Bahçeli'den Anayasa'nın 66. maddesiyle ilgili tartışmalara sert tepki

Parti grubunda gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunan MHP lideri Devlet Bahçeli, Anayasa'nın 66. maddesiyle ilgili tartışmalara "Anayasanın 66. maddesiyle ilgili polemik yapmak, hava koklamak, zemin yoklamak, kara propagandaya girişmek abesle iştigaldir, sonu ve sonucu hüsrandır" sözleriyle tepki gösterdi.
MHP lideri Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. "81 Düzce'den sonra 82'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olması artık hayat memat meselesidir" diyen Bahçeli,Anayasa'nın 66. maddesiyle ilgili tartışmalara da noktayı koydu.
"Devlete ortak koşmak, rakip çıkarmak, otorite paylaşımını ümit etmek; demokrasiyi ufalayarak yerelleşmeye veya özele büründürmeye çalışmak sonu uçuruma açılan, kontrolsüz arayışlardır" diyen Bahçeli, "Bilhassa anayasal vatandaşlık ezberiyle Türklüğü etnik bir yapıya indirgeme, anayasadan tasfiye emeli olamayacak; duaya "âmîn" demekten farkı olmayan bir avunmadır. Anayasa'nın 66. maddesiyle ilgili polemik yapmak, hava koklamak, zemin yoklamak, kara propagandaya girişmek abesle iştigal olup sonu ve sonucu hüsrandır" ifadelerine yer verdi.
Bahçeli'nin konuyla ilgili açıklamaları;
"Türkiye devleti, ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. 'Terörsüz Türkiye' hedefimiz, bu ebedî bütünlüğü korumak, kollamak ve yeni yüzyılda her yönüyle güvenceye kavuşturmaktır.
Yakından müşahede ve mütalaa ettiğim kadarıyla son günlerde 'Terörsüz Türkiye' adımlarını yıpratmak, yıkmak ve yıldırmak üzere kurgulanmış; farklı gerekçelerle ilerletilen bir komplo mekaniği devrededir. Türk milletinin sinir uçlarına dokunan söz, iddia ve itirazlı istekler, emin olunuz ki barış, huzur ve kardeşlik ortamını sulandırmaya matuftur.
'Terörsüz Türkiye' bölünmüş ya da çatısı çökmüş bir Türkiye'nin kısvesi, kamuflajı ve gizli sığınağı değildir. Tam tersine, bu hedefe hizmet edenler tarih, hukuk ve millet huzurunda kaçamayacakları mükellefiyet altındadır.
Meclislerin kuruluşuna egemen olan değerler, o ülkelerin siyaset ve felsefesini ve yönetim ilkelerini oluşturur. Rejimin esaslarını, siyasetin ahlakını, toplumun hedeflerini, devletin ve vatandaşın sorumluluklarını belirlerler. Hepsinin özeti de siyasi akıldır. Bu siyasi akıl demokraside samimi, dürüst ve ısrarlıysa cesur kararların mayası olacaktır.
"OLMAYAN GANİMETİN PAYLAŞIM TELAŞINA DÜŞMEK..."
Gazi Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, böylesi bir siyasi akılla ve geniş bir teslimiyet yapısıyla Terörsüz Türkiye hedefinin demokratik ve hukukî parametrelerini hazırlayıp örgünleştirecektir. Kervan yoldayken olmayan ganimetin paylaşım telaşına düşmek, buna heves etmek, yegâne gündem olarak bunu görmek iyi niyetle izah edilemeyecek sapma ve çarpıklıktır.
Söylemek ve üzerinde durmak istediğim dördüncü hakikat şudur: Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerleriyle Türk milletinin birliğini, dirliğini ve dayanışma azmini kıracak hiçbir dayatma veya teklifin geçerliliği ve konuşulmaya değecek tarafı yoktur; olması da düşünülemez. Sihirli durum yaratmak, siyasi ihtiraslarla aşırıya kaçmak kimseye bir şey kazandırmaz. İhtiras, hayatın üç temel kudretini irade, inanç ve aklı bereketsiz hâle getirir.
Mehrum hocamız Prof. Dr. Ali Fuat Başgil diyordu ki: 'Türkiye'de demokrasi tercihi ikiyüzlüdür. Kararsız ve inançsız siyasetçiler bu ikiyüzlülüğü sürdürürler. Göreceksiniz elli yıl sonra da aynı şeyleri tartışacağız.' Muhataplarıma sesleniyorum: Gelin aynı şeyleri tartışmayalım. Geçmişin acılarını istismar ederek geleceği kundaklamayalım. Şehitlerimizin ve gazilerimizin mücadele onurlarına, hatıralarına, vatan ve millet sevdalarına leke sürdürmeyelim.
"DEVLETİMİZ BELLİDİR"
Türk–Kürt kardeşliği, örnek bir feragat, feraset, fedakârlık ve kaynaşma ile; beşeriyetin kaptan köşküne tırmanan Türk milletinin varlığımızın kutlu nişanesi olarak el ele, gönül gönüle sahiplenilmelidir. Partimiz, gücünü milletinden alan siyasal düşüncenin savunucusudur. Onun için de adımız Milliyetçi Hareket'tir. Millet olma halinden daha güçlü bir alternatif ve kuvvet henüz bulunmamıştır.
Millet olmakla yeryüzünün çehresi, tarihin çağrısı değişmiştir. Millet olmakla milli devletler doğmuştur. Demokrasiler, millet gerçeğinden beslenmiş ve gelişmiştir. Bizim geçemeyeceğimiz temel gerçek, millet hâkimiyeti ve millet hakikatidir. Milliyetçilik de bu hakikatin şuurla kavranması ve kavramsallaştırılmasıdır. Milletimiz bellidir; adı Türk milletidir. Ne yapacaksak bu millet gerçeğinden ilham alarak yapacağız. Devletimiz bellidir; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir.
Devlete ortak koşmak, rakip çıkarmak, otorite paylaşımını ümit etmek; demokrasiyi ufalayarak yerelleşmeye veya özele büründürmeye çalışmak sonu uçuruma açılan, kontrolsüz arayışlardır. Bilhassa anayasal vatandaşlık ezberiyle Türklüğü etnik bir yapıya indirgeme, anayasadan tasfiye emeli olamayacak; duaya 'âmin' demekten farkı olmayan bir avunmadır. Anayasa'nın 66. maddesiyle ilgili polemik yapmak, hava koklamak, zemin yoklamak, kara propagandaya girişmek abesle iştigal olup sonu ve sonucu hüsrandır.
"BUNA ÇANAK TUTMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL"
Millet olma hali, onu oluşturan alt kültürlerin, lehçelerin ve hatta kimliklerin inkârı anlamına gelmez. Bu açıdan Milliyetçi Hareket Partisi'nin millet anlayışı ötekileştirici ve uzaklaştırıcı değildir; hiçbir zaman olmamıştır. Tamamen kültürel eksende dillendirilen 'Ne mutlu Türk'üm diyene' seslenişi, müşterek heyecan ve şuurda kenetlenmeyi temsil etmiştir. Biz hiçbir zaman kimsenin kökenini ya da mezhebini öne çıkaran, kaşıyan, reddeden, aşağılayan, engelleyen veya yasaklayan bir zihniyetle yakınlaşmadık; buna çanak tutmamız da asla mümkün değildir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda millet kavramı birleştirici bir rol oynamıştır; etnik köken, dil ve din gibi farklılıklara bakılmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşları Türk milletinin eşit ve saygın fertleri olarak kabul etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk milletinin birlikte yaşama ülküsü ve aynı kaderi paylaşma iradesini tesis etmiştir. Partimiz, ülkemize bağlı ve kardeşlerimizi Türk milleti tanımı içinde kucaklamaktadır.
"KÜRT'Ü YOK SAYAN MİLLETİ YOK SAYACAKTIR"
Söylemek ve üzerinde durmak istediğim beşinci hakikat şudur: Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda Kürt kardeşlerimizin asli ve önemli bir rolü olmuştur; sonraki yıllarda kesinlikle yok sayılmamışlardır. Kürt'ü yok sayan milleti yok sayacaktır; Türkiye'yi hafife alan, Türkiye'yi dinamitleyecektir. Türkiye'nin dinamitlenmesi, mahvoluşun daveti ve sipariştir.
Devletimizin kuruluşundan sonra ihmal etmeyeceği politik ve diplomatik görüş, terörsüz Türkiye ile terörsüz bölge hedefine kardeşlik ve barışçıl diyaloglarla ulaşılmasıdır. Bu, hepimizin ortak geleceği adına teselli edici, gönül alıcı, umut verici, hayırlı ve mecburi bir gayedir.
Aziz Atatürk'ün dediği gibi: Türkiye'nin güvenliğini amaç tutan, hiçbir milletin aleyhine olmayan bir barış istikameti, bizim düsturumuz olacaktır. Tekraren hatırlatırım ki, vakur yumuşaklığımızı, sağduyulu yaklaşımımızı, uyuklayan dima, tavize teşne, teslimiyete tekmil olarak formüle eden aklı şaşar; alınlarını da santim santim karşılarım. Her terörün her türlüsünü reddetmenin, def etmenin ve ima etmenin kararındayız.
"KAPILARIN AÇILMASI YETMEZ"
Şuna inancım tamdır ki: Türk milletinin vatan sevgisiyle dolu göğsü, düşmanlarının lanetlemeye layık itirazları karşısında daima çelikten bir duvar gibi dimdik duracaktır. Korkuyla umutların çeliştiği ve ters düştüğü yerde, geleceğin hakiki değerini kavrayan güç, şüphesiz sağduyudur. Varlığımız, ilâhî takdirin hükmünde mânâ kazanmaktadır. Bu mânâ, önsüz ve sonsuz âlemin içindeki nurdur.
Zaman yektâredir. Yaşamla ölüm arasında ilâhî takdirin hükmü sürmektedir. Bu hüküm, inançta ön yargılı olmayan hoşgörüdür. Bu hoşgörü sevgiyle özleşmektedir. Bu sevgi, insanın özünde Allah'ı bulup bütünleştiği andır. Bu vastat, ilahi huzur zemininde cennet mermerlerini döşeyecektir.
Kapıların açılması yetmez; yürek ve gönül kapılarının da iyi niyetle açılması gerekmektedir. Bizim gönlümüzde, yüreğimizde, kapımızda, kucağımızda sonuna kadar açıktır. Sözlerime son verirken, alayınızı sevgiyle selamlıyor; başarılar dolu bir hafta geçirmenizi diliyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah'a emanet olun diyorum."
