Bakan Tunç: Yeni anayasa, demokratik standartları daha da yukarıya çıkaracak
ADALET Bakanı Yılmaz Tunç, "Yeni anayasa, demokratik standartları daha da yukarıya çıkaracak.
ADALET Bakanı Yılmaz Tunç, "Yeni anayasa, demokratik standartları daha da yukarıya çıkaracak. Devletin görevlerini belirleyen, temel hak ve özgürlükleri öne alan bir anayasayla inşallah yolumuza devam etmemiz lazım. 'Türkiye Yüzyılı'na böyle başlamamız lazım. Sadece darbeciler tarafından yazılmış olması bile başlı başına anayasa değişikliği için yeter bir sebeptir, yeter bir gerekçedir. Bu bir utançtır aslında" dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Bursa'da Mudanya Üniversite'nin 2024-2025 akademik yıl açılış törenine katıldı. Bursa Valisi Erol Ayyıldız, Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, AK Parti Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, ilçe belediye başkanları ile BTSO Başkanı İbrahim Burkay'ın da katıldığı törende öğrencilere akademik yılın ilk dersini veren Bakan Tunç, bir ülkenin kalkınması için eğitimin en önde gelen unsur olduğunu söyledi. Türkiye'nin son yıllarda bu anlamda önemli mesafe katettiğine dikkat çeken Tunç, üniversite sayısının 66'dan 208'e çıkarıldığını, 81 ilde üniversitelerin kurulduğunu ve vakıf üniversitelerinin önünün açıldığını hatırlattı.
'SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ADALETSİZLİĞİ HER YERDE DİLE GETİRİYOR'
Dünyada hakkaniyeti ve adaleti savunmanın yolunun güçlü olmaktan geçtiğine dikkat çeken Bakan Tunç, "Bugün maalesef dünyada adaletsiz bir sistem var. Bu adaletsizliği Sayın Cumhurbaşkanımız, Birleşmiş Milletler kürsüsü de dahil olmak üzere sürekli dile getiriyor. Uluslararası sistemin artık insanlığın sorunlarına cevap veremediğini, uluslararası kuruluşların etkisiz olduğunu, dünyadaki sıkıntıları çözme noktasında başarısız olduğunu ve dünyanın 5'ten büyük olduğunu ve daha adil bir dünya mümkün olduğunu her fırsatta söylüyor. ve bunu, bundan 10 yıl önce söylediğinde, kendi içimizde bile, 'Ya bu söyleniyor ama mümkün olabilir mi. Sadece tek başımıza söylememiz bir şey ifade eder mi' diye düşünüyorken, bugün dünyanın birçok lideri de aynı söze geldi. Aynı cümleleri kurmaya başladı. Uluslararası sistemin, Birleşmiş Milletler'in yapısının, Güvenlik Konseyi'nin yapısının adil olmadığını artık dünyanın birçok lideri, ülkenin devlet başkanı da söylemeye başladı. Seslendirmeye başladı. Hatta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri dahi Güvenlik Konseyi'nin yapısının sorunları çözmediğini, bir reforma tabi tutulması gerektiğini herkes söylemeye başladı. Dünyada adaletin, hakkaniyetin sözcülüğünü, insan haklarının savunuculuğunu yapan bir liderimiz ve bir ülke noktasında dikkat çekmeye başladık. Bunu daha da güçlü yapmanın yolu, Türkiye'yi her alanda güçlü kılma. Fiziki kalkınma hamlelerinde de demokrasisiyle de daha güçlü hale gelmek" diye konuştu.
'İSRAİL BİR MAŞA, O MAŞAYI KULLANANLAR SOYKIRIMIN AZMETTİRİCİLERİ'
İsrail'in Filistin saldırılarını işaret eden Tunç, "Bugün Filistin'de, 7 Ekim'den bu yana yaklaşık işte 1 yılı geçti. 1 yıldan bu yana dünyanın gözü önünde çocuklar katlediliyor, kadınlar katlediliyor. 41 binden fazla Filistinli şehit edildi. Bunun yüzde 80'i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Ama maalesef bu katliamı durdurabilecek bir güç, bir uluslararası kuruluş maalesef yok, durduramadılar. Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi'nin tüm unsurları ihlal ediliyor. Cenevre Sözleşmesi'nin bütün hükümleri, insancıl hukukun bütün hükümleri ayaklar altına alınıyor. Ama maalesef uluslararası kuruluşların aldığı kararlar sınırlı ve alınan kararlar da maalesef uygulanmıyor. Dünyanın gözü önünde bir soykırım işlendi. Tabii İsrail özellikle Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinin büyük desteğini alıyor. Burada İsrail aslında bir maşa. Asıl o maşayı kullanan eller maalesef insanlık düşmanı, oradaki soykırımın asıl azmettiricileri. Dolayısıyla insanlık bunu da gördü. Azmettiren vardır hukukta, bir de gerçek fail vardır. Fail İsrail, azmettiren de işte dünyanın gözü önünde kimler olduğu belli. Onlara silah yardımı yapan, onların bu soykırım tutumunu destekleyenler de azmettiriciler olarak dünyanın tarihine kara leke olarak geçtiler. Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı'nın yakalama talep ettiği birisi gitti, Amerikan Kongresi'nde ayakta alkışlanabildi. ve o suça ortak olduklarını dünyaya ilan edebildiler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na gitti. Orada konuşma yaptı. Tabii boş bir salona konuşma yaptı ve orada da yine onu destekleyen ülkelerin temsilcileri, onu alkışlayabildiler. Bunlar, bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. Şimdi tabii oradaki savaşı, oradaki soykırımı daha da genişletmenin çabası içerisinde Lübnan'a saldırdılar. Türkiye olarak dünyada adalet hakkaniyeti savunmaya devam edeceğiz. Filistin sorununun kesin ve kalıcı çözümü, orada, 1967 sınırlarında. İsrail'in işgal ettiği Batı Şeria, Gazze ve diğer bölgelerden çekilerek, 67 sınırlarında bağımsız bir Filistin Devleti kurulmadan, oradaki akan kanın durmayacağını, bir an önce bağımsız Filistin Devleti'nin kurulması gerektiğini de biz bütün dünyaya söylemeye, haykırmaya devam edeceğiz. Dünyada hakkaniyeti, adaleti savunmaya devam edeceğiz" dedi.
'FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜNÜN OLMADIĞI BİR YERDE GELİŞME OLMAZ'
Bakan Tunç, Türkiye'de daha güvenilir, gecikmeyen, hukukun üstünlüğüne dayanan ve öngörülebilir bir adalet sisteminin tesisi noktasında çok mesafeler aldıklarını da dile getirdi. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önünün açıldığını söyleyen Tunç, "Düşünce ve ifade özgürlüğünün, evrensel hukukta, gerek Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nde gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde gerek bizim anayasamızın 26'ncı maddesinde sınırı var. Düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, fikir özgürlüğünün olmadığı bir yerde gelişme olmaz" diye konuştu.
'ŞİDDET ÇAĞRISI YAPIYORSA DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN BAHSEDİLEMEZ'
Özgürlüklerin, düşünce ve ifadenin kesinlikle kısıtlanamayacağını vurgulayan Tunç, "Ama belli şartlarda kısıtlanabilir. O da şiddeti teşvik ediyorsa, şiddet çağrısı yapıyorsa, orada artık düşünce özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla özellikle ülkemiz, terörle mücadele eden bir ülke. 40 yıldan bu yana PKK terör örgütüyle mücadele ediyoruz. Hemen yanı başımızda bir terör devleti kurulmaya çalışıldı. Son yıllarda, son 5-6 yıldır bunun mücadelesini veriyoruz. Diğer yandan 15 Temmuz'da hain bir darbe kalkışmasıyla karşı karşıya kaldık. O darbeci teröristlerle mücadele sürecimiz hem yargı alanında var hem diğer alanlarda devam ediyor. Dolayısıyla ülkemizde terörün her türlüsüyle mücadele eden bir ülkeyiz. Terörün her türlüsüyle mücadele ederken de iktidarıyla, muhalefetiyle birlik olmak durumundayız. Birlik ve beraberlik içerisinde milletimizin huzurunu, güvenliğini sağlayabiliriz" dedi.
'ELEŞTİRİLERİ DİKKATE ALIYORUZ'
Bakan Tunç, Türkiye'nin 22 yıldan bu yana temel hak ve özgürlüklerin alanının daha da genişletilmesi anlamında çok önemli mesafeler aldığına dikkat çekip, şöyle konuştu:
"Bir kere mevzuatımızın, temel kanunlarımızın tamamını yeniledik. Ceza kanunlarımızdan borçlarına, ticaret kanununa varıncaya kadar, özel hukuk mevzuatına varıncaya kadar. 80 yıldır uygulanan kanunlarımızı çağın ihtiyaçlarına uygun hale getirmenin gayreti içerisinde olduk. Adalet Komisyonu'nda birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızla da yine geçmiş dönemde çok önemli yasal düzenlemeler yaptık. Tabii toplum gelişiyor, ihtiyaçlar çeşitleniyor. Suç tipleri yeni yeni bilişim teknolojilerinin de gelişmesiyle yeni yeni suç tipleri. Sosyal medyanın, görünürlüğün artması nedeniyle suçlardaki artış, tüm bunlar tabii ki yeni ihtiyaçları da doğuruyor. Bu yeni ihtiyaçları da süratli bir şekilde gerçekleştirmek, ihtiyaçlara uygun mevzuat düzenlemelerini yapmak gerekiyor. Özellikle son günlerde tartışılan, işte cezasızlık algısına yönelik eleştiriler. Bu eleştirileri elbette ki dikkate alıyoruz."
'YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ'Nİ CUMHURBAŞKANIMIZ AÇIKLAYACAK'
Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin birkaç hafta içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuyla paylaşılacağını söyleyen Bakan Tunç, "1,5 yıldan bu yana Yargı Reformu Strateji Belgesi ile ilgili bir hazırlığımız var. Önümüzdeki birkaç hafta sonra Sayın Cumhurbaşkanımız kamuoyuyla paylaşacak. Özellikle suç ve suçluyla mücadelede, bir kere suçun önlenmesinden tutun da soruşturma aşaması, dava aşaması ve infaz aşaması. Bunların her biri birbirinden değerli. O anlamda caydırıcılığı sağlama, özellikle suç işlemesini önlemek, suç işleyenlerin cezalarını çektikten sonra onların topluma kazandırılmasını sağlayabilmek için çok önemli çalışmalar, bugüne kadar yaptık. Bundan sonra da özellikle gelişen durumlar nedeniyle yapmak durumundayız. Yargı Reformu Strateji Belgemizde özellikle eleştiri konusu olan, denetimli serbestlikle ilgili, iyi hal uygulamalarıyla ilgili, koşullu salıvermeyle ilgili ve bazı suçlar özellikle öne çıkan, toplumun huzur ve sükununu bozmaya yönelik, davranışlara yönelik, cezaların alt sınırlarının arttırılmasına yönelik, tutuklama tedbirinin şekline gerek mevzuatımızda gerekli uygulamaya yönelik önemli çalışmalarımız var. Bunları inşallah, bu taslak çalışmalarımızı, milletvekillerimizin takdirlerine sunacağız ve bu anlamda suç şebekeleriyle mücadeleyi, emniyet güçlerimizle de yargı teşkilatımızla da beraber bu mücadelemizi sürdüreceğiz ve toplumun huzurunu bozan suç şebekelerine, örgütlerine hiçbir zaman taviz vermeyeceğiz. Bu konudaki kararlılığımızı bir kez daha belirtmek isterim" dedi.
'DARBE ANAYASASINDAKİ VESAYETÇİ RUHU AZALTTIK'
Balkan Tunç, şöyle devam etti:
"Yüksek standartlı bir demokrasi içinde darbe anayasasındaki o vesayetçi ruhu azaltmaya yönelik de çok önemli düzenlemeleri hayata geçirdik. İşte Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısı, Yüksek Askeri Şura'nın yapısı, Hakimler Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesi, demokratik hukuk devleti ilkelerine daha uygun hale getirilebilmesi için önemli çalışmalar yapıldı. Tabii bundan sonra yapılamaz mı? Özellikle o kurum ve kuruluşların, bundan sonra bu ülkede bir daha milli iradenin, demokrasinin önü kesilmesin diye vesayetçi ruhtan tamamen arındırılabilmesiyle ilgili olarak yapılabilecekler elbette ki var. Anayasamızda yapılan bunca değişiklik, darbecilerin yargılanabilmesinden tutun da sıkıyönetimin ilan edilebileceğine yönelik hükümlerin kaldırılmasından tutun da birçok demokratik düzenlemeleri anayasamızda hayata geçirdik. Ama şimdi diyoruz ki Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına başladık. 'Türkiye Yüzyılı' diyoruz. Gençlerimiz burada. Onların omuzlarında 'Türkiye Yüzyılı' inşa edilecek. Bizler özellikle ön sıradakiler temeli attı. Şimdi asıl inşa sürecini bu gençlerimiz yapacak. O nedenle gençlerimize güveniyoruz. Onlar başaracak. Onlar sizlerin gösterdiği, akademisyenlerimizin gösterdiği yolda ilerleyecekler. ve dünyanın en başarılı bilim insanları, en başarılı hukukçuları, doktorları çıkacak buralardan ve inşallah o gençler güçlü Türkiye'yi inşa edecek. ve dünyada da hakkaniyeti, adaleti en güçlü şekilde savunacaklar. İşte bizim onlara, özellikle 'Türkiye Yüzyılı'nı inşa etme süreci içerisinde bir borcumuz daha var. O borcumuz da ülkemizi demokratik, sivil, katılımcı bir anayasaya kavuşturmak."
'UZLAŞMAYA YANAŞAN PARTİLER TARİHE GEÇECEK'
Yeni anayasa çağrısı yapan Adalet Bakanı Tunç, "Darbe anayasasıyla yönetilmek, demokratik bir hukuk devletine yakışmaz. Birileri şöyle diyor; 'Ya işte başka sorunlar varken anayasayı niye konuşuyoruz.' Başka sorunları da hallediyoruz. Başka sorunları da çözeceğiz. Ekonomi yönetimimiz, sağlık yönetimimiz, tüm kabinemizin, tüm yöneticileri, bakanları ülkemizin özellikle çevresinden etkilenen ve son zamanlardaki savaşlar, küresel krizden, pandemiden ve depremden etkilenen bu olumsuz tabloyu, olumluya çevirmenin gayreti içerisinde. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çalışmaya devam ediyoruz. Tabii ki yeni anayasa şunun için önemli. Yeni anayasa, demokratik standartları daha da yukarıya çıkaracak. Temel hak ve özgürlükleri öne alan, katılımcı, her görüşten insanın kendisini içinde bulunduğu, devletle millet arasında bir toplum sözleşmesi. Devletin görevlerini belirleyen, temel hak ve özgürlükleri öne alan bir anayasayla inşallah yolumuza devam etmemiz lazım. 'Türkiye Yüzyılı'na böyle başlamamız lazım. Sadece darbeciler tarafından yazılmış olması bile başlı başına anayasa değişikliği için yeter bir sebeptir. Yeter bir gerekçedir. Bu bir utançtır aslında. Bunu değiştirmek, milletimize olan borcumuzdur. Bu 28'inci dönem parlamentosunda başarıldığında, 28'inci dönemde uzlaşmaya yanaşan partiler, oy veren milletvekilleri tarihe geçecektir. ve ülkemiz özellikle yüksek standartlı bir demokrasi yolunda, emin adımlarla yoluna devam edecektir. Milletimize olan borcumuzu da bu şekilde ödemiş olacağız. Yeni anayasasıyla, dünyada hakkı, adaleti savunan duruşuyla, fiziki kalkınma hamlelerine, istikrarlı kalkınma yürüyüşüne hiç sekte uğratmadan, birlik beraberliğimizi hiçbir zaman bozdurmadan, üniversitelerimizin, akademimizin özellikle yol göstericiliğiyle Türkiye çok daha ilerleyecek. Bundan hiç şüpheniz olmasın" diye konuştu.