2016 Yılı Bütçesi TBMM Genel Kurulunda
CHP İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, bir ülkede kalkınma ve gelir adaleti olacaksa öncelikle demokrasi olması gerektiğini belirterek AK Parti iktidarının "yandaşları için ayrı, muhalifler için ayrı hak ve hukuk sistemi uyguladığını" öne sürdü.
CHP İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, bir ülkede kalkınma ve gelir adaleti olacaksa öncelikle demokrasi olması gerektiğini belirterek AK Parti iktidarının "yandaşları için ayrı, muhalifler için ayrı hak ve hukuk sistemi uyguladığını" öne sürdü.
TBMM Genel Kurulunda CHP milletvekilleri 2016 yılı bütçesi üzerinde söz aldılar.
İlk sözü alan CHP İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, Türkiye ekonomisi açısından en büyük sorunun demokrasi sorunu olduğunu ifade etti.
Tamaylıgil, şöyle konuştu:
"Bir ülkede kalkınma ve gelir adaleti olacaksa öncelikle demokrasi olmalı. Ama ülkemizde demokrasiye yönelik tehditlerin kimlik değiştirdiği bu günlerde, ne yazık ki sivil ve popüler niteliği ağır basan, otoriter ve siyaseti, ekonomiyle toplumu tüm yoğunluğuyla etkisi altına almaya çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. Sizin düzeninizde hukuk sadece yandaşlarınız için ayrı uygulanmakta, muhalifler için ise ayrı hak ve hukuk sistemi uyguluyorsunuz. Sizin düzeninizde yandaşlık, suç işlemek ve hukuk dışında eylem ortaya koymanın ehliyeti haline geldi. Demokratik haklarını kullanan vatandaşlar yerlerde sürüklenmekte, silahla çocukları yaralayıp ölümüne sebep olanlar körü körüne korunmakta. Bu otoriter düzen, suç işleyen mensuplar için kefalet ve teminat sistemi kurarken yurttaşlara karşı suçlama ve suçlulaştırma sistemini ortaya koymaktadır. 'Devlet benim' diyen ve devleti kendi çıkarları için kullanan, 'Hukuk benim' diyen ve yasaları keyfi biçimde uygulayan, 'Güvenlik gücü benim' diyen, yurttaşları şiddete ve korkuya maruz bırakan bir şahsileşme ve keyfileşme devlet yönetiminin her alanında kendini göstermekte."
Tamaylıgil, AK Parti'nin "Halka hizmet, hakka hizmettir" diyerek göreve geldiğini ifade ederek "Bugün kimsesizlerin kimsesi olan cumhuriyeti ve onun kazanımlarını bilgisiz ve bilinçsizce eleştirmeye kalkıp enkaz görenler çok iyi bilmeli, bugün biz buradaysak cumhuriyetin erdemi sayesinde buradayız. ve unutmayın ki hepinizin dilini çözen demokrasi, dilini körleştirip bağlayan diktatörlüktür" diye konuştu.
-"Türkiye olimpiyat yapmadı, oyunlar yaptı"
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak da AK Parti'nin her alanda olduğu gibi spor alanında da hatalı ve tahribat verici politikalar izlediğini ileri sürdü.
Türk sporuna yakışmayan tablolar yaşandığını ifade eden Toprak, "AKP iktidara geldiğinde dünya üçüncüsü bir milli takım vardı, Filenin Sultanları vardı, 12 Dev Adam vardı. Ama AKP döneminde ne oldu? Şike ile doping ile anılan bir ülke haline geldik. Sürekli sıra kaybeden bir ülke haline geldik. Bu mudur AKP'nin başarılı spor politikası? Ben bir spor politikası olduğuna inanmıyorum" dedi.
AK Parti sıralarından "Türkiye, kendi illerinde ilk defa olimpiyat yapıyor" denilmesi üzerine Toprak, "Değerli arkadaşım galiba bu işi bilmiyor. Siz bu sıralarda oturmazken ben bu ülkede sporun bakanlığını yaptım. Türkiye olimpiyat yapmadı, oyunlar yaptı" karşılığını verdi.
Sporda yaşanan olumsuzlukların iyi sorgulanması gerektiğini söyleyen Toprak, "Sporda bu düşüş niye oluyor? Siz spora siyaseti bulaştırdınız. Biz mümkün olduğu kadar siyaseti sporun dışında tutmaya çalıştık. Ben burada 2013'te şunu söyledim, dedim ki 'UEFA kriterlerine Türkiye uymuyor. Ne olursunuz, Sayın Bakan özerk federasyon demeyin. Eğer derseniz birkaç yıl sonra Türkiye'den takımlarımız şampiyon dahi olsa müsabakalara gidemeyecekler'. Bakın, ben 2013'te söylemişim. Kimse bizi dinlemedi ama 2016'ya gelindiğinde Galatasaray UEFA'ya gidemiyor, nedeni bu" değerlendirmesinde bulundu.
-"Gazetecileri tehdit eden Bakan Yardımcınızı siz mi seçtiniz bilmiyorum"
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ise grubu adına yaptığı konuşmada, yükseköğrenime başlayan gençlerin en önemli ve büyük sıkıntısının barınma sorunu olduğunu vurguladı.
Barınma sorunu nedeniyle öğrenimlerine devam edemeyen gençler olduğunu savunan Adıgüzel, şöyle konuştu:
"Yeterli sayıda yurt bulunmadığı için ev kiralayamayan ve özel yurtlara para bulamayan, binlerce liralık özel yurtların aylık bütçelerini ödeyemeyen gençler, yükseköğrenim hakkından ne yazık ki mahrum bırakılmaktadır. Bunun tek sorumlusu, siyasal iktidar ve AKP hükümetidir. Her ile bir üniversite şiarıyla yola çıkan iktidar, gençlerimizi yalnızca işsiz, umutsuz, çaresiz değil aynı zamanda yersiz ve yurtsuz bırakmıştır. Çünkü AKP, 14 yıllık iktidarı boyunca yurt sorununa siyasal ve ideolojik hesaplarla yaklaşmıştır. Üstelik, rant odaklı bütün inşaat projelerine destek veren hükümet 'rant yoksa inşaat yok' mantığıyla yurt yapmak yerine öğrencilerimizi bugün adını bile ağızlarına almaktan korktukları, gazetelerine, şirketlerine kayyum atadıkları cemaatin yurtlarına mahkum etmişlerdir."
Adıgüzel, Artvin Cerattepe maden faaliyetlerini protesto eden vatandaşların iktidar yetkililerince terörist ilan edildiğini ileri sürerek "Peki, gazetecileri tehdit eden, gazete basan Bakan Yardımcınızı, bilmiyorum, siz mi seçtiniz, yoksa kendisi mi atandı yanınıza?" diye sordu.
"Maliye Bakanlığına bu kadar harcama yetkisi verilmez"
CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu da iktidarın vergi politikasını eleştirdi ve bir vergi disiplini olmadığını ileri sürdü.
"Ekonominin durumu gerçekten kötü" diyen Kuşoğlu, Maliye Bakanlığının içinde bulunduğu yaklaşımların devlet ciddiyetine yakışmadığını savundu.
Maliye Bakanlığının yetkisindeki yedek ödenek ve ödenek aktarma uygulamalarına da tepki gösteren Kuşoğlu, "Maliye Bakanlığına bu kadar harcama yetkisi verilmez. Bu halkın yetkisidir. İstismar ediliyor" şeklinde konuştu.
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de konuşmasında, basın özgürlüğü konusuna dikkati çekerek şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hukuk devleti, düşünce özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğü, iktidarı muhalefetiyle hepimizin üzerine titremesi gereken ilkelerdir. Basın bir ayna gibidir. Biz neysek onu gösterir. İyiysek iyi, eksiksek eksik... Nasıl ki aynaya bakarak kıyafetimize çekidüzen verme imkanımız varsa, eleştirebilen, hür bir basın sayesinde de hem birbirimizle ilişkiler hem de dış dünya ile ilişkilerimizde Türkiye'yi evrensel demokrasi standartlarına ulaştırma fırsatına sahip oluruz.
Gazetelere, televizyonlara yaptığınız yanlışlığı ortaya koyuyorlar diye el koymak, kapatmak, yayınlarını izlenemez hale getirmek aynadaki halimizden memnun değiliz diye aynayı kırmaktan farksızdır. Türkiye'de gün geçmiyor ki bir medya kuruluşuna kayyum atanmasın, yayını durdurulmasın, gazeteciler işsiz kalmasın. Bunlar hukuk devleti ile evrensel hak ve özgürlük standartları ile bağdaşmayan uygulamalardır."
Herkesin yargılanabileceğini ancak önemli olanın yargılamaya siyaset bulaştırılmaması olduğunu belirten Çakırözer, Türkiye'de yargı süreçlerinin siyasi öç alma duygusuyla yürütüldüğünü öne sürdü. Çakırözer, hukuku siyasete alet etmekten, yeni mağdurlar yaratmaktan herkesin kaçınması gerektiğini söyledi.
Çakırözer daha sonra iktidarın özelleştirme uygulamalarına yönelik de eleştirilerini dile getirdi.