Adalet ve Milli Savunma Eski Bakanı ve DSP Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Sami Türk Açıklaması
Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkan Yardımcısı ve Adalet Eski Bakanı Hikmet Sami Türk, başörtülü vekili asla düşünmediklerini söyledi.
Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkan Yardımcısı ve Adalet Eski Bakanı Hikmet Sami Türk, başörtülü vekili asla düşünmediklerini söyledi.
Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkan Yardımcısı ve Adalet Eski Bakanı Hikmet Sami Türk, başta Suriye'ye düzenlenmesi düşünülen askeri harekat, Yeni Anayasa çalışmaları, mecliste başörtülü vekiller konuları olmak üzere Türkiye ve dünya gündemine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
DSP İzmir İl Başkanı Selçuk Karakülçe olduğu halde İzmir'de bir toplantı düzenleyen Türk, hükümetin başörtülülerin de TBMM'de milletvekili olarak bulunmasına imkan tanıyacak hazırlığını sert bir dille eleştirdi.
BAŞÖRTÜLÜ VEKİL ASLA DÜŞÜNMÜYORUZ
Adalet eski Bakanı ve DSP Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Sami Türk, "Herkesin inancına saygılı laik devleti savunuyoruz. Başörtülü vekil asla düşünmüyoruz, başörtülü hakim, kamu görevlisi asla düşünmüyoruz" dedi.
BAŞÖRTÜSÜ LAİKLİKLE ÖRTÜŞMEYEN SİYASAL BİR SİMGE
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın mevcut kadın vekillerle başörtülü vekil uygulamasına geçilebileceği şeklindeki açıklamalarına da tepki gösteren Adalet ve Milli Savunma eski Bakanı ve DSP Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Sami Türk, "AİHM tarafından kabul edilen maddeyle de başörtüsü laiklikle örtüşmeyen bir siyasal simge. Bu konuda yaşanan bir olay var. Başörtüsüyle and içmek isteyen Merve Kavakçı'ya Ecevit, 'Burası devlete meydan okunacak yer değil' demişti. İktidar partisinden Bülent Arınç, şu andaki kadın vekillerde böyle bir uygulmayı başlatabileceğini söylüyor. Tüm vatandaşlarımız, kadınlarımız istedikleri zaman özel yaşamlarında, sokakta başlarını örtebilirler. Nitekim Anadolu kadını bunu yapıyor. Son zamanlarda sıkma baş örtünün sarılma biçimi bile farklı. Şimdi bir ideolojik simge haline gelebilecek bir biçimde kullanılıyor. Biz buna karşıyız. Bu siyasal bir simge olmamalı. Senelerdir bu başörtüsüne takıldık kaldık. Başörtülü hakim, avukat olacaksa olmaz. Buna karşıyız. Anlaşılıyor ki Türkiye önümüzdeki aylarda bu konuda ciddi sorunlar yaşayabilecektir" diye konuştu.
YÜKSEK ASKERİ ŞURA KARARLARI ORDUYU SİYASALLAŞTIRMA AMACI TAŞIYOR
Son Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararları ile komuta kademelerine yapılan atamaların ordunun siyasallaştırılmasına yönelik olduğunu savunan Hikmet Sami Türk, "Yüksek Askeri Şura kararları açıklandı. 30 Ağustos tarihi itibariyle üst rütbeye yükselen veya emekliye ayrılan komutanların adları açıklanır. Son kararlarda yerleşmiş usullerin dışına çıkılarak kuvvet komutanlıklarına atamalar yapıldığı görülmektedir. Usullerin dışına çıkılması tercihlerde siyasal faktörlerin etkili olduğu düşüncesini doğuruyor. Bu, ordunun siyasallaşmasına yolaçar" dedi.
BAŞBAKAN BAŞKAN OLURSA SULTAN ABDÜLHAMİT'TEN DAHA YETKİLİ OLACAK
Milli Savunma ve Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk, Başbakanın önerdiği Başkanlık Sistemi'nin hayata geçmesi durumunda Başbakanın Sulan Abdülhamit'in bile sahip olmadığı yetkilere sahip olacağını söyledi.
Türk, "Başkanın Başkanlık Kararanmaleri ile yasa yapması öngörülüyor bize sunulan modelde. Doğrudan doğruya başkan tarafından çıkarılacak kararnamelerle yasa yapılması öngörülüyor. Anayasa Mahkemesi'ne üye seçmek yok. Tek bir temyiz mahkemesi öngörülüyor. Bu gerçekleşirse o zaman, bizde seçilmiş Padişahlık Sistemi uygulamaya konulacak. 1876 Kanun-i Esasi'ne göre Sultan Abdülhamit'in bile saihp olmadığı yetkiler başkana verilmiş olacak. Fakat Sayın Başbakanın şunu düşünmesinde yarar var; acaba kendi partisi içinde ondan farklı düşünce öne sürebilecek bir politika var mı? Bakanları onun önünde diz çökmektedir. Böyle bir şey padişahlar zamanında dahi görülmemiştir. Henüz değil ama bu gidiş o yönde. Diktatörlük yönünde ilerlemektedir" şeklinde konuştu.
TÜRKİYE'NİN MISIR VE SURİYE'DE TARAF TUTMASI KABUL EDİLEMEZ
Komşularla sıfır sorun politikasının tüm komşularla sorunlu ülke haline dönüştüğünü belirten Hikmet Sami Türk, "Mısır ve Suriye'de demokrasi dışı olaylar kabul edilemez. Ancak Türkiye'nin taraflardan birini tutması, birini destekler bir konuma gelmesi, geleneksel Türk Dış Politikası'na ters düşmektedir. Ayrıca bu politika Türkiye bakımından bölge ülkeleri arasında yalnız kalma sonucunu doğurmaktadır. İktidarın ideolojisini hazırlayanlar bunu değerli yalnızlık' olarak nitelendirmekte. Bu gerçekleri örtbas etmekten başka birşey değil" dedi.
SURİYE'YEYE ASKERİ HAREKATA KATILMAK ÜLKEYİ ORTADOĞU BATAKLIĞINA SÜRÜKLER
Türk, Türkiye'nin Suriye'ye düzenlenmesi muhtemel askeri hareketa katılmasının ülkeyi Ortadoğu bataklığına sürükleyeceği uyarısında da bulundu: "Ortada buna izin verecek bir tezkere olmadığını da savunan DSP Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Sami Türk, "Son günlerde Suriye'ye karşı askeri harekat hazırlığı var. Ortada BM Güvenlik Konseyi kararı yok. Vaktiyle Bosna'da yapılana benzer harekat düzenlenmesi sözkonusu. Türkiye böyle bir harekata katılmaya en istekli görünen devlet konumunda. Ancak buna katılmak ülkeye hiçbirşey kazandırmaz, aksine Türkiye'yi Ortadoğu bataklığına sürükler. Anayasa'nın 92. maddesine göre TBMM izni gerekiyor. Sınır ötesi harekat için halen Ekim ayında sona erecek olan bir izin var. Ama bu Suriye için verilmiş bir izin değil."
HÜKÜMETTE MISIR'DAN SONRA DARBE FOBİSİ OLUŞTU
DSP Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Sami Türk, hükümette Mısır olayları karşısında darbe fobisi oluştuğunu savunarak, TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35.'inci maddesinin değiştirilme nedeninin de bu fobi olduğunu ileri sürdü.
Türk, "İktidar bir dabe fobisi içerisindedir. Son Mısır olayları, iktidarın endişelerini arttırmıştır. TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35.'inci maddesi değiştirildi. O maddeye göre TSK'nın görevi yurdu savunmak ama aynı zamanda Cumhuriyeti korumak ve kollamak. Son değişiklikle TSK'nın görevi sadece dış düşmanlara karşı yurdu savunmak olarak sınırlandırılmıştır. Bu silahlı kuvvetlerin darbe yapması olasılığı noktasında yoğunlaşan fobinin bir ifadesi" şeklinde konuştu.
GENELKURMAY BAŞKANI VE KOMUTANLAR SİLİVRİ'DE YARGILANAMAZ
Toplantıda Ergenekon ve Balyoz davaları kararları hakkında da eleştirilerde bulunan Hikmet Sami Türk, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının Anayasa Mahkemesi'nde yargılanması gerektiğini kaydederek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Aslında Ergenekon süreci olarak adlandırılan bu davalarda gizli tanık ifadelerine dayalı sanal bir örgütün adı geçiyor. Ergenokon bizim tarihimizde bir çıkış yolunu ifade eder. Ama burada bizi tam bir çıkmaza sürükleyen bir durum sözkonusu. Umulur ki, temyiz aşaması ve Yargıtay aşamasında adalete uygun bir karar verilir. Yargılananların bir bölümünün o mahkemelerde yargılanmaması gerekiyordu. Ayrı bir mahkeme var son düzenlemelerle. Örneğin Genel Kurmay Başkanı ve komutanların Anayasa Mahkemesi'nde yargılanması sözkonusu. Deniyor ki, darbe girişiminde bulunmak görevle ilgili değil. Şüphesiz, askerin görevi değil darbe girişiminde bulunmak. Ama bu konuda hangi somut kanıtlarla girişimde bulunulduğu belli değil. O nedenle eski Genelkurmay başkanı, deniz kuvvetleri komutanı ve diğer kuvvet komutanlarının Silivri'de değil Anayasa Mahkemesi'nde yargılanması gerekirdi."
ALİ İSMAİL KORKMAZ'IN FAİLLERİ CEZALANDIRILMALI
DSP Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Sami Türk, Gezi Protestoları'na katılan ve dövülerek öldürüldüğü ortaya çıkan Ali İsmail Korkmaz'ın faillerinin derhal yakalanması gerektiğini de belirterek, "Böyle birşey sözkonusu olamaz. Çok kolay tutuklama yoluna gidiyoruz. Karakollarda hala işkence önlenememiş durumda. İnsan haklarından sorumlu devlet bakanlığı yaptım. Polisin, jandarmanın hiçbir şekilde işkence yapmaması ve şiddete başvurmaması. Bu bir cinayettir. Olamaz, olmaması gerekiyor. Bu suçu işleyenler mutlaka yargılanmalı ve gereken cezayı almalıdır" yorumunu yaptı.
GÜNEYDOĞU'DA SINIRLARI ÇİZİLMEMİŞ DEVLET YAPILANMASI SÖZKONUSU
Hikmet Sami Türk, hükümet ve PKK terör örgütü arasında fiili bir mütareke durumu olduğunu, Doğu ve Güneydoğu illerinde fiili devlet kurulması yolunda adımlar atıldığını söyledi ve şu eleştirilerde bulundu:
"Terör örgütü ile devlet arasında fiili bir mütareke var. Terör örgütü mensuplarının bir bölümü ülkeyi terkediyor. Bu mütarekenin bedeli nedir? Bu henüz bilinmemektedir. Bunun karşılığında bir bölümü MİT müsteşarı eliyle yürütülen görüşmelerde hangi ödünlerin verilmesi öngörülmüştür? Öcalan, bu açıklamasıyla silahlı mücadelenin sona erdiğini ve siyasi mücadele zamanı geldiğini söylemiştir. Öbür taraftan fiili bir durum yaratılmaktadır. Güneydoğu illerimizde fiili bir devlet kurulması yoluna gidilmektedir. Ayrı yönetim birimleri, ayrı öz savunma gücü, ayrı polis, ayrı yargı mercileri oluşturuluyor. Sınırları çizilmemiş bir devlet yapılanması sözkonusu. İktidar bu gelişmeler karşısında acz içerisinde. Gaflet içerisinde. Irak ve Suriye'de özerk Kürt bölgelerinin oluşturulması bu girişimleri cesaretlendirmektedir. Türkiye ve İran'dan koparılacak bölgelerle de Büyük Kürdistan kurulması hedeflenmektedir. Sonrasında da bir konfederasyon düşünülmektedir. Öte yandan bu son Anayasa çalışmalarında ortaya çıktığı gibi bir parti, coğrafi özerklik modelini önermektedir. İktidar partisi Başbakanın ağzından TÜrkiye'nin 2023'te eyalet sistemine geçeceğini söylemektedir. Aslında özerk bölgeler ve eyalet sistemi bağımsız devletlere gider." - İZMİR