"Ab ve Türkiye Arasındaki Sivil Toplum Diyaloğu 3" Hibe Programı İstanbul Tanıtım Toplantısı
AB Bakanı ve Başmüzakereci Bağış."Köprü adı açıklanınca hemen bir fitne kampanyası başlatıldı."
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İstanbul Boğazı'na yapılacak üçüncü köprünün adının "Yavuz Sultan Selim" olacağı açıklanınca, hemen bir fitne kampanyası başlatıldığını belirterek, "Hatası olmayan kul yoktur. Onu peşinen söyleyelim ama Osmanlı'nın topraklarını en fazla genişleten, tahtı devraldığında 2 milyon 375 bin kilometre kare olan Osmanlı topraklarını, 6 milyon 557 bin kilometrekareye çıkaran bir padişahın adını bir köprüye veriyorsunuz, dönüp dolaşıp bu sanki farklı bir sistematik çabaymış gibi gösteriliyor. Hakikaten büyük bir haksızlık" dedi.
Avrupa Birliği Bakanlığınca yürütülen "AB ve Türkiye arasındaki Sivil Toplum Diyoluğu-3" hibe programının İstanbul tanıtım toplantısının açılışında konuşan Bağış, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında sivil toplum diyaloğunu artıracak programlarda dağıtılacak yaklaşık 25 milyon TL'lik bir fonun paylaşılması ile ilgili bilgileri paylaşmak için biraraya gelindiğini ve bu fonların Türkiye, sivil toplum, demokrasi, insan hakları ve medya standartlarının yükselmesi için verildiğini belirtti.
Bağış, son bir kaç günde farklı duygular yaşandığını, 27 Mayıs'ın çok acı hatıraların yaşandığı bir dönem olduğunu dile getirerek, "Belki de bu milletin tarihindeki en ağır askeri darbelerden birini bize hatırlatıyor. Kendi başbakanımızı, bakanlarımızı idam sehpasına götürmekle sonuçlanan çok karanlık bir dönemi hatırlatıyor. Ancak aynı zamanda bugün geriye dönüp baktığımızda, o karanlık günlerin bir daha yaşanmaması adına en büyük umudumuz olan Avrupa Birliği standartlarını yakalamak konusunda da çok önemli süreçlerin yaşandığı bir dönemdeyiz" dedi.
İstanbul'un fetihinin yıl dönümünün de dün kutlandığını ifade eden Bağış, şöyle devam etti:
"Sadece Peygamberimizin o müjdesine nail olmakla kalmayıp, milletine özgüven aşılayan o büyük kumandan, azmedince her şeyin olabileceğini 21 yaşıyla ortaya koyan Fatih Sultan Mehmet, aslında bize, bugüne de ışık tutuyor. Önümüzdeki bütün engellere rağmen, önümüze çıkarılan bütün sorunlara rağmen, azimli olursak aşamayacağımız hiç bir engel olmadığını adeta bize öğütlüyor. Türkiye de bugün önüne çıkan bütün engellere karşı kararlılıkla yürüyor. Avrupa Birliği Komisyonuna teşekkür ediyorum. Demokrasi ve medya konusu başlığı altında yaklaşık 11 milyon avroyu sivil toplum kuruluşlarımız, medya kuruluşlarımız aracılığıyla farklı projelere aktarmak hassasiyetini göstermeleri çok önemlidir."
Bakan Bağış, aynı zamanda AB Komisyonunun yetkisi dışında üye ülkelerin ortaya koyduğu sorunlar nedeniyle bazı sorunlar yaşadıklarını, bugün AB üyesi ülkelerden gelen eleştirilerin yüzde 90'ının basın özgürlüğü, yargı, tutukluluk süreleri, ifade özgürlüğü gibi konularla ilgili olduğunu söyledi.
Bir aday ülkenin bu konularının 23. ve 24. fasıllar gereğince ele alınması gerektiğini dile getiren Bağış, Türkiye'nin yargı hakları, medya, insan hakları gbi konularda birçok AB üyesi ülkenin önünde standartlara kavuştuğunu belirtti.
AB'nin iki yıl önce konu edilen bahisleri açmadan, diğer fasıllara geçemeyeceği yönünde bir karar aldığını da hatırlatan Bağış, "Biz de diyoruz ki; bu iki faslın açılış kriterlerini önümüze koyun, nerede eksiğimiz var, bize söyleyin o yasaları geçirelim. Ancak sadece ve sadece Güney Kıbrıs Rum yönetiminin ortaya koyduğu engel nedeniyle, bu iki faslın açılışını gerçekleştiremeyen bir Avrupa Birliği ile karşı karşıyayız. Fakat biz bu fasıllar açılmasa bile gerekli adımları atıyoruz. Çünkü bizim için önemli olan sürecin kendisidir. Türkiye bu süreçte kararlılıkla ilerliyor" diye konuştu.
Bağış, Avrupa Birliği sürecinin Türkiye'inin farklı kesimlerini buluşturan, birleştiren ortak bir platform olduğunu, geriye dönüp bakıldığında projeyi ilk başlatanın Adnan Menderes, resmileştirenin İsmet İnönü, adaylık statüsünü kazandıranın Turgut Özal, Gümrük Birliği konusunda önemli adımlar atanın Tansu Çiller, Başbakan Erdoğan'ın 17 Aralık zirvesinde 45 yıllık beklemeyi sona erdirerek tarih alan kişiler olduğunu belirterek, "Türkiye'nin farklı siyasi görüşleri, sağı solu AB sürecinde bir noktada buluşuyor. Onun için, bu bizim için bir siyasi proje olmaktan çok, bir devlet projesi olmuştur. Bir medeniyet, reform ve son günlerdeki tabirle de çözüm süreci olmuştur. Bugün çözüm sürecini AB sürecinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu ülkede 20 yıl evvel insanlar etnik kökenini dile getirmeye korkuyorlardı" şeklinde konuştu.
-"Çözüm süreci AB sürecinden ayrı düşünülemez"
Bakan Bağış, AB yolunda atılan reform adımlarının Türkiye'nin daha şeffaf ve demokratik bir ülke olmasını sağladığını ve bu süreçte birçok etnik kesiminin mağduriyetlerinin giderildiğini ifade etti.
Türkiye'de farklı zamanlarda farklı kesimlerin mağdur edildiğini vurgulayan Bağış, "Devletin bir zamanlar kendini üniversite kapısında kıyafet bekçisi sanıyordu. Bunun inançlarla alakalı olduğunu sanmıyorum. Çünkü o tekme tokat üniversite kapılarından kovulan kızlarla aynı görüşleri, inançları paylaşan erkek öğrencilere hiç bir olumsuz uygulama serginlenmemiştir. Bu aslında kadına karşı bir ayrımcılık. Türkiye böyle çarpık bir dönemden, bugün hepimizin birbirimizi olduğumuz gibi kabul edip, ortak paydalarımızın farklılıklarımızdan daha fazla olduğunu algılayıp, birlikte çözümler üretmeye başladığımız bir sürece girdik. Bu yüzden çözüm sürecini AB sürecinden ayırt etmenin mantıksız olduğuna inanıyorum" dedi.
Bağış, aslında çözüm sürecinin anayasanın emrettiği, Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşının eşit olduğu ibaresinin uygulamaya geçmesi olduğunu, bunun aynı zamanda bir Avrupa Birliği şartı olduğunu söyledi.
Düşüncesinden şüphesi olmayanın, düşünce özgürlüğüne karşı çıkmayacağını belirten Bağış, bugün AB standartlarını yakalarken bir yanda da özlerine döndüklerini kaydetti.
Türkiye'nin ciddi sorunları olduğunu, ancak bugün birçok konuda AB üyesi ülkelerden önde olunduğunu dile getiren Bağış, şöyle devam etti:
"Daha önemlisi bizim rekabetimiz başkalarıyla değil, kendimizle. Bugünün Türkiyesi dünden daha iyi durumdadır. Biz bu reform sürecine odaklandığımız sürece yarının Türkiyesi, bugününkinden daha iyi olacaktır. Çünkü bu bizim ortak paydamız. Tabii ki farklılıklarımız olacak, ancak bir de ortak paydalarımız var."
-"Köprü adı açıklanınca, hemen bir fitne kampanyası başlatıldı"
Bakan Bağış, dün Yavuz Sultan Selim Köprüsünün de temel atma törenin gerçekleştirildiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Köprü adı açıklanınca hemen bir fitne kampanyası başlatıldı. Hatası olmayan kul yoktur. Onu peşinen söyleyelim ama Osmanlı'nın topraklarını en fazla genişleten, tahtı devraldığında 2 milyon 375 bin kilometre kare olan Osmanlı toprağını toplam 6 milyon 557 bin kilometrekareye çıkıran bir padişahın adını, bir köprüye veriyorsunuz, dönüp dolaşıp bu sanki farklı bir sistematik çabaymış gibi gösteriliyor. Hakikaten büyük bir haksızlık. Biz geleceğe odaklanmış durumdayız ama geçmişi unutmak da aslımızı inkar etmek olur. Bir imparatorluğun topraklarını üç katına çıkarabilmek kolay bir süreç değil. O dönemin değerleriyle değerlendirildiğinde, bunu bugünün standartlarıyla ölçmeye kalkmak hakikaten haksızlık olur. İşte bu, bizim belki de analiz yapma yeteneğimizi biraz gözden geçirmemize sebep olur."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun köprüyü yapmak için ormanların katledildiğini söylediğini, ancak bu köprünün ve çevre yollarının planlanma sürecinde mümkün olduğu kadar az ağaç kesilmesi ve su havzalarına dokunulmaması için azami çaba sarf edildiğini belirten Bağış, "Bu nedenle maliyetler çok daha fazla arttı. Hiç ona dikkat ayırmadan, direkt bir suçlama kültürü. Bunlar da bize gerçekten yakışmıyor. Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri herkes herşeyi konuşuyor. Ana muhalefet lideri her zaman bir itham içerisinde. En güzel örneği de 'diktatör' sözü. Eli kanlı Esed'e söyleyemediklerini kendi başbakanına söylüyor. Esed'e 'katil' diyemedi, kınayamadı, kendi başbakanını kınadı. Günde 150 vatandaşını sistematik bir şekilde öldürten bir diktatör var. Önce onu kına, ondan sonra gel içeride bir yanlış varsa onu da tartışalım."
Bağış, Yavuz Sultan Selim'in çok mütavazı bir kişiliğe sahip olduğunu, ancak bugün tamamen, bütün sultanlığı döneminin tek bir savaşıyla yargılanan bir noktada eleştirildiğini belirterek, bu tür şeylerden kaçınılması gerektiğini söyledi.
"Biz diyoruz ki kardeşlik dokusunu güçlendirmekle hiç bir ülke bölünmez, kalleşlikle bölünür. Biz çözüm sürecinde kalleşliğe son veriyoruz, kardeşlik dokusunu güçlendirmek istiyoruz. Birbirimizi olduğumuz gibi kabul edeceğiz" diyen Bağış, Türkiye'nin daha iyi yerlere gelebilmesi için devamlı kendisiyle yarışması gerektiğini, standartları aşmak zorunda olduklarını ve birlikte çabalamaları gerektiğini ifade etti.
Egemen Bağış, Türkiye'nin hem Asyalı, hem de Avrupalı olduğunu dile getirerek, köprü görevi gören Türkiye'nin dayanıklı ve güçlü olabilmesi için, en az dört sağlam ayağının üzerine kurulu olması gerektiğini, bunun çabası içerisinde olduklarını, bu kapsamda da AB yanı sıra, diğer bölgelerde de güçlenme çalışmalarını devam ettirdiklerini vurguladı. - İstanbul