daha güvenli, daha huzurlu ülkeler olması için, her aşamada birlikte hareket etmeyi önemsiyoruz."
Erdoğan, Türkiye'de her fırsatta ifade ettiği bir hususu burada özellikle hatırlatacağını belirterek, şöyle devam etti:
"Bizim dedelerimiz, bizim babalarımız, bizler, hep birlikte Türkiye'de çok zor zamanlar yaşadık, çok büyük acılara maruz kaldık, büyük badireler atlattık. On yıllar boyunca, siyasi tercihlerimiz, taleplerimiz, beklentilerimiz hep yok sayıldı. On yıllar boyunca, kimliklerimiz, değerlerimiz, inançlarımız tahkir edildi. 'Türk' dediler, 'Kürt' dediler, aidiyetlerimizi yok saydılar. 'Laz' dediler, 'Boşnak' dediler, 'Çerkez' dediler, 'Abaza' dediler, 'Gürcü' dediler, 'Alevi' dediler, 'Sünni' dediler, değerlerimizi yok saydılar. 'Mütedeyyin' dediler, 'başörtülü' dediler, 'sakallı' dediler, 'namaz kılıyor, oruç tutuyor' dediler, maneviyatımızı yok saydılar. Hüngür hüngür okulların kapısında ağlayan anneler bilirim, babalar bilirim. Okulların kapısından kovuldukları gibi üniversitede güvenlik güçleri tarafından başörtüleri başlarından sökülüp alınan yavrularımızı bilirim.
Ne dediler, 'işçisin sen, hep işçi kal' dediler. 'Yoksulsun, hep yoksul kal' dediler. 'Senin başörtün var öyle mi, senden ancak kapıcı olur' dediler. 'Senden ancak hizmetçi olur' dediler. 'Sen doktor olamazsın' dediler. 'Sen öğretmen olamazsın' dediler. 'Sen herhangi bir kurumda yönetici olamazsın' dediler. 'Avukat olamazsın' dediler. 'Parlamentoya giremezsin' dediler ve biliyorsunuz parlamentoda ne dediler, unutmayın, 'atın şu kadını dışarı' dediler. Nicelerinin varlığını dahi inkar ettiler, sorunlarını reddettiler, onları asimile etmek istediler. 'Siyasete yaklaşma' dediler, 'bürokrasiye yaklaşma' dediler, 'sorunlarını dile getirme, sorunların için mücadele verme' dediler. Sandıkta, kendi irademizle seçtiğimiz, çok da sevdiğimiz Başbakanımız, merhum Adnan Menderes'i, bir 27 Mayıs günü iktidardan indirdiler, idam ettiler. Bu unutulur mu? Adnan Menderes unutulmuyor, Fatin Rüştü Zorlu unutulmuyor, Hasan Polatkan unutulmuyor ama o kararı verenler unutuldu onları kimse hatırlamıyor. Onlar hesabı o büyük hesap gününde verecek. Öyle geçiştirmek yok."
-"Milletin bir kez daha sesini yükseltmesiyle göreve geldik"
"Ne zaman ki Anadolu'nun, ne zaman ki milletin sesi yükseldiyse, darbe yaptılar, o sesleri susturmak istediler" diyen Erdoğan, "İktidarları sınırladılar, milli iradeye sınır çizdiler, ne dediler, 'sandık her şey değildir' diyerek milletin tercihleri önüne engeller koydular" ifadesini kullandı.
Başbakan Erdoğan, 3 Kasım 2002'de, milletin bir kez daha sesini yükseltmesiyle göreve geldiklerini, 12 yıl boyunca, demokrasi, hukuk, milli irade için yoğun mücadele verdiklerini vurguladı.
Tüm garipler, yoksullar, ihmal, inkar edilmiş tüm kesimler için samimi mücadele verdiklerini dile getiren Erdoğan, şöyle dedi:
"Güzel ülkemizde darbe senaryoları hazırladılar, hepsini alt üst ettik. Çetelerle tehdit ettiler, boyun eğmedik. Tahrikler, provokasyonlar yaptılar, terörle üzerimize geldiler, geri adım atmadık. 'Size Cumhurbaşkanı seçtirmeyiz' dediler, bildirilerle tehdit ettiler, millete gittik, milletten güç aldık ve milli iradeyi Abdullah Gül kardeşimizi seçtirmek suretiyle tecelli ettirdik. Yetmedi, işte geçen yıl, 'Gezi olayları' dediler, ağacı, çevreyi, yeşili bahane ederek, Türkiye'nin istiklaline, Türkiye'nin büyüyen ekonomisine, Türkiye'nin birliğine, kardeşliğine kastettiler, onlara da 'eyvallah' demedik. Çünkü cumhuriyet tarihinin yeşile önem veren bizim gibi bir iktidarı ne geldi ne gelecek. 3 milyarı bulan fidan ve ağaç dikimiyle rekor üstüne rekorlar kıran bir çevreci iktidar var. 17 Aralık'ta, yolsuzluk kılıfı altında, seçilmiş hükümete darbe yapmak istediler. Geri adım atmadık, boynumuzu eğmedik, Türkiye'yi 30 Mart'ta sağ salim seçime götürdük ve orada da darbe heveslilerine gereken cevabı milletim verdi. Bu arada biliyorsunuz bir de karşımıza bir şey çıktı, Pensilvanya. Pensilvanya'da, uluslararası çevrelerin maşası olanlar, benim ülkemin istiklaline kastetti, kendi ülkesine ihanet etti, onlara fırsat tanımadık."
Türkiye'de, kendi tercihlerini, yaşam tarzlarını milletin tercih ve yaşam tarzlarının üzerinde gören, elit, seçkinci bir zümre olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Alışmışlar millete tepeden bakmaya. Alışmışlar millete kibirle bakmaya. Sandık yoluyla değil, demokrasi dışı yollarla millete hükmetmeye alışmışlar. Türkiye'ye, millete rağmen istedikleri gibi rota çizmeye alışmışlar. Biz, işte bu mütekebbirlere, bu kibir abidelerine, millete tepeden bakan bu elitlere 'dur' dedik. Ne dedik, 'Bu ülkede biz de varız' dedik. 'Biz milletiz' dedik. '77 milyon, bu ülkenin sahipleriyiz' dedik. Samimiyetle 'demokrasi' dedik, 'hukuk' dedik, 'özgürlük' dedik, en önemlisi de 'kardeşlik' dedik. 12 yıl boyunca tarihi nitelikte reformlar yaptık. 30 yıl boyunca nice canları aramızdan alan, nice şehitler verdiğimiz terör meselesini hamdolsun çözüm yoluna koyduk. Özgürlüklerin önündeki engelleri tek tek kaldırdık. Başörtüsünü, sadece üniversitelerde değil, kamuda dahi özgürlüğüne kavuşturduk. 77 milyonun kardeşliği için, birliği için, refahı ve huzuru için çok cesur adımlar attık. Artık benim başörtülü kızım okuluna gidebiliyor, Devlet dairelerinde çalışabiliyor. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle, bu adımları atmaya devam edeceğiz."
- Ankara