AK Parti TBMM Grup Toplantısı
Genel Başkan ve Başbakan Erdoğan: (2) "O şehitlerimizin annelerine, babalarına sesleniyorum; siz evlatlarınızı yitirdiniz, bilin ki bizler de evlatlarımızı yitirdik, canlarımızdan canları yitirdik" "Sizlerin nasıl yüreği yandıysa, bilin ki aynı derecede bizim de yüreğimiz yandı ve yanıyor.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Soma'daki maden faciasında yaşamını yitiren madencilerin anne ve babalarına seslenerek, "Siz evlatlarınızı yitirdiniz, bilin ki bizler de evlatlarımızı yitirdik, canlarımızdan canları yitirdik. Sizlerin nasıl yüreği yandıysa, bilin ki aynı derecede bizim de yüreğimiz yandı ve yanıyor. Sizin nasıl ocağınıza ateş düştüyse, bizim de ocağımıza kor düştü, bizim de yüreğimiz kavruluyor. Şunu da bilin ki bu acıyı birlikte taşıyacağız, bu yası birlikte tutacağız" dedi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Soma'daki maden faciasına işaret ederek, tarifi mümkün olmayan bir acı yaşandığını belirterek, tarihte eşine çok nadir yaşanan facianın yaralarını sarmaya çalıştıklarını söyledi.
Madendeki kaza duyulduğu andan itibaren bütün gayretlerini madendeki işçileri sağ olarak çıkarılmasına sarf ettiklerini, umutlar tükendikten sonda da cenazeleri çıkarmanın mücadelesi içinde olduklarını kaydeden Erdoğan, "Bütün bu süreçte, biz de sağolsun bazı siyasetçiler de acılar daha çok tazeyken, yürekler dağlanmışken, hep birlikte suçlu aramak, sorumlu aramak yerine, bütünüyle şehit ve yaralı kardeşlerimize yoğunlaştık. Evet, şu anda madende hiç işçimiz kalmadı. Bütün şehitlerimizi ailelerine teslim ettik. Definleri yapıldı, şimdi artık bazı şeyleri konuşmaya başladık. Bunları en ince ayrıntılarına kadar konuşacağız" diye konuştu.
Soma'ya kazanın ertesi günü yaptığı ziyarette de ifade ettiğine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu acı hadisenin üzerini hiç kimse örtemez. Bu acı hadisede sorumluluğu olan hiç kimse saklanamaz, gizlenemez. Burada idari ve adli bütün soruşturmalar yapılacaktır ve bunu takipçisi olacağız. En ince detayına kadar bu kazanın, bu facianın takipçisi olacağız dedik. Sorumlu veya sorumlular her kimse, bizim yetkimiz dahilindeyse biz, yargının alanındaysa yargıya teslim etmek suretiyle bunun hesabını soracağız dedik. İnşallah bu facianın ardından her kesim gerekli dersleri çıkararak ve artık bu can alıcı sorunun üzerine çok daha kararlı şekilde gidilecektir. Biz denetimleri sıklaştırmak, yasalarda, mevzuatta eksiklikleri tamamlamak, gereken adımları atmak konusunda çok daha kararlı olacağız. Özel sektörün ve sendikaların da bu alanda hassasiyetlerini artıracaklarını, bu acı tabloların tekrar yaşanmasının önüne geçeceklerine gönülden inanıyorum.
Şunu biliyoruz ki ne yaparsak yapalım giden 301 can geri gelmeyecek. Ne yaparsak yapalım eşini, evladını, babasını, kardeşini yitiren yüreklerin feryadı dinmeyecek. Hiçbir söz, hiçbir temenni o kanayan yüreklere su serpemeyecek, o acılı gönülleri teselli edemeyecek. Evet, ateş tabii ki en başta düştüğü yeri yakar. Ama ben inanıyorum ki milletimizin kahir ekseriyeti -bak tamamı demiyorum-kahir ekseriyeti bu ateşi yüreğinde hissetti. Yaşamadan, tecrübe etmeden hiç kimse o sofralarda, o evlerde, o yüreklerde oluşan boşluğu anlayamaz. Cenazeyi defnedip herkes evine dağıldığında, bir vakayla tabii karşı karşıyayız. O da ruhlarda esen fırtınayı hiç kimse tahayyül edemez. Rabbim'e sonsuz kere hamd olsun ki biz bu topraklarda yaşıyoruz."
-"Metanet duygusuyla yaşıyoruz"
Erdoğan, bu milletin mensubu olarak bin yıllardan süzülüp gelen bir metanet duygusunu bir Müslüman olarak içlerinde hissettiklerini belirterek, " Bunu yaşıyoruz. Bunu yaşamayanlar da olabilir. O bizim de o kadar derdimiz değil. Ama biz inancımızdan gelen o metanet duygusuyla onu yaşıyoruz. Büyük acılar yaşamış, büyük facialar yaşamış bir millet olarak belki de yeryüzündeki her milletten çok dayanışmayı, paylaşmayı, acıları ortaklaştırmayı biliyor, bunu yaşıyor ve yaşatıyoruz. Cenaze evinde ocakların tütmeyeceğini düşünüyor, evlerimizde yaptığımız yemekleri yas evlerine taşıyoruz. Bizim kültürümüzde bu var. Komşunun yaşadığı acıyı hissediyor, onunla aynı yası tutuyoruz. ortaya çıkacak ihtiyaçları düşünüyor, komşunun ihtiyaçlarını karşılamak için seferber oluyoruz. O yetimleri kendi evladımız gibi görüyor, kendi evladımızdan ayrı tutmuyor, babalarının okşayamadığı başlarını biz okşuyoruz. İşte bizi millet yapan da budur" diye konuştu.
Acıları ortak olanların millet olduğunu vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
" Aynı anda yas tutabilenler millettir. Kardeşinin hüznünü kendi hüznü gibi hissedebilenler millettir. İşti biz bin yıllardır aynı sevinçleri paylaşabildiğimiz aynı acılar için ortak yas tutabildiğimiz için milletiz. Bu ülkenin Başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki; Dicle'nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır. Bu ülkenin bakanları, milletvekilleri olarak aynı mesuliyet sizlerin de üzerindedir. 77 milyon içinde nasıl ki sevinenlerin sevinci benim sevincimse, üzülenlerin üzüntüsü de benim hüznümdür, üzüntümdür. İnsan bazen gözyaşlarını içine akıtır. İnsan bazen yutkunur, kendisini sıkar, hüznünü içine atar. Genç yaşta ahirete intikal eden her şehit için gözyaşlarımızı içimize akıttık. Zamansız her ölüm için gözyaşlarımızı içimize akıttık. Sel baskınlarında sofralarına çamur dolanlar için gözyaşlarımızı içimize akıttık. Yavrularını, ciğerparelerini, canlarından birer parçayı ebediyetle uğurlayan anneleri, babaları gördüğümüzde gözyaşlarımızı hep içimize akıttık. Bingöl'de, Kütahya'da, Van'da çatıları üzerlerine çöken o masum insanlar gözlerimizin önüne geldikçe gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl'de yavrularını korumak için canlı bombanın üzerine atılıp ölen bacımızı, Siirt'te kurşunlanan kızlarımızı, İstanbul'da yakılan Serap'ımızı hatırladıkça gözyaşlarımızı içimize akıttık. Burak Can'ımızı evinin önünde öldürüldüğü anı unutamadık, onun da hüznünü yaşadık. Gök ekin gibi zamansız aramızdan ayrılıp giden her kim varsa onlar için yutkunduk, hüzünlendik, yasımızı, kederimizi içimize akıttık."
-"Onların geride kalan emanetleri, bizim kutsal emanetlerimizdir"
Kendilerinin yaşatmanın mücadelesini verenlerden olduklarını ifade eden Erdoğan, bu ülkede en ucuz şey can iken, canları, o kutsal emanetleri muhafaza etmenin mücadelesi içinde olduklarını söyledi. Erdoğan, "Faili meçhulleri durdurup canları yaşatmanın mücadelesini verdik, yoksulluğu azaltıp canları yaşatmanın, hem de iyi yaşatmanın mücadelesi içinde olduk, yollar yaparak, konutlar inşa ederek aileleri afetlerden korumanın canları yaşatmanını mücadelesi içinde olduk" dedi.
Ülke tarihinde görülmemiş şekilde sağlıkta yatırımlar yaptıklarını anlatan Erdoğan, iktidarın başarı grafiği içerisinde birinci sırada sağlığın geldiğini, bu alanda Türkiye'nin dört bir yanında devasa yatırımlar gerçekleştirdiklerini ve bunları gerçekleştirmeye devam ettiklerini söyledi. "30 yıldır canımızdan can koparan, gencecik fidanlarımızı aramızdan söküp alan teröre karşı canımızı ortaya koyduk; çözüm, barış, kardeşlik dedik, canları yaşatmanın mücadelesi içinde olduk" diyen Erdoğan, sadece yaşatma mücadelesi vermediklerini, 77 milyonun her bir ferdinin iyi ve güzel yaşaması, mutlu, huzurlu ve güvende olması için 12 yıl boyunca gece gündüz çalıştıklarını anlattı. Her afetten, her faciadan, her kazadan dersler çıkardıklarını, ibret aldıklarını, yenileri yaşanmasın diye bir anne, bir baba hassasiyetiyle yollarına devam ettiklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Soma'da o kömür madeninde emeğiyle çalışan, alınteri dökerek kazançların en helali peşinde koşan, maalesef yaşanan kazayla hayatlarını yitiren her bir şehit benim öz be öz kardeşimdir. Biz aynı davanın neferleriyiz, biz aynı hissiyatın, aynı dünyanın, aynı iklimin kardeşleriyiz. Biz onların kömür karalarını onur bildiğimiz için birbirimize kardeş olduk. Biz birbirimizin alın terinden tiksinmediğimiz, emeğin ne olduğunu, emekçi olmanın, işçi olmanın ne olduğunu bildiğimiz için birbirimizi anladık. Bize nasıl 'makarnacı, göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı' dedilerse, bizimle birlikte onlara da ne yazık ki aynısını söylediler. Bize nasıl 'iyi beslenmemiş, okumayan, cahil kitle' dedilerse, işte aynen onlara da bunu söylediler. Biz aynı damarın, aynı mahsun anne babaların evlatlarıyız. Her bir kardeşimizin yüzündeki kömür karası, benim de milletimin de iftihar kaynağıdır. O şehitler nasıl ki annelerinin, babalarının evlatlarıysa, şimdi artık benim evlatlarımdır, sizin evlatlarınızdır, 77 milyonun evladıdır. Onların geride kalan emanetleri, şundan emin olunuz ki bizim kutsal emanetlerimizdir. O şehitlerimizin annelerine, babalarına buradan sesleniyorum; siz evlatlarınızı yitirdiniz, bilin ki bizler de evlatlarımızı yitirdik, canlarımızdan canları yitirdik. Sizlerin nasıl yüreği yandıysa, bilin ki aynı derecede bizim de yüreğimiz yandı ve yanıyor. Sizin nasıl ocağınıza ateş düştüyse, bizim de ocağımıza kor düştü, bizim de yüreğimiz kavruluyor. Şunu da bilin ki bu acıyı birlikte taşıyacağız, bu yası birlikte tutacağız. Bu ateş belki sönmeyecek ama sıkıntıları çözmek için yapılabilecek ne varsa, bunu birlikte yapacağız. Hakka kavuşan o yavruları geri getiremesek de sizin yürek yarınızı sarmak için birlik olacak, o acıyı hafifletmek için her an yanınızda olacağız. Biz onlara şehit dedik sevgili kardeşlerim. Biz onları şehit mertebesine yakıştırdık. Ülkesi, vatanı, toprağı için sofrasındaki ekmeği, çocuğunun rızkı için alınteri döken o kardeşlerimizi biz şehitlik makamında görüyoruz."
Erdoğan'ın, "Biliyorum ki bizim acizane arzularımızın bir kıymeti yoktur. İşe onun için Rabbim'e dua ediyorum, dua ediyoruz; 'Yarabbi, o kardeşlerimizi sen de şehitlerin olarak kabul et' diye yalvarıyoruz. 'Yarabbi o şehitleri rahmetinle kuşat, onları cennetinle mükafatlandır' diye dualar ediyoruz. Rabbim 301 şehidimizi rahmetiyle kucaklasın inşallah, 301 şehidimizin mekanı cennet olsun inşallah" sözlerine, milletvekilleri ve izleyiciler "amin" diye karşılık verildi.
Bir kez daha şehitlere hürmetlerini ve minnet hissiyatını ifade ettiğini belirten Erdoğan, yakınlarına sabır ve başsağlığı, yaralılara şifa diledi.
- TBMM