Haberler

"Çözüm Süreci Ne Kazandırdı"

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, "Çözüm süreci ne kazandırdı. 11 ayda 500 kişi ölmedi. Geçen yıl 11 ayda 500 kişi ölmüştü." dedi.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, çözüm sürecinde gelinen son noktayı değerlendirdi. Ergin, "Çözüm süreci ne kazandırdı; '11 ayda 500 kişi ölmedi. Geçen yıl 11 ayda 500 kişi ölmüştü" dedi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile görüştüğünü ve görüşmeye devam edeceğini belirten Ergin, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ten de övgü dolu sözlerle bahsetti. Ergin, "2002-2003-2004 yıllarında yaşanan 'Balyoz', 'Ay Işığı', 'Sarı Kız' gibi hazırlıkların olduğu dönemlerde o tip demokrasimize kast etme girişimlerini engelleyen, önünde duran dönemin Genelkurmay Başkanı bugün saygıyla anılıyor. Gelecekte çok daha büyük bir hak ettiği karşılığı görecek. Ben buna inanıyorum" dedi.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın hazırlayıp sunduğu "Ankara'nın Gündemi" programında İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol ve Kanaltürk Ankara Temsilcisi Faruk Mercan'ın sorularını cevaplandırdı. Gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan Bakan Ergin, çözüm sürecinde gelinen son noktayı değerlendirdi. Türkiye'de son 11 aydır ölümlerin yaşanmadığına dikkat çeken Ergin, bu süreci kısmen sıkıntıya sokacak asayiş olaylarının yaşandığının altını çizdi. Geçmişten bu yana sirayet etmiş zor bir problemi çözmeye aday olduklarını vurgulayan Ergin, "Bunun bugünden yarına bıçak kesilir gibi kesilmesini beklersek bana göre çok aşırı yükselmek olur bu. Şimdi bu süreçte son 11 aydır İstanbul'dan, Ankara'dan, İzmir'den bir takım sivil toplum örgütleri, iş dünyasının temsil edildiği platformlar Diyarbakır'da, Van'da, Hakkari'de toplantılar tertip ettiler. Çarşı pazar gezdiler. Bölge insanı kepenk kapatmaktan kurtuldu. Alışverişini yapıp evine ekmek götürmeye başladı. Bölgedeki insanlar bunun lezzetini almaya başladılar, batıdaki insanlar oraya gittiler. Buluşmalar yaptılar. Bütün bunlar bir arada yaşama iradesini tahkim eden adımlar. Türkiye'nin buna ihtiyacı var, ötekine değil. Dolayısıyla biz ne kadar bu zemini geliştirebilirsek, bir arada yaşama iradesine hizmet etmiş oluyoruz" diye konuştu.

"ÇÖZÜM SÜRECİ BİTERSE KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM EDERİZ"

Çözüm sürecinin kime ne kaybettirdiğini soran Bakan Ergin, konuşmasına şöyle devam etti:

"Terör örgütü toparlanıyor. Allah Allah. Terör örgütü çatışmalı zamanda toplanmıyor muydu? Çatışma varken dağa adam çıkmıyor muydu? Bugün adam çıkıyor dağa. Çatışma varken de çıkıyordu. Bütün bunların olması 30 yıldır fiilen yaşanan bir sürecin bitirilmesi aşamalarında ortaya çıkan. Farklı sahiplerle bunların bir kısmının çıktığını biliyoruz. Bu süreç netice alır da normalleşme evresine geçilebilirse bunlar tekrar topluma kazandırma açısından bir takım imkanlarla buluşacak söylentisine dayalı çıkışların olduğu bir şeydir. Kamuda istihdam noktasında bir beklenti dile getirildi. Şu ya da bu şekilde bunlara takılmadan, ama gaflet içerisinde de olmadan böyle çok olağanüstü iyimserlik havası da uygun değil bu süreç için. Karamsar bakım da bu süreç için uygun değil. Ne olur; 'efendim süreç bitti bitiyor' ha biz bunu hükümet olarak bitirmeyiz. AK Parti olarak biz bunu bitirmeyiz. Birileri bitirse ne olur, kaldığımız yerden devam ederiz. 30 yıldır ne oluyorsa 31. yılda o olur. Bunu arzu etmiyoruz. Bu ülkenin geleceği için çalışması gereken müşterek gayret verebilecek unsurların birbirinin eteğine yapışarak uğraşması bu ülkenin, bu milletin faydasına değildir. Ne Arap'ın, ne Kürt'ün, ne Türk'ün faydasına, ne Türkiye'nin faydasına. 'Efendim bitti bitiyor, gitti diyor' ne olur; kim ne kaybetti 11 ayda ortalama geçen süreye baktığımızda 500 kişi hayatını kaybetmişti, önceki 11 ayda. Bu 500 kişi hayatını kaybetmedi. Bütün bunlar topluma takdim biçimi de önemli. Evet gaflet içerisinde olmayalım ama geleceğe umutsuz da bakmayalım. Bu umutları daha da güçlendirerek geleceğe taşıyabilirsek millet olarak, halk olarak iktidar partisinin de, karşıdaki muhalefet BDP'yi de toplumun tabanı buralarda çözüme mecbur edebilir. Çözüme mecbur edebilir. İktidar grubunu da, muhalefeti de. Bu çok önemli. Yani halkın sahip çıkması, milletin sahip çıkması siyasetçiyi oraya zorlayacaktır. Bunu başarmamız lazım."

"ÇÖZÜM SÜRECİNİ SABOTE ETMEK İSTEYENLER OLACAK, BUNU BİZDE BDP'DE SÖYLEDİ"

Hükümet olarak 11 ay önce yola çıkarken 'uzun ince zor bir yolculuğa' çıkıyoruz dediklerini anlatan Ergin, "Bu yolculuk esnasında bu süreci sabote etmek isteyenler olacak içeriden ve dışarıdan. Bunu BDP'de söyledi, bizde söyledik. Sabote girişimleri olacak. Bunu bekleyerek, bunu öngörerek yolculuğa öyle çıkmaz aslında avantajımız" diye konuştu.

Çözüm sürecini sabote etme girişimlerini beklediklerini ifade eden Ergin, "Türkiye'nin bu sorunu çözerek yola devam etmesi demek bölge dengelerinin değişmesi demek" dedi. Bölge üzerinde aktör olan unsurların bu gidişattan çok mutlu olmadıklarını söyleyen Ergin, bunu görmek için siyasi deha olmaya gerek olmadığını dile getirdi. Bölge ülkelerine bir bakılması gerektiğini belirten Ergin, "Bunu her vatandaşımız bunu benim kadar bilir ama şu devlet veya bu devlet diye isimlendirmek doğru değil. Şunu ifade edeyim; yaşadığımız coğrafyada ciddi sorunlar var. Bu sorunların çözümünde Türkiye kilit ülke. Bu denklem içerisinde Türkiye önemli bir aktör. Türkiye'nin bu problemlerden arınmış bir şekilde bölgedeki sorunlara müdahil olunması halinde bölgesel dengeler değişir. Bunu da arzu etmeyen çok aktör var" ifadelerini kullandı.

"BDP, SON ÜÇ DÖRT AYDIR OLUMSUZ BİR ENERJİYİ TOPLUMA YÜKLÜYOR"

BDP'nin son üç dört aydır olumsuz bir enerjiyi topluma yüklediğinin altını çizen Bakan Ergin, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bunu kendileri ile konuşurken de ifade ediyoruz. Siyasetçi çözüm noktasında umut verir topluma. Umutları göstererek, olumsuzları öne çıkararak bir karamsar iklim oluşmasına hizmet etmez siyaset kurumu. Bunu dışarıda illegal örgütler yapıyor zaten. Ama siyaset kurumu umudu güçlendirecek, geleceğe dönük olumlu haberleri önceleyerek, bu süreci canlı tutacak bir performans ortaya koymak durumundadır. O açıdan BDP yetkilileri son dönemlerde bu gayeye hizmet eden bir duruş içerisinde olmadılar."

"AHDE VEFA GEREKİYORSA O FOTOĞRAFIN ÖZELDE KALMASI LAZIM"

BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken'in cep telefonu ile çektiği İmralı Adası'nın fotoğrafı ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Ergin, "Öncelikle o fotoğraf olayı farklı bir hadise. Onun orada özelde kalması biraz daha kıymetli. O koşulla da çekilmiş fotoğraf zaten. Dolayısıyla ahde vefa gerekiyorsa onun öyle kalması lazım" dedi. Çözüm sürecinin topluma anlatıldığında aşamalardan bahsedildiğini anımsatan Ergin, ilk aşama olarak silahların susmasıyla beraber yurt dışına çıkış olduğunu ifade etti. İkinci aşamada demokrasinin standartlarını yükselten ve ihtiyaç duyulan adımların atılması olduğunu dile getiren Ergin, "Üçüncü aşamada silahların tamamen terk edilerek normalleşme süreci, dönüş aşaması. Burada suç işlediği yönünde bilgi olmayan unsurların dönüşlerini sağlayacak bir çözüm öngörülüyordu. Şimdi bu aşamalar adım adım öngörüldüğü şekilde gitmedi. Ama hakikaten çatışmasızlık noktasında önemli ölçüde 11 aydır uygulandı. 11 ay içerisinde şükür ölümler olmadı. Çıkışlar aşamasında yüzde 20-25 olduğu yönünde bir takım tespitler oldu ama kalanı çıkmadı, çıkılmadı. Burası eksik kaldı" dedi.

"TERÖR HADİSELERİNİN TEKRAR HAREKETLENMESİNDEN KAYNAKLI BİZ TMK'YI KALDIRAMADIK"

Terörle Mücadele Yasası'nın her paket açıklandığında üç dört maddesini değiştirdiklerini vurgulayan Ergin, "Üç madde, dört madde uğraşmayalım bu süreç yol alsın Terörle Mücadele Kanunu'nu tamamen kaldıralım. 2004 yılında Ceza Yasası yapılırken Terörle Mücadele Yasası yürürlükten kaldırılacak diye yapıldı ve Terörle Mücadele Yasası'nın düzenlediği alanlar TCK'da da düzenlendi. Ancak 2005'te Ceza Kanunu yürürlüğe girdiği aşamada terörde bir kıpırdama başladı. Terör hadiselerinin tekrar hareketlenmesinden kaynaklı TMK kaldırılamadı. Ama inşallah bu süreç netice alır ve biz Terörle Mücadele Yasası'nı biz tamamen yürürlükten kaldırırız" diye konuştu.

Terörle Mücadele Kanunu'nun yürürlükten kaldırılmasının Türkiye'de terör eylemlerine benzer suçlar işleyenlerin elini kolunu sallayarak rahat hareket alanı bulacaklar anlamına gelmediğini belirten Ergin, "Türk Ceza Yasası'nda bu ihtiyacı karşılayan maddeler var. 314. madde silahlı örgütü düzenlemiş, terör örgütü düzenlemiş. TCK'nın 220. maddesi suç örgütlerini düzenlemiş. Burada bir takım tedbirler var. TMK'yı kaldırırken yargılama usulleri açısından belki usul yasasında, belki TCK'ya bir takım maddeler monte edilebilir. Ayrı bir Terörle Mücadele Yasası'na bir köşede durmasına gerek kalmaz. Siz bu gibi özel yöntemlerle işlenen suçlara uygulayabileceğiniz bir takım maddeleri TCK'ya monte edersiniz ve bir tek yasa içerisinde bütün hepsini karşılarsınız. Bunlar mümkün. Onun için bu son paket içerisinde TMK'dan bir madde, iki madde, dört madde girsin diye tekliflerde geldi. Perakende perakende uğraşmanın bir faydası yok. Her pakette iki üç madde uğraşılıyor ve terör tehdidi şuanda devam da ediyor. Şuanda bir çatışmasızlık süreci var ama hala süreç sonlanmış değil. Hala silahlar bırakılmış değil, hala normalleşme sürecine geçilmiş değil" şeklinde konuştu.

"KCK DAVALARI İLE İLGİLİ EPEYCE TAHLİYELER OLDU, 700-800 KADAR TUTUKLU VAR"

KCK davaları ile ilgili açıklamalarda bulunan Ergin, konuşmasına şöyle devam etti:

"KCK davaları dediğimiz zaman bunlar pirüpak davalar mıdır? Yani o insanlara zulüm olsun diye yapılan soruşturmalar mıdır? Şimdi kimse bunu savunmasın bana. Evet belki bunlar ellerine silah alıp bir çatışmaya girmediler, bunu savunuyorlar. Ama insanlara tehdit, şantaj, adam kaçırma ya da alternatif yargılama yapma girişimleri, insanlardan vergi adı altında para toplama girişimleri bunlar masum eylemler midir? Dolayısıyla böyle insanın üzerine cebir ve baskı kullanarak onları bir şekilde farklı unsurlarla tehdit ederek illegal bir takım faaliyet yapan unsurların serbest mi kalması gerekecek. Bu tip eylemler varsa mevcut yasalar çerçevesinde bu eylemler soruşturulur. Bu soruşturulan eylemler karşısında bir yargılama süreci icra edilir. Bizim Türkiye'de bu yargılamaların tutuklu olup olmaması konusunda bir takım tartışmalar var. KCK davaları ile ilgili epeyce tahliyeler oldu, oluyor. Süreç içerisinde doğrusu bunlarda yaşanıyor. 700-800 kadar tutuklu olduğunu düşünüyorum."

Abdullah Öcal'ın serbest kalacağı yönündeki iddialara da cevap veren Bakan Ergin, "Vallahi onu kim diyorsa çıksın konuşsun. Benim bildiğim bir şey yok. Bizim olduğumuz hiçbir zeminde böyle ne gündeme gelmiştir ne konuşulmuştur. Parlamentonun faaliyetleri için kullanılan ve sevdiğim bir laf var. 'Yasa koyucu abesle iştigal etmez' der" dedi.

"ÖCALAN'IN KALDIĞI YER İKİ AY ÖNCE DEĞİŞTİRİLDİ"

Abdullah Öcalan'ın kaldığı yerin iki ay önce değiştiğini belirten Ergin, Öcalan'ın 1999'da kaldığı yere alındığını söyledi. Öcalan'ın daha önce kaldığı yere göre şartların biraz daha iyi olduğunu dile getiren Ergin, "Ama netice itibariyle İmralı Cezaevi içerisindedir. F Tipi cezaevidir orası ve Ankara'daki F tipi neyse, İstanbul'daki F tipi neyse odur" ifadelerini kullandı.

Programda vatandaşlardan gelen soruları da cevaplandıran Bakan Ergin, genel afla ilgili bir soru üzerine "Böyle bir çalışmamız yok" dedi.

"KILIÇDAROĞLU ÇOK KONUŞUYOR VE BOŞ KONUŞUYOR"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu Balyoz davası ile ilgili Yargıtay kararlarını eleştiren sözlerine de değinen Bakan Ergin, şunları söyledi:

"Sayın Kılıçdaroğlu çok konuşuyor ve boş konuşuyor. Dünkü beyanları da kendisi adına yüz kızartıcı. Yargı mensuplarının ona çıkıp cevap verme imkanları yok. Sürekli bu saldırıyı yapıyor. Onların ne şartlarda çalıştığını hepimiz biliyoruz ve bu ülkede gerçekten hayatı normalleştiren, demokrasimizi normalleştiren adımları atan yeni yargıdır. Şöyle bir geçmişimize bakalım darbelere meşruiyet kazandıran, darbecilerin önünde esas duruşta bekleyen, darbeci anlayışlardan brifing alan yargı yok artık. Sayın Kılıçdaroğlu bunu anlamalı. Şimdi darbelerden hesap soran bir yargı var. Milletin iradesini askıya almak isteyenlere hesap soran bir yargı var. Böyle bir anlayış saygı gösterilmesi gereken bir anlayıştır. Saygıyı hak eden bir anlayıştır. Elbette ki iddiam şu değil; 'yargı mensupları hata yapmaz, yanlış yapmaz' gibi bir tezim yok. Ama Türkiye'de yargı son üç yıldır artık özgür iradesiyle hareket ediyor. 2010 referandumundan sonra Türkiye'de yargı rüştünü ispat etme konusunda önemli mesafeler kat etti. Mülkün temeli adalettir. Bunu sağlayamazsak mülkü korumamız mümkün değildir. Devleti korumamız mümkün değildir. Onun için Sayın Kılıçdaroğlu çok konuşuyor ve boş konuşuyor. Bunu milletimizde görüyor."

"HİLMİ PAŞA HAK ETTİĞİ KARŞILIĞI GELECEKTE GÖRECEK BUNA İNANIYORUM"

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in Balyoz Davası ile ilgili kendisiyle görüştüğü yönündeki iddialara da cevap veren Ergin, "Tarih herşeyi şaşmaz hafızasıyla not ediyor. 2002-2003-2004 yıllarında yaşananlar 'Balyoz', 'Ay ışığı', 'Sarı Kız' gibi hazırlıkların olduğu dönemlerde o tip demokrasimize kast etme girişimleri engelleyen, önünde duran dönemin Genelkurmay Başkanı bugün saygıyla anılıyor. Gelecekte çok daha büyük bir hak ettiği karşılığı görecek ben buna inanıyorum. Hilmi Paşa. Gerçekten duruşuyla, devlet adamı kimliğiyle kendi kurumunu da korumaya çalışan bu ülkedeki demokrasiye en büyük hizmeti yapanlardan bir tanesidir. Bugün Necdet Paşa bulunduğu konumla ilgili yapılan eleştiriler hakkında çok net açıklamalar yaptı. 'Anayasa karşısında benim pozisyonum budur.' Biz nereden geliyoruz bugüne o bir hatırlamamız lazım. 1950'de çok partili siyasi hayata geçtik, arkasından 9-10 sene gidebildik. 1960 darbesi 27 Mayıs. Arkasından 62 ayaklanması, 63 ayaklanması. Bakınız 69 darbe teşebbüsü, 71 darbe teşebbüsü başarısız oldu, 9 Mart, üç gün sonra 12 Mart netice aldı hükümeti yıktılar. Bir asker hükümet geldi. 12 Eylül 1980 darbesi, 2007 e-muhtırası. Baktığınız zaman 8-10 senede bir darbe-muhtıra. Böyle bir geliş var. Böyle bir gelenek var. Şimdi çık diyorlar ki bunlar hiçbir şey yapmadılar, suçlar. Ben davaların özeline girmiyorum ama şunu görmek lazım. Türkiye artık 21. yüzyılda. Türkiye böyle demokrasisini üç beş senede bir askıya aldırtamaz ve bu şekilde yoluna devam edemezdi. Bu geçmişimizle yüzleşmek ve gelecekte bu tip hadiseleri olmasını engellemek zorundaydık. Dünyada yok artık. Üçüncü dünya ülkelerinde kalmadı bunlar. Allah aşkına hangi çağda yaşıyoruz. Başımızı kaldırıp bir sağa sola bakalım. Bugün Necdet Paşa'nın söylediği şeyler modern demokrasilerde olması gereken şeyler. Oradan çıkıyor bir kısım basın mensubu 'İstifa edecek misiniz?' Niye istifa edecek? Modern bir demokraside olması gereken bir tavrı ortaya koyduğu için mi?" şeklinde konuştu.

"GENELKURMAY BAŞKANI ORGENERAL NECDET ÖZEL İLE BİR GÖRÜŞMEM OLDU, BUNDAN SONRA DA OLACAK"

Kendisinin belli zemin ve platformlarda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile görüştüğünü ifade eden Ergin, iki gün önce Milli Güvenlik Kurulu toplantısında beraber olduklarını dile getirdi. Ergin, "Terörle mücadele toplantılarında, özel toplantılarda elbette ki askerin taleplerini meşru zeminde getirip hükümete, Sayın Başbakanımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza, ilgili bakanlara taleplerini iletir. Bize de iletmiştir. Ama bu talepler devam etmekte olan bir yargılamaya müdahale etme olamaz, çünkü böyle bir imkanımız ve yetkimiz yok. Ancak mevzuattan kaynaklı bir takım sorunlar varsa bu mevzuattaki yanlış uygulama örnekleriyle göstermek suretiyle bunların düzeltilmesini istemiştir. Siyaset kurumu bunlara parlamentoda yapacağı yasal düzenlemelerle müdahale edebilir. Yoksa görevi ifa etmekte olan savcılara, hakimlere ne Cumhurbaşkanımızı, ne Başbakanımızın ne de bizim bir telkinde bulunma imkanımız yok. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile bir görüşmem oldu, bundan sonra da olacak" dedi.

"AİHM'DEKİ DOSYA SAYIMIZ DÖRTTE BİR AZALDI"

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) Türkiye'nin resminin 'tüm zamanların ve her yılın şampiyonu Türkiye' olduğunu ve buna bir takım tedbirler getirdiklerini dile getiren Ergin, konuşmasına şöyle devam etti:

"Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruyu getirdik. AİHM'deki savunmalar Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılıyordu, 1 Mart 2012'den itibaren Adalet Bakanlığı bu savunmaları üstlendi. Biz yapmaya başladık. İnsan Hakları Daire Başkanlığı'nı kurduk. Özel işi bu AİHM'i takip ediyor. Artık hakim ve savcıların tertip kriterini değiştirdik. Artık hakim ve savcılar AİHM'den verdikleri kararlardan ihlal alırsa terfi etmekte zorlanacaklar. AİHM'in verdiği kararları Türkçe'ye çevirdik, UYAP portalı üzerinden bütün hakim ve savcıların kullanımına açtık. Dolayısıyla hakim ve savcılarımız içtihatları biliyorlar ve AİHM kararlarına aykırı bir değerlendirme yaparlarsa kendi terfilerini olumsuz etkileyecekler. Tazminat Komisyonu kurduk, Türkiye'de uzun yargılamalardan yapılan şikayetler için. AİHM'deki dosyaların bir kısmını Türkiye'ye çektik. Vatandaşımızla kendimiz helalleşiyoruz, anlaşıyoruz. Bütün bu çalışmalardan sonra 2012 sonu itibariyle Türkiye 16 bin 900 başvuru ile AİHM'e en çok şikayet edilen ikinci ülkeydi Rusya'dan sonra. Bütün bu tedbirlerden sonra bugün itibariyle AİHM'deki bizim dosya sayımız bir anda 4 bin azaldı ve biz en çok şikayet edilen dördüncü ülkeye geriledik. Ukrayna ve İtalya bizim önümüze geçti. Rusya, İtalya ve Ukrayna bizi geçti, biz dördüncülüğe geriledik. Biz inşallah klasmandan tamamen çıkmak istiyoruz. Yıl bazında da ilk defa 2012 yılında şampiyonluğu Rusya'ya bıraktık ama bu bizi kesmez, daha da bunu aşağılara düşüreceğiz. Dolayısıyla AİHM en çok şikayet edilen ülkeler sıralamasında dördüncülüğe indik. En çok ihlal alan ülke sıralamasında birincilikten ikinciliğe geriledik ama önemli olan bu trendi görmektir. Bu tende baktığımız zamanda dörtte biri azaldı."

"UZUN TUTUKLULUK KONUSUNDA AB ORTALAMASININ ALTINA İNDİK"

Uzun tutukluluk süreleri konusunda ise Bakan Ergin, "Türkiye bugün tutuklu yargılamalarda AB üyesi ülkelerin ortalamasından üç puan geriye düşmüştür. AB ortalamasından daha iyiyiz şuanda. Türkiye'de cezaevinde bulunan her 100 kişiden 20'si tutuklu 80'i bugün itibari ile hükümlü. Bu oran 2006'da yüzde 50'ydi. AB üyesi ülkelerin ortalaması yüzde 23.5'dir. Biz yüzde 20.2'yiz. AB'den üç puan daha gerideyiz. Türkiye'de tutukluların yüzde 76'sı son 12'de tutuklanmıştır. Baktığımız zaman cezaevlerinde şuanda 28 bin tutuklu var. Bu 28 bin tutuklunun yüzde 76'sı, yani 20 bin 903 tanesi son 12 içerisinde. Dün tutuklanan da bunun içerisindedir. Bir ila iki yıl arasında tutuklu kalan yüzde 15 var. İkisinin toplandığınız zaman zaten yüzde 92'i yapıyor. Üç yılın üzerinde tutuklu kalan yüzde 4 civarında bir kesim var. Bunu da düşürmeye çalışıyoruz. AB ortalamasının altına indik. Geçmişten gelen yanlış bilgiler var. Bunları tazelemekte fayda var. AB ilerleme raporuna bakınız. Raporda cezaevlerinde bulunanların beşte biri tutuklu diyor. AB üyesi ülkelerin üçte ikisinden daha iyiyiz. Bizden daha iyi olan üç dört tane ülke var" diye konuştu.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili son günlerdeki eleştirilere de değinen Ergin, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili İsrail çıkışlı kaynakların yeni olmadığını belirterek, geçmişte de bir takım değerlendirmelerin yapıldığını söyledi.

Demokratikleşme Paketi içerisinde yer alan maddelerin tamamını Bakanlar Kurulu'nda imzaya açtıklarını kaydeden Ergin, "Temenni ediyorum ki bu önümüzdeki toplantıda bu imzalar atılır ve TBMM'ye önümüzdeki hafta gidebilir. Bütçeden önce biz bu paketi yasalaştırmak istiyoruz. Parlamento aşamasını bitirmek istiyoruz" dedi. - ANKARA

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Politika
Kayyum kararının ardından harekete geçen CHP, 414 belediye başkanını Ankara'ya çağırdı

Kayyum kararının ardından harekete geçtiler! 414 belediye başkanına çağrı

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kayyum tepkisi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi feci şekilde can verdi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi 20. kattan düşerek can verdi

DEM'li eş başkandan Tunceli'de ayaklanma çağrısı: 1938'deki gibi işgal ettiler

DEM'li eş başkandan Tunceli'de ayaklanma çağrısı: 1938'deki gibi işgal ettiler

title